15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Taksim Meydanı ve Topçu Kışlası

Konuyu bilmeyenler olabilir. Taksim Topçu Kışlası, İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar döneminde, mimari ve tarihi değerine bakılmaksızın 1940 yılında yıktırılan kışladır. Kışlanın iç avlusunda Taksim Stadı vardı. Şimdi yerinde Taksim Parkı (o zamanki adı ile İnönü Gezisi) bulunuyor. Kışlanın yıkım gerekçesi meydanı büyütmek değildi; çünkü kışla, bu günkü meydanın kenarında kalıyordu. Peki, gerekçe neydi? Gerekçe, yeşil kuşağı ‘2 numaralı park’ adı ile Taksim’den başlatıp Dolmabahçe’ye kadar indirme amacını güden ‘Prost İmar Planı’ uygulaması idi. Aslında ana neden, o dönemde mimarlık, tarih ve arkeoloji konularında değer bilmezliğimiz, yani ‘kültür mirası’ kavramından yoksunluğumuzdu.

Taksim Meydanı, Topçu Kışlası ve Avlusundaki Stad.

Kışlanın inşa tarihi Sultan III. Selim dönemine kadar uzanıyor. Kapıkulu askerlerinin topçu sınıfı için 1806’da inşa edilmiş. 1807 Kabakçı İsyanı sırasında tahribata uğramış. Sultan II. Mahmut döneminde onarım görmüş. Bir iki yangın geçirmiş. Sultan Abdülaziz döneminde ana plan muhafaza edilerek elden geçirilen kışla, orta avlusu, camii, köşe kuleleri, soğan başı kubbeli ve taç kapılı anıtsal giriş kitlesi ve bezemeleri ile ampir çağrışımlı bir oryantalist üslûp kazanmış. Özetle, Osmanlı kışla mimarisinin, XIX. yüzyıl mimari akımı paralelinde yeniden şekillenmiş tipik bir eseri.

Peki, güzelim tarihi kışlanın yıkımı İstanbul’a ne kazandırdı? Bir park. Ama park uğruna çok şey kaybettirdi. Arkadaşlar, parklar halkın oturduğu iskân bölgelerinde yapılırsa bir değer ifade eder ve işlev kazanırlar. Halk orada hava alır, çocuğunu gezdirir, spor yapar, yaşlılar istirahat eder, sakin ortamda kitabını okur. O halde siz, otel, iş ve eğlence merkezleri ile çevrilmiş bu alana park diyebilir misiniz? Burada gece sarhoş haytaların rezalet çıkardığına tanık olmadınız mı? Falcı kadınlar önünüzü kesmedi mi? Gündüz nikâh dairesine girip çıkan arabaların arasında mı çocuk gezdirecek, altında sıralanmış lokantaların kebap kokuları eşliğinde mi hava alacak, kitap okuyacaksınız?

Taksim Topçu Kışlası

Sayın Topbaş! Cumhuriyet Caddesi üzerine dizilen dükkânları ve üstündeki çirkin nikâh dairesini ve de geziye çıkan tüm merdiven ve duvarları yıkın. Yıkılan kışla binasını yeniden inşa edin. Bunun için eski Pervititch vaziyet planlarına, fotoğraf, plan, rölöve gibi verilere göre bir restitüsyon projesi hazırlatın. Projenin yeni işlevi için anket ve araştırmalar yaptırın. Örneğin özel müzeler, sanat galerileri, cep tiyatro ve oda müziği salonları, sanat atölyeleri, dijital kitaplık, gençler için resim, müzik, folklor, dil, bilgisayar derslikleri, iç avluda yine büyük bir park, park çevresinde orayı yaşatacak kafe, restoran ve galeriler ve de kimseye kulak asmayın, eski orijinal camiyi de inşa edin. Siz her şeyden evvel bir mimarsınız. Üstelik politik gücünüz var. Statükoculara sözünüzü geçirir, koruma kurullarını ikna edebilirsiniz. Bu sahtecilik olur diyeceklere hatırlatın ki Almanlar, 2. Dünya Savaşında bombalarla yıkılan klâsik yapılarını tıpkı eskisi gibi yeniden inşa ettiler. Örneğin, harabe hâline gelmiş Dresden kenti, eski görünümüne böyle kavuştu.

Topçu Kışlası Girişi

Taksim Meydanı konusundaki projelerinizi az çok biliyor ve destekliyorum. Trafiğin yeraltına alınması, ulaşım planında durakları transit geçişlere göre ayarlayarak araç beklemelerinin önüne geçilmesi, üst plâtonun yaya halkın yaşamına açılması, bunlar güzel şeyler.

Bilirsiniz ki uygar meydanlar, üzerinde ve çevresinde bulunan yapı ve tesislerle yaşar, kentliye hizmet ederler. Yine bilirsiniz ki kent meydanlarında, meydanı çevreleyen binalar ve sanat eserleri, insanlarda kapalı alan duygusunun verdiği bir huzur ve güven yaratırlar. Bu günün Taksim Meydanındaki karmaşa ve çirkinliğin nedeni, yaşanan trafik keşmekeşi yanında, mimari açıdan hacim etkisine sahip olmayışıdır. Meydan, Cumhuriyet Anıtı dışında hiçbir estetik etki uyandırmıyor. Taksim’e o güzelim Osmanlı kışlasını yapalım ki meydan tarihi bir anlam kazansın; Kışla, The Marmara, AKM üçlüsü ile hacim etkisi oluşsun.

Taksim Meydanı

Bakın bu hacim etkisinin yokluğunu sadece mimarlar değil, âkil adamlar da hissediyor. Bir anımı anlatayım: Devlet katında görevli bulunduğum günlerde seyahat ettiğim bir uçağın VIP koltuğunda Sayın Kâmuran İnan’la yan yana düştüm ve sohbet etme imkânı buldum. Bildiğiniz gibi Kâmuran Bey, ANAP döneminin Bitlis milletvekili ve de Dış İşleri Bakanı olan değerli devlet adamımızdır. Benim görevimi ve mimar olduğumu öğrenince konu Taksim meydanına geldi. Kâmuran Bey: ‘’Aman efendim, oraya meydan demeye bin şahit ister. İki yanını iyi – kötü AKM ve otel sınırlandırıyor. Diğer yanlar boş. Siz Avrupa’da böyle açık meydan gördünüz mü?’’ diye serzenişte bulunmuştu.

Saygıdeğer sanatsever okurlar! Venedik’teki San Marko meydanını düşünün; siz de Kâmuran Beye hak vereceksiniz.


yerguvenc@gmail.com  
 

Yayın Tarihi : 9 Şubat 2010 Salı 12:24:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 85.103.116.xxx Tarih : 10.02.2010 16:14:47

Gerçekleştirilirse eksilmekde olan tarihsel kişiliğimizin ihyasında en önemli ve hayırlı adım olacak bu proje önerisi için bir sivil toplum girişimi kapsamında  kampanya açılmasını çok isterim. Bunun için "İTÜ Taşkışla Eğitim ve Kültür Derneği"nden destek istemek, şimdi bazılarına hayâl gibi gelecek bu projenin, uzun soluklu da olsa yaşama geçirilmesi için güç kazandıracaktır sanırım.  "Rahmetli babam Taksim Topçu kışlasının yıkılmasının ciğerinden parça kopardığını söylerdi. Büyüklerimizi ruhlarını da taziz için hep birlikde bu öneriye omuz verelim. 


erdem yücel IP: 217.131.187.xxx Tarih : 9.02.2010 12:49:06

Sayın Ergüvenç, İstanbul'un mimari ve sanat tarihi yönünden önemli bir noktasına, daha doğrusu bilgisizliğimize değinmişsiniz.  Bugünkü yeni kuşakları bir yana bırakın, iç göç nedeniyle "İstanbulluyuk !" diyen yeni İstanbulluların da böyle bir önemli eserin varlığından bile haberi yoktur; olmazda zaten... Bu önemli eser mimari olduğu kadar Türk futbolu içinde önemli bir anıttı. Türk Milli Takımı ilk milli maçını Romanya ile burada oynamıştı. Taksim Stadı bir yana bugünkü kuşakların kaçı Türk futbolunun beşiği Şeref Stadını bilirler... Bütün bunlar bir yana işin acı yönü; kültürümüzü, anıtlarımızı bilmekten çok uzağız...Neden böyle oldu derseniz; meclisimizde, il genel ve belediye meclislerinde bir tane mimar, sanat tarihçi ve arkeolog gösterebilirmisiniz? Yoktur... Çünkü onlar bilim ve sanat adamıdır. Parti liderlerlerine yalakalık yapamadıklarından da kültürümüzün söz konusu olan meclislere giremezler. Sorunun ana kaynağıda budur... Geçmişle ilgili bir anıtın öyküsünü dile getirdiğinizden teşekkür ederim.  Yeniden restitüsyonunun yapılması düşüncenize karşı sormak isterim; Hangi restoratör mimarimızla bunu yapabilirsiniz?  Onların da sayısı öylesine az ki...Ancak kim okur kim anlar sözcüğünü de unutmayın derim. Sevgiler... Erdem Yücel 


Teoman Törün IP: 85.103.116.xxx Tarih : 10.02.2010 16:28:03

Sayın Yücel'in haklı görülebilecek kuşkusu, bir önce Mimarlık Tarihi Kürsüsü ile temas edilerek giderilebilir umudundayım. Sayın Prof. Dr.Filiz Özer son dalında mütebahhir, mesleğine karşı son derece coşkulu bir hocadır. O da yurdumuzda restoratör ya da restitüsyon yapacak bir uzman kolay bulunmadığını söylüyor ama beni çok heyecanlandıran bu önerinin yakın ya da uzak gelecekde gerçekleştirilmesi  için şimdiden inisatif almanın zorunluluğuna inanıyorum.