25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Siyasi Parti İlkeleri Mimariye Yansıyor (III)

CHP yüzünü Batıya çeviriyor; Orta Avrupa’nın neo klâsik mimarisi geliyor

Atatürk, her zaman Batı uygarlığından yana olmuştur. 1921 Anayasasına dayanan 1. Meclis Hükümetlerinin engellemelerinden sonra yapılan yeni seçimler, 1923’te Cumhuriyetin ilânı ve kabul edilen 1924 Anayasası, ona ideallerini gerçekleştirebilme olanağı tanıyordu. Atılımcı, genç Cumhuriyetin, her konuda olduğu gibi Osmanlı’yı çağrıştıran mimarlık sanatını devam ettirmesi düşünülemezdi. Atatürk, yeni başkent Ankara’nın çağdaş bir kent olmasını istiyordu. Nitekim yeni siyasi görüş, uygar Dünyanın sanat ve mimarlık akımlarını Türkiye’ye ithal etti. 1927 yılı, devlet yapılarında Osmanlı etkili mimariye son verilen yıldır. Ancak ‘Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Batının mimarlık ve sanat eğitimini almış, çağdaş mimarlığı özümsemiş mimarları yoktu. Bu nedenle yabancı mimarlar Türkiye’ye davet edildi. Davete icabet eden en önemli mimar, Avusturyalı Profesör Clemens Holzmeister’dir. Şehirci Hermann Jansen’in etüt ve çizgilerine göre gelişen yeni başkent Ankara’nın en önemli devlet ve hükümet binaları Hozmeister’in projelerine göre inşa edildi.

Yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mimar Clemens Holzmeister

Ne var ki bu yapılar, Orta Avrupa neo klâsik sanat kültürünün tipik ürünleri oldu. İnşa edilen yapılar, bu gün de kullanılan, ciddî, sağlam, kunt yapılardır. Bu gibi yapılarda yerel olan, sadece pembe renkli Ankara taşı cephe kaplamalarıdır. Ankara’nın çekirdeğinde yer alan, Holzmeister imzalı bu günkü TBMM ve devamındaki bakanlık binaları, Çankaya Köşkü, Ankara’ya döneminin mimari karakterini kazandıran yapıları olmuştur.

Ankara, Bakanlıklar, Genel Görünüm (İlk projeye eklemeler yapılmış), Mimar Clemens Holzmeister

Cumhuriyet devrimleri mimariyi de etkiliyor

Uygarlık yolunda ilerleyen Türkiye’de gerçekleşen sosyal düzen, hukuk ve kültür devrimlerine paralel olarak, sanat dünyamıza yansıyan çağdaş, modern akımlar, mimarlık dünyamızda da devrim yarattı. Atatürk, her konuda olduğu gibi sanat konularında da rehber oldu. Cumhuriyetin 10. yılı nutkunda ‘’… Yurdumuzu en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız… Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir’’ derken mimarlık ve sanatını da Batı kültürüne yönlendiriyordu.

Ankara, Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi, Mimar Bruno Taut

Almanya’da, Weimar’da kurulan Bauhaus Okulu’nun ortaya koyduğu, işleve önem veren, rasyonalist, modern mimarlık anlayışını Hitler nazizmi yasaklamış, Walter Gropius, Mies van der Roche gibi modern akım öncüsü mimarlar kapağı ABD’ye atmışlar, ABD, dolayısıyla Dünya mimarlığına önemli katkıda bulunmuşlardı. Bu arada Hitler zulmünden kaçan Bauhaus ekolü kurucularından Bruno Taut’ın Atatürk’ün daveti ile Türkiye’ye gelişi, Türk mimarlığı için büyük bir şans oldu. Görüyoruz ki Atatürk, çağdaş dünya mimarisinin Türkiye’ye intikalini sağlayarak politik dehasını bu yolda da ortaya koymuş oluyor. Bruno Taut, Ernest Egli gibi mimarlar, hem modern-kübik mimarinin Türkiye’deki öncüleri olmuşlar, hem de ufku geniş Türk mimarlarının yetişmesi için eğitim görevini üstlenmişlerdir. O güne kadarki Türk mimarlarını yetiştiren Sanayi-i Nefîse Mektebi (sonra Güzel Sanatlar Akademisi, şimdi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Mimari Şubesi, Fransız Academie Beaux Arts ekolü etkisi altında ve eklektik (seçmeci) üslûplarda, mimarlığı adeta cephe ressamlığına indirgeyen bir eğitim sistemi içinde idi. Dış dünyadaki mimarlıkla ilgili kitap ve dergiler takip edilmediği gibi yabancı dil bilen öğretim üyeleri de parmakla gösterilirdi. Bruno Taut, bu okulda Mimari Bilgisi adı ile Türkçe bir kitap yazdı. Taut, bu kitabıyla, modern mimarinin temelinin cephe değil kitle ve de 1.Fonksiyon, 2.Konstrüksiyon, 3.Proporsiyon üçlüsü olduğunu Türk öğrencilerinin kafasına sokmuştur. Ankara’daki Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi Bruno Taut’ın başlıca ve en güzel eserlerindendir.

Başbakanlık (ilk durumu), Mimar Sedad Hakkı Eldem

Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyesi olan Sedat Hakkı Eldem, Yalova Termal Otel (yıkıldı) ve Ankara İnhisarlar Umum Müdürlüğü (sonra Gümrük ve Tekel Bakanlığı, şimdi Başbakanlık) binalarında o günlerin çağdaş mimarisinin en olgun ve en güzel örneklerini vermiştir. (Eldem, bu dönemden sonra ulusal sivil mimari araştırmaları yapacak ve ilginç yapıtlar ortaya koyacaktır).

Çankaya, M. Atadan Köşkü, Mimar Seyfi Arkan

Daha sonraki yıllarda yetişen, örneğin Seyfi Arkan, Şevki Balmumcu gibi değerli Türk mimarları modern - kübik mimarinin en başarılı örneklerini vermişlerdir. Seyfi Arkan’ın İller Bankası, Ulus Meydanındaki Sümerbank, Çankaya M. Atadan Köşkü, Florya Deniz Köşkü; Arif Hikmet Holtay’ın İstanbul Üniversitesi Gözlemevi; Rebii Gorbon’un Karaköy Denizyolları Yolcu Salonu; ve de Şevki Balmumcu’nun Ankara Sergievi, kübizm ekolünden sadece birkaç örnektir. (Ankara Sergievi binası ve Şevki Balmumcu’nun dramına yeri geldiğinde değineceğim).

Florya Deniz Köşkü, Mimar Seyfi Arkan

 

Ankara Sergievi, Mimar Şevki Balmumcu


yerguvenc@gmail.com

 

Yayın Tarihi : 28 Eylül 2010 Salı 12:04:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
teoman törün IP: 78.175.22.xxx Tarih : 29.09.2010 14:25:50

Açıklamalarına teşekkürler. Evet bu okulda mimarî uslûp bakımından Kemalettin ustanın estetik anlayışı benim de dikkatimi çekmişti. O günlerde onu çok ihtişamlı bulmuştum. Sevimliliği hâlâ baki.


Levent User IP: 70.155.76.xxx Tarih : 3.10.2010 04:52:26

Sayin Erguvenc, Tip Okul, tip Kutuphane, tip Saglik Evi gibi Bayindirlik Bakanliginin koydugu ve korudugu projelerin ulkemiz Mimarlik Sanatina verdigi zarari ve bunun Cumhuriyet'ten yillar sonra Politik guclerin itkisi ile ulkenin tum Bayindirlik Mudurluklerinde uygulanmasi konusundaki goruslerinizi duyabilirmiyiz?

Tesekkurler, - Levent


teoman törünt IP: 88.241.191.xxx Tarih : 28.09.2010 15:31:39

Sayın yazar, 1927 yılını Cumhuriyet mimarîsine giriş yılı olarak belirliyor. Nitekim, benim 1939 yılında başladığım ilk öğrenim yuvam olan Kadıköy Yeldeğirmeni'ndeki kısaca "Gazi İlkokulu" dediğimiz "Gazi Mustafa Kemal Paşa" İlkokulu Atatürkün 1925 yılında verdiği emirle inşasına başlanıp 1927'de hizmete açılan yeni tip projelerden ilk öğretim kurumlarındandı. O zaman için kitaplığı ile, tatbikat salonu ile mükemmelin üzerinde (fevkalâdenin fevkinde) bir okul binası idi. Son zamanlarda da ziyaret ettiğim oluyor. Her şey olduğu gibi muhafaza edildiği gibi hâlâ göz kamaştırıyor. Ne yazık ki, semt değişikliği yüzünden sadece orada bir yıl geçirebildim.Sayın yazardan okul binaları hakkında ek bilgiler vermesi dileği ile...


Yılmaz Ergüvenç IP: 88.236.72.xxx Tarih : 3.10.2010 17:04:52

Sevgili Levent. İlgine teşekkürler. 8 yıl evvel TİMSE dergisine bu konuda bir yazı yazmıştım. İstanbul'a dönüşümde bu yazıyı bulur, bu günkü görüşlerimi de dile getirerek konuyu işlerim. Hele şu yazı serisi bitsin.


Yılmaz Ergüvenç IP: 88.234.54.xxx Tarih : 28.09.2010 17:07:18

Saygıdeğer Teoman. Evvelâ ilgine çok teşekkür ederim.Yeldeğirmeni Gazi Mustafa Kemal Paşa İlköğretim Okulu, senin de söylediğin gibi Atatürk'ün 1925 yılında verdiği emirle başlamış, 1927'de öğretime açılmıştır. Okulun projesi, Cumhuriyet arifesinde veya ilk yıllarında Maarif Vekâletince çizdirilen 'tip projelerdendir. Onun için aynı projeye başka mahallerde, örneğin Adana'da rastlayabiliyoruz. Bu okul 'Cumhuriyet mimarlığı' kapsamına girer mi, girmez mi? Okul, programı, işlev şeması ve içerdiği uygar mekânları dikkate alırsak bir 'Cumhuriyet Okulu'dur. Mimari üslûp açısından bakarsak Osmanlı'da başlamış ve Cumhuriyetin ilk yıllarında devam etmiş ve mimarlık tarihimizde 'Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi' olarak adlandırılan yılların ürünü bir projedir. Proje mimarı belli değil. Kemaleddin, Vedat, Arif Hikmet Beyler gibi önemli mimarlarının arşivinde bu proje yok. Projeyi çizen, Maarif Vekâletinde çalışan ve 'Mimar Kemaleddin Ekolü'nü devam ettiren bir mimar olabilir. O dönem bir okul proje yarışması da açılmamış. Proje ve mimar ismi için Bakanlık arşivini incelemek lâzım. Tabii arşiv SEKA'ya gitmemişse.