Konu kadınsa...
Kadın sayfalarca yazılansa…
Bu sabah ,o yazılara konu olanı,o yazıları yazanların kaleminden paylaşmak, bizi anlatan satırları üçüncü bir göz edasıyla siz muhataplarıyla paylaşmak istedim.…
“Sevgi her zaman kolların açık duruşudur.
Sevgi için kollarınızı kapatırsanız ,kendinizden başka tutacak hiç bir şeyiniz kalmadığını görürsünüz “
demiş benim büyük düşünen, büyük laf eden ismi x, fikri y olan adamlarımdan biri.
Kendine sarılmanın çeşit çeşit yolu ve nedeni var aslında…Hazır baltanın keskin yerini “ kendine sarılmaya” vurmuşken…Tam da içimde bir şeyler dem dem gelip,zır zır giderken, bugün de köşemde misafir bir kalem ağırlamak istedi paşa keyfim.
Okuyup da pek bir işime gelen, birazdan göz atacağınız satırları sizlere ulaştırmak, zevale bulaşmadan elçi olmak, velhasıl hemcinslerimin ruhlarını okşamak istedim.
İşte köşemin değişmeyen rengine; “kadın”a ait biriktirdiği kelimelerle rahmetli Aziz Nesin ve işte “Kendine sarılmak.”
“Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında.
Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya...
En az erkekler kadar yani!
Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur.
Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.
Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!
İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının.
Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra.
“Ağlamayacağım” der içinden. Ama engel olamaz işte.
Çünkü yüreğine ulaşmıştır o birileri ve iğneleri saplamaktadır.
Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli...
Ve kadın ağlar; hem de çok!
Sanmayın ki gidene ağlar kadın!
Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır.
O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar.
Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla büyük bir derstir çünkü.
Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, “ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler.” Bilmediklerindendir o garibanların böyle demeleri.
Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki!
Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları. Zaman geçer sonra.
Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler.Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler “kendilerine sarılmayı”...
Sık ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında.
Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları “aşk” gerçeği onların gözünde küçülür.
Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan...
İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar ve yalnız kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan.
Çünkü inançlarını yitirdi beyler, “o kadınlar.”
Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden her biri artık sadece “kendilerine sarılıyorlar”.
Çünkü biliyorlar ki, sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman!
E.. o zaman niye sarılsınlar ki!
Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.
Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.
Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.
Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.
O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü…”
Yukarıda bahsi geçen tüm “İşte budur!!” larınıza rağmen, yine de kendinize değil,birbirinize sarılacak günleriniz …
Sevdalarınızı ve kavganızı anlayıp sizi hak edenleriniz olsun…