Batman Hasankeyf Gönüllüler Derneği Yönetim Kurulu, inşasına Mart ayında başlanacak olan Ilısu Barajı'nın yapımının durdurulması için gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuracaklarını açıkladı.
Kurul, barajın yapılması durumunda 60-80 bin kişinin göç etmek zorunda kalacağını öne sürerek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Hasankeyf'in kurtarılacağı yönündeki sözünü tutmasını istedi.
Dernek yönetim kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, Ilısu Barajı'nın yapılması durumunda Batman, Mardin, Siirt, Şırnak ve Diyarbakır'da toplam 187 yerleşim biriminin yok olacağı, 300 kilometrelik alanın sular altında kalacağı ve 60-80 bin arasında kişinin göç etmek zorunda kalacağı ileri sürülerek, 12 bin yıllık geçmişe sahip ve dünyada benzeri olmayan antik kentteki birçok uygarlığa ait izlerin yok olacağı vurgulandı.
Ilısu Barajı'nın günümüzde demode olan, 50 yıl önce projelendirilen ve ÇED raporu olmayan bir çalışma ürünü olduğu iddia edilen açıklamada, "Yılda 3.8 milyar KW enerji elde edilmesi planlanan Ilısu Barajı, kültürlerin gökkuşağı konumundaki Hasankeyf'i yutmaya hazırlanan bir dev gibi çirkin ağzını açmış, beklemektedir.
1978 yılında Kültür Bakanlığı'nın 1. derecede sit alanı ilan ettiği Hasankeyf'in, yok olma tehdidi altında olmasına rağmen Dünya Kültür Mirasları kapsamına alınmaması da siyasi bir karardır. Sayın Başbakan Erdoğan'ın defalarca "Hasankeyf'i sular altında bırakmayacağız" demesine rağmen, hala Ilısu Barajı'nın eski projesinde ısrar edilmesine de bir anlam veremiyoruz. Barajların kültürel miras ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri Allianoi, Halfeti, Zeugma, Halan Çemi ve en son da Hasankeyf'te ortaya çıkmıştır" denildi.
"HASANKEYF İÇİN HENÜZ GEÇ KALINMIŞ DEĞİLDİR"
Toprağında tarihin muhteşem güzellikleri gizli olan Zeugma'nın değerinin ancak sular altında kalınca anlaşıldığı, Afganistan'daki Budist heykeller bombalanınca bütün dünyanın ayağa kalktığı söylenen açıklamada, "Biz de Hasankeyf'in ne bombalara ne de sulara maruz kalmasını istemediğimizden yetkilileri şimdiden uyarıyoruz. Çünkü Hasankeyf için henüz geç kalınmış değildir.
Ilısu Barajı yapılarak da Hasankeyf'in kurtarılması mümkündür. Baraj kodu 510 metreden 479 metreye indirilirse Hasankeyf, Ilısu Barajı havzası dışında kalacaktır. Yılda sağlanacak enerji miktarı ise bu durumda 3.8 kW'tan 3.2 milyar kW'ta düşmüş olacaktır. Bu açığın da turizm ve su havzası dışında kalacak verimli tarım arazilerinden elde edilecek gelirlerle telafisi mümkündür" ifadelerine yer verildi.
Hasankeyf Gönüllüler Derneği Yönetim Kurulu, sadece büyük barajlar yapılarak enerji açığının giderilemeyeceğini, enerji üretmenin birçok alternatifinin bulunduğu savunularak, "Hasankeyf gibi değerlerin alternatifi asla yoktur. Eserleri başka bir yere taşıma vaadi de uyutmadan ibarettir. Çünkü Hasankeyf'teki eserlerin birçoğunun taşınması mümkün değildir. Ömrü ancak 50-60 yıl olabilecek hantal bir baraj uğruna 10 bin yıllık uygarlık tarihini, göz göre göre sulara gömersek, sonraki kuşaklar bizleri lanetleyecektir" dedi.
"ILISU BARAJI'NIN ZARARI FAYDALARINDAN DAHA ÇOK"
Her yatırımın faydası ve zararının bulunduğu belirtilen açıklamada, Ilısu Barajı'nın zararlarının faydalarından daha çok olduğu öne sürüldü. Barajın olumsuz etkilerinin sadece tarihi ve kültürel mirası yok etmekle sınırlı olmadığı, Barajın Botan, Garzan, Batman ve Dicle nehirleri kenarındaki 300 kilometrelik alandaki bölgenin en verimli sulu arazilerini de yok edeceği, iklimin değişeceği, nem oranı artacağı, astım, bronşit, sıtma gibi hastalıklarda artış olacağı ileri sürülen açıklamada, baraj yapımı durumunda meydana gelecek olan diğer zararlar şöyle sıralandı:
"Batman'ın can damarı olan petrol yatakları barajda su tutulmasıyla sulanacak, Batman yerleşim alanlarındaki su seviyesi yükselecek ve zeminde göçükler artacak, olası depremlerde de büyük facialar yaşanacaktır. Onlarca hayvan nesli yok olacak, tespit edilen 250 arkeolojik alan ve dünyada eşi benzeri olmayan Hasankeyf Kalyonları, 3 bin 500 mağara da sular altında kalacaktır. Barajın yapımı yüzde 100 dış kredi gerçekleştirildiğinden, ülkemiz büyük bir borç altına konulacaktır .
Ayrıca, halkımızın maneviyatına, sosyo-kültürel değerlerine de zarar verecek; evliyalar, yatırlar, türbeler ve mezarlıklarla bağları kopacak olan bireyler travmalar yaşayacaklardır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye'nin imzaladığı başta Malta Sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmelere göre, Ilısu Barajı'nın yasal olarak yapılması mümkün değildir. Nasıl ki Fırtına Vadisi'nde, Yusufeli'nde, Munzur'da baraj yapımı mahkeme kararlarıyla durdurulmuşsa, Ilısu'da da aynı kararın alınacağına inanıyoruz. Öncelikle Türkiye mahkemelerinde barajın yapımının durdurulması için yargıya başvuracağız, istediğimiz sonucu elde etmezsek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracağız".