22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Sokak Adları


Bunca politik çalkantı içinde, yazılarımda olabildiğince politika dışında kalarak mimarlık ve kent plancılığı sohbetleri yapmaya çalışıyorum. Bu arada sokak adları ile ilgili bir haber bilmem dikkatinizi çekti mi? Sokak adlarının, kent plancılığı ile dolaylı da olsa bir uzak akrabalığı vardır. Yeni düzenlenen bir meydan veya bulvara, ismi verilecek zat-ı muhteremin karizması ile orantılı bir görkemlilik sağlanır.

Meydan, bulvar, cadde ve sokakların bir isimle anılması veya numara verilmesi, adres belirleme açısından bir zorunluluktur. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu, bu konuda bir yönetmelik çıkarmış, bu yönetmelik esaslarına göre ulusal adres veri tabanı oluşmuştur.

Tüm dünya ülkelerinde meydan ve bulvarlara, tarih boyunca hizmetleri geçmiş devlet kurucuları ve kralların, savaş kahramanlarının; caddelere bilim, kültür, sanat insanlarının, dost ülke kent ve başkanlarının; sokaklara yazar, ressam, heykelci, kompozitör, tiyatro sanatçılarının ve de o sokakta oturmuş ünlü ve mevki sahibi kişilerin adlarını vermek suretiyle kent kültürüne katkıda bulunmak, yerel yönetimlerin hizmetleri arasındadır.

Kent ve kasabalarımızda da uygulanan bu güzel âdet, bizlere tarihimiz boyunca iftihar ettiğimiz kişi ve olayları anma olanağı sağlamıştır. İstatistik Kurumu verilerine göre en çok kullandığımız isim ‘Atatürk’ olmuştur. 2637 cadde, 2196 bulvar ve 3 köprü Atamızın ismi ile anılmaktadır.

Ancak son yıllarda bazı belediyeler, bazı mevcut sokak isimlerine fena taktılar. Kendilerince benimsenen görüş ve inançlara uymayan kişilerin isimlerini taşıyan cadde ve sokaklardan bu isimleri kaldırarak, kendilerinden saydıkları kişilerin isimlerini sokaklara vererek kendi değerlerini tüm topluma kabul ettirmek çabası içine girdiler.

İşte size yeni bir haber: Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, 11.08.2005 günkü oturumunda Çankaya’daki ‘Abdullah Cevdet Sokağı’ adını ‘Prof. Yusuf Halaçoğlu Sokağı’ olarak değiştirme kararı almış. Bir avukat da vatandaşlık hakkını kullanarak Ankara 5. İdare Mahkemesi’ne yeni ismin iptali için dava açmış. Mahkeme vatandaşı haklı bulmuş, ama Belediye karara Danıştay 8. Daire nezdinde itiraz etmiş. Şu son günlerde Danıştay, İdare Mahkemesi’nin kararını onamış, böylece tartışmaya son noktayı koymuş. Çok şükür ki ‘Türkiye’de hâkimler var.’ Bu mecra kapanmasa idi, belki de ardından Tunalı Hilmi’nin, Dr. Reşit Galip’in iptalleri gelecekti.

Bu sözlerimle Prof. Yusuf Halaçoğlu isminin konmasına karşı gelerek aynı derekeye düşecek değilim. Belediye’nin takdiridir ve de saygı duyarım. Yalnız Ankara, sürekli gelişen ve genişleyen bir kent. Yeni açılan cadde ve sokaklara diledikleri ismi verebilirler. (Her halde Orhan Pamuk, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Ahmet Adnan Saygun koyacak değiller ya.) Ama buradaki amaçları, soy çetelesi tutan araştırmacı profesörün adını koymak değil, Abdullah Cevdet’in adını silmek.

Kimdir Abdullah Cevdet? Abdullah Cevdet’e karşı bu hırs, bu kin, bu tahammülsüzlük nereden geliyor? Zâtın özgeçmişine kısaca değinirsek bunun nedenini bulmuş olacağız: Abdullah Cevdet, 1869’da Arapkir’de doğdu. Kuleli Askerî Lisesinden sonra Askerî Tıbbiye’yi bitirerek doktor oldu. Daha Tıbbiye’de öğrenci iken İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. 1892’de Sultan 2. Abdülhamid’e karşı faaliyetleri nedeni ile Trablusgarb’a sürgün edildi. 5 yıl sonra İsviçre’ye kaçarak Türkçe ve Fransızca yazıları ile istibdat aleyhindeki eylemlerine devam etti. 1904’te Cenevre’de kurduğu ‘İçtihat’ dergisini 2. Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul’a taşıdı. Dergiyi ölümüne kadar, 28 yıl aralıksız yayınladı. Fikren August Comte’un ‘Pozitivizm’ felsefesine bağlı idi. Ayrıca Bahaîlik etkisi ile dünya vatandaşlığını özler, Mısır’lı din alimi Muhammed Abduh’un yolunda dinde reformu savunurdu. Dozy’den çevirdiği ‘Tarih-i İslâmiyet’ kitabı yasaklandı ve dinsizlikle suçlandı. Yine dergideki Arap elifbasının terk edilerek Lâtin alfabesine geçilmesini, lâisizmi ve kadın haklarını savunan yazıları, ileride bu fikirleri gerçekleştirecek Atatürk’e ilham veriyordu. Millî mücadele yıllarında Ankara hükümetini tutar, cumhuriyeti savunurdu. 1932’de İstanbul’da öldü. İmamlar Ayasofya Camiine getirilen cenazesine cenaze namazı kıldırmadılar. İşte böyle bir özgeçmiş, Belediyece isminin sokak tabelasından silinmesi için yeterli neden olmalı.

Evet, bu fâni dünyadan bir Abdullah Cevdet geçmiş. Fikirlerini ve eylemlerini beğenir veya beğenmezsiniz. Kabul eder veya etmezsiniz. Ama kendiniz gibi düşünmeyenleri hoş görü ile karşılamaz, farklılıkları kabul etmezseniz demokrat olamazsınız. Sizin için demokrasi, bir amaç değil, bir araç olur. İnanç veya inançsızlık, kimsenin ve grubun tekelinde değildir. Toplumsal tutuculuk dayatılamaz, kimseye baskı ile benimsetilemez. O zaman, 9. yüzyılda, Hallac-ı Mansur’un ‘Enel Hak’ deyimini anlamayıp veya bahane edip onu linç edenlerden ne farkınız kalır?

İstanbul Belediyesi de zaman zaman bazı küçük (!) yanlışlar yapar. ‘Nur-u Ziya’ sokağı ‘Nuri Ziya’ olur. Osmanlıca konsolos anlamındaki ‘Şehbender’ sokağı ‘Şeyh Bender’ olur. Yılların ‘Libâde’ semti, içinde bâde = içki sözü geçtiğinden midir bilinmez, ‘Libadiye’ olur.

Ama İstanbul’un ilginç sokak isimlerinin de hakkını yememek lâzım. Cihangir’de ‘Kasatura’, ‘Süngü’ gibi militarist sokak adları vardır. Aynı semtteki ‘Sormagir’, ‘Tavukuçmaz’ sokak adları sempatiktir. ‘Otello Kâmil Sokağı’, Şekspir’in Otello dramasında Otello rolünü çok iyi oynayan aktörün oturduğu sokaktır. ‘Ayhan Işık’, ‘Münir Özkul’ sokakları da İstanbul’dadır. Tarihi yarımadada ‘Etyemez’ de vardır; ‘Kasap İlyas’ da. Beyoğlu’ndaki sokağa adını veren ‘Nevizade’ Bey kimdir, bilmiyorum. Acaba adının meyhanelerle özdeşleşeceğini tahmin edebilir miydi? Velhasıl, bütün bu isimler İstanbul’un Ankara’ya nazaran daha sempatik, daha bir kültürü hazmetmiş bir kent olduğunu çağrıştırıyor.

Bu arada yurdumuzda sokak adları konusunda ilginç ve güzel şeyler de oluyor. Son günlerde Muğla’nın Datça Belediyesi, bir uluslar arası şiir buluşması tertipledi. Azerbaycan, Ürdün, Suriye, Lübnan, Kosova, Makedonya, Bulgaristan, Kuzey Kıbrıs şairleri ve de Almanya ve Kanada’da yaşayan Türk şairleri bu etkinliğe katıldılar. Biliyorsunuz, Can Yücel de Datça’nın kalbinde yatıyor. Datça Belediye Meclisi ve Belediye Başkanı Erol Karakullukçu, Datça’nın yeni turizm bölgesi Özbel’deki 14 adet adsız sokağa yeni adlar verdi.

Şimdi, yeni sokak adlarındaki sürprize hazır olun: Nazım Hikmet, Louis Aragon, Bertolt Brecht, F. Garcia Lorca, Mayakovski, Neruda, Shakespeare, Yannis Ritsos, Samed Vurgun (Azerbaycan), Mahmud Derviş (Filistin), Nazar Kabbani (Suriye), İzzet Sarayliç (Kosova), Ayşe Kavacı (Ürdün), Muhammed İkbal (Pakistan).

Güzel yurdumun farklılıklarını görüyor musunuz? Görüyoruz ama bu sokak adlarının bâki kalıp kalamayacağını zaman gösterecek.

Yayın Tarihi : 3 Eylül 2007 Pazartesi 12:06:57
Güncelleme :3 Eylül 2007 Pazartesi 13:17:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erdal geyikçi(köçek)...! IP: 85.104.73.xxx Tarih : 3.09.2007 18:22:05

MERHABA YILMAZ ERGÜVENÇ ABİ.KÖŞENİZ BANA BİZİM SOKAĞIN KÖŞESİNDEKİ EVDE YAZAN,"ŞEHİT ASB"TÜRKER GÜÇLÜTÜR"SOKAĞI YAZILI,SOKAĞIMIZIN İSMİNİ HATIRLATTI.YAZININ YAZDIĞI EVİN,ÇOCUKKEN,TOP OYNARKEN,BİZİM KALEMİZDİ YILMAZ ABİ.BİRGÜN ŞEHİT OLUPTA,TOP OYNARKEN,KALE YAPTIĞIMIZ,EVİN ÜZERİNE,İSMİNİN YAZILACAĞINI,SİZ OLSANIZ DÜŞÜNE BİLİRMİYDİNİZ YILMAZ ABİ.TAKDİRİ İLAHİ,ALLAH MEKANLARINI CENNET ETSİN ŞEHİTLERİMİZİN.ASLINDA KIRIKKALEDE O KADAR ÇOK ŞEHİT SOKAK İSİMLERİMİZ VARKİ.DUVARLARDA YAZMASINA,BİR KIRIKKALELİ OLARAK ÜZÜLÜYORUM.ŞEHİT İSİMLERİNİN ADINI TAŞIYAN SOKAKLARDA YAZAN YAZILARI. BELEDİYEMİZ ESKİMİŞ OLAN YAZILARI YENİLEDİLER"AMA"BİR VATANDAŞ OLARAK,LEVHALARA YAZILMASINI VEDE ŞEHİTLİK ANITI YAPILMASINI İSTERDİM.SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ(KÖÇEK)...!


ErdemYücel IP: 195.174.34.xxx Tarih : 3.09.2007 20:33:16

Sokak İsimleri yazınızda başta İstanbul olmak üzere şehirlerimizin kanayan bir yarasına parmak basmışsınız. Bu hassasiyletinizden ötürü öncelikle kutlarım. Ardından da hemen ekleyeyim; kim dinler kim anlar... Sokak isimleri bir şehrin yaşayan bir kütüğüdür. Tarihi, yapıtları,folkloru ve o kentte iz bırakan kişilerdir. Ancak değişen iktidarlar, belediye meclisi üyeleri, belediye başkanları geçmişi yansıtan, ayrıca hatırşinaslık örneği duygusunu bir anda çizerek yok etmektedir. Ne var ki, kendilerinden sonra gelenlerde onların bozduklarını kendilerince bir kez daha ortadan kaldırmaktadır. Çok güzel örnekler sıralamışsınız. Bir tane de ben ekleyeyim. İstanbul Üniversitesi yanında Takvimhane Sokağı vardı. Onun da ismi değişti. Oysa tarihteki ilk takvimhanenin orada olduğunu o sokak belirliyordu. Asıl kanayan yara İstanbul Milletvekilleri, Belediye Meclis üyeleri, İl Genel Meclisi üyelerinden bir tane gerçek İstanbbullu bulamazsınınz. Gerçek İstanbullular bu şehri terk etti, sayıları hergeçen gün azalıyor. İstanbullu olmak ayrı bir kültürdür. Bugün sokaktaki birine rastgele "Hemşerim sen nerelisin?" diye sorun alacağınız yanıt üç aşağı beş yukarı aynıdır; "İstanbıllıyık!" Öyle olunca ,İstanbıllıyıktan yolan çıkanların sokak isimlerini değiştirmesi kadar normal bir şey olamaz. İstanbul'un tarihini, folklorunu, yapıtlarını tanımayan insanlar keyiflerince sokak adlarını değiştirmesi de doğal olmaz mı? Bunun mücadelesini vaktiyle rahmetli Reşat Ekrem Koçu, Haluk Şehsuvaroğlu, Folklor Dergisini çıkaran İhsan Hınçer yapmıştı. Sorun bakalım sokak isimlerini değiştirenlere bu kişilerin bir tek satırını okumuşlarmı ? Şunu kabul edin ki, her şeyde olduğu gibi büyük bir çöküş ve kültür erezyonu içerisindeyiz. Böyle oluncada bizim gibi  üç beş kişi kendi aralarında dertleşir, biraz da sizin gibi geçmişimizi bilen eli kalem tutanlar yazar. ..Hepsi o kadar değişen bir şey olmaz. Vah ki ne vah!.. Erdem Yücel