27
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Altı Günlük Rüya

En son da kullanmam gereken cümleyi en başta kullanacağım…
Tatil bitti ve ben çok üzgünüm. Nasıl geldi nasıl geçti anlamadım, su gibi akıp gitti.
Güzel olan her şeyin neden bir sonu olmalı ki? Şimdi işin yoksa 1 sene daha bu seneki resimlerle avun ve bir dahaki senenin tatil hayaliyle yaşamaya devam et…  Bu bir kısır döngü sanırım. Böyle geldi ve böyle gitmeye de devam edecek…

Tarih 30 Haziran 2006 Cuma akşam saat 20:00.Tam 1 ay öncesinden bakmamıza rağmen hiçbir havayolunda bilet yok.Bizde mecburen otobüsle Marmaris’e hareket ettik.İçimizde bir heyecan,tatlı bir mutluluk ve biraz da merak yaşanacaklarla ilgili. Çok fazla geçmeden otobüs şirketiyle ilgili ne kadar büyük bir yanlış yaptığımızın farkına vardık.. Ama maalesef çok geç kalmıştık.. Sanırım Bakırköy-Topkapı arası çalışan minibüsler daha az durakta yolcu alıyorlar.. Bir benzer noktaları da ayakta yolcu almaları .. Evet evet yanlış okumadınız.. Aydın’a geldiğimizde 3 yolcu bindi. Otobüs full bunlar nereye oturacak diye düşünürken yolculardan biri “beni indirin paramla rezil mi olucam yazıklar olsun” diyerek indi.. (haklı olarak hem de yerden göğe) Eee geride kaldı iki kişi.. Birini oturttular hostes koltuğuna diğeri de şöförün hemen arkasına koridora,yere oturdu. (Evlere şenlik bir görüntü gözlerime inanamıyorum) Şehirler arası yoldamıyız yoksa şehir içinde miyiz anlayamadım aklım durdu bir an.Siz siz olun ilgili firmamı amaann uzak durun. Neyse hoş olmayan ve 17 saat süren yolculuğumuz nihayet bitti. (dönüşte ilgili firmaya övgülerimi içeren bir mail yollıcam!!!)

Marmaris’te turun oradaki ayağı ve dalış teknesiyle bize eşlik edecek olan Barış abi bizi minibüsüyle beklemekte. Minibüse bindik ve hep beraber tekneye doğru yol aldık. Teknemiz 28 mt.lik çok hoş bir gulet. Eşyalarımızı bırakıp Marmaris’te biraz alış-veriş yaptıktan sonra tekneye geri döndük. Bir süre sonra ilk durağımız olan Kadırga koyuna doğru yelken açtık (gerçekten yelken açtık rüzgar çok iyiydi) Vardığımızda Barış abinin dalış teknesiyle bizi orada beklediğini gördük. Hep beraber üzerimizdeki yorgunluğu atmak için kendimizi Marmaris’in serin sularına bıraktık.(oh be dünya varmış nihayet uzun zamandır hayalini kurduğum yerdeyim)

Saat 20:00 gibi akşam yemeği yedik(hem de ne yemek enfesti enfes) .Birer kadeh içkilerimizi aldık Barış abiden turla ve tekneyle ilgili küçük bir brifing dinledikten sonra iyice yorulmuş olan bedenlerimizi teknenin güvertesine, minderlerin üzerine hazırladığımız yataklarımıza bıraktık.Ses yok,ışık yok.Sadece duyulan dalgaların şırıltısı,görülen milyonlarca yıldızın parlaklığı ve üşütmeyen hafif bir serinlik. Böylesine eşsiz bir ortamda uyumanın zevkini anlatmaya kelimeler yetmez,yaşamayan hiç bilemez. Kendimi uykunun kollarına bıraktım ve deliksiz bir uykudan sonra sabah saat 6:00 da sanki bir gün önce o kadar yorulan ve tükenen ben dilmişim gibi güneşin ilk ışıklarının göz kapaklarımı açmasına izin verdim.Ne iyi etmişte uyanmışım.Muhteşem bir manzara daha. Bu kadarı da fazla artık dedim kendime.Dağın arkasından doğan güneş ve kıpırtısız suya yansıyan kızılımsı ışıkları. Fotoğraf makinem yanımda yatmıştım sanki olacakları daha önceden hissetmiş gibi… Ve başladım çekmeye bu tarifi imkansız güzellikleri. Bir de baktım yalnız değilim, teknenin hiperaktif karakteri Buğhan da uyanmış bana göz kırpıyor o da biraz şaşkın bu manzara karşısında. Neyse saat 8:00, kalk çanını çaldılar. Dalıcılar için hazırlanmış çay, kahve ve büsküviden oluşan dalış öncesi aperatifleri atıştırdıktan sonra dalış teknemize geçtik.Dalış teknemiz 16 mt.boyunda ve dalış için gerekli bütün ekipmanı bulunduran gayet konforlu bir tekne. Barış hoca ve Cüneyt Hoca eşliğinde iki grup halinde gerçekleştirdik dalışımızı. Suyun renginin böylesine turkuaz ve bu kadar berrak olabileceğini ilk orada anladım. Sabahın erken saatinde ve aç karnına dalmanın çok keyifli olduğunu da. Guletimize döndüğümüzde hazırlanmış bizi bekleyen bir kahvaltıyla karşılaştık. Kurt gibi acıkmışız zaten tıka basa doyurduk karınlarımızı.

Saat 12:00 de ikinci dalış.O saate kadar özgürüz.İsteyen uyudu isteyen güneşlendi yüzdü he bu arada tavla turnuvası başladı bir kısım arkadaş ta oyuna oturdu. İkinci dalışımızı yine aynı koya yakın bir noktada gerçekleştirdik.Öğle yemeğine yine kurtlar gibi saldırdık(kilo alacağız yaa!) O günkü dalışlarımız bitti öğleden sonra tamamiyle bize ait. (tavla turnuvası kanlı bir şekilde devam ediyor) saat 17:00 çay,kahve ve kek ikramı(iyi geldi doğrusu midemiz kazınmaya başlamıştı) derken saat 20:00 de akşam yemeği… Ve birkaç kadeh içkimizin yanında Selçuk arkadaşımızın güzel sesi ve gitarıyla eşlik ettiği müzik şöleni. İlerleyen saatlerde günün yorgunluğu yavaş yavaş bastırmaya başlıyor. Ve biz denizden yatağımız,yıldızlardan yorganımıza sarılıp uyuyoruz.

Sabah 5:30 tekne başka bir koya hareket ediyor yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk.Biz zaten 4:30 dan beri uyanık durumdayız çıkan fırtına sayesinde. O nasıl bir rüzgardı anlatamam. Yattığımız yerden uçmak üzereydik.Tekne yol alınca yatmak ne mümkün.Dalgalara çarparak ilerlerken bütün sular üzerimize boca. İçeriye kaçmak zorunda kaldık ve kaldığımız yerden uykuya devam ettik.

Gözümü açtığımda tekrar harika bir koyda olduğumuzu gördüm.Adı Korsan koyuymuş.Deniz sakinleşmiş,rüzgar durmuş her şey süt liman.Burada 2 dalışımızı yaptık.Muhteşem bir görüntü kalitesi.Sanki televizyondan suyun altını seyrediyor gibiyiz bir an için suyu içmek geldi içimden o kadar harikaydı yani... Dalıştan sonra teknede çeşitli aktivitelerle (kendi uydurduğumuz) günümüzü tamamladık. (tavla turnuvası hızla devam ediyor) Pardon yaa değinmeden geçemicem.Sevgili Buğhan’ın taa İstanbullardan taşıyıp getirdiği şişme botla denizde nasıl harikulade bir rakı sofrası hazırladığını anlatmazsam ayıp etmiş olurum

Akşamüstü olmuş hafif bir yorgunluk ve o günkü dalışlarının mutluluğuyla içkilerimizi almış hoş sohbetlere dalmıştık.. Buğhan Güven abi ve Semra arkadaşımıza “size unutamayacağınız bir akşam yaşatıcam” diyerek başlıyor hazırlıklara.. Birde bakıyoruz denizde şişme botun üstünde itinayla hazırlanmış bir çilingir sofrası.. Rakısından meyvesine ve peynirine kadar her şey tamam.. Güven abi ve Semra da yüzerek gidiyorlar sofranın başına ellerine kadehlerini alıp yüzlerinde kocaman ve keyifli gülümsemeyle poz veriyorlar objektiflerimize..

Neyse onlar denizde biz teknemizde sohbete ve içkiye devam derken bir bakıyoruz bu muhteşem üçlü çok ta uzak olmayan kıyıya yüzerek çıkmışlar koyu sohbetlerine orada devam ediyorlar.. Arada sırada da teknedekilere nispet yaparcasına “bize sigara yollayın, müziğin sesini biraz açın” diye seslenmekteler.

Saatler saatleri kovaladı ve akşam yemek vakti geldi... Muhteşem üçlü haliyle tekneye dönmek istedi..Bizim miço sezerde aldı sandalı (bunun tam adı ne bilmiyorum arkasında motoru da var) gitti bizimkilerin yanına... Önce Semra sonra Güven abi ve derken Buğhan bindi sırayla sandala.. Ve aynı sırayla tekrar suya... Yani alabora film şeridi gibi hepsi suda, bardaklar, tabaklar, masa niyetine kullanılan tahta.. Teknedeki resque dalgıçlarımızda göz ucuyla bakıp devam ettiler tavlaya.. Dudakların da kavasaki türküsü ıslığıyla (bu tamamiyle Buğhan’ın tabiri) görülmeye değer eşsiz, bir o kadar da komik bir manzara.Neyse tekneye çıktılar Semra da ufak yaralanmalar pansuman tedavi derken çok şükür bu günü de sağ salim atlattık.. (Buğhan için neden sakar dediklerini hep düşünmüşümdür) Ama şu bir gerçek ki sadece Semra’ya ve Güven abiye değil hepimize unutulmayacak bir akşam yaşattı sevgili arkadaşım (sağolasın Buğhan sen de olmasan!)

Üçüncü gün apostol fenerine daldık.Dalış teknesinde oluşan ufak bir arıza nedeniyle öğleden sonra tekne Bozburun’a yanaştı.(tavla da dur durak yok.son gaz devam). İlk kez karaya ayak bastık ve bunun tadını çıkarttık.Biraz dolaştık biraz alış-veriş derken akşam oldu. Yemekte enfes bir rakı balık sofrası hazırladılar.. Balık severler bayram etti (Teknenin yarısı balık sevmezmiş meğer.. Ben de dahil.. bizde rakı peynir ekmek yaptık)ve yine Selçuk’un gitarıyla geceye yelken açtık.

Dördüncü gün Datça Kargı koyundayız. 2 dalışımızı da burada gerçekleştirdik.Keşke bütün dalışlar burada olsaydı.Bu kadar çok balığı bir arada görmemiştim. Babayiğit lahos ve orfozlar vardı.Bir sürü de adını bilmediğim irili ufaklı balık.Onlara ekmek , sigara böreği ve sosis ikram ettik, pek hoşlarına gittiçıkana kadar peşimizi bırakmadılar.Orfozlardan ikisinin adı Yaşar ve Hasan imiş. Barış abi öyle dedi

Az kalsın unutuyordum 2. dalışın başında daha yeni dalmıştık ki Cüneyt hoca Buğhan’a bittin işareti verdi.(hayırdır inşallah dedim noluyo?)Sonra Yusuf abi eldivenini çıkarttı elini Buğhan’a uzattı Buğhan da ağzından regülatörü çıkarıp ilk önce Yusuf abinin elini öptü daha sonrada ayağını (yani paletini) . (Tövbe tövbe noluyo yaa anlayan varsa bana da anlatsın) diğer dalıcılar ben de dahil olmak üzere çember oluşturmuş oturuyoruz bu esnada etraflarında.. Çoğu da biliyormuş bu senaryoyu benim niye haberim yok ya ? Hee bir diğer bilmeyen de Buğhan 

Sonra baktım Yusuf abi Buğhan’a tesbihi uzatıyor. (Buğhan su altında hep ağır abi takılırda elin de tesbihi  her ne kadar su üstün de farklı olsa da) Sabah ki dalışta Buğhan’ın kaybettiğini sandığı tesbihi bulmuşlar meğer. (oh be nihayet anladım) Tabii herkeste bir gülme krizi. Sudan çıktığımızda gerçekten herkesin haberi olduğunu öğreniyoruz bu senaryodan. Benim haberim yoktu dedim ama Buğhan’ı inandıramadım. İntikamım acı olacak dedi. Belki bu yazıyı okurda bana inanır. İnanırsın değil mi sevgili Buğhan ? (Tavla turnuvasın da yarı final heyecanı)

Beşinci günün ilk dalışını çok beğendiğimiz için yine Kargı taşına yaptık. İkincisini ise dirsekbükü koyunda. Çok güzel bir koy ama ben bu güzelliği fark edecek durumda değilim. Çünkü bu akşam gece dalışı yapılacak ve bende yapmak zorundayım çünkü eğitim dalışım. Düşündükçe kalbimin sıkıştığını hissettim. Karanlık fobim var. Değil dalmak gece
yüzmek bile bana çok uzak. (tavla turnuvası final karşılaşması)

Saat 23:00 hadi dalıyoruz dediler. İçimden sürekli tekrarladığım söz “Allahım bana yardım et”
Herkes hazırlandı, ben de İki parça dalış elbisemin üstünden kalp atışlarımı hissetmek mümkün. Göksu buna bizzat şahit oldu. Neyse scubamı taktım indim platforma paletlerimi giydim (bu arada hiç denize bakmıyorum) maskemi taktım BC’ye hava, regülatör ağza ve hooop suya. Oh be dünya varmış en azından atlamayı başardım. Yusuf abiden sakinleştirici sözler. Fenerle su altına baktırıyor “bak ne güzel gündüz gibi her şeyi görüyorsun” “evet” diyorum “aynen öyle” ama içimden “allahım bana yardım et!”


Meltem,ben ve Cüneyt hoca bodyiz. Dibinden ayrılmam diyorum Cüneyt’e ona göre. Gülüp geçiyor “bütün cinslerde benimi bulur” dercesine (şaka şaka) Neyse dalıyoruz indik dibe Buğhan, Güven abi, Selcuk eee Meltem nerede?Yukarıya bakıyorum Meltem’in paletlerini ve fenerini görüyorum batamamış. He birde Cüneyti. 

Hani benim bodyim di Meltem o zaman ne işim var benim dipte niye onun yanın da değilim? (Valla ben de bilmiyorum zaten gözlerim kapalı indim dibe) Meltem deki sorun halledildikten sonra devam ediyoruz dalışa. (Gözümü Cüneyt ten ayırıyorsam namerdim) Hep beraber yere çöküyoruz fenerleri kapatın diyor Cüneyt. (allahım ya bu da nerden çıktı şimdi) neyse mecbur yapıyoruz ve su altından aya bakıyoruz. Müthiş bir görüntü. Ellerimizi oynatıp yakamoz oluşturuyoruz (korkuyorum ama zevkte alıyorum ne enteresan) Fenerleri açıp devam ediyoruz. O da ne Meltemin feneri bozuldu. Hemen giriyorum koluna. Oh be! rahatladım biraz, bu benim için allahın bir lutfu. 

Başlıyoruz kol kola dolaşmaya(Buğhan’ın tabiriyle alış-verişe çıkmış hatunlar gibi sağa sola bakınıp biraz da kıvırtarak) Pek bir şey göremedik (yada diğerleri gördü de o an benim gözüm Cüneyt ten başkasını görmediği için mi bilemem ben göremedim açıkcası, birkaç çiyandan başka) Neyse dalış bitti, yukardayız, ben tekrar dalarım diyorum yendim korkumu (yalaaaannn külliyen yalan yok öyle bir şey?) Şaka bir yana gerçekten abartmışım düşündüğüm gibi değilmiş. Daldığım ve vazgeçmediğim için çok mutluyum (kaptım bröveyi)


Altıncı gün Güvercin adasındayız. Dün akşam yaşadıklarımız yetmezmiş gibi Cüneyt demezmi şimdi de bu dalışta Meltemle ikiniz dalış liderliği yapacaksınız diye. (allahım sen yardım et teker teker gelin ya!) Kısaca geçicem, derinlik 30 mt, 38 dakikalık bir dalış sonunda tekneye 20 mt mesafede grubu çıkarttık yukarıya. Herşey yolunda tek sorun herkes 30 bar havayla çıktı Güven abi nakavt Havası bitmiş ya inanamadım şaka yapıyor sandım allahtan bodysi Cüneyt neyse kazasız belasız biraz da havasız atlattık ama navigasyon %100 başarılı. Meltemcim seni seviyorum harika bir bodysin

Son dalış sığ limanda.Biraz buruk daldık, son dalış ya.Tadını çıkara çıkara, zaman dursa da dalış bitmese dercesine yüzdük balıklarla.Hepsi de bizi uğurladı sağolsunlar, gözlerinde birkaç damla yaşla

Dalış bitti, tekneyle son durağımız olan Selimiye’ye yelken açtık. Bu gece buradayız ve yolculuğumuza daha doğrusu tatilimize burada nokta koyacağız. Enfes bir akşam yemeğinden sonra Semih ve Buğhan’ın ortaklaşa hazırladıkları animasyonla kendimizden geçtik.Buğhan üşenmemiş yanında peruk getirmiş (ne düşündüyse artık ben 40 yıl düşünsem aklımın ucuna gelmez) Semra’nın elbisesi Buğhan’ın peruğu ve Selçuk’un darbukasıyla ünlü dansözümüz Semiha sahnelerde (millet gözlerine inanamıyor semiha’nın kıvrak dansına..ben alışkınım canım beni saymayın) İyi de bahşiş topladı hatun (mecazi anlamda tabii sakın ciddiye almayın kendisi eşim olur)İş güç bozulsa yani aç kalmayız. (en kısa zamanda darbuka çalmayı öğrenmeliyim)neyse dans şovu bitti herkes gülmekten bitap şekilde sandalyelerine oturdu ve sıra Selçuk ta…  Esir ettik sabahın 4 üne kadar gitarıyla.Ertesi gün Selçuk sol elini kullanamıyordu nasıl bastıysa artık gitarın tellerineHe bu arada herhangi bir toplulukta denk gelirseniz şayet Cüneyt hocanın ben şarkı söyleyemem demesine, inanmayın! zor susturduk


Sabah kahvaltıdan sonra koyulduk yola otobüsün kalkmasına 9 saat var. Bu kadar saat ne yapacağız diye kara kara düşünürken Marmaris’te yaşayan bir arkadaşımızın (daha doğrusu kendisi bizim damat olur) teklifini değerlendirmeye karar verdik. Martı marinaya gittik, eşyalarımızı kilitli bir depoya koyduktan sonra havuz başına, şezlonglarımıza yerleştik.Kimimiz güneşlenerek ve havuzda yüzerek,kimimiz çardakta püfür püfür esen rüzgarla uyuyarak, kimimiz çok yakın olan Kızkumu’na yürüyüşle bitirdi günü.Akşam 19:30 İstanbul’a hareket ve 13 saat sonra sağ salim varış. Dönüş gidişe göre daha sorunsuz geçti şükür. (Otobüste dondurma bile ikram ettiler inanamadım..Bu aynı ilgili firma mı?Ama beni dondurmayla kandıramazsınız övgü dolu mailim pazartesi sabahı elinizde!)
Arkadaşlarla vedalaştık,bir sonra ki dalışa kadar iyi temennilerde bulunduk (eminim ki dalış malış beklemicez biz, başka yerlerde de buluşucaz).

Bütün gruba tek tek teşekkür etmek istiyorum.Hepsi ayrı bir renk kattılar tura. İyi ki varlar ve inşallah hep olurlar hayatım bir yerlerinde..
Cüneyt hoca sana ayrıca teşekkür etmek istiyorum.Hem böylesine güzel bir turu organize ettiğin için hem de liderlik gibi zor bir işi başarıyla götürdüğün için. Allah yardımcın olsun yapmayan bilemez.

Bir dahaki dalış anılarına kadar kendinize iyi bakın.

Unuttum sandınız değil mi? Ama hayır unutmadım yanıldınız... Tavla şampiyonu aslan bodycim Meltem...
Yayın Tarihi : 14 Temmuz 2006 Cuma 15:30:11
Güncelleme :15 Temmuz 2006 Cumartesi 12:53:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yusuf gedikli IP: 85.107.37.xxx Tarih : 15.07.2006 16:24:10
Sevgili kardeşim Arzu; önce tebrik ediyorum ve kutluyorum.Gerçekten ilk yazın olmasına rağmen akıcı bir üslup ile yazmışsın.Gerçi detayların bazılarını saklamışsın ya neyse... Takdir hakkı senin bizim söyleyebileceğimiz bir şey yok:) Bu yazın ile aramıza hoş geldin diyorum ve yeni konu ve yazılarında buluşmayı ümit ediyorum...sevgi ve saygılarımla...Bir iki resim de benden sana hatıra olsun:))

mehmet şevki tüzün IP: 85.100.12.xxx Tarih : 17.07.2006 12:17:50
Merhaba öncelikle böyle yazılar yazıp beni kahretdiginiz çok teşekkür ederim.:))Sizler orda bu guzellikleri yaşarken bendeniz kapalı alanlarda terleyerek oralarda sizlerle olup o güzellikleri yasamayı hayal ettim..:))Bir dahaki turun bensiz olacagını sakın dusunmeyin bile bu yazıları okuduktan sonra beni hiçbir güç o guzelliklerden uzak tutamaz:))Bu kadar anlatıldıktan sonra eğer sizlerle oralarda olmazsam gözlerim açık gider alim allah:))Kenthaber sayfalarında sizinde yazılarınızın yayınlanması bizleri baya memnun etti..Yani koşenizde size sonsuz başarılar dilerken yazılarınızın devamını iki gözle bekliyorum gözlükleri olanda dört gözle bekleyecektir bundan emin olun..Sevgi Ve Saygılarımla Mehmet Şevki Tüzün

murat IP: 88.226.133.xxx Tarih : 8.11.2007 22:41:57

imrenerek okudugum güzel bir tatilin güzel bir portresini çizmişiniz çok güzeldi...


Murat IP: 88.224.157.xxx Tarih : 25.02.2008 14:12:29

üzerinden yıllar geçmesine rağmen nedendir bilinmez duygular hala aynı,kahretsin...