5
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Malezya Kaplanı 30

Nihayet Birmanya Harekâtı

Güney Cephesi Müttefik Baş Komutanı Lord Mountbatten Şubat 1945’de Arakan’da

Pasifik Cephesinde zora düşen Japonya Asya’nın güneyinde, Birleşik Krallığın Hindistan’ın bir parçası olarak sömürge yönetimi kurduğu Birmanya’yı da aşarak Assam’a saldırmış; Mart.1944’de Hindistan topraklarına girmiş Imphal ve Kohima’yı ele geçirmişti. İngiliz ve Hint birlikleri Japonları durdurmayı başardı ama Çin’de zayıf Kuomintang Ordusu varlık gösteremiyordu. Bu Çan Kayşek’in yönetiminin sonunun yaklaştığına işaretti. Japonların Assam’daki hareketliliği, ertelendiğine işaret ettiğimiz “Anakim” kod adı konmuş Birmanya seferini bazı kesintilerle Ekim.1944’den itibaren Irrawaddy Irmağı boyunca güneye doğru ve özellikle Arakan bölgesinde verilen çetin savaşlarla başlatacaktır.

Sürüp giden bağımsızlık ayaklanmaları ile daha rahat başa çıkabilmek için bu bölgeyi Britanyalılar 1937’de Hindistan’dan ayırmışlardır. II. Dünya Savaşı başladıktan sonra Japonların Çin’in Tonkin Körfezi civarı yanında burayı da zorlayıp 1942’de işgâlleri üzerine, daha önce Britanyalılara baş kaldırmış Aung San’a kukla bir savunma ordusu kurduran Japonlar Birmanya üzerinde despotizmlerini sürdürdüler. Hindistan’ın son Genel Valiliğini yapacak olan Kraliyet 1. Lordu Louis Mountbatten, 1943 yılından itibaren Güneydoğu Asya Yüksek Müttefik Kuvvetleri Başkomutanlığına getirilmiş, Myanmar’ın Japonlardan geri alınması ile sonuçlanan sefere komuta etmiştir.

Britanyalı kıtaların Birmanya kıyısındaki Ramree Adasına çıkışları
 

Myanmar’ın geri alınması kampanyası Britanya ve dominyonu güçlerinin yanında ABD’nin de katılımı ile Ekim.1944’den itibaren başladı ve bazı kesintilerle çok uzun sürdü. Birmanya operasyonu, zaten hesapsız başlamış Japon işgâlini, Mayıs.1945’de Müttefik güçlerin karadan, denizden, havadan dört bir taraftan sardıkları (Japonların 1942’de ele geçirdikleri) Rangoon’da sonuna getirdi.

Japon Anayurdunun İşgâli ve Teslim

1945’in ilk yarısında Müttefikler Japon anayurdu yakınlarındaki Iwo Jima ve Okinawa adalarını zapt etmişlerdi. Okinawa, Japonya’nın anayurdu adalarının işgâli için atlama tahtası olacaktı. Oradan Japon kıyılarının mayınlanması; Japon Kure tersanelerine bir dizi akınlar başladı. Japonya’nın elinde 19 muhrip, 38 denizaltı kaldı ise de yakıt ve diğer ikmâl malzemesi sıkıntısı Japon donanmasını daha da hareketsiz hâle getirdi. Mançurya’ya beklenen Sovyet istilâsı Japonların doğal kaynak desteğini de kesecekti. Japonların harekete geçirmeyi planladıkları 3.500 kamikaze ve 5.000 Şinyo intihar botları da, Müttefiklerin Kyuşu’ya başarı ile çıkmaları karşısında etkisiz kaldı.

Okinawa’nın zaptı üzerine, Japon Başbakanı da değiştirilmiş, yerine Donanmanın değerli bir amirali Suzuki Kantaro, 7.Nisan.1945’de iktidarı almıştı.

Ağustos başlarında Hiroşima ve Nagasaki’nin atom bombası taarruzlarına uğradığından söz etmiştik. Gene değindiğimiz 8.Ağustos gecesi Sovyetlerin Japonya ile mevcut Saldırmazlık Paktını ihlâl ederek, Nagasaki’ye atom bombasının atıldığı 9.Ağustos’da Japonların kukla Çin İmparatorluk Hükûmeti kurdurdukları Mançuko’yu işgâl etmeleri enteresandır.

Japonyanın teslim olacağı son günlerdeki Başbakanı Suzuki Kantoro

79 yaşındaki Japonya Başbakanı Suzuki Müttefiklerle nihaî barış anlaşması hazırlıklarına tehalükle başladı. Kabinede barışın daha uygun şartlarla elde edilmesi için savaşa devam edilmesini isteyen asker kökenli üyelerin itirazı ile karşılaştı. Hattâ iki kez suikast girişiminden kurtuldu. 15. Ağustostaki başarısız suikasti düzenleyen Kenji Hatanaka adındaki binbaşı o gün intihar etti. Suzuki aynı gün istifa etti. Ve iki gün sonra da (belki de kahrından) doğal sebeplerden öldü. Onun yerini Prens Higaşukini aldı. Atom bombaları ile yapılan bu gövde gösterilerine rağmen yapılan bu çılgınca hareketleri yatıştırmak için İmparator Hirohito devamlı müdahale ediyor; Potsdam’da Müttefiklerce alınan kararların kabûlünü istiyordu. 15.Ağustos darbe teşebbüsünü takbih eden konuşmaları üzerine, darbenin planlayıcısı Doğu Japonya Bölgesi komutanı Korgeneral Şizuyçi Tanaka da 24.Ağustos’da bürosunda kendini kâlbinden vurarak intihar edecektir. Japonya’daki bu kargaşanın bitiş noktası olan 14-15.Ağustos tarihi Müttefiklerin (özellikle ABD’nin) Japonya üzerindeki zafer günü olarak her yıl kutlanacaktır.

19.Ağustos’da yetkilendirilmiş bazı Japon görevlilerin hâlâ Manila’da bulunan Pasifik Müttefik Güçleri Başkomutanı General MacArthur ile buluşup görüşmeleri üzerine 28.Ağustosda 150 Amerikalı görevli, başkent Tokyoya geçiş sağlayan Atsugi kıyı kentine uçakla gelip Deniz ve Hava üssü kurdular ve Japonyanın resmen işgâlini başlattılar ve nihayet General Douglas MacArthur 30.Ağustosda Tokyoya geldi.

Japon Dışişleri Bakanı Şigemitsu Japonyanın teslim belgesini imzalıyor. Karşısında elleri cebinde muzaffer ABD komutanı MacArthur

Japonya’nın kayıtsız şartsız teslim töreni 2.Eylûl.1945’de (Soğuk Savaş başlangıcında Sovyetlere göz dağı vermek üzere 5.Nisan.1946’da İstanbul’u da ziyaret edecek olan) USS Missouri zırhlısı güvertesinde yapıldı.

O arada Çinliler gibi Sovyetler de Japonlarla çatışmayı sürdürmüşler; 18 Ağustostan itibaren Sahalin’i ve Kuril adalarını ele geçirmek için bombardımana geçmişler; 25.Ağustos’da Japonların elindeki Güney Sahalin’i, 31.Ağustosa kadar da tüm Kuril adalarını zaptetmişlerdi. Batı cephesinde Doğu Almanya’yı, Uzak Asyada Kuzey Kore’yi, zaferdeki payları olarak nüfuzlarına almaları gibi Japonya’da da Hokkaido adasını işgâl etme niyetinde idiler; fakat ABD Başkanı Truman’ın sert çıkması karşısında düş kırıklığına uğradılar.

Sonuçta bir Dünya İmparatorluğu kurmaya soyunan Japonya evdeki bulgurdan da oldu. Üzerinde çok daha hakkı bulunduğu Sahalin ve Kuril adalarını da elinden kaçırdı. Yurt dışında karşılaştığım Sovyet mevkidaşlarım bu adalar üzerinde Japonya’nın iddiada bulunduğunu açıklamışlardı.

İkinci Dünya Savaşının Yarattığı Yeni bir Dev

Mao Zedond Çin Halk Cumhuriyetini İlân Ediyor
 

Çin’de Çan Kayşek rejiminde, savaş vurgunculuğu, yolsuzlukların ve yozlaşmanın silahlı kuvvetlere de sirayeti Kuomintang kuvvetlerinin Japonlar karşısında başarısızlığını getirmiş; Ocak.1940’da yazdığı bir makalede Kemalist Devrimi örnek aldığını belirten Mao Zedong liderliğinde gittikçe güçlenen Çin Komünist Partisinin Mayıs.1945’de sona eren 7. Kongresinde göre Kızıl Ordunun asker sayısının 900.000’i, milislerin 2 milyonu aştığı açıklanmıştı. Bu konuyu uzatmadan, Çinde çıkan iç savaşın, Ocak 1949’da Pekin’i teslim alan Halk Kurtuluş Ordusunun zaferi ile sonuçlandığını; Çan Kayşek’in geçici Cumhur Başkanlığından çekilerek anlaşma yolunu açmaya çalışmasının fayda vemediğini; 1.Ekim 1949’da Mao Zedong’un Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşunu ilân etmesi üzerine Ordusundan arta kalan askerlerle Formosa Adasına (Tayvan) sığınıp orada Milliyetçi Çin Devletini kurduğunu ifade eldim. ABD’nin yozlaşmış rejimini desteklediği Çan Kayşek’in Mao karşısındaki nihaî mağlubiyeti karşısında bu destekleme çabası sonradan çok eleştirilecek, gereksiz kabûl edilecektir. Hattâ, Mao’nun 1962 yılında yapacağı açıklamalara göre, Çinlileştirilmiş farklı bir devrimden ürken Stalin, 1945’de ona iç savaşa girmemelerini, Çin ulusunun yok olmaması için Çan Kayşek ile işbirliği yapmalarını önermiş.

1945’de Savaş bitiminde Arnavutluk’tan Kuzey Vietnam’a kadar Sovyetler etkisinde Komünist rejime dahil olan hepinizin bildiği ülkeler Sovyet uydusu olarak tanımlanıyorlardı. Çin Halk Cumhuriyeti de Sovyetler Birliği uydusu olarak işe başladı. Fakat, elbette bir Arnavutluk ya da Bulgaristan düzeyinde bir uydu olmadığı o zamandan belli idi. Sefalet içindeki muazzam kalabalık nüfusun potansiyelini keşfedebilen, gerçekten bünyesine çok uygun böyle bir rejimle, Çin çok güçlenip, 1954 başladığı nükleer araştırmalar sonucu 1964 plütonyumlu atom, 1967’de hidrojen bombaları imâli ile yeni bir Dünya dengesi yaratmıştır.

Sürecek
 

Yayın Tarihi : 10 Ocak 2014 Cuma 09:51:52
Güncelleme :11 Ocak 2014 Cumartesi 11:52:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?