5
Mayıs
2024
Pazar
EKONOMİ

Samsun'a rafineri

Samsun'un Karadeniz'in yeni enerji terminali olduğu, Mavi Akım Doğalgaz İletim Hattı ile Samsun'un küresel enerji haritası üzerinde işaretlenen istasyonlardan biri haline geldiği ve Rus Lukoil Firması'nın Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi'nden dolayı Zonguldak yerine Samsun'u rafineri yatırımı için tercih edeceği bildirildi. 

TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi ve AK Parti Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Samsun'a Rus Lukoil Firması'nın rafineri kurma iradesinden, Türkiye'de akaryakıt kaçakçılığı ve akaryakıttan alınan vergilerin yüksek olmasına kadar enerji sektörüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. 

Rus petrol şirketi Lukoil'in Karadeniz'de rafineri kurmak için EPDK'ya başvuruda bulunduğunu, ve rafineri kurmak için düşündüğü illerden bir tanesinin de Samsun olduğunu söyleyen Suat Kılıç, "Lukoil'in Samsun'a rafineri kurma iradesi var. Ancak bu, bir protokolle zabıt altına alınmış bir konu değil. Dolayısıyla yatırımcı Lukoil firmasının adını çok fazla tartışma gündeminde tutmanın faydalı olmayacağını düşünüyorum. Lukoil, Samsun'da rafineri yapmak için kuvvetli bir iradeye sahip. Bu iradenin karşısında biz de aynı iradeyi gösteriyoruz. Biz de Samsun'a rafineri kurulmasını onaylayıp, bunu dile getiriyoruz" dedi. 

Samsun-Ceyhan arasında bir petrol boru hattı inşa edileceğini ve bu petrol boru hattının Karadeniz'den taşınan Rus petrollerinin Ceyhan terminaline ulaşmasını sağlayacağını belirten Kılıç, dolayısıyla çıkış noktası olan Ceyhan'ın bir enerji terminali olacağını, giriş noktasında bulunan Samsun'un da bir diğer enerji terminali olmaktan başka seçeneği bulunmadığını vurguladı.

"PETROLÜN KARADENİZ'DEN TÜRKİYE'YE GİRİŞ NOKTASI SAMSUN" 

Enerji terminali olmanın tek yolunun sadece Samsun'dan doğalgaz ve petrol geçişinin sağlanması olmadığını, bunun yanı sıra doğalgaz ve petrole dayalı sanayi girişiminin de Samsun'da gelişmesi gerektiğini dile getiren Kılıç, "Bu çerçevede, petrolün Karadeniz'den Türkiye'ye giriş noktası olan Samsun'da, bir rafinerinin ve bunun arka planında kurulacak bir petrokimya rafinerisinin gerekli, faydalı ve bölge açısından ekonomik girişime fayda sağlayacak bir çalışma olacağı kanaatindeyim. Bu noktada, Samsun-Zonguldak tartışmasına girmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Zonguldak ve Samsun arasında bir polemik oluşturulmasına izin vermem. Burada herhangi bir ilin başka bir ilin önüne geçmesi söz konusu değil" diye konuştu. 

Eğer Lukoil tarafından Samsun tercih edilecekse, bunun tek bir nedeninin Samsun'un Ceyhan'a petrol boru hattıyla bağlanmak üzere olan bir şehir olmasından kaynaklanacağını hatırlatan Kılıç, "Bilindiği gibi; Eni ve Çalık Enerji Grupları'na Samsun-Ceyhan Boru Hattı Projesi ihale edildi. Samsun'un Ceyhan'a boru hattıyla bağlanılacağı düşünüldüğünde, Karadeniz'e petrol boru hattıyla Akdeniz'deki çıkış kapısı olarak Samsun'un planlandığı görüldüğünde Lukoil veya başka bir firmanın rafineri kurmak için Samsun'dan başka tercih edeceği bir şehrin kalmadığını düşünüyorum. Bu işte şehirler tartışması gündeme getirilmemeli. Zonguldak halkı da asla incitilmemeli. Samsun'u öne geçiren şey; Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi'dir. Lukoil'in Samsun'da bir arz-talep oluşturduğunu biliyoruz. Nihayet başka firmalar da aynı amaçla talepte bulunurlarsa, bu takdirde, devlet kimin daha yüksek yatırımı, daha kısa zamanda tamamlayacağına bakıp, fiyatlara dayalı olarak tercihlerini kullanacaktır. Ama şu an için resmi talebi olan Lukoil dışında başka bir firma yok" açıklamasını yaptı.

"BEKLENTİMİZ SAMSUN'UN ENERJİ TERMİNALİ OLMASIDIR" 

Mavi Akım ve Samsun-Ceyhan Boru Hattı gibi önemli projelerle gündeme gelen Samsun'daki gelişmeleri değerlendirirken, "Samsun, Karadeniz'in yeni enerji terminalidir" diyen Milletvekili Kılıç, şunları söyledi: "Mavi Akım Doğalgaz İletim Hattı ile Samsun, küresel enerji haritası üzerinde işaretlenen istasyonlardan biri haline gelmiştir. Resmi açılışı, görkemli bir şekilde çok uluslu törene dönüştüren Başbakan Erdoğan ise bu önemin altını kuvvetle çizmiştir. 17 Kasım 2005 tarihi Samsun için dönüm noktasıdır. Bu dönüm noktasının mimarı Başbakan Erdoğan'dır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'yi Samsun'a getirerek Samsun-Ceyhan hattının yapımı için kendilerini saatler süren müzakerelerin sonunda ikna eden de kendisidir. Bundan sonraki beklentimiz, Samsun'un gelecekte rafineri kurulan bir şehir ve bölgenin en görkemli enerji terminali olmasıdır." 

Türkiye'ye en fazla vergi geliri sağlayan petrol ve LPG sektöründe temel hareket noktalarının bu alanın genel kabul gören kurallarla yeniden düzenlenmesi olduğuna dikkat çeken Kılıç, "Türkiye'de bizden önce petrol ve LPG piyasasında sistem kurulamamıştı. Biz ise bir tasarı hazırlayarak uzun tartışmaların ardından yasayı çıkardık. Yapılan düzenlemelerin ihtiyaca mükemmel düzeyde cevap verip veremeyeceğini zaman gösterecek. Ancak şunu söyleyebilirim ki enerji sektörü çok dinamik bir sektör. Bugünün yasası yarının gereksinimlerini karşılayamayabilir. O vakit geldiğinde gereken tadilat yapılır. Burada önemli olan şudur: Türkiye petrol zengini değil, petrol fukarası bir ülke. Bu durumda oyunu küresel piyasanın kurallarına göre oynamak ve fukarası olduğumuz bu sektörün yan kollarında kazancımızı artıracak faaliyetlere yoğunlaşmak durumundayız" açıklamasında bulundu.

"TÜRKİYE'DE YAKIN ZAMANA KADAR EKONOMİK KOMÜNİZM YAŞANDI" 

Kılıç, özellikle son 5 yıl içerisinde Türkiye'de enerji piyasasının bütününe ilişkin yasal düzenlemelerle köklü değişiklikler yapılmasını ve petrol, doğal gaz ve elektrik piyasalarında rekabete dayalı serbest bir piyasa oluşturmaya yönelik değişikliklerle ilgili gelişmeleri de değerlendirdi. Son yıllarda yapılan düzenlemeler devletçi ekonomik modelden piyasa ekonomisine geçişin izlerini taşıdığına işaret eden Kılıç, "Türkiye'de siyasi komünizm hiç egemen olamadı ama ekonomik komünizm özellikle enerji sektöründe ne yazık ki yakın zamana kadar yaşandı. Oysa dünyanın her tarafında enerji üretiminde merkezi hükümetlerin payı giderek daralıyor. Rekabete dayalı piyasa kuralları içinde özel sektörün enerji üretim miktarı artıyor. Devlet kuralları koyar, ihtiyaçları belirler, adil rekabet ortamını tesis eder ve kenara çekilir. Üretip satarak değil, üretip satandan vergi alarak kazanır. Devlet bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yatırımı kendi yapacak olursa en küçük bir baraj inşaatının bile maliyeti en iyimser tahminle 2 katına çıkar. Devlet kazanamadan kaybetmeye başlar. Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda giderek artan bir enerji ihtiyacı olacak. Devlet kuralları koyacak, gerektiğinde içinde de olacak ama patron olmayacak. Riski yerli yabancı özel sektörle paylaşacak, kapalı devrede değil açık şeffaf bir ortamda çalışılacak" dedi. 

Son ayların gündem maddeleri arasında yer alan akaryakıt kaçakçılığını Türk askerine kurşun sıkmakla eşdeğer gören Kılıç, özel sektörün faydalarının yanı sıra akaryakıt kaçakçılığı yapmak gibi zararları bulunduğunu vurguladı. Kılıç, "Alınan tüm önlemlere rağmen bu sorunla başa çıkılabilmiş değil. Siyasilerin, mücadeledeki kararlılığı inkar edilemez. Zira devletin çok büyük vergi ve dolayısıyla da gelir kaybı var. Bu alanda akaryakıt kaçakçılığı ile mücadelede artık ihbar mekanizmasının menfaati zedelenenler tarafından değil, ülkesini seven herkes tarafından çok iyi işletilmesi gerekiyor. Türk askerine kurşun sıkmakla, Türkiye'ye kaçak akaryakıt sokmak arasında bana göre hiçbir fark yok. Zira her ikisi de devlete ve millete zarar veriyor" yorumunu yaptı.

"AKARYAKIT VERGİLERİ ÇOK YÜKSEK" 

Akaryakıt vergilerinin Türkiye'de çok yüksek oluşunu da kabul eden Kılıç, bunun inkar edilemez bir gerçek olarak durduğuna değinerek, "Ancak bir şeyi de görmezden gelemeyiz. Yüksek vergiler Türkiye'de son yılların değil, uzun yılların gerçeği. Ancak inanıyorum ki; gelir vergisi oranlarını, kurumlar vergisi oranlarını, tekstil başta olmak üzere bazı mal ve hizmetlerde KDV oranlarını indiren AK Parti iktidarı imkanlar elverişli hale geldiğinde mutlaka bu alandaki vergileri de yeniden düzenleyecektir. Ancak bu iş için biraz zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum" değerlendirmesini yaptı. 

Son günlerde Türkiye'nin enerji arz güvenliğinin sağlanması için belirlenen stratejiler arasında nükleer enerji santrallerinin de bulunmasıyla ilgili görüşlerini de anlatan Kılıç, şunları söyledi: "Enerji üretiminde çevresel etkileri göz ardı etmek sadece cehalet değil cinayet olur. Dünyanın nüfusu hızla artarken ne yazık ki imkanlar daralıyor. Yaşam kaynaklarımız; su, oksijen, toprak azalıyor. Konuya buradan bakmak gerekir. Ancak enerji ihtiyacını da yok sayamayız. En ucuz ve ihtiyaca cevap verir nitelikte enerjiyi en az, mümkünse sıfır kirlilikle üretmek zorundayız. Eğer Türkiye'yi çevreleyen ülkelerin hiçbirinde nükleer santral yoksa biz de kurmayalım. Ancak etrafımız nükleer ünitelerle kuşatılmışsa biz ne diye nükleer santral kurmuyoruz? Kaldı ki gelişen teknolojiyle yeni bir Çernobil faciasının yaşanması da imkansız gibi görünüyor."

iha
Yayın Tarihi : 20 Eylül 2006 Çarşamba 10:09:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?