26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Yeşili önemsemiyoruz

Yeniköy, betonlaşan İstanbul Boğazı’nın son birkaç korusunu barındırabilen bir semttir. Sadrazam Sait Halim Paşa Korusu, Banker Mavro Kortato (şimdi Sabancı) Korusu, Köse Raif Paşa (şimdi Yapı-Kredi) Korusu semtin başlıca korularıdır. Görüyorsunuz, hep Osmanlı döneminden kalan korulardan bahsediyoruz. Zaten bu gibi korularla beraber yabancı elçilik koruları, askeri alanlar ve mezarlıklar olmasa İstanbul’da büyük çapta yeşil alandan bahsetmek olanaksız olurdu. Dönemimizde Yeniköy yeşiline sadece Yeniköy Mezarlığı’nın katkıda bulunduğunu da belirtelim.

1950 - 60’ların İstanbul’unda Boğaziçi ulaşımı büyük oranda vapurlarla sağlanabiliyordu. Bu nedenle de şirin Boğaz köyleri henüz dejenerasyona uğramamış, betonlaşmaya ve çarpık yerleşime açılmamıştı. Türkiye’nin gerek ekonomi, gerekse kültür düzeyi henüz Boğaz’ın ahşap yalılarının değerini bilmiyordu. Güzelim yalılar, varislerinin anlaşmazlıkları ve dar olanakları ile bakımsızlık ve onarımsızlıktan gün be gün harap oluyor, yıkamadıkları yalılarda çıkan yangınlar mülk sahiplerinin canlarına minnet oluyordu. Zengin aileler hâlâ daha Cemal ve Ekrem Reşit Rey kardeşlerin ‘Lüküs Hayat’ operetinde hicvettikleri ‘’Şişlide bir apartıman’’ sevdasından kurtulamamışlardı.

İşte böyle bir ortamda SSK’dan kredi alabilen mimarlar birleştiler, bir kooperatif kurdular. ‘Terzi söküğünü dikemez’ meseli bu defa tutmadı, Yeniköy’de bahsettiğim korulara komşu, 7 dönüm bahçesi olan bir eski paşa konağını ehven fiyata alabildiler. Çünkü Boğaz’daki emlak fiyatları diğer birçok semte nazaran çok daha düşüktü. Araziye iki yanı çalı kaplı bir keçiyolundan çıkılabiliyordu. Ama bu çalılar bülbülyuvası idi. Bülbüller gece gün ağarana kadar şakıyordu. (Bu gün bir bülbüle bile rastlayamazsınız). Mimarlar, arazideki çam, ıhlamur, çınar, atkestanesi, defne ağaçlarına ilişmediler. Binaları denizden görünümü bozmamak amacı ile kaydırmalı teraslar şeklinde planladılar. Yapıların yeşilin içinde kaybolmaları için yeni çam, lâdin ağaçları diktiler. Zaman içinde, dikilen fidanların boyu binaları geçti.

Son yıllarda, sosyetenin modası durumuna gelen Bebek’ten sonra Yeniköy de kıymete bindi. Satış değeri yükselen daireler birer birer el değiştirmeye başladı. ‘Mimarlar Sitesi’nin mimar sahipleri azınlığa düştüler. Bazı daireler kiraya verildi. Çünkü alınan kiralar, mülk sahiplerinin mütevazı orandaki aylık giderlerini karşılayabilecek düzeye çıkmıştı. Herkesin birbirine ‘günaydın’, ‘hayırlı akşamlar’ dediği, karşılıklı dostlukların kurulduğu sitede, artık ‘küçük dağları ben yarattım’ diyenler kimseye selam vermez olmuştu.

Ben bu sitede oturmaya direnenlerden biriyim. Üç ay kadar önceydi; tutulmuş baltalı adamalar, yokluğumuzdan istifade ile güzelim çamları, lâdinleri kesmeğe başlamışlar. Geldiğimizde üç çam devrilmişti. Diğerlerini kesmeye vakit bulamadan bağırışımızla adamlar kaçtı. Bunu kim yapabilirdi? Anladık ki, yan blokta oturan kiracı, denizi görmesine mani olan ağaçların icabına bakmıştı. Yönetici, ‘iki arada bir derede’ esef etmekten başka bir şey yapmıyordu.

Ben işe el attım. Boğaziçi İmar Müdürü meslektaşımız; her halde işe el koyar diye düşündüm. Dilekçe ile olanları anlattım. Bir iki gün içinde yanıt geldi. Ağaç kesimine müdahale yetkileri dışında olduğundan Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne başvurmam gerektiği bildiriliyor, ilgili dairenin telefonu veriliyordu. Park ve Bahçeler Müdürlüğündeki ilgiliyi telefonla buldum. Konuyu anlattım. ‘’Efendim bu bahsettiğiniz arazi resmî mi, yoksa özel mülk mü?’’. ‘’Özel mülk efendim’’. ‘’O zaman bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok’’. ‘’Ne yapmam gerekiyor?’’. ‘’Sarıyer Belediyesinde Çevre Müdürlüğü var, oraya dilekçe verin’’. ‘’Peki efendim’’.

Sarıyer Belediyesi Çevre Müdürlüğü’ne dilekçe yazdım. Aradan üç ay geçti. Ne bir ses, ne bir nefes, hiçbir yanıt yok. Seçimle el değiştiren belediye anlaşılan kış uykusundan henüz uyanmamış, aman daha fazla rahatsız etmeyelim.

Bu arada bir avukat arkadaş, ‘’Sen ne yaptın, bana söylese idin Savcılığa başvurur, onların canına okurdum’’ demez mi? ‘’Tamam da sen arabada giderken önündeki arabadan sokağa çöp fırlatıldığında müdahale edebiliyor musun? Müdahale edersen yüzde doksan kafana tabanca dayanacağını düşünmüyor musun?’’. Sustu, bir yanıt veremedi.


yerguvenc@gmail.com  
 

Yayın Tarihi : 24 Haziran 2010 Perşembe 11:29:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Levent User IP: 76.122.65.xxx Tarih : 25.06.2010 11:14:03

Sayin Erguvenc,

Mimarlar sitesi kurulusunu hayal - meyal hatirliyorum. Ancak; binalar bittiginde gormustum siteyi. O zamanlar hayran kaldim. Bogaza, bogaz siluetini bozmadan, yesil icinde yaklasan nadir yerlesimlerden biri idi. Yazinizi okudugumda uzuldum. Ne yazik ki bu cahil katliam devam ediyor.

Su andan yurt disinda yasiyorum. Atlanta, Amerika'nin en yesil kentlerinden biri. Ucakdan bakiginizda, agaclar arasinda sehrin gercek boyutunu gormek mumkun degil. Kendi bahcemde bulununan ve kismen kurumus bir cam agacini kesmek istedim. Arborist getirtip rapor alindi. Sehir'e muracaat edildi. Kokunun de temizlenecegi (Koku topraktan cikarmak epeiyi ugrasili) konusunda teyid ve tazminat verildi. Yaklasik 6 aydir ugrasiyorum. Kendi bahcemdeki kendi agacimi kesemedim. (Zaten, artik kesmekten de vaz gectim)

Istanbulumuzda eline balta alan cahilin buyumesi yillar suren ve hala canli olan bir agaci kesip, isi oldu bittiye getirmesi ne aci. Lutfen mucadelenize devam edin. Yapan yaptigi ile kaldigi surece medeniyet olarak ilerlememiz mumkun degil. Ancak. sizler gibi toplumun on siralarinda yer alan kisilerin onderligi ve emsali ile olusabilir yeni Turk Medeniyeti olgusu.

Hurmetlerimle, M. Levent User - Mimar


teoman törün IP: 95.8.59.xxx Tarih : 25.06.2010 15:18:47

Galiba hiç bir Belediye Çevre Müdürlüğü görevinin ne olduğunun farkında değil. 4 yıla yakın zamandır izlediğim bir konu var. Çevre kirliliğini önleme ve enerji tasarrufu mülahazası ile apartmanlardaki doğal gaz tesisasında daireler itibariyle "pay ölçer" cihazı kullanılması ve eski binaların beş yıl içersinde bu şekle dönüştürülmesi zorunluluğu getirecek; yeni yapılacak binaların da  bu esasa göre projelendirilmemesi halinde imar ruhsatı verilmeyeceğini öngören bir yasanın hazırlanmakda olduğunu gazetelerden okumuş; Taa o zamandan bizim bina yöneticisini bu yolda ikaz etmiştim. En üst katta oturan yönetici işine gelmeyen bu düşünceyi hemen reddetti. Yazlıkda bir arkadaşım bu yasanın çıktığını söyleyince yazlık dönüşü bağlı bulunduğum Kadıköy Belediyesine gitti. Evvela İmar Müdürlüğünden sordum, ilgilerinin olmadığını beyan buyurdular. Bir kaç Müdüriyeti dolaştıkdan sonra Çevre Müdürlüğünün ilgi alanına girdiği söylendi. Çevre Müdürünü ziyasretimde Apartman ısıtması konusunun gerçekden kendi alanına girdiğini, radyatör dilimleri sayısından mı bahsettiğimi sordu. Ben "hayır. tersine, ilk söylediğim gibi "payölçer cihazından" bahsediyorum" dedi. Adam, gene aynı soruyu tekrarladı. Anlaşılan anlayışı  "görevinin gerektirdiği çevre koruma" kaygısı olmayan bir apartman üst kat sakini idi. Israrım sonunda böyle bir yasadan haberi olmadığını söyledi.  Aradan bir yıl geçtikden sonra mahallî ilçe gazetesinde Çevre Müdürünün değiştiğini öğrenerek yeni Müdürü ziyaret ettim. O da adem-i malûmat beyan etti. Apartman'ın yeni yöneticisi idaresindeki toplantıda yaptığım öneri çoğunlukla reddedildikden bir ay kadar sonra Apartıman yöneticisinden gelen bir sirkülerde Belediyeden yapılan bildiriye atıfla çoktan çıkmış yasa gereği "payölçer" sisteminin zorunlu olduğu, buna tereddüp eden malî yükün defaten mi, taksitle mi ödeneceği hakkında kat maliklerinden fikir soruluyordu. Her halde, Belediye sorumluları 5 yıllık uyum ,süresini ötelemek mi istediler yoksa konunun tümüyle mi cahili idiler. Bilemiyorum.  

Evet,ile dolaşıyor ama şimdi gerçekden bir zorbalık ortamına girildi. Çoğu kişi belinde tabanca dolaşıyor. Ama Sayın Levent User'in dediği gibi başıbozukluğa da geçit vermemek gerek