7
Mayıs
2024
Salı
İSTANBUL

Hüzün... Emeklinin Bitmeyen Çilesi

Sessiz, dilsiz emeklilerimiz. Dünya yaşamının gereksiz unsurları…
Kendilerini yönetsin diye vekâleti verip vekillerini tayin ettikten sonra sürünmeye başlayan topluluk.
Maaş kuyruklarında ölen, açlık sınırının altında yüzen güzelim insanlar.
Ne atadıkları vekiller, ne her gün izlemeye çalıştıkları televizyonlar hatırlar onları…
Gazetelere gelince onlarla ilgili haber yapan, köşelerini onlara ayıran iki, üç kişi bile çıkmaz.
Çünkü entelektüel değeri yoktur onları anlatmanın.
Oysa, “Bilmemne” otele bedava davet edilen yazarın yedikleri, hem haber, hem yorum, hem de köşe yazısına aktarılacak kadar değer taşır.
Açın, bir inceleyin gazeteleri. Toplum yararına kaç köşe yazısı bulacaksınız.
Ya birbirlerine saldırıp egolarını tatmine çalışırlar. Ya da birilerine şirin görünen yazılarla sütunlarını öldürürler.
Oysa, biraz gerçek görevlerine sarılsalar. Azıcık, birazcık…
Emin olun çalışanların da emeklilerin de hayatı değişir hemen.
Bize öğretilen gazetecilik toplum hizmeti veren güzide bir meslektir.
Güzide olmasına sözüm yok ama, toplum hizmetine gelince…
Bu konuda sizlerin şüphesi yok mu?
Benim var !
 
Yazmaktan vazgeçmiştim ama ufacık bir “Deme” yapacağım.
Siz herhangi bir telefon şirketinin emeklilere hediye paketi verdiğini duydunuz mu?
Paketleri alınca televizyon karşısına geçtiklerini.
Sonra haylaz çocukların kabahatlerini saklamaya çalıştıkları yöntemlere başvurarak “Hediyelerin, onların hangi ulvî değerleri için verildiğini” anlattıklarını…
Göremezsiniz.
Neden mi?
Onlara ancak Ramazan Ayı’nda reklâm paketleri gider.  
İnsanı uşaklığa, dilenciliğe alıştırmak ne zamandır hayrın tarifi içine girdi.
Reklâm ne zamandır hayır...
İnsanımıza iş vermek, emekliye hakkını iade etmek en doğru seçim değil mi ?
Emekli lûtuf beklemiyor ki.
Beklediği, hakkının teslimi.
Elinden alınan, zamanında kendisine verilmeyen alın terini geri istiyor.
Bu onların hakkı.
Borcunuz bu !..
 
Merak etmişimdir.
Şu vekillerimiz halkın büyük bir kesimine kestikleri cezayla yaşasalar, asgârî ücret ve emeklilere takdir ettikleri maaşı alsalar.
Onlar da yalnız ücretleriyle geçinme savaşı verseler, gizli açık ödenekleri olmasa.
Hiçbir indirimden yararlanmadan yol parası verseler.
Kira, yemek, giyim-kuşam, öğrenim gideri ödeseler.
Aynı hastanelere gitseler, aynı sosyal hakları kullansalar.
Lütfen biraz düşünün bunları.
Bugün; içinde hastalanmadan yaşanacak bir evin kirası emekli maaşının çok çok üstünde.
Geriye yaşamak için ne bırakıyorlar ?
Ne yapıyor bu yönetenler ?
 
Emeklilerimize bir kez daha değinebilmek ümidiyle…
Sevgiyle, insanca yaşayalım, insan kalalım her zaman.
Atadıklarımız, hakkın asıl sahibini keşfetmeseler bile...
Yayın Tarihi : 18 Ekim 2004 Pazartesi 14:36:11
Güncelleme :20 Nisan 2005 Çarşamba 17:19:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?