17
Haziran
2025
Salı
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (108)

AVUSTURYA VE ÇEKOSLAVAKYA YAHUDİLERİNİN ENCAMI

1-) AVUSTURYA’daki Yahudiler:

Theodore Herzl’in, Siyonist Örgüt merkezini, Almanya’nın liberal bir yönetimde olduğu zamanlar, Yahudi düşmanlığında alabildiğine ileri giden Avusturya’dan Berlin’e taşıdığına değinmiştik. Hitlerin saldırganlığına Avusturya’dan başladığını da anlattık.

Avusturya, Ekim.1919’da, St. Germain Barış Antlaşması ile 52.milyon nüfuslu Habsburg İmparatorluğundan farklı etnik toplulukların yaşadığı parsellerin ayrılması sonucu daracık bir alanda gümrük duvarlarına sıkışmış 6.5 milyonluk bir Cumhuriyete dönüşmüştü. Ülke, nüfusunun üçte birinin Başkent Viyana’da toplanması ile bir kambur görüntüsü veriyordu. Avrupa’nın ilk Faşist lideri, İtalya diktatörü Mussolini, sefalet, enflasyon, kıtlık, ayaklanmalarla perişan olmuş Avusturya’nın, artık bir tükürük hokkasından başka bir şey olmadığı ile alay ediyor; fakat bir yandan, himaye vaad ederek, komşusunun müttefikliğini el altında tutmaya çalışıyordu.

Bu hercümerçde, ülkede dörtte üçü Viyana’da toplanmış 200.000 dolayında Yahudi’nin çoğunluğu da halkın geri kalanı gibi açlıktan ölme tehlikesine maruzdu ve ayrıca sefaletten çıldırmış kalabalıkların gözlerine iyice batan musibetler gibi i diler. Pan-Germanizm (Germen Birliği) canavarı dişlerini göstermeye başlamış; Yahudiler bu eğilimde kurulmuş partilerin hedefi olmuşlardı. Ulusal Cephe 1921’de, Savaş sırasında Rusya’dan kaçmış 100.000 kadar Galiçya Yahudi’sinin deporte edilmesine, karar verdi. Ancak, bunlardan yaşlı, ağır hasta ve sakat olan 26.000 kadarı ülkede kaldı. Gerek Katolik gerekse Pan-Germen partiler hararetli bir şekilde, Yahudilerin bozguncu, kundakçı, fesat çıkaran hainler olduklarını duyuran yüz binlerce broşür dağıtıp dedikodular yayıyorlardı. 1923’de, Viyana’da düzenlenen ve 20.000 kişinin katıldığı bir gösteri yürüyüşü sırasında saldırılara ve ağır muamelelere maruz kalan Yahudilerin Mahkemelere açtıkları davalar ciddîye alınmamış, hukukî skandallar çıkmıştı. Üniversitelerde, Yahudi karşıtı külhanî çeteleri kol geziyordu. Viyana Üniversitesi Rektörü: “Viyana’nın giderek yoğun biçimde Şarklılaşmasını Üniversite kapısında durdurmak lâzım” gerekçesi ile Yahudi öğrenci kabulünü dondurdu. Öteki üniversiteler de öğrenci ayaklanmalarını mazeret göstererek aynı yola gittiler. 1922’de Yahudi öğrenci toplam sayısı Savaş öncesinin onda birinden aşağı düşmüştü.

Dollfuss’un 1933’de üniformalı resmi

Aynı yıl İngiltere, Milletler Cemiyeti ve ABD’nin verdiği borçlarla Avusturya biraz nefes alır gibi oldu. İktidarı alan Avusturya Sosyal Demokrat Partisi bu toparlanmanın geçici olduğunun bilincine vararak iddialı konut yapımı ve endüstriyel yatırım projeleri ile uzun vadeli bir ekonomik reformda ısrar etmişti. İstihdam ve barınak sağlamış ama, getirilen ağır vergiler mülk sahipleri ile tarım ve sanayi patronlarının şikâyetlerini mucip olmuş; ayrıca, Yahudilere eşit haklar tanınmasının teyidi, laik yaklaşımdan tedirgin olan Katolik Kilisesinin de tepkisini çekmişti. Ağır vergilerin sorumlusu da Yahudiler olarak görülüyordu. İnceden inceye işlenmiş ekonomik programın ve Viyana Belediyesinin hızla ıslahının plancısı, Sosyal Demokratların karizmatik lideri Otto Bauer’i destekleyenler de gerçekten Yahudilerin yayıncılığını yaptıkları Viyana gazeteleri idi. “Allahsız Sosyalizm”i Avusturya’ya Yahudilerin bulaştırdığına inanılıyordu. 1930’daki Dünya ekonomik krizi ile, sosyalist söylemler kadar Avusturya’nın kırsalını etkileyen Hrıstiyan Sosyalistlerin maneviyatçı söylemleri de güç kazanmıştı. Bu partinin lideri ufacık boylu Dr. Engelbert Dollfuss aşırı sağcı idi; fakat Avusturya’da egemen Katolik mezhebine olanca itikadı ile bağlı olduğundan Avusturya Milliyetçiliğini iltizam ediyor; Hitlerin güdümünde bir Pan-Germanizme ve Anschluss’a yanaşmıyordu. Mussolini’den de destek görüyordu. Önce, “Heimwehr-Yurt Savunması” adı altında sağcı paramiliter grubunu kurdu. Viyana’nın işçi kesimi bombalanmaya başladı. Kadın, erkek, çocuk demeden dört günlük bir katliam sonucu demokratik direnme sona erdi. Sosyalistlerin 1920 yasalarını tasfiyeye koyuldu. Ancak, Hitlerin, Avusturya’yı da içine alan Büyük Almanya projesi olan Anschluss’a inatla karşı çıkma ve Avusturya Nazi Partisini yasa dışı ilân edip, liderlerini sürgüne gönderme cüretkârlığını gösterdiği için, Temmuz 1934’de, Hitlerden kişisel olarak emir almış Alman ajanlarınca makamında kıstırılarak öldürüldü. Fakat, Hitler bu olayla Avusturya siyasetine hemen egemen olamamıştır. Yeni Avusturya Şansölyesi Kurt von Schuschgigg Mussolini’nin garantisine bel bağlayarak Nazi temizliğine kalkışmış; Tüm yurttaşların eşit haklarına riayet vurgusu yaparak Yahudilere güvence vermek istemişti. Ancak, Mussolini Habeşistan gailesi ile meşgulken Schuschnigg’i Bertschesgaden’e davet eden Hitler; orada ona kalp krizi geçirtme pahasına tehdit ederek, geçen bölümde anlattığımız üzere emeline nail olmuştur.

Bu olay 200.000 Avusturya Yahudi’si için sonun başlangıcı idi. Nazilerin Nurnberg yasaları hemen burada da uygulamaya kondu. Tüm kamu alanları Yahudilerden temizlendi. Birkaç ay içinde Avusturya Yahudileri tümüyle dilenci derekesine indi. Yahudilerin ülke yaşamından silinmesi ameliyesini icra edenlerin çoğunluğu Hitlerin toplama kamplarında cellâtlık stajı görmüş katiller ve işkencecilerden Avusturyalı olanlardı. Zira, Alman nüfuzu altındaki hiçbir yerde, hattâ Almanlar içinde bile, onlar kadar bu işi böyle vahşiyâne Yahudi düşmanlığı ile yürütecek kimse çıkmamıştı. Hitler’in aslen Avusturyalı olması onun bu misyonunu açıklıyordu.

2-) ÇEKOSLOVAKYA’DAKİ Yahudiler :

Edvard Beneš, Tomas G. Masaryk ile birlikte

Bir süre birlikte yaşadıkları Slovakların tersine, Çek halkı dik duruşlu, çalışkan, aydın insanlardır. 1. Savaş sonunda Avusturya’dan ayrılan Çekoslovakya, Habsburg İmparatorluğuna ait sanayi varlığının dörtte üçünü tevarüs etti. Ülkenin seramik, cam işleri, oyuncak, ayakkabı, mühimmat endüstrisinin önde geldiği fabrikaları çok aktiftir. Ard arda gelen Cumhur Başkanları Tomas Masaryk ve Eduard Beneş gibi değerli demokrat devlet adamları ve disiplinli ordusu ile Avrupa’da saygınlık kazanmıştır. Böyle bir eşit yurttaşlık hakkından yararlanılan bir uygarlık vahasındaki 350.000 Yahudi’den 130.000’i Bohemia ve Moravya’da toplanmış oldukça müreffeh koşullarda yaşayan “Mittelstand-Orta sınıf”ı oluşturmakta idi. 120.000 kadarı Slovakya’nın kasabalarına dağılmıştı. Geri kalan 100.000 kadarı, Rusya’dan Karpat dağlarına sığınmış dara dar geçinmekte olan mütevazi kırsal proletarya hayatı sürmekte idi. Ayrı bir etnik azınlık oldukları kabûl edilerek, kendi kültürlerine ait okul açma hakkı da kazanmış bulunan Yahudiler, bu durumları ile, Nazi yönetimi öncesi Almanya’daki dindaşlarının kendilerini Musa dininden Alman yurttaşı kabûl etmelerinden de farklı olarak azınlık olma ve kültürlerine sahip çıkma hakkına da sahiptiler. Dolayısıyla yakın bir tehlike korkusu yaşamıyorlardı.

Konrad Henlein

Fakat, Nazi belası, kısa zamanda onların da yakasına yapışacaktı. Hitler’e Çekoslovakya’daki huzuru bozma fırsatını, ülkenin batısında Südetler bölgesinde yaşayan 3 milyonluk Alman azınlığı veriyordu. Çekoslovak Hükümetinin bunların özerkliğine gösterdiği tüm özen ve iyi muameleye karşın, Hitlerin, Nazi yandaşı Südet Almanı ayrımcı Konrad Henlein’ın, pireyi deve yapan yayın organları aracılığı ile sürdürdüğü provokasyonlar sürekli çalkantılar yaratıyordu. 300 üyelik Çek Yasama Meclisinin 75 Alman Alman asıllı milletvekilinden 44’ü Südetlerden geliyordu. Nazilerin Anti-Semitik programı Südetleri de kapsadığından, onların Çekoslovakya’daki Yahudi karşıtı boykot ve propaganda taşeronluğunu Henlein yapıyordu. Onun çalışmaları, aslında samimî bir ulusalcı Slovak olan, fakat Almanlar ve Macarlar tarafından kullanıldığını fark etmeyen Katolik Rahibi Andrej Hlinka tarafından da destek görüyordu. 1938 Ekiminde Südetler krizi Avrupa’yı Dünya Savaşı eşiğine getirmişti. Başkan Beneş’in sert direnişine rağmen Münih’te toplanan dört büyük ülkenin temsilcileri (Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain, Fransa Başbakanı Edouard Daladier, İtalyan diktatör Benito Mussolini ve Hitler) Südetleri Almanya ile birleştirdi. Eduard Beneş istifaya zorlandı; yerine Emile Hacha getirildi. Ve Mart.1939’da Çekoslavak halkı karşılarında Nazi ordularını gördü.

Münih Antlaşmasından itibaren geçen süre içindeki korku dönemi Yahudilere yapacağını yapmış; akıl almayan tutuklamalar, mahkûmiyetler, Yahudi ticaretine el koymalar, vahşiyane dayaklar, şantajlar, iftiralar gibi Nazi teknikleri ile varlık tasfiyesi gerçekleştirilmişti. Yahudiler başlarını alıp ülkeden kaçmaya hazırdılar ama, nüfuslarının ancak %10 oranında (35.000 kişilik) şanslı bir grup kendilerine kucak açabilecek yeni ülkeler bulabildiler. Gerisi yok olmaya mahkûm edilmişlerdi.
 

Yayın Tarihi : 24 Kasım 2009 Salı 00:03:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?