6
Mayıs
2024
Pazertesi
İSTANBUL

Ermeni Soykırımı Tanınsın

Ermeni Soykırımı neden tanınmıyor? Bunu anlamak mümkün değil.
Evet, gerçek. Ermeni Soykırımı yapılmıştır. Dünyada bu soykırımdan daha aşağılık, daha adice, daha şerefsizce bir toplumsal katliam yoktur.
Bir gün, sırası gelirse bu katliamların en ünlülerini saymak isterim sizlere. Altında hep aynı imzaları görünce ne diyeceksiniz duymak isterim.
Evet demiştim ki Ermeni Soykırımı gerçektir.
Bunu yadsımanın olanağı kalmadı artık.
Dünyaya bunca yıl anlatmaya kalktık beceremedik. Ya yöntemlerimiz yanlıştı ya da çıkar peşinde koşanlar çok iyi örgütlenmişti.
Bu nedenle dünyayı bırakıp kendimize dönelim.
Dünya, bir gün söyleyeceklerimizi anlar elbette. Yalnız üstlerine gitmeden, kendi aramızda yapalım tespitlerimizi. Hem dünyanın bu konuyu anlamasının da fazla bir önemi kalmadı artık. Gerçeği masalla değiştirene ne anlatsan boş. Onların hastalığı da bu… 
 
Ermeni Soykırımı neden en aşağılık, neden en adi, neden en şerefsiz kitle katliamıdır bilir misiniz?
Nedeni şu; komşu komşuya, sevgili sevgiliye, ortak ortağa, dost dosta karşı yapmıştır da ondan.
Bir düşünün. Akşam aynı sofrayı paylaşıyorsunuz. Sabah sizi, çocuklarınızı, karınızı, ananızı, babanızı, kardeşlerinizi canlı canlı parçalıyorlar.
Gebelerin karınlarını yarıp içindeki varlığı çıkarıp top oynuyorlar.
İnsanları canlı canlı toplu mezarlara gömüyorlar. Evlere, camilere doldurup yakıyorlar.
Allah aşkına durun, bir gözünüzün önüne getirin.
Size, ailenize yapıldığını düşünsenize bunların.
 
Ermeni Soykırımı; içinde bir damla insanlık kalmışlar için korkunç bir olay, şaşkınlık yaratacak bir ders konusudur.
Müthiş bir ihanet belgesidir ayrıca.
Osmanlı’da “Sadık Teba” diye anılacaksınız, diğer gayrimüslim kökenlilerle birlikte tüm ticareti elinizde tutacaksınız, paşa olup devlet idare edeceksiniz.
Sonra, ya sonra ?
Sonrası ne olabilir ki? Komşunuzu keseceksiniz. Yollara çıkıp işgal ordularına alkış tutacaksınız. Komşularınızdan öldüremediklerinizi uyduruk suçlarla ihbar edip astıracaksınız.
 
Milyonlarca Ermeni katledilmiş. Rakama bakın.
Hani bir öykü vardır. Adama yirmi beş kuruş bahşiş vermişler. Az bulup almamış. Eve gidince on lira olmuş anlattığı. Derken yıllar geçmiş enflasyonla birlikte rakam büyümeye başlamış. Milyarlara çıkmış sonunda…
At martini, at Debreli Hasan dinlesin.
Osmanlı’da Ermeni nüfusu ne zaman milyonlar olmuş.
 
Neyse, Osmanlı bunlara isyancı demiş, hain demiş, göçe zorlamış.
Ne yapsaydı? Bıraksaydı da geride kalan tüm halka da soykırım mı uygulansaydı?
Yok yok, en iyisi madalya verip başına sultan yapsaydı.
En şaştığım da nedir bilir misiniz ?
Geçen gün Kürt kökenli, ilim tahsil etmiş olması gereken bir avukat, “Türkler, Ermeniler’e katliam uyguladı” dedi. Her halde bu katliamdan nasiplenmiş akrabalarının kemikleri sızlamıştır.
Hey, avukat! Sen hangi gezegende yaşıyorsun? Adamların kestiklerinin neredeyse tamamına yakını Kürt ve Türk. Bari ölmüşlerimize sahip çık.
 
Aslında şu Ermeni konusu hakkında o kadar çok yazılacak şey var ki!
Biz yine geçmişe dönelim.
Olayların başlatıcısı Osmanlı Toprakları’nda gözü olan ve suçluların taktiğiyle hâlâ sürekli olarak Ermeni Meselesi’ni fırına süren Fransa'dır.
Hani şu katliam yapmayı meslek edinmiş Fransa.
Ermeniler aracılığıyla soykırıma uğrattığı yüzbinlerce yurttaşımızın kanını; elinde, dilinde, kalbinde taşıyan Fransa.
Yardakçılarını da unuttuk sanmasın kimse...
 
Aslında bu konu, bir iki yazıyla geçilecek türden değil.
Ne yazık ki sütunlar ve zaman kısıtlı.
Devletimi yönetenlerin yerinde ben olsam; Ermeniler’in insanımızı öldürdüğü her il, ilçe ve köye bıkmadan usanmadan “Ermeni Soykırım Anıtı” dikerdim. Tüm turistik bölgeleri de bu işin içine katar, en çok ziyaret edilen meydanları seçerdim.
Kimsenin yapamadığı aydınlanmayı bu anıtlar sağlar, gerisini onlar düşünsün.
Onlar, işbirlikçileriyle birlikte her yere iftira anıtları dikiyorlar.
Hattâ o devletlerin koruması altındaki elçilerimizi öldürdükleri yerlere de.
 
Bir takım haksızlıkları bazı beklentiler uğruna kabullenmenin, “Ama o şundan böyle olmuş” ifadeleriyle yalanları doğrularcasına konuşmanın yararı değil, zararı var bu meseleye. Sahte aydıncılık, sahte bilgiçlik taslamayalım lütfen…
 
Batıda; Ermeni iddialarını destekleyici her eser, çok sonra yazılmış hayali anılardan ibarettir. İşin komiği, yazanlardan bazıları bunu itiraf  da etmiştir. Yani, para karşılığı kalemlerini kiraladıklarını.
Bir de masum bir ulusa nasıl kötülük yaptıklarını anlayabilselerdi.
Anlayabilselerdi dedim ama, aslında hiçbir şey değişmezdi.
Kazanç, batının ana felsefesi. Para her şeyin önünde çünkü…
 
Ermeniler aslında çok komik. Rus müzelerindeki o meşhur kafatası yığını tablosu var ya, işte onu uzun yıllar Türkler’in kestikleri Ermeniler’in kafatası diye yutturdular dünyaya.
Olay ortaya çıkınca da ne kendileri ne de yaygaracı dostları özür dilemeyi bile düşünemediler.
Sizi gidi insanlık maskaraları.
Sizi gidi komedyen katiller sizi.
 
Bize gelince…
Arşivimiz ve vicdanımızla karşınızdayız.
Hem insanlığa hem de Yüce Yaratan’a karşı.
Bir de içimizdeki saptırıcılar olmasa…
 
 
 
 
Yayın Tarihi : 14 Aralık 2004 Salı 10:53:42
Güncelleme :20 Nisan 2005 Çarşamba 17:14:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?