4
Mayıs
2024
Cumartesi
GÜNCEL

'Çok Kültürlülük' konferansı

İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından düzenlenen "Çok Kültürlülük" konferansında konuşan Genel Başkan Yusuf Alataş, "İnsanların ana dillerini yatak odalarında kullanmasının hiçbir anlamı yoktur" dedi.

İHD Diyarbakır Şubesi tarafından düzenlenen "Çok Kültürlülük" konferansı, Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu'nda yapıldı.

Konferansa, İHD Bölge Başkanı Mihdi Perinçek, Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kutbettin Arzu ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş, dilini ifade edemeyen toplumların tarihini hiç ifade edemeyeceğini ifade ederek, "İHD, 1986 yılından bu yana insan hak ve özgürlüklerinin her alanında bu hakların geliştirilmesi, korunması ve bu alandaki takibi konusunda büyük çabalar sarfetmiştir.

İnsan haklarının bütünselliği deyince çok soyut bir kavram algılanıyor, ama somut olarak kişisel ve siyasal haklarla ekonomik, sosyal ve kültürel hakları birarada düşündüğümüzde, birinin yokluğunun diğerini etkilediğini, diğerinin yokluğunu da ötekinin etkilediğini çok açık ve net bir şekilde görürüz.

Bu nedenle devletin tekçi yapısı, farklılıkları ne yazık ki reddetmekte. Bu farklılıklardan kaynaklanan hakları, özgürlükleri güvence altına almanın aksine baskıyla ve yok saymakla engellemeye çalışmaktadır" diye konuştu.

Türkiye'de farklı dil ve kültürlerin bulunduğuna işaret eden Genel Başkan Alataş, şunları söyledi:

"Ülkemizde yaklaşık 30'a yakın dil konuşuluyor, farklı kimlikler ve farklı kültürler bulunmaktadır. Bu kültürler, kimliklerini ifade edemiyor, en başta dillerini kullanamıyor. İnsanların yatak odalarında kendi dillerini kullanabilmesinin hiçbir anlamı yoktur ya da eşiyle, komşusuyla, yakınıyla merhabalaşırken kendi dilini kullanmasının hiçbir anlamı yoktur.

Bunu yasaklayan bu derece katı totaliter sistem de çok azdır. Özel alandaki dil yasağını bu ülke yaşamıştır aslında, ama sürdüren ülkeler azdır. Eğer siz bu dilinizi eğitimde, kültürde, kamu yaşamına katılımda, kamu hizmetlerinin alanında kullanamıyorsanız, çocuklarınıza öğretemiyorsanız, bunun hiçbir anlamı yoktur.

Bir süre sonra bu kültürün diğer pek çok kültürler ve diller gibi kaybolması, özünden kayıplar vermesi, değişikliğe uğraması kaçınılmazdır. Tabii bu, sadece dille ilgili bir sorun değil, dilinizi ifade edemiyorsanız tarihinizi hiç ifade edemezsiniz. İşte burada hemen sistemin tekçi yapısı karşınıza çıkar.

Birbirimize karşı hoşgörü gösteremiyoruz, kendimiz için hak talep ederken aynı türden bir halkın da hak talep edebileceğini kabullenemiyoruz. Kendi dilimizi en üst dil olarak, en kutsal dil olarak kabul ederken, bir başkasının dilini ne idüğü belirsiz ya da bazı resmi makamlarda, mahkemelerde kullanıldığı gibi ne olduğu anlaşılamayan şekilde niteleyebiliriz.

Bir taraftan anayasal engellerin kaldırılmasına yönelik mücadele ederken, öte yandan da toplumdaki farklılıkların birbirini tanıması ve birbirine hoşgörü göstermesi anlamında iki yönlü mücadeleye ihtiyaç olduğuna inanıyorum."

İnsan Hakları Genel Başkanı Yusuf Alataş, Diyarbakır gibi çok kültürlü bir kentte bu tür bir konferansın yapılmasından dolayı çok mutlu olduğunu dile getirdi.

.
Yayın Tarihi : 27 Kasım 2005 Pazar 15:35:31
Güncelleme :27 Kasım 2005 Pazar 16:03:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?