15
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Gölgelerimiz ne renk?




           Tozu dumana katarcasına güzel olanı hızla yok ettiğimiz kainatta, ruhlarımızla birlikte etrafımız da gri, siyah, kurşuni tonlarda irili ufaklı gölgelerle kuşatılmış.
          Üstelik lafta çok temiz diye geçindiğimiz içlerimiz de öyle dışımız gibi bakımlı ve ak pak değil. 

          Marka giyinmek, pahalı parfümler sürmek, tanıdığımız, bildiğimiz yahut sevdiğimiz insanlarla konuşmak, şarkılar mırıldanmak da ruhumuzu aydınlatmaz oldu. 
          
                       İnleyen nağmeler, gölgelerimizle bir olup tıpkı sarmaşık misali etrafımızı inceden inceye sarmakta... 

         Bazı şeyleri karşımızdakilerden beklerken yahut gözlerimizi kapatıp bazı gerçekleri yok sayarken ruhlarımızın günden güne karardığını fark ettim geçenlerde.
         Sizin aklınıza hiç gelir mi bilmem ama benim seherdeki turnalarım, beynimdeki geçmişime ait bölümü sık sık ziyaret ederler.:) 
         İşte böylesi ziyaretlerden birinde, bu kez de pişmanlıklarımdan biriyle yüzleştim...
         Sonra vardığım sonucu kendime bile itiraf etmeye çekindim… 

         Sahi, sizin de geçmişten bugüne taşıdığınız pişmanlıklarınız var mı?
         Benim gibi senelerce, tıpkı pranga misali üstünüzde taşıdınız mı? 

        Yükünü bedelini bildiğimiz ve hissettiğimiz tüm konulardan uzak, steril yaşamak, bazı sorunlara gerçekten çözüm oluyor mu dersiniz ?
         Ya da benim gibi yok saydığınız şeyler gözünüze girecek kadar yakınınıza gelince, telaşlanıyor musunuz acaba sizde? Bunlar gibi onlarca cevapsız soru var şu sıralar zihnimde.

       “Geçen hafta bir gün kızımla beraber marketten eve dönüyorduk, yaşı taş çatlasın15-16 yı geçmeyecek bir delikanlı, birbirine karışan düzensiz adımlarla ilerliyordu önümüzde. Kılığı kıyafeti gayet temizdi. 
        Avuçlarının içine tutup sıkıştırdığı ve sık sık soluklar aldığı, tüm yüzünü kaplayan” Bally” poşeti ile önümüzden hızla yürüyüp gitti.
        İtiraf etmeliyim önce rahatsız oldum.
        Bu çocuklardan birinin yanımıza, yamacımıza yakın yaşaması beni bir an korkuttu, telaşlandırdı. 

         Sonra o durumdayken içimde hissettiğim suçluluk duygusu diğer duygumdan daha baskın çıktı.İki üç akşam boyunca yatağıma yattığımda uzun uzadıya bunu düşündüm. 
       
          Son 7 senedir kızıma ve kendime ne kadar sterilize edilmiş bir dünya kurduğumu,tüm huzurumu,mutluluğumu kurduğum bu steril yaşama bağladığımı yeni yeni fark ettim.

          Böyle dört duvar içinde, aile ve güvenilir arkadaşlar arasında olmak, işe gidip gelirken trafiğe falan girmiyor olma lüksünü kullanmak; gerçekten yaşamak değilmiş meğer!
           Kendime ve aileme kurduğum pembe duvarların dışında olanlar,hem can sıkıcı hem de can acıtıcı geldi. 

            Kızımın bir gün bu tarz bağımlı bir çocuk olma olasılığı bile sinir krizleri geçirmeme, ağlaya ağlaya delirmeme, kendimi kaybetmeme kafi sebep...
            “Allah’ım lütfen sen bizi koru” diyerek geldim evimin kapısına, sonra bencillik yaptığımı hissettim ve pardon diyerek duamı düzelttim. “Allah’ım lütfen sen hepimizin çocuklarımızı koru”.
             Sokakta  çok normal bir şeymiş gibi bally çeken çocuğu gördüğümde beni dürtükleyen ilk his ,elinden o torbayı çekip almak, gördüğüm ilk çöp kutusuna atmaktı.
             Ama kızım……
             Böylesi kötü alışkanlıklardan henüz bihaber olan minik kızım durdurdu beni o an. 
             Durmasaydım neler olurdu kimbilir?
             Zihni, muvazenesi ciğerlerine çektiği o iğrenç kimyasal nedeniyle bulanıklaşan, muhtemelen o sarhoşlukla kendini benden bile daha güçlü gören bir çocuk.... 

          Düşündüğüm zaman “iyi ki de yapmamışım” diyesim geliyor ama utanıyorum.... 
          Neden ?
          Neden sanki yapamadım ki? 
         ………………………………………………. 

          Gölgeler kuşatmış ruhlarımızı iyiden iyiye...
          Çoğumuzun içi, malesef dışı gibi değil... 
          Şu an bir çoğunuzun “amannnn.....annesi babası düşünsün, ben kendi çocuklarımdan sorumluyum, çocuklarım için nelere katlanıyor,ne sıkıntılar yaşıyorum” şeklinde cümleler sarf ettiğini duyar gibiyim.
           Evet, böyle düşünmekte haklısınız.
           Anne ve babaları yüzde yüz suçlu bu çocukların!
           Lakin o çocuklar sandığımız kadar suçlu değiller. 
           
          BENCE KAİNATTAKİ TÜM ÇOCUKLAR  MASUMDUR!
         
         Birini severlerse eğer ,kesinlikle hesapsız, kitapsız severler. 
         Çoğunun tek istedikleri biraz ilgi ve şefkat,bir tabak yemek,biraz sohbet ve ara sıra  başının okşanmasıdır. 
         
          Hayat , hangi acı olayları vaktinden çok önce yaşatıp onları bu kadar küçük yaşta, bu duruma sürüklediyse, bana göre olan onlara olmuştur,ötesi koca bir yalandır!..
            İçimizden birine gelip deseler ki “Bir yardım balosu var, bu yardım çerçevesinde düzenlenen etkinlik için de ,bilet şu kadar……” gücünüzün yettiği ölçüde bilet alırsınız değil mi? Gitmesek bile en azından vicdanımızı rahatlatmak adına o biletten bir veya bir kaç tane alırız.
             İşte bu kadar kolay aslında değil mi?...
             Hayır değil. .:(
             Bu tarz işler sandığımızdan çok daha zor.
             Bir eşya onarmıyorsunuz ki, bir insan, bir kalp onarmak zorundasınız. Bu yüzden çok meşakkatli, çok zaman ve emek alıcı oluyor böylesi işler.
              Tüm bunları tecrübe ederken,yaşarken gördüklerimiz ise çok daha can acıtıcı... 

              Yazdıklarımdan, bu paylaştıklarımdan sonra sormak istiyorum size; düşüncelerimizle eylemlerimizin çoğu zaman kesişmediği ruhlarımıza sinip,gerçeklerin üstüne çöken gölgelerimiz sahi ne renk?
Yayın Tarihi : 20 Mart 2007 Salı 14:22:04
Güncelleme :24 Mart 2007 Cumartesi 03:30:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erdal geyikçi(köçek) IP: 85.104.85.xxx Tarih : 20.03.2007 18:27:36
insanın gölgesi gece"aya"göre,gündüz"güneşe"göre değişiyor NİGÜN ABLA....!bazen "gölgeniz"arkanızdan takip eder,bazende"önümüz"sıra gider...!gece yürürken gölgesinden korkanlar vardır. birkerede olsa her insanın başına gelmiştir.gündüz genellikle önümüzde gittiği için gölgemizi takip ederiz....!"BALİ ÇEKEN"çocuğa gelince iyiki elinden alma gibi bir yanlış yapmamışsınız NİLGÜN ABLA...!BEN SOKAKLARI VE SOKAK ÇOCUKLARINI İYİ TANIRIM.BALİ ÇEKEN ÇOCUĞUN ELİNDEKİNİ ALSAYDINIZ EGER NİLGÜN ABLA.!SİZE KARŞI "ŞİDDET"KULLANIRDI..!İYİKİ"ÇOCUGUNUZ MANİ OLMUŞ"ÇOCUK AKLI"VE"ÇOCUKLAR HAKLI"....!GÖLGEMİZ"GECE AYIN RENGİNİ ALIR"GÜNDÜZ İSE"GÜNEŞİN RENGİNİ"ALIR NİLGÜN ABLA....!BAZI İNSANLARIN"GÖLGESİ IŞIK SAÇAR"BAZI İNSANLAR İSE"GÖLGESİNDEN KAÇAR".NİLGÜN ABLA....!SAYGILARIMLA.ERDAL GEYİKÇİ....!

Nihat-orkam IP: 85.105.83.xxx Tarih : 24.03.2007 08:59:55
O renk toz pembe olsa gerek Nilgün kardeşim.

Nermin (Nisanur70) IP: 193.140.181.xxx Tarih : 22.03.2007 09:21:34
Düşündüren yazınızı okudum, gerçekten çok güzel, insanın kendi pişmanlıklarını unutturacak kadar hatta... O Çocukları gördüğümde inanın benimde içim burkuluyor, aynen sizin gibi davranmak istiyorum,ama yapamıyorum; neden? hani küçük bir bebeğin elinden oyuncağını alırsınız da ağlarya, işte onlar da öyle aynen... Kesinlikle karşı koyup, şiddet uygulayacaklarına eminim... Ama onları bu hale getirenler yine bizleriz ne yazık ki! Allah hepimizin çocuklarını korusun...Sevgilerimle