1
Mayıs
2024
Çarşamba
İSTANBUL

Türküm Diyebilmenin Korkutucu Zorluğu



Atatürk’ün Türklük, Türk Ulusu’nun büyüklüğü ve Türk Milliyetçiliği ile övündüğünü hepimiz biliriz. 
Birçoğumuzun bilmediğiyse; o güne, yani Atatürk’ün Türklük, Türk Ulusu’nun büyüklüğü ve Türk Milliyetçisi olmasıyla kıvanç duyduğunu açıkladığı güne kadar “Türk” olmanın bir suç gibi algılandığıdır. 
Yabancılar Türk sözcüğünü aşağılamak için kullanır, hakaret etmeye niyetlendikleri insana “Türk”, “Kaba Türk” ve benzeri kelimelerle seslenirlerdi. Türkler de bu hakaret karşısında sessiz, ürkek, ezik bir tavır takınır, “Biz Osmanlıyız” sözleriyle otomatik savunmaya geçerlerdi.
Namık Kemal’in “Vatan yahut Silistre” siyle "Vatan" şiirini hatırlayan varsa ne demek istediğimi iyi anlar. 
Oyunda sürekli olarak vurgulanan Osmanlılık, "Vatan" daysa “Osmanlıyız can veririz, nam alırız biz” sözleriydi. 
Bu konuda "Vatan" ve “Vatan yahut Silistre” yalnız değildir elbette. 
Şiirimiz, müziğimiz, edebi eserlerimizin neredeyse hepsi Osmanlılık kokardı o dönemde. 
Türklük, Türküm demekten korkanların zorlamasıyla benliğini Osmanlılık potası içinde eritmiş, Türklük utanç, Osmanlılık övünç kaynağı olmuştu. Biz Türk değil Osmanlı’ydık. 
Sanki Türküm dediğimiz an imparatorluk yok olacak; Türkler’in dışındaki Osmanlı Tebaası pılı pırtısını toplayıp başka yöne gidecekti. Onun için habire şirinlik muskaları dağıtıldı yıllarca. 
Ve sonunda şirinlik muskaları yapacağını yaptı. 
Hem de ne dehşetli bir maliyetle! Ne Osmanlı kaldı, ne de Tebaası…
Masum konumdaki Türkler’i kitleler halinde öldürenler, kendi katiller sürüsünün kayıplarını hâlâ doymak bilmez sayılarla çarpıp abartırken, ölen Türkler’in hesabı bugün bile yapılmıyor. 
İşte, böyle acı bir maliyet var bu gaflette. 

Günümüzle ne kadar benzer bir durum, değil mi?
O gün, Türk değil Osmanlıyız diyenlerin bugünkü kafadarları Türk sözünü Türkiyeli’ye çevirmiş, eveleyip geveliyorlar. 
Ya karşıdakilere ne demeli? Türkler’le ilgili her türlü hakareti rahatça yapıyor ve bunun üstüne demokrasi kılıfını geçirip “İmdat, Türkler haklarımı yiyor!” diye bağırıyorlar. 
Tarih boyunca sıkça duyduğumuz, ama akıllanmamıza yetmeyen bir naradır bu!..

Tüm şehirlerimizin sokaklarında mezra kültürü egemen olmuş; kırsalın “Gasp, cinayet, soygun” üçlemesi çeteleşerek istediğini yaptırıyor. Eroin, kokain, uyuşturucu hap gibi ölüm tuzakları ilköğretim okullarında bile cirit atıyor. Artık esrarı uyuşturucudan sayan bile yok. Eşkıya; geleceğimizin teminatı olması gereken Türk Gençliği’ni dibe itecek her türlü çareyi dener, vatandaşı sürekli huzursuz eder, Türkiye’yi her yerde karalarken olanları görmezden gelen ya da yüksek sesle dile getirmekten korkanlar sardı her yanı. Öyle bir noktaya itildik ki geçim sıkıntımızdan başka hiçbir şeyi düşünemez hâldeyiz.
Ya bütün bunlara dur demesi gerekenlere ne dersiniz? 
Ne düşünürsünüz bilmem ama bence düşünmeniz bile boşa zahmetle eşdeğer.

Atatürk’ü, onun silah arkadaşlarını düşünüyorum sık sık. 
Akın akın Çanakkale’ye koşan o muhteşem nesli düşlüyorum hâlâ. 
Kurtuluş Savaşı’nın Mehmetler’ini, Ahmetler’ini…
Acaba diyorum, acaba onlar gibi bir nesli bir daha yakalamak mümkün olacak mı? 
Hani o “Korkak bin kere ölür, yiğitse bir” diyen o kahramanların neslini.

Aynı Osmanlı gibi eziklik içindeyiz. Gelen aşağılıyor, gidense hakaret ederek...
Türkler bu hâlden silkinerek kurtulmuşlardı o gün.
Bugün o günlere ne kadar benziyor değil mi?
Bıkkınlık veren bir noktaya tırmandı kötülükler.
Kaf Dağı’nın ardına kaçmadan yakalamak gerek umudu... 







NOT: Bir kez daha yazıyorum. Orhun Anıtları’nı okuyun lütfen. Olayların bugünlerle benzerliğini görüp şaşıracaksınız. Atatürk’ün nutkunu okuyun. Her şeyi daha iyi görmenize neden olacak. Hatırlamanız için Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni aşağıya yazacağım. Hani her yere asılan, her zaman okunup da anlamı düşünülmeyen hitabeyi. Yani, yazımın bundan sonrası atam Atatürk’le sizin aranızda. Dilerseniz önceden kırk kez okumuş olsanız dahi bu kez değişik bir dikkatle okur, dilerseniz “bana ne!” der geçersiniz. O; nerde durduğunuza, nerde durmak istediğinize bağlı. 

[ Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve delâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ]



Yayın Tarihi : 7 Mart 2007 Çarşamba 01:44:40
Güncelleme :7 Mart 2007 Çarşamba 19:09:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Sümeyye Yılmaz IP: 78.176.118.xxx Tarih : 8.12.2007 14:53:05

kenthaber.com'u a9 dan buldum. Harika bir şey. Köşe yazıları, haberler, fotoğraflar, yorumlar, iz bırakanlar, tarihçeler hepsi harika. Bu gelişimde hayli başkalaşmış bulduğum ve kendi problemlerine yabancılaşmış insanların yaşadığını üzülerek gördüğüm Türkiye'den tek güzellik olarak kenthaber.com'u sanal ortamda da olsa yanımda götürmüş olacağım.Türkiye'ye uzakta yaşayan birisi olarak böyle şeylere çok ihtiyacımız oluyor. Ermeniler Avustralya ve Zelanda'da Türkler'in önüne hep engel çıkarıyor, konserlerinde dahi Türkler'i kötülüyor ve hakkımızda devamlı iftiralar atıyorlar. Üzülerek belirtiyorum ki bir çok Kürt kökenli vatandaşta buna alet oluyor ve aleyhimizde çalışıyorlar. Bunun sebebi tarih bilgilerinin olmaması. Çünkü Ermeniler Türkler'e olduğu kadar Kürtler'e de soykırım yapmışlardır. Milyonlarca Kürt ve Türk öldürülmüştür. Bunun 6 000 000 civarında olduğu sanılıyor. (Bendeki kaynaklar: 1/Osmanlı-Rus Savaşları ve sonuçları Kitabın basıldığı yer ve yıl: Paris 1921-Dili Fransızca ile 2/İngilizce basılmış bir dergi (Bu derginin ön ve arka kapakları olmadığından adını yazamıyorum. İsteyenlere fotokopisini gönderebilirim. Kullanılan İngilizce oldukça eski. Bu dergi Amerikalı, Alman, İngiliz, İtalyan ve Fransız misyonerlerin 1820'lerde bile Türkiye'de cirit attığını ve Ermeni-Kürt gibi Türkiye'de asli halktan sayılan insanları kışkırttıklarını ve bunun sonucunda Anadolu'da 3 500 000 kişinin öldüğünü ve bunun yarısı kadar insanın kaybolduğunu ayrıca 450 000 civarında kişinin de Ermeni ve Ruslar tarafından Azerbaycan, Sibirya ve Yakutskaya diye bir yere götürüldüklerini yazıyor). Ermeniler'in bu kötülüklerini sık sık haber yapmak ve bu konularda ciddi ve devamlı takipçi olmak şart. Ayrıca bunun bir vatan borcu olduğunu bildirmek isterim. Ama gördüğüm kadarı ile Türkiye'de birisi ortaya bir saçmalık atıyor. Herkes o saçmalığı gündem yapıp haftalarca onun peşinden koşuyor. Sonra bir yenisi geliyor arkadan. Bu yüzden Türkiye'de somut ilerleme yerine sanal ilerleme oluyor. Asıl halk gittikçe daha beter fakirleşiyor. Sayın yazarın yazılarını da bu çerçeve de büyük bir özenle okudum. Benim bilgilerim paralelinde müthiş şeyler söylüyor. Dönüşte bu gerçekleri Türk toplumundaki kişileri aydınlatmak için kullanacağım. Bu konuların bu yazılardaki ciddiyetle yazılmaya devam edilmesini rica ediyorum. Bizleri gurbet ellerde yalnız bırakmamalısınız. Hoşça Kalın. Sümeyye Yılmaz


NESRİN Ç.MUTLU IP: 88.240.1.xxx Tarih : 5.12.2007 18:41:03

SAYFALAR BÖYLE DAHA GÜZEL OLMUŞ.YİNE DE KÜÇÜK BİR DÜZELTME YAPILABİLİR.EN SOLDAKİ BÖLÜM İLE EN SAĞDAKİ BÖLÜM BİRAZ FAZLA GENİŞ.YAZININ OLDUĞU BÖLÜMÜ DARALTIYOR.YAZININ OLDUĞU BÖLÜMDE İSE YAZI DAHA SOLDAN BAŞLAYABİLİR.YOKSA YAZININ BOYU ÇOK UZAR.İNTERNET MAKALELERİ GENEL OLARAK UZUN OLDUĞUNA GÖRE... YAZINIZDA SÖZÜNÜ ETTİĞİNİZ ŞEYLER NE YAZIK Kİ ÜZÜCÜ GERÇEKLER.ORHUN ANITLARINI BİLEN VE ATANIN NUTKUNU ANLAYABİLEN KİMSE KALMADI GİBİ.GEÇENLERDE ÜNLÜ BİR SİYASETÇİMİZ BENZEYEN ŞEYLERE DEĞİNDİ AMA ASLINDA ONUN AMAÇLARI BAŞKAYDI.GÜNAY BEY,ÇANAKKALEYE KOŞAN O MUHTEŞEM NESLİ BİZDE DÜŞLÜYORUZ AMA ŞİMDİKİ NESİL PARASIZLIKTAN KIVRANAN AİLELERİN SİYASİLER ELİYLE HAMPACILIĞA ALIŞTIRILMIŞ,TÜRBANLA YATIRILIP TÜRBANLA UYANDIRILAN,TÜRBAN MASALIYLA ÜLKEMİZ SORUNLARI GÖZÜNÜN ÖNÜNDEN SAKLANAN, YABANCI HAYRANLIĞINA BOĞDURULMUŞ BİR NESİL.BİZDE BU NESLİN GENÇLERİNİ YETİŞTİRMEYE,DÜZELTMEYE ÇALIŞAN EĞİTİMCİLERİZ.1914 KIŞINDA SARIKAMIŞ KARLARI İÇİNDE SİZİ KUTLARIM.NEDENSE HERKES BU ERMENİ KONUSUNDA KONUŞMAYA KORKUYOR. 1914 KIŞINDA SARIKAMIŞ KARLARINDA İSE ERMENİ PARMAĞI DİLE GETİRİLMİŞ.EVET TARİHİN SAYFALARINA BAKARSAK ERMENİLER SARIKAMIŞ OLAYLARINDA ETKİN ROL OYNADILAR.BUNU KİMSE DİLE GETİRMİYOR.ÇEKİNİYORLAR.EŞİM SARIKAMIŞLI VE GÜNAY BEYE BENİM İÇİN DE YAZ DİYOR.BU ŞİİRİ ORTA YERE ÇIKIP OKUYACAK BABAYİĞİT ZOR BULUNUR.MALUM YA ERMENİLERİN İHANET GERÇEĞİNDEN SÖZ EDİYOR.OYSA MODAYA GÖRE ERMENİLERİN İHANETİ DEĞİL TÜRKLERİN KÖTÜLÜKLERİ YAZILMALI?TARiHİ ÇARPITMAK YALAN SÖYLEYİP TÜRKLERİ MAHKUM ETMEK MODA YA!!!


Müşfika Alyüz IP: 85.107.120.xxx Tarih : 14.03.2007 17:58:38
İlginç bir şekilde aynı şeyleri düşünmüşüz.Geçenlerde arkadaşlarıma aynen işaret ettiğiniz gibi Mustafa Kemal Atatürk'ümün gençliğe hitabındaki tüm sözlerin bugün yaşandığını söylemiştim.Siyasiler okullar üzerinden politika yapmazlarsa,Mustafa Kemal'imin istediği tarzda gençler yetişecektir.Ama çirkin politikaları yüzünden adını bile yazamayan öğrenciyi ve de dokuz on zayıf alan bir öğrenciyi bir üst sınıfa geçirirsek bilgi,görgü ve çalışkanlık bekleyebilir miyiz?Okullar artık sadece diploma veren kurumlar olmuştur.Üretmeyen,tembel,okumayan bir genç nesil yetiştiriyoruz.İstenilen de bu değil mi? Yurdumuz adeta yabancılara peşkeş çekiliyor.Arsalar satılıyor,bankalar ortak alıyor,şehirler özellikle İstanbul satılıyor.Bu mudur VATAN'ı sevmek?Bu mudur siyaset yapmak.Konu dağılmış olabilir ama biraz da olsa düşüncelerimden çok azını paylaşmak istedim. Saygılarımla