22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Yazmadan Durulmuyor, Klavyem Torba Değil Büzülmüyor..


   
       Hadi yazmayayım,siyasete bulaşmayayım diyorum ama son zamanlarda aklımda, fikrimde aynı yerde.

      İçimde şeytan mı yoksa melek mi ayırt edemediğim biri, durmadan dürtüyor adeta bu konuda yazmam için .

      Hadi kaşınmayayım diyorum ama bakıyorum  gazetelerde ,televizyonda, radyoda, önümde,arkamda,sağımda,solumda hep sobe haberler var...
       “Avrupa’yı dolandıran Türk”,
       “Havuzda kendini bikinisiz yakalatan Banu”,
        “Ayrıldı,ayrılmadı,boşandı,boşanmadı derken,boşanan Tamer Karadağlı”… 


        Ankara’da yapılan 14 Nisan mitinginin detaylarını gazetelerden okurken,fotoğraf karelerinin birinde , bir pankart vardı vatandaşlarımızdan bir tanesinin elinde;

                    “Fenerliyim diyor takımımdan soğuyorum, Müslüman’ım diyor dinimden soğuyorum,
                               ..........................................................................”  cümle aynen böyle..:)

        Bu yazı beni bir hayli düşündürdü. …

        Toplumsal çoğunlukla,hoşgörünün, dürüstlüğün, iyi huyun her satırda öğütlendiği büyük bir kitaba inanıyor ve iyi insan olmanın erdeminin farz olduğu bir dinin kulluğunu yapıyoruz…

       Lakin soğuyor muyuz dersiniz?.. 

       Birilerinin sokağa saldığı evladı,başka birinin evladının canını aldığında suç ört bas ediliyor, faili bulunmuyor,yeteri kadar ceza almıyorsa , kafamız cin çıfıt  oluyor mu? 

        Memleket parsel parsel paylaşılıyor diye  ‘biz bu toprakları satanlarla aynı dinin mensubu değil miyiz ’ şeklinde bocalamıyor muyuz acaba?

          Oysa ki,bize öğretilen din de,dil de bu değildi çocukluğumuzda.
         İyi insanım diyebilmek için yalan konuşmayacaksın,kimsenin hakkını yemeyeceksin teorisini öğrettiler hep bizim kuşağa.

         Biliyor musunuz;ülkemizde belki binlerce cahil var ama, cahil kalmaları için harcanan çaba daha da ürkütücü.

        Birileri çıkıp ; “Tek çocuk hiç çocuk hanııııım, doğur, doğur!”diye fetva veriyor....

       Doğur ki; ben bir koyun, bir çuval un, bir çeyrek altına kolayca alayım oyumu,rahatça oynayayım oyunumu ...
       Doğur ki; benim evladım torpille sayfiye yerde; seninkiler doğuda kah o cephe, kah bu cephe siper etsin göğsünü, bizim oraya göndermeye kıyamadıklarımıza...

        Nasılsa medyanın eline,diline,beline her bir şeyine hakim olunmuş.
       TV’ler desen kendi havasında, akla hayale gelmeyen komedi yarışmalarla ve jüri kavgalarıyla meşgul olmakta.

       Okullarımızdaki eğitim sistemini de zaten “Ali yazıyor, veli bozuyor”, ohhh! gel keyfim gel... 

      Efendim enflasyon oranımız tek hanelere inmiş. 
      Hele hele inmiş de ne olmuş? Şahmış şahbaz olmuş.:)

      Yollar, köprüler,kavşaklar açılmış ard arda, lakin kimi ertesi gün çökmüş, kimi hızlı gideceğim diye raydan çıkmış, kiminin çökme tehlikesi hala baki.

     X.Y.Z  modeli,bilmem kaç bilinmeyenli  adamlara çoğumuz kızıyoruz belki ama ben de o zihniyetlerin yerinde olsam hiç sevmezdim Atatürk’ü... 
     İş mi yani; sen kalk yıllar öncesinden bil ve gör bu yılları,olacakları... Üstüne üstlük bir de kağıda kaleme taşı uyar insanları. Hatta yetmedi öğütler ver,vasiyet et. Olmadı cumhuriyeti emanet et. Cıkk.cık...cık...olacak şey değil... 

      O zamandan bu zamana savaşma adına değişen çok bir şey yok . Baki kalan,dededen toruna geçen büyük düşmanımız cahillik!
En büyük düşman “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyenler aslında.


        Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde toplumca sancılandığımız,geleceğimize ağıtlar yaktığımız şu günlerde ben, kim gelirse gelsin masaya yumruğunu vuracak, gerekirse tüm kapıları dış dünyaya kapatıp, milletini peşinden sürükleyecek,yürekli, özü-sözü bir olan adam gibi adam görmek istiyorum Çankaya’da..

        Kendinden önce ‘vatan’, ‘memleket’ diyen,kafası hayıra ve barışa çalışan,duyu organlarından birinin yerinde mümkünse fil hortumu taşımayan bir güç istiyorum... 

       Güç dedimde aklıma geldi...Geçenlerde meclisin önünde,şeker tutar gibi mikrofon tutulan bazı bürokratlara baktım da. Yahu çoğunda ne karizma, ne duruş, ne kendine güven yok... 
       Ağızlarından çıkan lafların ağırlığı da yok, dinletisi de yok. 
       Hemen hemen hepsinde aynı ton takım elbise,aynı yana taranmış ve yapıştırılmış saçlar,gülümsemeye çekinen tavırlar. Belli ki T.B.M.M.’mizdekilerin  bir çoğu okulda pek aşk-meşk işlerine bulaşmamış, “malum” tabir edilen ağır ağbi öğrenci grubundan.
 

    

       Uzun lafın kısası; Yüreğimin inancı olmadan , sırf adettendir diye klavyem “memlekete hayırlı olsun “ dese de, benim bu seçimlerden yana pek bir umudum yok dostlar....
Yayın Tarihi : 4 Mayıs 2007 Cuma 05:12:48
Güncelleme :4 Mayıs 2007 Cuma 10:37:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ERDAL GEYİKÇİ(KÖÇEK)....! IP: 85.98.17.xxx Tarih : 4.05.2007 13:13:44
merhaba nilgün abla....!bu haftaki yazınız inanın kafamı karıştırdı...!nerden başlasam yorumuma....!DİNDENMİ,DİLDENMİ,ÖRFLERİMİZDENMİ.YOKSA VATANIMIZDANMI BAŞLAYIM.ÖNCELİKLE"DİNİMİZDEN"BAŞLAYIM.DİNİMİZ O KADAR GENİŞKİ KİMSE YAŞAMADIKCA ANLAYAMAZ."DİNİMİZİ,DARLAŞTIRANLARA"BİRKAÇ SÖZÜM VAR NİLGÜN ABLA...!BEN ÖNCE VATAN DİYORUM.....!CÜNKÜ VATANI OLMAYANIN NE"DİNİ"NEDE"DİLİ"OLUR NİLGÜN ABLA...!TÜRKİYE CUMHURİYETİ BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR....!ASLINDA ANLATACAK O KADAR KONU VARKİ ANLATMAYLADA OLMUYOR....!KILAVYEDE BANA YARDIMCI OLUYOR YAZMAK DAHA KOLAY OLUYOR.SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ(KÖÇEK).....!