5
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Malezya Kaplanı 31

GENEL SONUÇ

Neo emperyalist devletlere karşı gelip onlara rekabet etme kavgası çıkaran gecikmiş emperyalizm heveslisi mihver devletleri mağlup olup silâhsızlandırıldılar. Harabiyetin onarımı başladı. Almanya’da Nurnberg’de yargılanan, çoğu idam cezasına çarpılarak asılarak infaz edilen, kimisi hücresinde intihar eden, bazıları kaçıp sonra yakalanan Nazi yöneticisi diğer Savaş suçluları meyanında, 400 yıllık geçmişi olan savaş malzemesi ve silah tedarikçisi olup Savaş süresince yabancı işçi çalıştıran Krupp aile şirketinin baş yöneticisi Gustav Krupp da yargılandı. Ağır hastalığı yüzünden Mahkemeye çıkmadı. Oğlu Alfred Krupp 1948’de hapse mahkûm oldu. 1951’de serbest bırakıldığında bir çok fabrikasını sattı. Eski işçilerinin gönüllü desteği ile endüstri faaliyetine devam etti.

Eylûl.1940’da Alman uçaklarının yerle bir ettiği Londra Battersea semtini Churchill ziyaret ederken

Savaş yapmadan da zengin olabilmenin yolunu öğrenen Almanya, Doğu bölgesini Sovyetlere kaptırmış, dolayısıyla Südetler, Danzig, Batısında Alcase Lorraine (Almanca lsass-Lothringen) gibi içinde bulunan Alman kolonileri nedeniyle kendisinin olduğunu iddia ettiği toprakların da artık adını anmamış, savaş masrafı olmayan, zorunlu kolluk gücü silahlarını, bir süre bizim Kırıkkale fabrikasından tedarik eder olmuştu. 1960’lardan itibaren yabancı işçi desteği ile süratle kalkındı. Kökeni bakımından Alsace-Lorraine’li olup ve Fransız-Alman her iki kültüre de sahip olan Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schumann Mayıs.1950’de iki ülke arasında (şimdiki Avrupa Birliğinin çekirdeğini oluşturan “La Communauté européenne du charbon et de l'acier-Avrupa Kömür Çelik Birliği”nin (CECA) kurulduğunu açıklayacaktır. Yani Ruhr havzasındaki (savaş 444endüstrisinin can damarı olan) kömür ve demir ocakları Fransız-Alman mühendis ve işçileri ile birlikte işletilecektir ki bu çözüm iki ülke arasında savaşı maddeten olanaksız kılıyordu. Asırlarca süren geleneksel Alman-Fransız husumeti âniden sona ermiştir. Şu anda Almanya Avrupa’nın en zengin ülkesidir; kendisi gibi barış yolundan zengin olan Japonya ve ayrıca Çin gibi Uluslararası Ödemeler Dengesinde carî fazla veren üç ülkeden biridir. Avrupa Birliğinin en prestijli ülkesi olan Almanya’nın şansölyelerinin en yakın işbirlikçileri Fransız mevkidaşlarıdır. Londra, Battersea semtindeki İmparatorluk Savaş müzesinde verilen bilgilere göre Britanya semalarında birbirleri ile kapışıp da hayatta kalabilen İngiliz ve Alman pilotları içinde sonradan tanışıp aile dostu olanlar; her hafta Manş’ı aşıp birbirlerini ziyaret edenler varmış.

Muhteşem bir endüstriyel atılımla inanılmaz bir zenginliğe ulaşan Japonlar yabancı ülkelerdeki ham maddeleri, taşımasını yaptığı fabrika gemilerde işleyerek, ülkelerinde mevrid limanlara işlenmiş ürün olarak çıkarmak gibi marifetler keşfettiler.

Savaşın galibi olup ardından Komünizme karşı “Soğuk Savaş”ı açan Amerika’ya gelince, başta belki bazı okurlarımıza gereksiz ayrıntı gibi gelecek 1898 yılında çok eskilerin klasik, kaba sömürgecilik süper güçlerinden İspanyanın elinden, Atlantik’te Cuba ve Puerto Rico, Pasifikte Filipinler ve Guam Adasını aldığını hatırlatalım. Aslında bu olay Amerika’nın, Dünya denizlerini kontrol altına almasının ve süper güç olarak Dünya sahnesine çıkışının ilk adımıdır. Amerika Commonwealth’ine gönüllü olarak dahil olan Puerto Rico ve 1941’de Japonlarca işgâl edilmiş olup yeniden ABD’nin geriye aldığı ve Deniz üssü olarak kullandığı Guam dışında Cuba’nın ve Filipinlerin bağımsızlığı tanınmış; 1962 Kasımında Sovyetlerle ABD arasında çıkan Cuba krizinde Sovyetlere Cuba’da egemenlik tanınmamış; tersine, şu anda Amerika tutuklama kapı olarak kullandığı Guantanamo körfezi üssünü muhafaza etmiştir.

Guantanamo üssünde tutuklular

Ve bu sıçrama tahtaları sayesinde Sovyetlere karşı Dünya yüzünde, NATO’dan başlayarak bir savunma paktları ve Sovyetlerin dağılmasından sonra bu alan da dahil üsler ağı kurmuştur. NATO (North Atlantic Treaty Organization-Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) Kuzey Amerika ve Avrupa’daki 28 ülkenin üye olduğu bu pakt Brüksel merkezli olarak Nisan 1949’da kurulmuştu. Buna karşı Sovyetlerin oluşturduğu Varşova paktının eski üyelerinden bazıları Sovyetlerin dağılmasından sonra buraya üye olmuşlardır. ABD-FİLİPİNLER Güvenlik Antlaşması iki ülke arasında Ağustos.1951’de imzalandı. ANZUS (Avustralya, Yeni Zelanda, ABD) Güney Pasifik’in güvenliği için Eylûl 1951’de üç ülke arasında imzalanmış antlaşmadır. Bir başka çok önemli pakt da SEATO kısaltmalı Filipinler başkenti Manila’da Eylûl.1954’de imzalanmış “The South East Asia Treaty Organization-Güney doğu Asya Antlaşması Örgütü”dür. Resmî olarak Şubat.1955’de Tayland’ın başkenti Bangkok’ta faaliyete geçen bu örgütün üyeleri hâlen ABD, Avustralya, Bangladeş, Birleşik Krallık, Filipinler, Fransa, Pakistan, Tayland, Yeni Zelanda’dır. CENTO (Central Treaty organization-Merkezî Antlaşma Örgütü) gene ABD teşviki ile, keza Sovyetlerin Orta Doğudaki nüfuzunun önlenmesi amaciyle Türkiye-Pakistan arasında Dostluk ve İşbirliği esasında Nisan.1954’de, ertesi yıl Türkiye ile Irak arasında yapılan birer anlaşma ile ilk adımı atılmış 1955-58 yılları arasında ittifaka, İran, Irak, Birleşik Krallık katılmıştır. ABD’nin katkısı gözlemciliktir. 1958 Irak’ta Krallığa karşı yapılan darbe ile Irak’ın örgütten çekilmesi örgüt yapısını teknik ve kültürel alanlara inhisar ettirdi. 1979 İran İslam Devrimi sonunda da İran’ın, ardından Pakistan’ın üyelikten çekilmesi ile örgüt varlığı sona erdi. 1955’de kuruldu.

ABD’nin kendi bulunduğu kıtada da kurduğu müteaddit paktlar vardır. OAS (Organization of American States-Amerikan Devletleri örgütü) Nisan.1948’de Kolombiya’nın başkenti Bogota’da üye devletierin arasında anlaşmazlıkları barışçıl yollardan çözümlemek amacı ile kuruldu. Merkezi ABD, Washington D.C.’de olup 35 ülke üyesidir. NORAD (North American Aerospace Defense Command-Kuzey Amerika Hava-Uzay Savunma Komuta) örgütü ABD ile Kanada arasında Kuzey Amerika kıtası semalarının ortak egemenliğini savunulması amacı ile kurulmuş ve Şubat.1957’de varlığı ilân edilen askerî antlaşmadır. İki ülkede ve Alaska’da hava üsleri bulunmaktadır. ASEAN ise (Association of Southeast Asian Nations-Güneydoğu Asya Uluslar Birliği) 8.Ağustos.1967’de, Vietnam Savaşı kaynaklı komünizm yayılmasına karşı Filipinler, Malezya, Endonezya ve Singapur arasında kurulan bir birlik olup Sosyalist blok’un çökmesinden sonra da varlığını sürdürüp çok amaçlı uluslararası bir dostluk örgütü haline gelmiştir. Üyeleri arasına Bruney, Vietnam, Laos, Myanmar, Kamboçya da katılmıştır. Türkiye 23.Temmuz.2010 tarihinde katılım belgesini imzalamıştır. Çin dahil dünyanın her tarafında temsilcilikleri bulunmaktadır. Özellikle, NASA’nın (National Aeronautics and Space Administration-Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) akıllara durgunluk veren çalışmaları ile tüm dünya üzerinde teknolojik üstünlüğü tartışılamamaktadır.

Cordell Hull

1920’de kurulmuş fakat fazla varlık gösterememiş ilk evrensel Uluslar arası Örgüt “Cemiyet-i Akvam-Milletler Cemiyeti”nin o zamanki ABD Başkanı Wilson inisiyatifi ile kurulması gibi, 25.Ekim.1945’de faaliyete geçen “Birleşmiş Milletler” Örgütü de ABD Başkanı Roosevelt’in henüz vefat etmeden çalışmalarını teşvik ettiği ve bu başarısı ile Nobel Barış Ödülü kazanan ABD Dışişleri Bakanı Cordell Hull’in eseridir. Sözün kısası II. Dünya Savaşında Amerika Dünya liderliğini pekiştirmiş; uluslararası ekonomik ve kültürel amaçları yanında temel hedefi barışın korunması olan bu örgütü oluşturarak ayrıca görünüşte barış havarîliğine soyunmuştu. Bu hedef doğrultusunda üyelerin Almanya’ya ve Japonya’ya savaş açmış ülkeler olması koşulu vardı. Türkiye de 26.Haziran.1945’de BM Şartı’nın imzalandığı San Francisco Konferansına katılmadan bu ülkelere kağıt üstünde savaş ilân etmişti. Bu savaş ilânını ciddiye alıp endişelenen yurttaşlarımız da olmuştu. ABD’nin, aslında tüm uğraşısı Komünizmin, kendi Kapitalist rejimi için yarattığı tehlikenin berterafı olmuştur. Çıkan mevziî savaşların önlenmesi ya Güvenlik Konseyi daimî üyelerinin vetoları ya da olay yerine barış gücü askeri gönderecek devletlerin kamuoylarını ikna edememesi sebeplerinden pek kolay olmamıştır. Nükleer silahlara güçlü hasımların da sahip olmaları ile oluşan dehşet dengesi büyük kapışmaları engellemiş; gövde gösterilerini yandaş ülkelere sarkıtma konsepti izlenmiştir.

I. Dünya Savaşı sonunda ABD Başkanı Wilson’un 14 ilkesine dahil “silahsızlanma” görüşmeleri hız kazanmış; fakat bu defa da başarı elde edilmemiştir. Ulusların siyasî bağımsızlıklarının ve toprak bütünlüklerinin korunmasını Milletler Cemiyeti gücü ile sağlanması konusundaki 14. ilkesi ancak bu ikinci büyük savaşın bitiminden itibaren, Birleşmiş Milletler Örgütü aracılığı ile işlemeye başlamış; pek çok ulus bağımsızlığına kavuşmuştur.

Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğine gelince eski Çarların Rus İmparatorluğu olarak kalmış; Birliği oluşturan (ismen) cumhuriyetlere hiç kültürel bağımsızlık tanınmamış; bunları ve peyk ülkeleri ekonomik olarak da sömürülmüşlerdir. Orgenaral Ştemenko “II. Dünya Savaşında Rus Harekatı” adlı anı eserinde, aslında Gürcü olan Stalin’in Savaş sonunda yapılan toplantılarda kadehini “Sovyet Halklarının ve bilhassa Rus Halkının şerefine kaldırıp, uzun uzun en dayanıklı olan Rusların övgüsünü yaptığından bahseder. Ben de rastladığım Sovyet yurttaşlarından ülkelerinden “Rusya” referansı ile söz ettiklerini duymuş; bir Rus ulusalcılığının hâlâ yaşadığını farketmiştim. Diğer halklar, komünist rejimin tasfiyesi ile bağımsızlıklarına kavuştular. Çeçenlerin uzun süren mücadelesinden sonra, fiilen kurulmuş Çeçen Cumhuriyetine Rusya 2009 Nisanında artık müdahaleden vazgeçti.

II. Dünya Savaşından, toplam 22 milyon-30 milyon arası asker, 38 milyon-55 milyon arası sivil ölünün, Filipinlerde, Manila kentinin içinde, savaş ahlâkına da sığmayacak biçimde boğazlanan çocuk, kadın, yaşlı sivillerin, Rusya’da yürekleri dağlanmış ana-babaların nereye götüreceklerini bilmedikleri ölüsünü kızakta taşıyarak çektikleri Rus çocuğunun, Alman Toplama kamplarında efsanesi yazılmış Anne Frank ve başka Yahudi çocukların, Hiroşima ve Nagasaki’de, büyük ozan Nazım Hikmet’in “artık şeker yiyemeyeceklerine” hayıflandığı Japon çocukların, bütün Dünyada açlığa ve hüzne mahkûm olan, bir çoğu açlıktan ölen çocukların anıları kalmıştır. Ve bundan ders alan Batı dünyasında ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde birbirleri arasındaki savaş ilga olmuştur.

Bir süre süper güçlerin kapışması onların uyduları küçük ülkelerde gerçekleşti. Bu da en iğrenç ve ahlâksızca savaş oldu. Süper güçler öfkelerini uyduları küçük ülkelerden aldılar. Sütre gerisinde, mağaralarda harekât idare eden liderler ve komutanlar savaşın yükünü çocukların üstüne yansıttılar. Bu zûlmü yapanlar süper güçlerin savaş suçluları ve muzaffer komutanlar ölen milyonlarca sivilin hesabını mahkemelerde vermediler. Agnostik ve hümanist Britanyalı filozof Bertrand Russell’in teşviki ile 1966’da sembolik olarak kurulan “Vietnam’da ABD tarafından işlenen Savaş Suçları Mahkemesi”ne bazı Amerikan yurttaşları ilgi gösterdilerse de ABD ve Vietnam politikacılarınca hiç umursanmadı. Elbette icra gücü olmayan bu mahkemenin kararları da bu vahşete tanık olmaktan ibaret kaldı. ABD’li baş savaş suçlusu iki Cumhur Başkanını tanıyoruz. Bir de bu savaşın muzaffer komutanı, sadece üç ay önceki 102 yaşında vefatında hatırlanan General Vo Nguyen Giap hakkında da özet bilgi verelim.

L.Johson Richard Nixon
Vo Nguyen Giap Napalm yemiş çocuklar

Büyük Savaş sonrası sömürgelerini terketmekte isteksiz davrananların başında gelen ve Cezayir ile Çin Hindi’nde çatışmalara neden olan Fransaya karşı direnen Vietnam’ın komünist komutanı Giap uzun mücadeleden sonra 1954 yılında Dien Bien Fu garnizonunda Fransız güçlerini yenerek “Dien Bien Fu Kahramanı” unvanını almıştı. Bu savaş üzerine ülke 1954 Temmuzunda toplanan Cenevre Konferansında Komünist yönetimin kurulduğu Kuzey ve Batı eğilimli Güney olarak ikiye ayrıldı.

Giap’ın Güney Vietnam’a ve Kamboçya, Laos gibi ülkelere de komünizmi getirmek için çabalaması üzerine Amerika, Ağustos.1964’de Tonkin Körfezinde gemilerinin bombalandığı bahanesi ile Şubat.1965’de yoğun hava bombardımanları ile başlayan savaşı 1973’e kadar sürdürmüştü. Ordusunun 59.000 kayıp vermesinden sonra (Laos ve Kamboçya’ya komünizm’in getirilmesi yolunda müdahale etmeme şartına dayanan) bir anlaşma ile çekildi. 1975’de Güney Vietnam da Kuzey’e iltihak etti. Giap Savaş Bakanı ve Başbakan Yardımcısı sıfatları ile katıldığı Politbüroda, büyük bir iştiyakla kolektif tarım işletmeleri uygulanmasına geçilmesini istedi. Fakat enterne edilmiş çiftlik sahiplerinden başka ülkede tarım işletmesi idaresinden anlayan başka kimse yoktu. Diğer politbüro üyeleri artık başka komünist ülkelerdeki yumuşamayı da göz önüne alıp karma bir tarımsal yönetimi iltizam ettiler. Gözü kararmış idealist, biz bu savaşı neden yaptık diyen Giap’a meram anlatmayınca onu 1982’de Politbüro’dan yaka paça kovdular.

Vietnamda bombardmanda anne ve iki kardeşini kaybeden, çocuk olarak babası yedeğinde cangıla kaçtıktan 40 yıl sonra bulunan adam. Babası sedye ile taşınmış
 

Savaşlarını Kâr-Maliyet hesabına göre yapan ABD’yi mağlup etmiş görünmesi ona saygın bir mevki kazandırıyordu ama düşmandan çok, mağaralara sığınarak yönettiği kendi askerlerine ve özellikle Amerikan napalm bombaları ile bedenleri haşlanan çocukların içinde olduğu sivil halkına, düşmanın kaybı ile hiç kıyaslanamayacak korkunç bir zarar vererek uyguladığı gerilla savaşı taktiği de eleştiri konusu oluyordu. Bu savaşın kayıpları muharip asker olarak ABD’ye 59.000 ölüye, 303.000 yaralıya, kardeş Güney Vietnam’a 310.000 ölü, 1.170.00 yaralı’ya, müttefikleri Güney Kore’ye 5.00 ölü, 11.000 yaralıya, Avustralya’ya 521 ölü, 3.000 yaralıya, Yeni Zelandaya 37 ölü, 187 yaralıya, Tayland’a 1.351 ölü’ye, Laos Krallığına 30.000 ölüye; toplam olarak: 350.000 ölü, 1.490.00 yaralıya mâl olmuştur.

Kuzey Vietnam’ın kaybı ise asker 1.176.000 ölü, 600.000 yaralıdır. Müttefikleri Çin ve SSCB’nin kayıpları yok denecek derecede azdır. Sivil ölüler her iki Vietnam’da toplam 2 milyondur. Savaşa dahil olmuş ülkelerin canını kaybetmiş toplam sivil sayısı 3 milyonu bulmaktadır. General Giap’a parlak üniforma kazandırma dışında yararlı bir şey getirmemiş Savaş boyunca Vietnam’da açlık ve sefalet egemen olmuş; ülke kendisini 20. Asrın sonuna kadar toplayamamıştır. Bana göre, o zamanki toplam nüfusu 37 milyon olan Vietnam’da 4 milyon’a (büyük çoğunluğu Kuzey Vietnamlı) ölüye, 2 milyona yakın yaralıya ve onulmaz acılara sebebiyet veren bu hesapsızlığı ile hiç olmazsa sembolik olarak Giap’ın da savaş suçluları arasına katılması yerinde olurdu.

Sovyetlerin dağılmasından sonra büyük güçler de savaş çıkarmamaya özen gösteriyor. Savaşlar, artık, bütün hışmı ile, az gelişmişlikten kurtulamamış Afrika, Orta Doğu, Güney Asya ve genellikle bilinçsiz İslam ülkelerinde ve çoğunlukla terörist örgütlerce sürdürülüyor.

Bitti
 

Yayın Tarihi : 12 Ocak 2014 Pazar 11:27:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
fuat yöndemli IP: 95.183.198.xxx Tarih : 20.01.2014 09:36:31

 Çok değerli üstadım Teoman Törün  beyefendinin sütunlarını şahsımla ilgili olarak işgal etmekten son derece çekinerek, bu yazışmaya şahit olan olan değerli okurlardan çok özür dileyerek, sınıf arkadaşım, aziz kardeşim Op. Dr. Selçuk Ant'a şu kısa mesajı iletmek istiyorum: Sevgili kardeşim, benim internet adresim yukarıda, sn de kendininkini bildirir misin? Görüşmek dileğiyle...


Dr. Selçuk Ant IP: 95.15.238.xxx Tarih : 18.01.2014 21:05:35

Sevgili arkadaşım Fuat Yöndemli'ye mektup:
Muhterem Teoman Törün'ün "Malezya Kaplanı" başlıklı son sunumundaki açıklamaların beni son derecede müsterih kıldı.
Birlikte olduğumuz fakülte yaşamımızda sen de, ben de özümüzü kaybetmedik ve "ne isek, böyle kalmayı" devam ettirdik; hiçbir zaman yalpakçılık yapmadık. Sen, kendine göre 'idealist düşüncelerinden' vazgeçmedin, ben de 'sosyalist görüşlerimden' vazgeçmedim. İşte bu, tıbbiyyelilerin ortak özelliğidir.
Arkadaşım Fuat;
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin "1973-74 Mezunları Yıllığı" na bugün -birazda nostalji yapmak için- göz attım. Hakkında yazılanları okurken çok duygulandım. Kısaca bunları belirtmek istedim: "- leksikolojik, etimolojik, lengüistik çalışmaları olduğu sanılmaktadır. paramedikal konularda derin bir kültürü vardır. hayyam ın rubailerine meraklıdır. kendine has zengin bir osmanlıca deyimler lûgatçesi vardır. münakaşadan hoşlanmaz ama söze karışacak olursa, konuyla ilgili literatürü bir anda ezbere anlatır"
Fuat; Sen sınıfımızın medâr-ı iftihârın idin. Tüm sınıf arkadaşların bugün de seninle iftihâr duyuyorlar. En içten saygılarımı sunar, gözlerinden öperim.  


Teoman Törün IP: 88.253.107.xxx Tarih : 16.01.2014 10:21:57

 Değerli okurum Sayın Fuat Yöndemli'ye teveccühleri için teşekkürlerimi sunar, Yeni Yılı kendileri için mutluluk ve başarı ile geçmesini temenni ederim. Yeni konuyu başka bir okur arkadaşıma açıklamıştım. Onun için sürprizi kalmadı. Size de söyliyeyim. İsimleri bilinen terimler de siyasal ve toplumsal kavram açısından terminolojiye oldukça yeni girmiş "Oryantalizm ve Oksidentalizm"... Yâni birbirinden farklı iki alemin birbirlerini nasıl görüp tasavvur ettikleri.  


fuat yöndemli IP: 95.183.198.xxx Tarih : 17.01.2014 09:01:32

 Sevgili üstadım,

Yazılarınızın hepsini -yıllardır- özenle saklıyor, zevkle okuyorum. Yazılarınız ufkumu açıyor.  Değerlendirmelerinize hayranım. Ben de bir tıp mensubu olarak, tıbbî konular dışında, paramedikal konularda da eserler hazırlıyorum. Bu cümleden olarak, eğer arzu ederseniz, size, hazırladığım son eserimi posta ile takdim etmek istiyorum. (Meşhur Meçhullerimiz: Mevlana, Mevlevilik, İslam) İçinde, sizden yaptığım iktibaslar da bulunuyor. Tabii bunu gönderebilmem  için, sizin uygun göreceğiniz bir posta adresi gerekiyor. Herhangi bir tanıdığınızın adresini de verebilirsiniz, onlar size haber eder, veya verirler. Uygun gördüğünüz, arzu ettiğiniz, herhangi bir adresi bana bildirmeniz için, kendi  adresimi takdim ediyorum:

fyondemlikbb@yahoo.com


Teoman Törün IP: 88.253.226.xxx Tarih : 16.01.2014 15:51:15

 Ahi Sayın Hocam, bir an için unvanınız aklımdan çıktı. Bu iltifatlarınızla beni çok onurlandırıyoruz ve güç veriyorsunuz. Minnetlerimi sunraım.


fuat yöndemli IP: 95.183.198.xxx Tarih : 16.01.2014 09:15:31

 Sevgili Üstadım,Malezya Kaplanı da bitince, acaba hangi konuyu ele alacaksınız?Derin vukufiyetinizle, kaleminizden çıkan her yazıyı okumak, benim için çok büyük bir zevk oluyor. Size yeni yılda sağlık ve afiyetler diliyor, daha nice yeni konuları sizin kaleminizden, o nefis üslûbunuzla okumak istiyor, en iyi dileklerimi arzediyorum...