5
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Oryantalizm ve Oksidentalizm

Kamuoyumuzun pek fazla aşina olmadığı bu kavramları bir bakıma, pek siyasal kontekst içinde gibi görünmüyorlar ise de siyasal jargona da girmeleri bakımından dinler ve etnik unsurlar arasındaki hoşgörüsüzlükle ilgili dizilerimin devamı olarak siyasal perspektiften de ele alacağım.

Önce konunun izlenmesini kolaylaştırmak için bu terimlerin etimolojisinden yola çıkalım. Genelde Batı dillerinde Doğu (Şark) anlamına gelen “Orient” Latince ”oriens”den yâni “yükselme”den gelir ve Güneşin doğduğu yönü ifade eder. Batı (Garp) anlamına gelen “Occident” ise Latince: “batmak, inmek” hâttâ “öldürmek” demek olan “occidere”den türemiştir. Yâni Güneşin battığı yönü, mecazî olarak da “belirsizliği” ve “ademiyeti-yokluğu, ölümü” anlatır.

Edward Wadie Said

Bu iki terimden düşünce alanına ilk çıkmış Oryantalizm (Orientalism) sözlük anlamı ile Batı köken ve merkezli çevreler tarafından Yakın ve Uzak Doğu toplumlarını, kültürlerini ve folklorlarını inceleyen “Doğuculuk, Doğubilim” demek oluyorsa da, kültürel olarak Batılı bir insanın kendine yabancı (egzotik) bir âlemi, çok iyi karşılandıkları Osmanlı Türkiye’sinin, (Aziyade yazarı) Pierre Loti’ye ve (İstanbul’u anlattığı) “El Oriente-Doğu” yazarı Blasco Ibanez’e verdiği egzotik cazibe gibi olumlu ya da, “Bulgarian Horrors and the Question of East-Bulgarların Kapıldığı Dehşet ve Doğu Sorunu” adlı broşüründe Türklere reva gördüğü “Dev bir insanlık dışı örneği” nitelemesi ile Doğululara gösterdiği bir önyargının sahibi Britanya Başbakanı William Ewart Gladstone gibi olumsuz yönden öznel değerlendirmeleri gibi; kendi istediği gibi görmesi; ekonomik, siyasal açıdan da Batıda XVIII. ve XIX. Yüzyıllardaki endüstriyel kapitalizmin gelişme döneminde “Aydınlanma”dan nasiplerini almamış Doğululara (buna Arapçada “Mağrip-Batı” denilen Kuzey Afrika’daki Müslüman toplumlar da dahildir) önyargılı olan Batılıların, küçümsemeyi fakat kaynaklarını sömürme ihtirasını, bu bakımdan tehlikeli bir düşman olabileceğini de hesaba katma anlayışını içeren sübjektif bakışlarını ifade eder olmuştur.

Bu bağlamda “Oryantalizm”i derin biçimde ilk inceleyen, Hristiyan Filistinli bir baba ile Lübnanlı Hristiyan bir annenin oğlu Amerikan vatandaşı Edward Wadie Said adındaki bir “karşılaştırmalı edebiyat profesörü” ve eylemcidir. Zamanının ünlü Doğucu yazarlarını kaynak alarak 1978 yılında Doğu’nun Batı tarafından nasıl görülüp, yönlendirildiği konusunu analiz ettiği gibi başka eserlerinde de değişik kültürlerin sanatlarından Filistin sorununun çıkmazına kadar yazdığı kitapları ve makaleleri vardır.

Oksidentalizm (Batıcılık) ise Oryantalizm’in mukabili olarak Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avustralya’nın dahi olduğu gelişmiş Batı dünyasına Doğuluların kalıplaşmış bakışlarını yansıtır. Bu terim Hollandalı Ian Buruma ve Kudüs doğumlu Yahudi Avishai Margalit adındaki müelliflerin 2004 yılında ortaklaşa kaleme aldıkrları “Occidentalism: in the Eyes of its Enemies-Batıcılık: Düşmanlarının Gözünde Batı” isimli eserle yaygınlık kazanmıştır.

Ian Buruma Avishai Margalit

Bu eserin içeriğinde kolonici Batı zihniyetine göre “Doğu”nun aşağılık ve tehlikeli heyûlasına karşılık Doğu’nun “Batı”yı çok daha tehlikeli ve şeytanî bir melanet kaynağı olarak görmesi zihniyeti ve bu karşıt duyguların karşılıklı nefreti ateşlemesi nakledilir. Ian Buruma’nın 2000 yılında yazdığı Anglomania: A Europian Love Affair-İngiliz Çılgınlığı: Bir Avrupa Aşk Hikâyesi” adlı eserinde Büyük Britanya’nın uzun zaman hoşgörüyü, mantığı, siyasal sağ duyuyu temsil ettiğine inanıldığından, İngiltere’nin büyük bir sempati kazandığına işaret edilmektedir. Bu sempati yani İngiliz hayranlığı küçük bir çevre ile sınırlı olsa da Doğu insanının bir bölümüne de sirayet etmiştir. İşte bu bakımdan antagonist olması gereken Batılı insan’ı Doğuda da olumlu bulup değerlendirenler var olabilir. Ama, genel olarak, örneğin Türkiye’de, I. Dünya Savaşındaki husumetten kalma bir şartlanma ile İngiliz imajı menfi tarzda “Böl ve Yönet” ilkesi ile hareket eden kalleş bir tip olarak canlandırılır.

Batıya bakan dağları kızıl gösteren bir Çin resmi
 

Aslında, sistematik bir araştırma konusu olmasa “Oksidentalizm” yani bir Doğulu toplumun Batı toplumuna ya da toplumlarına önyargı ile bakmaları tarihsel olarak daha önce başlamıştır. Yunan ve Roma kültürüne karşı Perslerin; Hristiyanlığa karşı Müslümanların tavırları böyle değerlendirilebilir. “Oksidentalizm”in Arapça karşılığı “El İstiğrab” olup bu aynı zamanda “Garipseme, tuhaf bulma” demektir; dolayısı ile “Garp”ın bilinmeyen, tuhaf, esrarengiz olduğu için ürkütücü anlamını da göstermektedir. Arapça “Garp-Batı” sözcüğü de “gurup-batma”dan gelir.

Çinde Han Hanedanı (MÖ. 25 - MS.221) zamanındaki bazı resimler, kendi sınırlarının Batısı ile ilgili ürküntü duyguları ve önyargılı anlayışı yansıtır. Newcastle Üniveristesinde “Sosyal Coğrafya” profesörü olan Alastair Bonnett “History Today-Bugünün Tarihi” adlı bilimsel derginin Ekim.2004 sayısında yazdığı makalede “Çinde Batı ülkelerine karşı alınan tavırların” 5. Yüzyıldan itibaren Hanedanlarının düzenli bir politikası olduğunu ileri sürer. Çin gibi Hint ve Japon sanatçılarının bu dönemdeki eserlerinde de kalıplaşmış Batılı portreleri görürüz. Ancak, XIX. Yüzyıl sonlarında siyaset, kültür, ekonomi ve bilimde yaratıcı Batı etkisi Doğu ülkelerinde hissedilmeye başlar. Hâttâ Batının kültür geleneklerinden mitolojik figürler dahî alınır.

Louis Dembitz Brandeis

Batılıların önyargısının muhatap olduğu bir âlem de en az 2 milenyum boyunca gezginci olarak kimlik sorunu yaşamış Yahudi âlemidir. ABD, Massachusetts eyaletinde laik bir öğretim yapan Brandeis Üniveristesinde yetiştikten sonra hemen İsrail’e göçen Yahudi bilgini Selwyn Ilan Troen tekrar ABD’ye dönüp çeşitli üniversitelerde lisans üstü dereceler almış ve mezun olmuş ve gene aslen Bohemyalı göçmen bir Yahudi aileden gelen ve ABD Yüksek Mahkemesinde ilk Yahudi yargıç olmayı başarmış Louis Dembitz Brandeis’ın kurduğu Brandeis Üniversitesinde ders vermeye başlamıştır. Troen kendini Avrupa sürgünü Yahudilerin Siyonist hareketi kuruşlarının ve Batı sayesinde Yahudilerin seküler kültürü benimseyip İbranî kültürünün modernize oluşu tarihine adamıştır. Ve iddiasına göre ölmüş İbranî dilinin yaşayan bir dil haline gelmesi ve Yahudi kimliğinin kazanılması Avrupanın ve genelde Batının laik ulusalcı eğitimine dayanır ve materyelist de olsa Batı modellerinin gücünü gösterir.

Yahudi’ye, diğer âlemler tarafından henüz önyargı ile bakıldığı zamana ait bir örneği ise Amerikalı gazeteci ve tarihçi yazar Tom Reiss’ın, araştırmalarına dayanarak ilk kez 2005’de yayınlanmış “The Orientalist: Solving the Mystery of a Strange and Dangerous Life-Garip ve Tehlikeli bir Yaşamın Gizemini Çözümleme” adındaki eserde verilmektedir.

Lev Nussimbaum Esad bey kimliği ile

Gerçekten yaşanmış olaylara dayanan bu kitapda; Ukrayna’da, Kiev’de 1905’de doğmuş Lev Nussimbaum adında bir Yahudinin ergenlik yaşlarında Bolşevik devrimi sonrası sokak ortası katliam manzaralarından babası ile birlikde kaçıp önce Azerbaycan’a, Baku’ya yerleşmesi; sonra İstanbul, Paris, Almanyada “Muhammed Esad Bey”, “Kurban Said” gibi Müslüman isimlerle dolaşmasını; her iki müstear isimle de (Esad Bey adı ile “Doğu’da Kan ve Petrol”, Kurban Said adı ile “Ali ve Nino” gibi) kitaplar yazmasını; bir ara ABD’ye gidip oraya göçmek istediği hâlde yerleşme izni alamayınca Almanya’ya dönmesi, bu defa da Nazi baskısı nedeniyle İtalya’ya kaçıp saklanmasını ve çektiği çilelere fazla dayanamaması ve ve ağır sigara tiryakiliğinden orada hayatını erkenden kaybetmesi nakledilir. Nussinbaum Azerbaycan’da, bir Doğulu diyarda büyüdüğü ve Araplarla ortak semitik kültürden geldiği için Doğu’ya romantik bir yakınlık duymaktadır.

Burada Yahudilerin henüz yurt sahibi edinemeyip genel bir önyargının kurbanı oldukları zamanlarda itilip kakıldıkları, Doğu ile Batı arasında kalarak bir arayış içinde olduklarını; kendilerini, yaşam tarzlarından inandıramayacakları Batılı yerine o zaman sempati duydukları Müslüman Doğulu gibi tanıtan, kimlik gizleme amaçlı daha değişik bir “Oryantalist” tipi getirilmektedir.

Sonuç olarak, karşıt terimler Oryantalizm ve Oksidentalizm için muz tadının adamına göre değişik lezzetlerle duyumsanabileceği gibi, geniş açılı vizyonları ile manzaraya derinlikli ve objektif bakanlara, duygusal güdülü ya da modern felsefenin bir toplum için en tahripkâr faktör kabûl ettiği ideoloji saplantılı ve şartlandırılmış olunmasına göre çeşitli duyarlık ve amaçlar yönünde çok değişik anlamların verildiği kavramlar olarak genel bir tanım verebiliriz.

Bu girizgâhtan sonra tüm veçheleri ile inceleyeceğimiz Oryantalizm’in siyasal veçhesine geçip Oksidentalizm ile mücadelesinin ayrıntılarına girelim.

Sürecek

 

Yayın Tarihi : 18 Ocak 2014 Cumartesi 10:52:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.253.89.xxx Tarih : 20.01.2014 11:43:23

 Değerli Hocamız Prof. Dr. Fuat Yöndemli'nin muhtevası ve hacmi bakımından muhteşem eseri "Meşhur Meçhullerimiz" adlı eserini kendilerinden armağan olarak almış bulunuyorum. İlmi, irfanı kadar tevazuu ile mükemmel bir insan olduğunu gösteren tavırlarına hayran olduğum hocamıza Kenthaber camiası huzurunda da şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.