27
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (104)

RUSYA'DA SÜREGELEN YAHUDİ POGROMLARINA KARŞI SİYONİST YAHUDİLERİN ÇALIŞMALARI:

Siyonist Örgüt faaliyete geçmişti; fakat 1903-1906 yılları arasında Doğu Avrupa’daki pogromlar da iyice hız kazanmıştı.

Yahudi katliamına alet olan Çar II.Nikolai

Çar III Alexandre 1894’de acı çekerek nefrit’ten öldüğünde yerine geçen II.Nikolai, babasının tam tersine zayıf ve etkiye açık bir adamdı. Pobedonostsev gibi şeytan ruhlu bir danışman’ın Yahudi düşmanlığı telkinlerini babasından adeta miras almıştı. 1902’de İçişleri Bakanı olan Baltık Almanı asıllı Wenzel von Plehve anti-Semitik politikayı hatalı bulmasına karşın buna koşullandırılmış Çarın dileğine uyarak, Devlet düzenlemesi görüntüsü vermeden Yahudi tacizi yollarını araştırmaya koyuldu., Cahil, uyuşuk, sert ve kaba Rus köylüsünü spontane görünümlü yeni pogromlara sevk etmek üzere gizli kışkırtma teknikleri geliştirdi. Bu tekniğin ilk deneme alanı, yıllar yılı Yahudilerle Rusların geleneksel bir dostluk içinde yaşadıkları Bessarabia’nın başkenti Kişinev oldu. Buradaki tek günlük gazete “Bessarabetz”in zaten antsemitik eğilimi vardı. Von Plehve başka gazeteler için ruhsat vermediği gibi, bu gazetenin editörü Kruşevan’ı da özel bir fondan gizlice subvanse ediyordu. 1903’ün başlarında, Kişinev’in dış mahâllerinde köylüler bazı uzuvları kesilmiş bir Rus çocuğun cesedini buldular. Yapılan soruşturmada, çocuğun amcası bu cinayeti işlediğini itiraf etmesine karşın, Paskalya Yortusu arefesi Kişinev’e gelen bir grup hükûmet temsilcisinin Kruşevan ile yaptığı gizli bir görüşme üzerine Bessarabetz’de “Yahudilerin cezalandırılması” gerektiği konulu ateşli yayınlar çıkmaya başladı. 6.Nisan, Pazar günü, sabahın erken saatlerinde kent sokaklarını doldurmuş büyük bir genç kalabalığı tüm Yahudi dükkân ve evlerine saldırmaya, yağmalamaya girişmişti. Yerel polis, 24 saate yakın bir süre hiç karakollardan çıkmadı. Yağmanın yanında vahşi cinayetler başladı. Nihayet, 7.Nisan akşamı, saat 5.00’de, Von Plehne’nin kendisinden, yardım gönderildiğini bildirir telgraf alındı. Bundan bir saat sonra, tam donanımlı kalabalık bir zabıta gücü Kişinev’e girip sokakları saldırganlardan temizlemeye koyuldu. Fakat, göstericiler niyet ettikleri melaneti tamamen gerçekleştirmişlerdi. 150 ev ve dükkân yanmış, yakılmış. 45 Yahudi öldürülmüş; 600 kadarı yaralanmış veya sakat bırakılmıştı. Rus görgü tanıkları, bebek beyinlerinin etrafa saçıldığını, katledilenlerin bedenlerinin ikiye ayrıldığını, karınlarının deşildiğini, dillerin gırtlaktan kesildiğini, kadınların memelerinin doğrandığını, erkeklerin iğdiş ve kör edildiğini, asılarak öldürüldüğünü anlatırlar. Bu olay tüm Batı ve Orta Avrupa’da olduğu gibi Rus aydınları arasında da çok şiddetli tepki ile karşılandı. Von Plehve, Bessarabia Valisinin yerini değiştirdi. Bazı takibat yapıldı ama lâf olsun diye birkaç kişi ufak cezalarla yakayı sıyırdılar.

Fakat, von Plehne işini tamamlamamıştı. 1903 ve 1904’de Beyaz Rusya ve Ukrayna’da irili ufaklı pogromlar dinmemişti. En kayda değer olanı 1903 Ağustosunda Beyaz Rusya’da, nüfusunun yarısını 20.000 kişilik Yahudilerin oluşturduğu Gomel kentinde, gene hükûmet entrikası ile gerçekleştirilendir. Genç ozan Bialik’ın, “Katliam Kentinde” şiiri ile örgütlenmiş Yahudi varlığına karşın, Kişinev kentindeki kardeşlerinin pasifliğini şiddetle eleştirmesi üzerine 250 Yahudi ev ve dükkânı yıkıldı, 20 Yahudi öldürüldü. Ancak, Rus ordusunun Mançurya’ya harekete geçmesi muazzam sayıda fabrika işçilerinin Çar istibdadına karşı Sosyal Demokrat idealde birleşerek, ekonomiyi felce uğratma tehlikesi yaratma pahasına ayaklanmalarına, grevlere, hattâ terörizme olanak açmıştı. Temmuz.1904’de von Plehve, arabasının altına konan bir bomba aracılığı ile suikasta kurban gitti. Korkuya kapılan II.Nikola, kamu işçileri sigortası, iş mahkemeleri gibi bazı tavizler verdi. Fakat daha radikal sosyal haklar isteyen işçilerin sosyalist militanlar eşliğinde yaptıkları gösteri yürüyüşleri 22.Ocak.1905 Kanlı Pazarını doğuracak 1500 kadın, erkek işçi Çarın muhafızları tarafından saldırıya uğrayacak; öldürülüp yaralanacaktır. Sosyal Devrim ısrarının yarattığı huzursuzluk ve Japon-Rus Savaşı Yahudilere geçici bir nefes aldırmıştır. O yıl Martta, Vilna’da toplanan bir ulusal Rus Yahudileri Konferansı Hükûmetten bazı dileklerde bulunmaya cesaret edebildiler.

Ne var ki, ünlü Rus antisemitikleri arasında, belki, en başta sayılabilecek Piyotr Stolypin 1906’da İçişleri Bakanı olmuştu. Yakışıklılığı, presentabilitesi ile iyi adam görüntüsü veren Stolypin 1905 Devrimini bastırdıktan sonra, ülke ekonomisinde etkili olan orta sınıf Yahudilerin tasfiyesi çabasına soyundu. “Rus Halk Birliği” adı ile oluşturulan bir örgütün “Kara 100’ler” denilen faal organı aracı ile asimile edilemeyen yüzlerce burjuva liberali, Duma’nın (Rusya Meclisi) bir çok Yahudi üyesi de dahil, temizledi. Bu korkunç tasfiye örgütünün ülke çapında 3.000 yerel hücresi vardı; Kiev, Odessa. Bialystok ve Minsk gibi Yahudilerin yoğun olduğu kentlerde “kan emici hainler” sloganları ile saldırılar düzenliyordu.

Başbakan Ion Bratianu

Rusya’da, Yahudilere karşı bu Slav ulusalcılığı saldırıları, komşu ülke Romanya’daki ulusalcılara da Yahudi cemaati üzerinde benzer tasfiye girişimleri için ilham veriyordu. Osmanlı ile yapılan 1774 Kaynarca Anlaşması üzerine şimdiki Romanya toprağı olan Eflâk-Boğdan fiilen Rusya’nın korumasına girmişti. Dolayısıyla Romanya’da da Yahudilere karşı önyargı çok eskidir. Bunlara karşı süregelen sistematik taciz, 1891’de Bratianu Hükûmetinin Yahudi çocuklarını Rumen Okul sisteminden dışlamasına kadar varmıştı. Çoğu Bükreş ve Jassy gibi kentlerde yaşayan 250.000 dolayında Yahudi tecrit edilmiş pis mahallelerde yaşıyorlardı. Mutlaka, Batı Avrupa’daki Yahudi yardım örgütlerinin destek ve korumalarına muhtaçtılar.

Yahudi Kolonyal Vakfı ile Yahudi Ulusal Fon’unu sinesinde barındıran Dünya Siyonist Örgütü gibi, bununla entegre çalışmalara başlamış Yahudi yardım kuruluşları Doğu Avrupa Yahudilerinin (Ostjuden) göç imkânlarına da aracılık ediyordu. Londra’da “Mansion House Fund”, Almanyada “Rus Yahudilerine Yardım Merkez Komitesi”, Avusturya’da “Israelitische Allianz”, Brüksel’de “Göçmenler komitesi” bunlardandı. Aslında bu kuruluşların kökeni, Baron James Rotschild’in etkisi ile 1858’de Paris’te oluşturulan, Romanya ve Balkanlardaki kentlerde baskı gören Yahudilerin dinî ve toplumsal özgürlüğü için çalışmaların yapılması amacı ile tesis edilen “Alliance Israélite Universelle-Evrensel Israel İttifakı”na dayanmaktadır. 1878 Berlin Kongresinde de bu kurum Romanya Yahudilerinin haklarını savunmak üzere temsil edilmişti. 1891’e kadar 135.000 Rus Yahudisi ABD’ye, 15.000 kadarı da başka ülkelere göç etti. 1899-1904 yılları arasında Romanya’nın Yahudi nüfusunun üçte birini oluşturan 60.000 kişi ülkeyi terk etti.

1905’de Doğu ve Merkez Avrupa’nın kilit kentlerinde 24 göçmen komitesi kurulmuştu. Bunların Merkezi Berlin’de iken Hamburg’a, sonra da Bremen’e taşınmıştır.

Filistin Tolstoy’u adı verilen Aaron David Gordon

Filistin’e de dalgalar halinde Yahudi göçü başlamıştı.1907’ye kadar Filistin’e gelen göçmenlerden ülkede 70.000 dolayında Yahudi nüfusu oluştu. Bu göç dalgaları İbranî dilinde Tevrat’ta anılan “yükselme- ulaşma” anlamında “Atiyah” kavramı ile adlandırılıyordu. Yani Vaat edilmiş Toprağa ulaşmaya bir kutsallık atfediliyordu. Gelenlerin çoğu kentte toplaşmıştı. Bunların en az %60’ı her dinî festivalde ortaya çıkan dilencilerdi. 5000 kadarı ise, Edmond de Rotschild’in himayesindeki “Filistin Yahudi Kolonizasyon Derneği” (PICA) denetiminde 22 çiftlik kolonilerine yerleştiler. Bunlar, Günzburg denilen hayır ve bilimsel araştırmayı seven bir Rus Yahudisi ailenin (dede Baron Yozel, baba Baron Horace, torun Baron David) eğitimsel destek ve yönlendirmesinden ve maddî yardımlarından yararlanarak kendilerini tarım işletmeciliğine verdiler. Horace Günzburg’un malikânesinde bir süre çalışmış b ir ateşli Siyonist olan Aaron David Gordon ise onurlu ve müreffeh yaşamını bırakıp ikinci “Aliyah”da Filistine yerleşerek örnek bir tarım işletmeciliği yapmaya girişmiş ve haklı olarak, büyük edip Tolstoy’un yaşamının son yıllarını kırsal alanda köylülerle birlikte geçirmesine benzeyişi bakımından “Filistin’in Tolstoy’u” namını almıştı. Ancak, göçmen Yahudi tarım patronları köle statüsünde çalıştırdıkları ve çitlerle çevrili bir tür getto’ya kapadıkları pek çok sayıda yerli Arap üzerinde aristokratik bir hakimiyet kurmuşlardı. Bu durum, belki, bugünkü İsrael-Arap çatışmasının çıbanbaşı olacaktı.
 

Yayın Tarihi : 3 Kasım 2009 Salı 15:04:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?