Sultan II. Abdülhamit, her tür sanata değer veren bir padişahtı. Batı müziği, opera ve tiyatro sanatlarına karşı büyük ilgisi vardı. Bu günün ‘’Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası’’nın nüvesini oluşturan ‘’Muzika-i Humayun’’u İtalyan Campi ailesinden Stravolo ve Arturo kardeşlere organize ettirmiş, Guatelli Paşa’yı orkestra şefi olarak atamıştı. 1889 yılında, Yıldız Sarayı bahçesinde küçük bir tiyatro,Yıldız Saray Tiyatrosu binasını inşa ettirdi.
![]() |
Yıldız Sarayı Tiyatrosu (İç perspektif) |
Tiyatronun proje mimarı Raimondod’Aranco idi. Uygulamayı Vasilaki kalfa ve oğlu Yorgo üstlenmişti. Tiyatroda fuaye, parter ve üst katta Sultanın Locası ve diğer localar yer alıyordu. Padişahın huzurunda verilen temsillerde parter boş kalırdı. Çünkü hiç kimse Sultana arkasını dönerek oturamazdı. La Traviata, İl Trovatore, Palyaço, Rigoletto, La Somnambule, Maskeli Balo ve daha pek çok opera, bu tiyatroda, Padişahın huzurunda, saray mensupları ve üst düzey davetliler tarafından izlendi. Operalar dışında, Türk tulûat oyun sanatının ustaları, örneğin Abdi Abdürrezak da temsiller verirdi. Tiyatro, bu gün ‘’Sahne Sanatları Müzesi’’ olarak kullanılmaktadır.
![]() |
GedikpaşaTiyatrosu’nda Güllü Agop’dan sonra, Mardiros Mınakyan (1839-1920), Osmanlı Dram Kumpanyası’nı kurdu ve sanatını icra etmeye başladı. 1884 yılında, Ahmet Mithat Efendi’nin ‘’Çerkez Özdeleri ve Çengi Oyunları’’ temsilini istibdat yönetimi sakıncalı buldu ve Gedikpaşa Tiyatrosu yıktırıldı. Kumpanya, yıkımdan sonra Şehzadebaşı’na, Direklerarası’na nakloldu. Bundan sonra W. Shakespeare’den ‘’Othello’’, Alexandre Dumas Fils’den ‘’Kamelyalı Kadın’’, Lermontov’dan ‘’Ekmekçi Kadın’’ gibi sansüre uğramayacak klâsik eserlere ve melodramlara yöneldi. Mınakyan, 150 kadar eseri sahneye koydu ve oynadı. Tiyatro kumpanyasının zengin bir kadrosu vardı. Baş aktörMardirosMınakyan ve Ahmet Fehim Efendiler, Kınar Sıvacıyan, Siranuş, Eliza Binemeciyan Hanımefendiler, Ahmet Necip, Aleksanyan, Rupen Binemeciyan, Hekimyan, Hulûsi, Matosyan, Sancakçıyan, Vahram Papazyan Efendiler, kadronun önemli aktör ve aktrislerindendir. Genellikle ağır ve klâsik eserleri icra ederler, tiyatro sanatını ve ruhunu ciddî oyunları ile halka yansıtırlar, özellikle orta sınıf halkın büyük ilgi ve teveccühüne mazhar olurlardı. Kınar ve Eliza Binemeciyan Hanımlar, daha sonra Darülbedayi (İstanbul Şehir Tiyatrosu) aktrisleri arasına girecektir.
![]() |
Direklerarası Ferah Tiyatrosu |
İstanbul, Sur içinde, Beyazıt-Vezneciler-Şehzadebaşı Caddesi üzerinde bulunan Direklerarası mevkii, eski İstanbul’un tiyatro ve eğlence meşheri idi. Özellikle Ramazan geceleri cadde adam almazdı. Burada klâsik eserler oynayan ciddî tiyatroların yanında tulûat tiyatroları, kantolar, alaturka fasıl heyetleri ile alafranga musiki mekânları, yan yana sıralanmışlardı.
![]() |
Direklerarası Turan Tiyatrosu |
En büyüklerinden Ferah Tiyatrosu, Mınakyan Efendi’nin ‘’Osmanlı Dram Kumpanyası’’’nı barındırırdı. Turan, Hilâl, Felek, Kâgir, Şark, Millet Tiyatroları ihtiyaca yetmeyince, Fevziye Kıraathanesinin tâdil edilmesiyle Emperyal, daha sonra Millî Tiyatro inşa edilmiş, İkbal Kıraathanesi ve Malûl Gaziler Yurdu bile zaman zaman tiyatro kumpanyalarına mesken olmuştu.
![]() |
Komik-i Şehir Kel Hasan Efendi |
Tiyatro kapılarında davetkâr müzikler çalınır, şanoda perde açılır ve kantolar teganni eyler, ardından esas oyuna geçilirdi. Abdürrezak (Abdi Efendi) (1835-1914), Yıldız Sarayına kapılanmadan evvel burada oynardı. Şevki ve Komik-i Şehir Kel Hasan Efendi (1874-1929), Âdile ve Selim Nâşit kardeşlerin babası Nâşit Özcan (1886-1943) bu mekânlarda oynayan önemli tulûat sanatçılarıdır. ‘’Cezayir Kahramanları’’, ‘’ÂrifinHîlesi’’, ‘’Köse Yahya’’ gibi oyunlar, tulûatla popüler duruma getirilerek oynanırdı. Cumhuriyet döneminde geleneği devam ettiren İsmail Dümbüllü ve arkadaşları, bu ustaların çıraklarındandır.
Kanto, tulûat tiyatrosunun olmazsa olmazlarındandır. Kanto deyimi, İtalyanca ‘’Cantare’’den dilimize geçmiş ama biraz anlam değişikliğine uğramış. Tiyatro başlamadan evvel kantocular, şuh bir eda ile şanoya çıkarlar, edâlı tavırlarıyla cinaslı ve lâtifeli Güvercin, Fındıkkurdu gibi şarkılar ve rakslarla delikanlıların akıllarını başlarından alırlardı.
![]() |
Kantocular |
Kel Hasan Efendi’nin kadrosundan kemânî Yorgi Efendi idaresindeki musikî eşliğinde, her biri kendilerine özel şarkılarını söyleyen ve rakseden kantoculardan, Peruz, Amelya, Kamelya, Eleni, Şamram, Mari Ferha, Aventiya, Bardbesyan ve Minyon Virjini en meşhur kantoculardandı.
![]() |
Ahmed Vefik Paşa |
Şimdi İstanbul dışına çıkalım. Bursa Valisi Ahmet Vefik Paşa (1823-1891), tiyatro kültürü ile yetişmiş, edip bir yönetici idi. 1879 yılında Bursa Tiyatrosu’nu kurdu. Kendi kaleminden çıkan Molieré çevirilerinden uyarlamaları tiyatroda oynattı. Halka tiyatro sevgisi yanında tiyatro âdâbını aşılamak için çok gayret sarf etti. Ne var ki Valilikten azli nedenleri arasında bu iyi niyeti de sayılacaktı. Halkı zorla tiyatroya gönderdiği, alkışlanacak yerlerde halkın Valinin işaretini bekletmesi gibi sudan sebeplerle görevinden alındı. Paşa’nın değeri Cumhuriyet döneminde bilindi ve Devlet Tiyatrosu Bursa’da Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nu kurdu.
İzmir, bu gün olduğu gibi Osmanlı döneminde de ülkemizin uygar yüzüdür. Osmanlı döneminde Konak Meydanında, bu gün de çalışan Elhamra Tiyatrosu, Kordon boyunda Kukuli Açıkhava Tiyatrosu ve Sporting Klüb, Milli Osmanlı Tiyatrosu, Pasaport’ta Marsilya Tiyatrosu, Karşıyaka’da Manisalının Tiyatrosu önemli örneklerdir.
![]() |
İzmir Elhamra Tiyatrosu |
Bu tiyatroların çoğunun Türkçe dışında oyunlar sergilemelerine karşın, 1900’lerde Komik Hakkı Efendi ve Manisalı Kemanî Hüseyin Efendi’nin Manisalının Tiyatrosunda sahneye koydukları ‘’Çifte Gelinler’’ oyunu halkın beğenisini çeken eserlerden olmuştu. Bunların dışında İstanbul’dan gelen ve Anadolu turneleri yapan birçok kumpanya, mutlaka İzmir’e de uğrar ve büyük ilgi görürlerdi.
(Sürecek)
yerguvenc@gmail.com