Bilin bakalım Rojmussen Başbakan’a verdiği sözü tuttu mu?
Cevap veriyorum; TUTMADI.
Aslında bugün yazmayacaktım ama bu son haberi okuyunca duramadım. Çıldırdım… Ne dediysem o çıktı… Haklı çıkmak ister miydim? ASLA…
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan, şu Danimarka eski Başbakanı Anders Fogh Rasmussen af edersiniz Rojmussen’e NATO Genel Sekreterliğini koltuğunu Obama’nın sırt sıvazlaması karşılığında altın tepside hediye etmişti ya…
Bizimkiler de güya Rojmussen’in NATO Genel Sekreterliğini 3 şart karşılığında “kerhen” kabul etmişti ya… Başbakan Erdoğan da 4 Nisan’da çıkıp Rasmussen’in kabul ettiği koşulları sıralamıştı ya... Üstelik de Barak Obama da kefil olmuştu. Neydi Rojmussen’in kabul ettiği koşullar?
Danimarka’da densiz bir karikatüristin çizdiği karikatürler konusunda Rojmussen özür dileyecekti… Diledi mi? HAYIR
İkinci şart, Danimarka’dan yayın yapan Roj TV’nin kapatılacağı sözü… Ne olmuştu hatırlayalım… Rojmussen ülkesinde yayın yapan TV2 kanalına çıkıp “Türklere kendimi satmadım. Onlara boyun eğmedim. Roj TV’nin kapatılması gibi bir söz vermedim. Türklerle yüz yüze geldim ve onları ikna ettim” açıklamasını yapmıştı… Ardından da Danimarka gazeteleri Başbakan Tayyip Erdoğan’ı kastedilerek “Fogh’un ayakkabısındaki taş”, “Türkiye yerine böyle oturtuldu”, “Türkiye’ye diz çöktü” başlıklarıyla çıkmıştı.
Üçüncü ve en önemli koşul neydi? NATO Genel Sekreter Yardımcısı Türk olacaktı. Evet olacaktı. Çünkü Başbakan Erdoğan çıkıp bu konuda açıklama yapmıştı.
Ama bugün Rojmussen, yardımcısı olarak Danimarka'nın Ankara Büyükelçisi Jesper Vahr'ı seçtiğini açıkladı.
Yaa işte böyle sırt sıvazlama karşılığında Genel Sekreterlik ikram edilen Rojmussen sayesinde NATO’da Türkiye’nin ağzını açmaya bile hakkı kalmadı.
Sinirden gülüyorum. Bir çocuk bile buna kanmaz. Hadi uluslar arası entrikalarla kandırıldılar diyelim, Başbakan’ın bugün haber duyulduğunda çıkıp en azında zevahiri kurtarmak için “Van minut! Biz böyle anlaşmamıştık. Bize verdiğin sözler bu değildi” demesi gerekmiyor muydu?
Size söyleyeyim! Başbakan kendi ağzıyla açıkladığı ‘özür dileme’ ve ‘Roj TV’ konusunda sözünü yerine getirmeyen Rojmussen’e karşı nasıl sessiz kaldıysa yine öyle sessiz kaldı.
Avrupa Parlamentosu’nun Danimarkalı Üyesi Mogens Camre’nin dediği, “Komisyon ayrıca iktidarda kalmak için seçim hilesine başvuran hükümeti bulunan bir ülkeyle katılım müzakerelerini hala yönetmenin AB ilkelerine uygun olup olmadığını açıklayabilir mi?” sözlerinin muhatabı Başbakan Erdoğan’ı belli ki dikkate alan yok. Bu durumda en önemli unsuru olduğumuz NATO’da dikkate alınmadığını bilen bir Başbakan niye ses çıkarsın ki?
Pazartesi gününden beri şok üstüne şok yaşanan ve dün 10 şehit vermemize rağmen Başbakan’ın gündemi 29 Mart Seçimleri ve Adana’da seçime hile karıştırıldığını iddia ederek seçimin yenilenmesi gerektiğiydi. Üstelik de kendisine “hilekar” diyen Danimarka’ya cevap bile vermeden. Hoş cevap verse Başbakan Erdoğan’ı “takan” bir Danimarkalı var mıdır acaba?
Ortada bir yalancı olduğu kesin… Çünkü açıklananlarla uygulananlar arasında taban tabana bir terslik var. Sizce kim yalancı?
Bu arada Erdoğan, partisinin ilçe belediye başkan ve ilçe başkanları toplantısında yaptığı konuşmada şehitlere Allah’tan rahmet diledi dilemesine ama hemen ardından da kimsenin ne demek istediğini anlamadığı “Neyin nelerle ilintili olduğu, bağlantılı olduğu hepsi gün be gün, gün yüzüne çıkıyor” cümlesini kurdu. Konuşmasının tamamını okudum düşündüm düşündüm ne demek istediğini anlayamadım. ‘Sık sık şehit cenazelerini siyasete alet etmeyin’ diyen Başbakan’ın bu cümlesiyle neyi ima ettiğini bilen bana da yazsın lütfen.
Gaziantep’ten Trabzon’a, Manisa’dan Kars’a Türkiye’nin dört bir yanından vatan borcu için asker ocağına gidip PKK’lı hainlerin pususunda can veren analarının kınalı kuzuları Mehmetçiklerimizin naaşları uğruna savaştıkları vatan toprağının koynuna verilirken düzenlenen törende acaba Başbakan ne düşündü?
Şehitlerimizi, çatışmayı ve ekonomik kriz gibi Türkiye için çok önemli olan gündemi bir tarafa bırakıp kendi gündemini dayatmaya çalışan bir Başbakan’ın varlığı vicdanımı sızlatıyor.
Benim kızdığım, Erdoğan’ın uluslar arası arenada düştüğü durum değdi. Bana ne? Ama Başbakan üzerinden koskoca bir ülkenin düşürüldüğü durum…
Bu konuda yazacak çok şey var ama KENTHABER’in devamı benim için çok önemli olduğu ve bu siteye emek harcayan arkadaşlarımı düşündüğüm için kendimi tutarak yazıyorum. Kendimi tuttukça da tansiyonum çıkıyor. Yine çıktı benden bu kadar.
ayse_akyurek@yahoo.com
Evet Ayşe Hanım türkiye'nin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarını okudukca, memleketim adına yaptığı saçmalıkları görünce benim de tansiyonum yükseliyor. Bu zihniyete oy verenlerin artık şakşakcılıktan, yalakalıktan vazgeçip, kendilerini yaşatan değerlere ve memleketlerine sahip çıkmaları gerekiyor. Başbakan Erdoğan bugün var yarın yok. Yakıp yıktıklarını düzeltmek ardından gelenlerin boynuna binecek. Erdoğan'ın icraatlarından onu padişah yapanlar en az onun kadar sorumludurlar. Gemisini yüzdürene kaptan derler. Rasmussen'ın basın hürriyetinin baş üstünde tutulduğu diyarlarda, başbakan dahi olsa, basına müdahale edemiyeceğini bir yazan olarak sizin de bilmeniz gerekir. Yurtdışında yaşıyorum. Ergenekon, Deniz Feneri ve diğerlerini gördükçe yabancı arkadaşlarımla birlikte saçımızı başımızı yoluyoruz. Bizler insanımıza bu zihniyetin memleketimizin başına geçirdiği çirkefliği, geleceğimize koyduğu ipoteği bıkmadan, usanmadan dilimizin döndüğünce anlatmalıyız. Benimde çalışmalarını çok beğendiğim bu sitenin geleceğini düşünüp, kendinizi tuttuğunuz için sizi kutluyorum. Yazılarınız içinizde sakladıklarınızı da dışarı vuruyor. Elinize ve beyninize sağlık. Yalnız duygularınızın esiri olup, insanların isimlerini değiştirmeseniz, daha iyi olur diye düşünüyorum. Bu vesileyle bu siteye emek verenlere de teşekkür ediyorum.
ayşe hanım ben kayserinin şirin ilçelerinden UKDEYAHYALI yerel gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yapıyorum.yazılarınızı takip ediyorum ve çok hoşuma gidiyor.Özellikle bu yazınızı gazetemizde isminizi kullanrak yayınlamak istiyoruz bunun içinde müsadenizi istiyorum ...yalnız sadece son parağrafı koymayarak ,
Yazar iflah olmaz bir Tayyip Erdoğan karşıtı, anlaşılan. Öyle olmasa o kadar gergin yazmaz, rahat olur, serinkanlılığını korur. "Şehitlerimizi, çatışmayı ve ekonomik kriz gibi Türkiye için çok önemli olan gündemi bir tarafa bırakıp kendi gündemini dayatmaya çalışan bir Başbakan'ın varlığı vicdanımı sızlatıyor." diyor. Mümkün mü Başbakan'ın şehitlerimizi, çatışmayı düşünmemesi, mesele yapmaması, onlar için üzülmemesi, "neden bu olaylar oluyor, olmaması için ne yapmalı" diye düşünmemesi, askerî ve sivil yetkililerle görüşmemesi? Yazar nasıl aksini iddia edebilir? Bu ülkenin Başbakan'ı ekonomik krizi nasıl gündemin en önemli meselesi olarak görmez, kaygılanmaz, bu konuyu ilgili yetkililerle görüşmez, en sık aralıklarla nasıl bilgi almaz, gerekli görüşmeleri yapmaz? Mümkün mü, bu meseleyi bir tarafa bırakması? Yazar nasıl böyle düşünür? Başbakan'ın 'kendi gündemi' ne demek? Ülke meselelerinden ayrı bir gündemi olabilir mi ki bunu dayatsın. Anlamlı bulmadım yazarın bu ifadesini. Sonra o alıntıladığı iki cümle ile Başbakan ne demek istiyor, açık değil mi? Danıştay cinayeti sonrası o cenaze töreninde olanları yazar unuttu mu?
Sayin Ahmet Bey Yazar 50 Milyon yurtsever gibi Memleketi ve Milleti icin endi$e duyan bir ki$ilige sahip! Bazilari gibi kendi cikarlari icin vatani Üc,Be$ kuru$a pe$ke$ cekenler icin Danimarkanin,Fransanin,Amerikanin yaptiklari caiz ve Dogrudur demiyor. En son olay! Azeri Karde$lerimize yapilani Bir Türk olarak kim yapabilir? Bunu yapanin Türklügünden $üphe duyulmazda Kiminkinden $üphe duyulur? Häl böyleyken Bu Adamlara yaltaklik yapmayin Dogrulari görün.Biz Türk Milleti olarak Ba$imiz dik ya$amak istiyoruz.En az onlar kadar asil bir üyesi olma kaydiyla Batili olmak istiyoruz ama, Batinin $amar cocugu degil.
Ay$e Hanima gelince: Aman kendinize dikkat edin! Bunlar gelip gecici Bugün varsa yarin yoklar.Hepimzin Tansiyonu yükseliyor ama Bir kac sene daha Ilacla idare edecegiz!