22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

En Büyük Özrümüz 'Özür'süzlük...


       

            Bazen oturup kişiliğimizi oluşturan günlük bakiyeleri toplamak; “Ben nasıl bir insanım ?” sorusunun cevabını taraf tutmadan sormak ve yanıtlamak , henüz yaşanmamış günlerimiz için bize çoğu kez daha az hata yapabilme becerisi kazandırır.

            Belli tanımlar, roller,mesleki konumlar,sosyo-kültürel ilişkiler çemberinin dışına çıkmadan, nasıl biri olduğunuzu düşünüp değerlendirebilmek hepimiz için genellikle  çok kolaydır. 

                                                                             “Nasıl bir yöneticiyim?”
                                                                              “Nasıl bir arkadaşım?”
                                                                           “Nasıl bir anneyim?” gibi…

             Peki “Nasıl bir insanım?”ı düşündünüz mü?
 
             Kendi gözünüzle değil de, karşınızdakinin gözbebeklerine yansıyan  ruh renginizle, samimiyetle nasıl bir insan olduğunuzu cidden hiç düşündünüz mü?

            Sosyal rollere ait olanlar zorlamıyor da, nasıl bir insanım sorusu biraz zorluyor sanki değil mi?
 
            Etrafımızı eleştirme, etiketleme, önyargılara boğma konusunda üstümüze yok, ama iş kendimize gelince tıkkk… yok!
 

           İçinde bulunduğumuz çağ maalesef teknolojiyle birlikte ruhumuza çöreklenen egoizm çağı oldu. 
           
          Dikkat ederseniz, kurulan cümleler hep “BEN”le başlayıp, “BEN”le bitiyor. Herkes kusursuz, herkes muhteşem, herkes vazgeçilmez, herkes işinde tek, herkes dahi, herkes önemli, herkes dürüst,herkes “EN”… Bu kadar dahinin ulu orta kol gezdiği bir ülkenin niye bu durumda olduğunu sormayacağım bile:)

          Onca kötülüğün cirit attığı, vahşetin kabul çizgilerimize dayandırıldığı, kötülüğün sevimli ve hatta gerekli gösterilmeye çalışıldığı kötümser toplumlarımızda kötü olan kötü neredeyse hiç yok! :)

          Hatta tabiri caizse ,küpünü delecek kadar hırslı, kendine, etrafına, uçan kuşa öfkeli, tuvalette malumuyla, aynada suratıyla, yolda gölgesiyle kavga eden, hazımsız, lüzumsuz neredeyse hiç kimse yok hayatta. 
        Herkes son derece özel ve muhteşem… MFÖ’nün söylediği gibi: “En güzel kızı ben kaptım, en iyi dalgıç benim…:)”

          “İlkokuldan beri en iyi kolejlerde okudum, kapı gibi yabancı dilim var, okulu birincilikle bitirdim, bilmem nerde master yaptım, bilmem hangi seviyeye geldim, başarı katsayım1500 (bazı arkadaşlarım bunun ne demek olduğunu bilirler.) 
          Yanlış anlamayın, kendimden değil, toplumumuzdaki herhangi birinden bahsediyorum. Çok elit bir firmada yöneticilik yapıyorum. Çok param var. Bebek'te evim, arabam,yatım, katım  var.  Herkes bana hayran. Ama minicik, mini minnacık bir kusurum var. 
                                                Kendimi bir türlü     e l e ş t i r e m i y o r u m !” :)

            Bu saydığım değerlerin,denklemlerin, etiketlerin hepsi birer çöp arkadaşım...
            Eğer bunca yoldan sonra, hala kendini eleştiremiyorsan, harbiden  git çöpe at hepsini!

           Onlar, her an hayatımızda....
           Sokakta yürürken, sinemada film izlerken,yemek yerken,arabaya binerken,metrodan inerken, alışveriş yaparken,yazışırken, telefonlaşırken sürekli aramızdalar ve işin ilginç yanı hep haklılar… :)

             Bu tiplerle ilgili eğer bir sorun yaşanmışsa, özür dilemesi gereken taraf, aklı karışık olan taraf , düşünemeyen taraf, yetersiz olan taraf, anlaşılmayan taraf karşı taraftır her zaman. 
             Özür ; haşa kendilerinde değil,sürekli karşıdakinin diline pelesenk olmalı, böylelerinin her  an, her zaman, her koşulda sırtı  kayıtsız şartsız sıvazlanmalıdır… 

            Ben kendimce şöyle bir metod  keşfettim, vallahi ne yalan söyleyeyim çokta etkili oldu üzerimde.:) 

            Biriyle bir tartışma esnasında, anlamsız yere sinirlenip gerilirken, kendimi haksızlığa uğramış, anlaşılmamış hissettiğimde, kalbimin kırıldığını düşündüğüm zamanlarda en içten( cidden “iç”ten) arkadaşım yani egom, bana herkesin duymaktan keyif aldığı o sihirli cümleyi fısıldıyor:

                                                      “Sen haklısın, sen haklısııııın…” :)))

          Ya sahi,her zaman ben haklı olabilir miyim, gerçekten böyle bir ihtimal olabilir mi? 
          İçimde bir türlü büyütemediğim o çocuk bana şımarıklık ediyor,benimle dalgasını geçiyor olabilir mi? 

          Biriniz söyleseniz  Allah aşkına ,sürekli bulutlar üzerinde yürüyebilir miyiz? 
          Hep haklı, hep kusursuz, hep en mükemmel olabilir miyiz? 

          Bence mümkün değil! 

          Kendime bu soruları sorup, bu cevabı aldığımda ne yapıyorum biliyor musunuz? 
          Bedenimden çıkıp, kendi metrekaremin dışında bir yere ilişiyor, egomun ağzına kocaman bir bant yapıştırıp, bulunduğum mekanın başka köşesinden tıpkı bir hayalet gibi kollarımı kavuşturarak kendime, yaşadıklarıma ve bana bunu yaşatanlara şöyle bir bakıyorum. 
          Kısacık bir an da olsa bunu yapmayı becerebildiğimde görüyorum ki aslında haksızlık eden, duyarsız davranan benim bazen. 

          Bir insanın yaşamı boyunca kazanabileceği en büyük ama en zor erdem, öz eleştiri yapabilmek olsa gerek. Hiçbir eğitim biriminin, üniversitenin, mevkiinin veremediği diplomadır insanın kendini eleştirebilmesi. 


                                             “Özür dilerim. O konuda yahut olayda ben hatalıydım.” 

          Bu basit ama onarıcı cümleyi ne kadar kurabiliyoruz ya da ne kadar duyabiliyoruz etrafımızdan? Ve ne kadar rahat söyleyebiliyoruz? 

         Çoğu kez belki zorluyoruz,itiyoruz, iteliyoruz ,ıkınıp sıkılıyoruz ama ııhhhh..ıhhhh… nedense bir türlü söyleyemiyoruz. Hemen hemen her sorunu kolayca çözebilecek güce sahip olan bu uzlaşmacı cümleler çıkmıyor, çıkamıyor ağzımızdan bir türlü. 

          Peki neden? 

         Biz kusursuz ve muhteşemiz de ondan.:) 


         Geçenlerde okudum;”İnsanın hayatına yeni bir alışkanlığı kazandırabilme yetisi 21 günde gerçekleşiyormuş …
Sadece 21 gün gibi kısa bir zaman diliminde yaşamımıza sıfır kilometre alışkanlıklar kazandırabiliyoruz yani… 

          Bu teze göre, insan olmanın içinde hatalar barındırabildiğini, pişkinliğe dökmedikçe aslında herkesin hatalı olabileceği düşüncesini beynimize yerleştirmek ve özür dileme alışkanlığı edinmek sadece üç haftamızı alıyor… 


          Adına hayat denen büyülü yolculukta biraz daha büyümek? 

         Evvela kendimizi sonra başkalarını çok daha fazla mutlu edebilmek, samimiyetimizi ve dürüstlüğümüzü maksimum limitlere çıkarabilmek? Gerektiğinde karşımızdakinden önce adım atabilip özür dileme erdemi kazanabilmek için; 

          Anlayana 21 gün davul, zurna, saz… 
  
          Anlamayana Devlet Flarmoni Orkestrası kursak az… :)))
Yayın Tarihi : 2 Nisan 2007 Pazartesi 14:34:27
Güncelleme :2 Nisan 2007 Pazartesi 15:28:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erdal geyikçi(köçek) IP: 85.104.8.xxx Tarih : 2.04.2007 15:50:35
Herzamanki gibi bugünkü yazınızda mesajlarla dolu NİLGÜN ABLA...!YAZINIZIN BİR BÖLÜMÜ NASIL BİR İNSANIM KONULU.BEN HİÇ DÜŞÜNMEDİM"NASIL BİR İNSANIM"DİYE NİLGÜN ABLA...!ÇÜNKÜ HERKES GİBİ BENDE"ALLAHIN"KULUYDUM.BELKİ ÇEVREMDE BENİ SEVENLER"SIRTIMI SIVAZLIYANLAR"ÇOKCA OLSADA....!BEN KOLEJLERDE ÖZEL OKULLARDADA OKUMADIM.İLK OKULU 8 YILDA ZOR BİTİRDİM,BABAMIN"TORPİLİ"OLMASAYDI.ÖĞRETMENLERİM BABAMI TANIRLARDIDA NİLGÜN ABLA...!YILLAR SONRA BAKTIMKİ İLK ÖĞRETİM 8 YILA ÇIKMIŞ.SONRA DÜŞÜNDÜMKÜ BEN DOĞRU BİTİRMİŞİM İLKOKULU::)))BABAM OKUTMAK İSTEMİŞTİDE BEN OKUMAYI ÖGRENDİM OKUMUYORUM DEMİŞTİM.OKUMAYI A,DAN,Z,YE "AZ"DA OLSA ÖGRENMİŞTİM.YILAR GEÇTİKCE OKUYANLARA BAKTIM.OKULDA OLDUĞU GİBİ"OTURUYORLAR"KENDİME BAKTIM ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ HEP AYAKTAYIM"ÇALIŞIYORUM".....!BİZ İNSANOĞLU KİMLERE DEGER VERİYORUZ.HİÇ DÜŞÜNEN OLDUMUKİ NİLGÜN ABLA....???ben söyleyim"ÇALIŞANA"DEGİL"ÇALANA","ÜRETENE"DEGİL"TÜKETENE","İYİYE"DEĞİL"KÖTÜYE","HAK EDENE"DEGİL"HAK ETMEYENE"DEGER VERİYORUZ.İYİ İNSANLAR,İSTİYEREK KİMSENİN"KALBİNİ"KIRMAZLAR.NİLGÜN ABLA,SİZİN KÖŞENİZDE BU ZAMANA KADAR İSTEMEDEN KALPLERİNİ KIRDIĞIM İNSANLARDAN ÖZÜRDİLİYORUM......!SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ(KÖÇEK)........!

Ayşe Dikicioğlu IP: 88.241.151.xxx Tarih : 2.04.2007 15:49:20
En büyük erdem kendi hatalarımızı fark edip buna göre davranabilmektir.Bunu yapabiliyor musun diye sorarsan her zaman değil.İnsanın bazen keçi inadı tutuyor.Hatalı olduğunu biliyorsun ama bunu değil başkalarına kendine bile itiraf edemiyorsun.Körü körüne aynı şekilde davranmaya devam ediyorsun.21 gün güzel bir zaman dilimi.Umarım hepimiz bunu arasıra değil her zaman başarabiliriz.