19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Sapla saman karıştı

Eğer Ergenekon darbe ve şeriat isteyenlerin bir oluşumuysa; eğer Ergenekon Türkiye Cumhuriyeti temellerine dinamit koymaya çalışanların bir örgütüyse soruşturmayı sonuna kadar destekliyorum. Eğer darbe yapacak kişi bir generalse yargılansın, eğer şeriat isteyen bir başbakansa o da yargılansın… Kısacası bu devleti kim Atatürk ilke ve inkılaplarından uzaklaştıracaksa Türk adaleti hesap sorsun… Ancak sapla saman karıştırılmasın.

***

1 ,2, 3… 10, 11 ve 12…

Bu sabaha ve yeni haftaya, yeni bir Ergenekon dalgasıyla başladık. Basın hemen “Ergenekon’da 12. dalga” dedi… Ancak zaman ilerleyince aramalar ve gözaltılar netleşince hemen “Ergenekon’da dev dalga” diye düzeltildi. Evet dev bir dalga bu. Çünkü Ergenekon hiç bu kadar üniversitenin içine girmemişti. Hiç bu kadar gerçek aydına bulaşmamıştı…

Profesörler, Türkiye’nin çağdaşlaşması yönünde canla başla çalışan insanlar, Atatürkçü Düşünce Derneği yöneticileri ve 68’liler Vakfı yine Ergenekon savcılarının hedefindeydi…

Muhabirlerin edindiği bilgiye göre bu “dev dalga” 50-60 kişiyi kapsıyor. Profesörler eski ya da görevde rektörler… Ergenekon üyesi suçlamasıyla bugün gözaltına alındılar… Hepsi çok değerli bilim adamı ve aydın…

Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, Samsun OMÜ eski Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay, Malatya İnönü Üniversitesi eski Rektörü Fatih Hilmioğlu, Bursa Uludağ Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkan, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Prof. Dr. Erol Manisalı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan…

Bu isimlerin hepsinin önünde profesör unvanı var… Örneğin Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal… Kim mi bu Haberal? Çok uzun bir CV’si var ama ben köşe taşlarını yazacağım…

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahı Bölümüne bağlı olarak Yanık ve Transplantasyon Ünitesi'ni kurdu.
1975 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü'nde, Türkiye'de ilk kez 12 yaşındaki bir çocuğa, böbrek naklini gerçekleştirdi.
1978'de ölü böbrek ile Türkiye'de ilk defa kadavradan böbrek transplantasyonununu gerçekleştirdi.
1988'de Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Türkiye'de ilk kadavradan karaciğer naklini gerçekleştirdi.
1990 yılında Kuzey Afrika, Ortadoğu, Avrupa ve Türkiye'de ilk kez çocuklarda canlıdan segmental karaciğer naklini gerçekleştirdi.
1990'da Dünya'da ilk kez yetişkinlerde canlıdan segmental karaciğer naklini gerçekleştirdi.
16 Mayıs 1992'de dünya literatüründe ilk kez yapılan bir uygulamayla aynı vericiden, aynı anda hem kısmi karaciğer naklini, hem de böbrek naklini gerçekleştirdi.

Kanal B televizyonunun sahibi ve kanal AKP iktidarına muhalifi bir çizgide yayın yapıyor.

Ya işte böyle… Türkiye’nin göğsünü kabartan, bir çok ölümcül hastayı sağlığına kavuşturan Haberal gözaltına alınırken sadece hastalarını muayene edip edemeyeceğini sordu…

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan’a gelince şu an emekli ve yıllardır kanserle savaşıyor.

1976 yılında Lepra (Cüzzam) çalışmalarına başladı, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı'nı kurdu. 1986'da Hindistan'da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verildi.

1989'da, bir grup Atatürkçü aydın tarafından devrim yasalarını ve laik düzeni koruyup geliştirmek amacıyla oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin (ÇYDD) kurucularından ve halen Genel Başkanlığını yürütüyor. Bu dernek aracılığıyla 30 binden fazla öğrenciye burs veriyor. Aileleri tarafından daha çocukken evlendirilmeye kalkan kız çocuklarının umudu oldu.

Diğer gözaltına alınanlar da en az Haberal ve Saylan kadar bu ülke için canla başla çalışıyor… Bu iki ismi yazmamın nedeni sadece toplum tarafından daha çok tanındıkları içindir…

Görünen o ki bu operasyonla ülkenin düşünce sistemi yargılanıyor, insanlar korkutuluyor ve sindiriliyor.

***

Evet bu ülkede aydın insanlar korkutuluyor, sindiriliyor ve yargılanıyor da… Böylesi puslu havalarda çocukluğumdan gelen bir alışkanlıkla hep “Acaba şimdi neyin üzeri örtülüyor”, “Bu toz duman, bu karışıklık acaba neyi saklıyor”, “Kapalı kapılar ardında neler oluyor?” gibi soruları sormadan duramıyorum…

Sesli düşüneyim ya da yazarak düşüneyim…
Obama geldi, gitti. Kapalı kapılar ardında neler konuşuldu? Ne tavizler verildi? ABD’nin “beyaz” ruhlu siyah başkanı, imaj harikası Obama, Gül ve Erdoğan’ın sırtını objektifler önünde neden sık sık sıvazladı?

Washington’dan bu ay içinde ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Mayıs ayı sonu ya da Haziran başında ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un ikinci kez Türkiye’ye neden gelecek?

Ermenistan’la neler oluyor? Sınır kapısının açılması ABD için neden bu kadar önemli?

Azerbaycan’la aramız meğer Aralık ayından beri kötüymüş… Yeni ortaya çıktı. Azeri kardeşlerimiz artık Türk soydaşlarından hiç iyi söz etmiyor. Nasıl bu duruma geldik?

Rojmussen’e NATO Genel Sekreterliği’ni neden altın tepside verdik? Bunun açıklaması hala yapılmadı…

Her şeyden önemlisi Obama’nın istediği Mehmetçiğin Afganistan’a muharip asker olarak gönderilmesi tartışmaları henüz hiç başlamadı.

Ekonomik keriz nedeniyle çığ gibi artan işsizlik, kapanan fabrikalar vs vs.

Görünen o ki, “İlim Çin'de de olsa gidip alınız” hadisine inat yıllarca okumuş, araştırmış ve ülkesine faydalı olmaya çalışan bilim insanlarımızı gözaltına alıyoruz…

Bunların hepsi tamam da aslında neler oluyor? Bilen anlatsın... Nasıl olsa bir süre sonra öğreneceğiz ama insan yine de merak ediyor.

 

ayse_akyurek@yahoo.com

Yayın Tarihi : 13 Nisan 2009 Pazartesi 20:48:05
Güncelleme :13 Nisan 2009 Pazartesi 22:39:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gönül Aydemir IP: 85.102.162.xxx Tarih : 19.04.2009 07:34:23

Gerçek darbecileri,dolandırıcıları,hırsızları,yardım paralarını yiyip içenleri yargılayan yok.Türkiye'de çok kötü şeyler olacak ki,önce aydınlar tutuklanıp,korkutuluyor.

 


Metehan Metehanoğlu IP: 78.175.4.xxx Tarih : 15.04.2009 21:48:40

Ellerinize ve yüreğinize sağlık Ayşe Hanım, tespitlerinize katılıyorum. Son Ergenekon operasyonunun hedeflerine bakılınca, isimleri kapatalım iki önemli ana hedef ortaya çıkıyor: Çağdaş Eğitim ve Bilim ...  Rasmussen'e verilen desteğe gelince, hani karikatür krizinde ateş püskürüyordu beyler? Anımsarsanız, 12 Eylül cuntası Yunanistan'ın Nato'ya dönüşünü onaylayıvermişti ama Yunanistan ne yaptı? Hiç bir uluslarası zeminde Türkiye'ye destek vermedi ve hep karşısına dikildi. NATO üyeliği arkasına sığınarak Ege'deki FIR hattının artırımı ve adaların silahlandırılmasını bu tek taraflı ödün sayesinde yapmışlardı. Dış politikasını ABD ve AB; ekonomi politikasını da WB ve IMF direktifleriyle yapanlar, günü geldiğinde bütün bunların hesabını vereceklerdir!..  


Ahmet Aksay IP: 88.235.128.xxx Tarih : 19.04.2009 16:15:44

Yazar, "Görünen o ki, 'İlim Çin'de de olsa gidip alınız' hadisine inat yıllarca okumuş, araştırmış ve ülkesine faydalı olmaya çalışan bilim insanlarımızı gözaltına alıyoruz..." diyor. Bu ülkede aydın insanların korkutulduğunu, sindirildiğini, yargılandığını söylüyor. "Görünen o ki bu operasyonla ülkenin düşünce sistemi yargılanıyor, insanlar korkutuluyor ve sindiriliyor." diyor. Bu sözlere, bu iddialara bakılırsa, durum çok vahim. Yazara göre ülkemizde öyle bir hükümet iş başında, öyle savcılar  görevde ki, 'aydın' avına çıkılmış, ülkenin 'düşünce sistemi yargılanmakta! İlim/bilim düşmanlığı, bir hadise inat, yürütülmekte! Bu derece bir vahameti ilan ediyor yazar.Bu yazıyı ve benzerlerini okuyan ve Türkiye'yi iyi tanımayan yabancılar ülkemizdeki durumu nasıl tahayyül ederler kimbilir? İçte, önyargılarını ve kampını sabitlemiş, karşısındakileri düşman bellemiş insanlar elbette beğenirler/benimserler bu yazıyı ve benzerlerini. Ne ki kamplaşmanın tehlikesini ve anlamsızlığını bilenler, önyargılı olmayanlar, bilimden ve dünyadan haberi olanlar bu yazıda ifade edilenleri ciddi ve gerçekçi bulmazlar, zararlı, kasıtlı ve kamplaşmayı teşvik edici, dolayısıyla tehlikeli bulurlar, diye düşünüyorum. Analitik, ikna edici, gerçekçi yaklaşılırsa olaylara, gelişmelere, ülkemiz, insanlarımız için daha hayırlı olur.Cepheci bir tavır en zararlı tavırdır.