19
Mayıs
2024
Pazar
SPOR

Lucescu Etkisi


Türkiye’ye ilk geldiğinde özellikle Fatih Terim gibi bir karakterin halefi olarak hiç şansı olmayacağı düşünülüyordu. Asla hatasını kabul etmeyip suçu hep başkasında araması, sinsi tarzı, çirkefliğe varan hareketleri ile Türk kamuoyunun asla ısınamadığı biri oldu. Bunlarla beraber futbol anlayışı basitti. İyi kapanan, çabuk kontratağa çıkan, galibiyet için yeterli olan skordan fazlasını istemeyecek bir takım… Terim’in genlerinde hücum olan takımına, vasat ve haddini bilen yabancı transfer takviyeleri ile bu mantaliteyi aşıladı. Takım, bir lig şampiyonluğunun yanı sıra Şampiyonlar Ligindeki en yüksek derecesini elde etti.


Galatasaray; gerek içinde bulunduğu maddi açmazın yol açacağı tepkileri savuşturmak istediği gerek te bu sıkıcı futbolun onları hiçbir yere götürmeyeceğini gördüğü için şampiyon hocasını yollayıp Terim’i tekrar takımın başına getirdi. Mali durum ne kadar kötü olursa olsun Terim in 2. Galatasaray seferinde başarısız olmasının en büyük sebebi tabiri caizse enkaz devralmasıydı. Bıraktığı o sağlam temelin içi boşaltılmış, takım paramparça olmuştu. Selefinin ise her zamanki gibi şansı yaver gitmiş, iyi bir mirası tarumar ederek yaptıkları ona iyi bir referans olmuştu. Bu sefer ki durağı Beşiktaş’tı. Daum’un, adli sorunlar yaşayıp bırakma zorunda kalmasa, alıp uçuracağı takımın başına geçti. Doğu Alman’ın yıllar sonra Fenerbahçe’nin de vizyonunu değiştirecek futbol anlayışını, bir önceki takımında yaptığı gibi kendi bildiği birkaç doğruyla birleştirip BJK’yi son 15 yıldaki tek şampiyonluğuna ulaştırdı. Fakat Beşiktaş’ın başındaki 2. Sezonunda malum Samsunspor maçı ile başlayan süreçte neyin ne olduğu tam olarak ortaya çıktı. Bugün bile Beşiktaş’ı o gün yöneten insanlardan Lucescu’nun “aslında ne olduğunu” dinliyoruz…


Ne yazık ki, bu yukarıda anlattığımız hikâyenin bir benzerini Üç Büyüklerin Anadolu temsilcisi de yaşıyor bu günlerde. Kahramanlar, Daum dışında tamamen farklı olsa da yarattığı sonuçlar tamamen aynı. En azından onlar bu enkazı kaldırıp yeni bir sistem kurabilecek teknik direktöre sahipler. Fenerbahçe’nin nasıl bir takım olduğu, nasıl futbol oynadığı ancak sezonun son maçlarında değerlendirilebilir. Ve esas olan; Daum gibi, Aragones gibi gerçekten taşın altına elini sokabilen spor adamlarıyla devam edebilmektir. Yoksa onlar gibilerin bin bir zorlukla kurduğu Halil İbrahim Sofralarını yağmalayacak daha çok adam çıkacaktır..

Yayın Tarihi : 4 Şubat 2009 Çarşamba 17:01:36
Güncelleme :4 Şubat 2009 Çarşamba 17:14:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Veysel Yurdagel IP: 212.156.173.xxx Tarih : 19.02.2009 12:08:34

Lucescu'yu bir miras yiyen ve enkaz birakan bir hoca gibi yorumlamak bence dogru bir yaklasim degil. Galatasaray'daki basarisinda elindeki futbolcular hic de uefa kupasını alan muhtesem galatasaray degildi hatta bana kalirsa ondan sonra terim'in basarisizligi tamamiyle takima gore oyunu degil kendi felsefesine gore oyun oynatma arzusunda olmasından kaynaklanıyordu ki bence asıl basarisizlik budur.  Besiktastaki basarisinda da sergen-pascal-ilhan-tumer gibi her zaman yuksek egoya sahip oyunculari cok iyi koordine ederek ve ustune gerektiginde guinti gibi bir futbolcuyu takima aldirabilme basarisiyla yonetime sozunu gecirebilen bir teknik direktor oldugunu ve takimini gunumuz futbol sartlarina gore kendince (dogru veya yanlis tartisilir) koruma icgudusuyle davranabilen bence futbol dehası bir teknik direktordur. Besiktasin sonrasi sezonunda samsun maciyla baslayan cokusun kesinlik lucescu kaynakli olmadigini dusunuyorum. Hatta bana kalırsa Lucescunun o zamanlar basına yapmis oldugu aciklamalarla gemisini kurtarmaya calisan bir kaptan olarak goruyorum ve sozlerinin isaret ettigi noktaların turk futbolunu o gunlerden bugunlere nasil getirdigini bugun daha iyi goruyorum. O konusmalarindan ve takimin durumundan sonra turkiyede o zaman o sartlarda barinmasina musade edilemezdi. oyle de oldu. Sonrasında gelen shatkar donesk basarisini unutmamak gerek. Sampiyonlar liginin daimi takımı haline soktu takımını.

İsin enteresan tarafı galatasaraydayken bende nefret ve o yuz ifadesiyle basarisiz olacagina inandigim bir teknik adam di. Besiktasi aldigi yerden getirdigi yeri yakindan takip ettigim icin onceki sene adama on yargiyla yaklastigimi dusunuyorum.  

Soz soz olarak Lucescu cok buyuk bir hoca oldugunu ve Bir besiktasli olarak ta besiktasin en buyuk hatasının Lucescudan vazgecmek oldugunu dusunuyorum.

sevgiyle

Veysel Yurdagel