ÖLÜM KAMPLARI (2)
![]() |
Odilo Globocnik 1938’de SS Komutanı |
Ölüm kamplarının tanıtılmasına devam etmeden önce, Eichmann tarafından Doğu Avrupa Yahudilerinin tasfiyesi görevinin terkedildiği Odilo Lotario Globocnik hakkında özet bir bilgi verelim. Trieste’nin Avustırya-Macaristan İmparatorluğuna bağlı olduğu 1904 yılında Sloven asıllı bir aileden bu kente doğmuş olan Globocnik, I.Dünya Savaşı sırasında İmparatorluğa bağlı bir süvari teğmeni olmak üzere askerî eğitime başlamıştı. Savaşın bitmesi ile bu eğitim sona erdi. Avusturyanın güneyindeki Karnten eyaletinin başkenti Klagenfurt’a taşınan yoksul ailesini geçindirebilmek için tren istasyonlarında hamallık yapmak zorunda kaldı. Cin fikirli genç 1922’de, ilk kez “gamalı haç-svastika” işareti taşıyan aşırı sağcı gruba katılarak bu Nazi-öncesi milis örgütün gözde bir üyesi olarak politikaya adım attı. O arada iş hayatında da başarılar sağlamış; büyük bir hidroenerji işletmesine inşa gözetmeni olmuştu. 1930’da Nazi Partisine katıldı. 1933-35 arası dört kez tutuklandı. Himmler’in gözüne girdikden sonra iş hayatını bırakıp, kendini tümüyle Almanyadan gelen fonlarla Avusturya Nazileri için bir istihbarat ağı tesisi çalışmalarına verdi. Eylûl.1935’de Ssörgütüne girdi. Nasyonal Sosyalist ideal için, Austurya hükûmetini ikna görevi “Yardımcı Gauleiter (Nazi partisinin bölge lideri)” unvanı ile ona verilmiştir. Anschluss (Almanya ile birleşme) üzerinie Viyana Gauleiter’i oldu. Ancak fanaik olduğu kadar da rüşvet’e, yolsuzluığa, döviz kaçakçılığı spekülasyonlarına bulaştığı için görevinden alındı. Himmler, onun acımasız yapısının değerini bildiğinden Waffen (silahlı) SS’lere onbaşı rütbesi ile atamıştır. 1939 sonunda bu rezil adam affedilerek Lublin Eyaletinde SS ve Polis Tugayı Komutanlığına getirildi. Bu andan sonra üstlendiği görevler: Yahudi direnmesinin en güçlü olduğu Varşova ve Bialystok Gettolarının tahrip edilmesi; çok büyük bir Polonyalı kitlenin ölüm kamplarına sevki ve tasfiyeleri; 95.000 Yahudinin getirildiği Lublin yerleşkesinde 45.000 Yahudinin zorunlu çalışmasının ve nihaî çözüm işlemlerinin gözetimi olmuştur. Himmler’in şifahî emri ile Ekim 1941’den itibaren Belzec’den başlayarak, Sobibor, Maidanek, Treblinka kamplarının inşaları projelerini gerçekleştirme işlerini üstlendi ve 1.5 milyon Polonyalı, Çek, Fransız, Rus ve Avusturya Yahudilerinin ve Yahudi olmayan düşmanların tasfiyesi işlemini organize etti ve gözetimini üstlendi. Esirlerin emeklerini ve varlıklarını istismar etti. Onlar üzerinden büyük bir dünyalık edindi. Mussolini’nin devrilmesinden sonra, Ekim 1943’de doğduğu kent Trieste’ye giderek Adriyatik sahilinde polis operasyonları yaptı; Yugoslav partizanları ile mücadele etti. İtalyan Yahudilerinin büyük ölçüde tasfiyesini yaptı. Müttefik ilerleyişi karşısında, yakın arkadaşları ile Alp dağlarında gizlendiği; İngiliz birliklerine esir düşeceği sırada intihar ettiği söyleniyor.
TREBLİNKA KAMPI:
![]() |
Ölüm kamplarında Yahudi cesetleri |
Nazi toplama kampları içinde en korkunçlarından biri olan bu ölüm merkezi, Polonyanın başkenti Varşova’nın 100 km. kuzeydoğusunda Malkinia Gôma köyü yakınlarında Treblinka demiryolu istasyonunun 2.5 Km. açığında yer almıştır. 20-25 Alman ya da Avusturyalı yöneticinin gözetimi altındaki kampda 80-120 gardiyan vardı. Bunlar Rus, Tatar, Ukraynalı, Moldavyalı, Letonyalı ve Sovyet Orta Asyasının başka etnik gruplardan, hattâ Sovyet Savaş esirlerinden, Nikolay Şaleyev ve Ivan Marçenko gibi Kızıl Ordu mensuplarından bile olabiliyordu. Treblinka I ve Treblinka II. bölümlerinden oluşuyodu. Temelde “Zorunlu Çalışma Kampı” hizmeti gören Treblinka I de kendi içinde iki kısma ayrılır; 1.kısım, SS birlikleri, muhafızlar, kamp komuranı ve kampın işletme hizmetlerine ayrılmış 800 esire tahsis edilmiş barakalarla bir fırın ve bir kantinden oluşan “Yönetim” örgütlenmesine tahsis edilmiştir. 2. Kısım ise, tren istasyonundan kampa uzanan servis hattı’nın uzandığı alandır. Tren yolunun sonundaki, birisi istasyon binası gibi görünen fakat ısıtılması olmayan iki barakada, eksi 20 derece’de esirler tümüyle soyularak giysileri ve eşyası teslim alınırdı. Bu eşya lüzum gösterilen başka barakalara dağıtılırdı. Beyaza boyanmış, üzerinde “kızıl haç” işareti görüldüğü için revir ya da klinik izlenimi veren bir binaya hasta, yaşlı, yaralı ya da zaten ölmüş esirler getirilir; bunun etrafı çitle çevrili bahçedeki derin bir çukur kenarında enselerinden vurulur; çukura itilerek yakılırlardı. Treblinka II küçük bir tepe üstünde idi. Buraya kampdan, SS’lerin alaylı tarzda “Himmelstrasse-Cennet Yolu” adını verdikleri bir keçi yolundan çıkılırdı. Orada dikenli çitle spiral çevrilerek yapıldığı için “der Schlauh-tünel” denilen bir geçitten doğruca gaz odalarına giriliyordu. Bu binanın arkasında bir metre eninde ve 20 metre uzunluğunda bir çukur vardı. Gaz kurbanları bu çukura bırakılıp yakılıyordu. Bu tepede II no.lı kamp için hizmet eden esirlerin kaldığı baraka bulunuyordu.
Başlarda, bu işçiler vakit bulamadıkları için ölüleri kitle halinde gömüyorlar ya da kampda yığın halinde bırakıyorlardı. Bu çürüyen cesetlerin kokusu onlarca kilometre uzaklara yayılırdı. Ölüme giden Yahudilerin birçoğu akıbetlerini tahmin ettiklerinden vagonların içinde beklerken intihar etmeyi tercih etmişlerdir. Daha önce belirttiğimiz üzere Eylûl.1942’de krematoryumlar ve yeni gaz odaları imâl edildi ve Sobibor’un sadist komutanı Franz Stangl Treblinka’ya atandı.
![]() |
Ölüm kamplarındaki Çingene çocuklar |
Kampın gündelik işleri büyük ölçüde 700-800 esir tarafından görülüyordu. Bunlar “sonderkommando” denilen uzmanlık müfrezelerine ayrılmıştı. Ör. Mavi müfreze gelen trenlerin boşaltılması, yükünün taşınması ve vagonların temizlenmesinden sorumlu idi. Kırmızı müfreze çıkan yocuların giysilerinin çıkarılıp depolara alınmasını üstlenmişti. “Geldjuden-varlıklı Yahudiler” para, altın, mücevherat ve menkûl değerlerini teslim etmekle yükümlülerdi. Gaz odalarına götürülmekte olan esirlerin üstlerinin aranması gerekiyordu. Kadınların saçları, ordu personeli için eldiven, çorap yapımında kullanılmak üzere kesilir; bir dişçi ölülerin ağızlarını açar onların altın dişlerini kerpetenle sökerdi. Diş sökümü bir SS subayı tarafından kontrol edilir. Eğer bir diş bile sökülmemişse, görevli Yahudi, yakılacak cesetlerle birlikde, diri diri fırına atılırdı. Treblinka II’deki “Totenjuden-Ölüm Yahudileri denilen görevli grup ise ölüleri gaz odasından krematoryumlara (fırınlara) taşımak; yakılanların küllerini elekden geçirmek; işe yarar nesneleri ayırıp külleri çukurlara gömmek işini yüklenmişlerdi. Karbon monoksit’in kullanıldığı ilk zamanlar bazı esirler, özellikle hâmile kadınlar gaz odasında kalma süresi içinde ölmemiş olurlar; açık havaya çıkınca ayılırlardı. Bunlar vurularak öldürüldüktan sonra diğerleri gibi yakılıyordu. Modern krematuarda beş saat boyunca bir defada 800-1.000 ceset yakılıyordu. Başka bir grup kampın temizliği ile uğraşırdı. Kamuflaj Kommandosu ise kampın havadan görünmemesi için sürekli ağaçlar arasına diken teller ve araziye uyan kumaşlar örerlerdi. Muhafız denetimindeki bu adamlar sürekli dövülüp kırbaçlanır; çoğu kez öldürülürlerdi. Kampa yeni gelen gruplar içinden güçlü kuvvetli olanlar seçilir komando olmaya zorlanırlardı.
Komandoların yaralanıp sakatlanmama yükümlülükleri vardı. Yüzünden yaralanmış bir komando akşam ya da sabahki yoklamalarda yarası meydana çıkarsa vurulurdu. Pek çok esir ailelerinin trajik ölümlerine ya da başka baskılarına dayanamayıp, yatakhane barakalarında kemerleri ile kendilerini boğarak intihar ettiler. Genelde, bu işçi grupları üç ya da beş günde bir değiştirilip ölüme gönderilirdi.
![]() |
Franz Stangl |
Sonuç olarak, Savaş boyunca Treblinka II’de, bazı Alman araştırmacılara göre 700.000-900.000 arasında, kamp görevlilerine göre 1.milyon- 1.4.milyon dolayında insanın canı alınmış olup, bu sayının %99.5’u Yahudidir. 2000 dolayında Çingene de Temmuz.1942-Ekim.1943 arası ölüme götürüldü. 2001 yılında ele geçen ve “Reinhardt Operasyonu” Komutan yardımcısı Höfle’nin yazdığı anlaşılan bir telgrafda Aralık.1942 itibariyle Treblinkada 713.555 Yahudinin öldürüldüğü bildiriliyordu. Yitak Arad’ın kitabındaki 1943’e ait olarak rakamların ilavesi ile toplam ölüm 800.000’i bulmaktadır.
2.Ağustos.1943’de esirler ağır çalışma yüzünden çıkan anlaşmazlıkda ayaklanıverdiler. Gafil avladıkları muhafızlardan bazı hafif silahlar ele geçirdiler. Benzin bidonlarına el koyup, onlarla binaları ateşe verdiler. Bir grup Alman askeri öldü ise de pek çok esir de canını kaybetti. Bu arada mevcut 1.500 esirin 600’ü kaçmaya fırsat buldu. Ancak, bunlardan bilinen 40’ı Savaş sonuna kadar hayatta kalmayı başarabilmiştir. Keza, bunların, tüm Treblinka esirlerinden arta kalan tek grup olduğu zannedilmektedir. Bu olaydan sonra kamp faaliyetine son vermiştir. Kamp ayaklanmasında 2 ay sonra Sobiborda da isyan çıkacaktır. Treblinka’nın yardımcı komutanı Kurt Franz Nurnberg’deki tanıklığında, bu ayaklanmadan sonra, kampı bir ay süre ile tek başına yönettiğini; fakat o zaman zarfında gaz odasının çalıştırılmadığını, bu alanın bakla tarlasına dönüştürüldüğünü söylemiştir. Kamp fecî hâlde hasara uğramış ise de zaten Polonya Yahudileri çok büyük ölçüde tasfiye edilmiş bulunuyordu. Odilo Globocnik, 19.Ekim. 1943 tarihinde Himmler’e gönderdiği yazıda, “Reinhardt Operasyonu”nun tamamlandığı için tüm kampların kapatıldığı bilgisini verir. Treblinkadaki son grubu oluşturan 30 kadar Yahudi kız Kasım sonunda vurularak ortadan kaldırılacaktır.
Treblinka’nın zalim Avusturyalı komutanı Franz Stangl, bir süre Avusturyadaki arkadaşları tarafından gizlenmiş; 1951’yılında Brezilya’ya kaçmış, orada Volkswagen fabrikasında çalıştığı bilindiği hâlde Avusturya otoriteleri hakkında yakalama emri çıkarmamışlar. Onu avlamak Avusturya Yahudisi gönüllü Nazi takipçisi Simon Wiesenthal’e düşmüştü. Stangl Batı Almanyadaki yargılanmasında, 1970’de ömür boyu hapse mahkûm oldu. Düsseldorf hapishanesinde kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.