25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Şişmanlığa övgü

Bu da nereden çıktı demeyin; bu bir tatil yazısıdır. İstanbul sokaklarında vakitsiz yağmurlar insanları gafil avlarken Bodrum plajlarına yıldız yağmurları yağıyordu. Film ve dizi yıldızları, mankenler, adlarından söz ettiren magazin güzelleri, Türkbükünün Divan, Maça Kızı; Yalıkavağın Dodo Beach, Xuma plajlarında; Gündoğan sahillerinde; ve de koylara demirlemiş lüks teknelerde arz-ı endam ettiler.

Leonardo da Vinci, Mona Lisa

Son moda bikinileri giyebilmek için kışın alınan kiloların daha ilkbahar döneminde iken verilmesi gerekti. Geçen gün Bodrum’dan canlı yayın yapan bir TV programında manken ve oyuncu Aysun Kayacı, vücudunda biriken 5 kiloyu nasıl yemeden içmeden kesilerek verebildiğini anlatıyordu. Evet, bir kadının bikini giyebilmesi için vücudunun orantılı ve göbeğinin olmaması gerekiyor. Vücudun diğer azalarını nasıl olsa estetik cerrahlar hale yola sokabiliyor. Bu demektir ki, eskilerin ‘ayva göbek’ tanımlaması çok eskilerde kalmış.

Rembrandt, Danae

Yurdumuzda, yapılan istatistiklerin gösterdiğine göre her üç kadından biri ve her beş erkekten biri normal kilolarının üzerinde imiş. Vücut ağırlığının erkeklerde yüzde 15 – 18, kadınlarda yüzde 20 -25 oranlarında bulunması gereken vücut yağı, bu hadleri geçtiğinde şişmanlık başlıyormuş. Bu arada, Avrupa ve Amerika şişmanlarının bizim oranlarımızı kat be kat geçtiğine inanıyorum. Şişmanlığı oluşturan etkenlerin, başta genetik özellik olmak üzere hareketsizlik, beslenme alışkanlıkları ve de artan yaşla arttığı bir gerçek. Yine bir araştırmaya göre şişmanlık, kentleşme ile paralel artıyormuş. Doğa kanunu buysa, erkeklerde ‘kikirik’, kadınlarda ‘roman maşası’ olmanın, sonuçta kiloları dert etmenin bir anlamı yok. Tabiidir ki, erkeklerin ‘elma tipi’, kadınların ‘armut tipi’ aşırı şişmanlamalarının da bir anlamı yok. Opera sanatçılarının, özellikle tenor ve sopranoların genelde şişman olmasının, ses tellerini saran yağlı dokular nedeniyle ses rezonansı açısından avantaj sağladığı da iddialar arasında.

Toulouse Lautrec, Moulin Rouge

Geçtiğimiz yüzyıllara bakacak olursak, özellikle kadınlar arasında ‘bir dirhem et, bin ayıp örter’ kuralının geçerli olduğunu görüyoruz. Burada sizlere bazı resimler sunuyorum. Rönesans döneminden Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı, normal kilosundan memnun, dingin bir gülümseme ile bizlere bakıyor.

Botero'nun Mona Lisa'sı

Rembrandt’ın ‘Danae’si de ‘balıketi’, hatta ‘etine dolgun’ denebilecek vücut hatlarına sahip. Touluse Lautrec’in ‘Moulin Rouge’ afişindeki kankan dansı yapan ‘La Golue’nun da uzun külotu altındaki dolgun bacakları gözden kaçmıyor. Bu gibi ‘tombul’ kadınları daha başka klâsik, barok, empresyonist, ekspresyonist ressamların eserlerinde de görebiliyoruz.

Botero'dan dans eden çift

Yeni yüzyılımızın önemli ressamlarından Kolombiya asıllı Fernando Botero, tüm resimlerinde ‘şişman güzeldir, sempatiktir’ temasını işliyor. Balon gibi şişirdiği insanları görünce uyanan mizahi duygu, bir süre sonra yerini sempatiye ve ‘görünüşe aldanma, insanların içeriğine bak’ duygusuna bırakıyor.

Botero'nun balerini

Sanat eserlerinin sonuna koyduğum magazin dünyasındaki en zayıf mankenin fotoğrafını görünce dehşete düşmemek olası değil. Ne diyelim? Böylesi düşman başına.

Dünya magazinindeki en zayıf manken

yerguvenc@gmail.com  
 

Yayın Tarihi : 25 Temmuz 2010 Pazar 15:15:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Levent User IP: 76.122.65.xxx Tarih : 31.07.2010 13:43:35

Sayin Erguvenc, her yazisinda oldugu gibi gene konunun tam ortasinda. Oncelikle hayatinin 50'den fazla yilini sisman olarak gecirmis biri olarak yorumuna tesekkur ederim.

Botero, yillar once sanati ile bu ovguyu bana tattirmisti. Hic bir zaman sisman oldugum icin eksik veya farkli hissetmedim kendimi. Ancak, toplum bu olaya boyle bakmiyor. Sismanlardan haz etmiyor. Buna yillarca sebep ararken, 1990'larda Yale'den Prof. Dr. Paul D. MacLean'in bir kitabi gecti elime. Turkcesini bilemedigim icin orijinal adi ile “The Triune Brain in Evolution: Role in Paleocerebral Functions”. Insan beynin 3-bicimi ve R-Fonksiyonu ile ilgili. "R" ingilizce Reptile-Surungenler anlaminda. Bu teoriye gore insanlar gerek gelismeleri sirasinda gerekse guncel yasamlarinda, surungenlik doneminden gelen icguduleri ile, kendilerinden degisik olan her olguya karsi olma tutkusundalar.

Kendi kabugu icinde mutlu, "conservative" gorusleri ile emniyette olan insan, cok uzun boylu, cuce, sisman ve zayif diger insanlari kendinden saymiyor. Bu korku ile karisik dusmanlik, dil degiskligi, din degisikligi, milliyet degisikligi gibi tum ogelerde hemen one geciyor. Bu "R" fonksiyonun islerligini kent gelisminde hemen gormek mumkun. Amerikada, cin mahalleri, itlayan mahalleri olusurken, Istanbul'umuzda Sivas'lilar, Erzurum'lular v.b. hep beraber oturmaktan hoslaniyorlar.

Dunya barisina ve tum insanlarin birligine varmak zor. (Bu yola gidiyor olsakda) Bu arada Sayin Erguvenc gibi "R" fonksiyonunu, bilgi ve kultur seviyesi ile yenebilmis kisileri gormek buyuk mutluluk. Tesekkur ve tebriklerimle,

M. Levent User - Mimar 


erdem yücel IP: 92.44.144.xxx Tarih : 29.07.2010 17:54:31

Değerli köşe yazarı arkadaşım

Kırk yıl düşünsem şişmanlığı konu yapacak bir köşe yazmak aklımın ucundan geçmezdi. Bir arkadaşımızın köşesine, yorum olarak  yazdığınız gibi yazınız hiçte sade suya tirit bir yazı değil. Sade suya tirit yazıları bir zamanlar solcu geçinen, sonrada 180 derece dönen yazarların bugünkü yazıları asıl sade suya tirit yazılar...Tam aksine şişmanlık konusunda, özellikle yaz aylarında komplekse düşen hanımları aydınlatıcı türden bir yazı.

Kadin her yaşta ve her kilo da güzeldir.Beyin güzelliği ise onu tamamlar. Şişman kadında  kendine göre güzeldir. Kendine bakmasını ve kendine yakışanı giymesini biliyorsa ne ala. Zayıf geçinen ve bununla övünen rüküşleri toplumumuzda veya çevremizde görmüyormuyuz?

Bizde sizin bildiğiniz gibi bir gram et bin ayıbı örter gibisinden bir söz bile vardır. Bu konunun argoda bile yeri vardır; kadın dediğinin kolunu tuttunmu, parmaklarının arasından etleri fışkırmalı diyen eski bıçkınları da unutmamalıyız!.. Şişman kadınlardan hoşlanan veya onların meraklısı olan erkekler de vardır. Reşat Ekrem Koçu bir yazısından yazmıştı, ne derece gerçek bilemem; Sultan İbrahim şişman kadın isterim diye tutturmuş...İstanbul'da aramışlar taramışlar hünkâra layık şişman kadın peşine düşmüşler...Sonunda 150 kiloluk bir madam bulmuşlar...Padişahın gönlüde hoş olmuş...

Yakın tarihlere kadar gençler başta olmak üzere her yaşta insanın müdavimi olduğu, Beyoğlunda  Abanoz sokağında  genelevler vardı. Orada da şişman kadınlar icra-i sanat eylerlerdi. Meraklılarını vardı ki, orada çalışıyorlardı...

Ben kadınların zayıf şişmanlık kompleksine bir türlü anlam veremem...Güzel kadının zayıflıkla şişmanlıkla ilgiisi yoktur. Bu konuyu işlemeniz bence çok yerinde ve anlayanlara  da uyarıcı mahiyetttedir...