26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (121)

FİLİSTİN’İN YAHUDİ ELİNDEN KURTARILMASI YOLUNDA FİLİSTİNLİLERİN ÖZ ÇABALARI:

Şeyh İzzeddin Kassam
 

Siyonist Örgüt’ün kurulmasından bu yana Yahudilerin Filistine yaptıkları ilk sızmalardan beri Arapların bu yerleşimlere direndiklerinden eski bahislerde söz ettik. Kendi burjuası ve din büyükleri olan Filistin, toplumsal yapısı Osmanlıyı özümsemeye elverişli olmadığından Osmanlının geçirdiği evrimler ve Tanzimat gibi bazı inkilâp hareketlerinden fazla etkilenmemiştir. Aksine, buraya gelen Türk, Çerkes Kölemen gruplar yerli Arap soylularla assimile olmuştur. Bu bakımdan yabancı unsurlara karşı örgütlenirken davaya inanmış militanlar toplamak için ideolojik temeller araşmada tereddütler ve arızalar çıkmıştır. Filistine gelen ilk Yahudilerden tedirgin olan Kudüs Müftüsü Hacı Emin EL Hüseynî gibi anti-Siyonist örgütlenme çabasına girenler de başda Osmanlı-İslamcılığı temelinde direnç hareketlerine geçmeye niyet ettilerse de, Jön Türkler içindeki Pan-Türkizm akımı Osmanlıdan yüz çevirme eğilimi yarattı. Türkiyede Cumhuriyet kuruldukdan sonra Hilafetin ilgası ile zaten “Hilafet Bayrağı” etrafında toplanma olanağı da suya düşmüştü. I. Savaş sonrası İngiliz mandasına giren Filistinde bu hegemonyaya ve Yahudi akımına karşı mücadeleye Hacı Eminden başka 1936’da İngilizler tarafından şehit edilen Şeyh İzzettin El Kassam gibi inançlı “Cihatcı” mücahidler “İslamî” temelde; 1960’lardan sonra da Corc Habbaş, Naif Havatme gibi gayrı Müslim Arap Marksistler ise “Arap Milliyetçiliği” temelinde katılmışlardı. 1960’larda Filistinlilerin sürgünde kurdukları 40 kadar örgüt vardır. Adlarını andığımız son iki mücahid, “Sosyalist Arap Milliyetçiliği” idealini onlar gibi Ortodoks Hrıstiyan olan Suriyeli Mişel Eflâk adındaki teorisyenden almışlardır ve o günlerin koşullarında Sovyetler Birliğinden destek umuyorlardı. Kurulma aşamasındaki İsrael’in, Sovyetlerle çok sıcak olan ilişkileri Sovyetlerin BM temsilcisi Andrei Gromiko’nun yeni devleti tanıyan ilk iki kişiden biri olmasına yol açmıştı. Sonra iş tersine dönmüş; çok güçlü ABD-İsrael dostluğu karşısında, Mişel Eflak’ın açtığı yoldan sosyalizme sıcak bakan Arap Âlemini tutmanın Dünya güç dengesine daha fazla yardımcı olacağı ve özellikle silah satışı bakımından daha geniş pazar kazandıracağı fikirlerine bel bağlayan Sovyetler Arapları desteklemeye başlamışlardı.

          Mişel Eflâk

Annesi de Yahudi asıllı olan Eflak, Suriye ve Lübnanda manda yönetimi kurmuş Fransızlara karşı Arapların mücadele azminin milliyetçilik yolundan pekişeceğini düşünüyordu. Öğrenim gördüğü Paris Üniversitesinde Marksist felsefeden etkilenince kurtuluş formülünü “Arap Sosyalist Milliyetçiliği olarak geliştirdi. 1943’de Şam’da Salâh el Bitar’ın bu meşrepdeki ünlü “Baas Partisi”nin kurmasına destek verdi. Arap ülkelerinde sosyalizm rüzgârı esmeye başlayanca bu parti, Arap Birliği düşlerini gören Suriye ve Irak’ın da siyasal yaşamına doğrudan girecek, değindiğimiz üzere bazı Filistinli idealistleri de etkileyecek; fakat fraksiyonlar yüzünden Arap Birliği beklentisi yaşama geçemiyecektir. Nasır kuracağı sosyal düzeni için Mişel Eflak’ın danışmanlığına başvurmuştu. Suriye-Mısır birliğinin bozulmasına amil olan 1961 darbesine 1963’de yapılan Suriyedeki karşı darbe de Baasçı subayların eseridir.

İşte, bu sosyalist esintilerin Filistinde etkilediği gençlerden biri, Lübnan, Beyrut’ta Amerikan Üniversitesinde Tıp öğrenimi yaptığı için “El Hekim” diye anılan Corc Habaş öğrenciliğinden beri Arap ülkelerindeki geleneksel İslamî yönetimlere karşı sosyalist silahlı mücadeleyi savunuyor; “İntikam Gençliği” adındaki örgütte aktif rôl alıyordu. 1967 Arap yenilgisinden sonra bağlı olduğu örgütle “Geriye Dönüş Yiğitleri” ve Suriyede kurulan “Filistin Kurtuluş Cephesi” (FKC) örgütleriyle birleşip “Filistin Halk Kurtuluş Cephesi” (FHKC) içinde güç birliği yapıldı. Sert Marksist El Hekim’le anlaşamayan FKC lideri Ahmet Cibril ile, Kahirede bulunduğu sırada “Arap Ulusal Hareketi”ne katılmış, çeşitli cephelerde gönüllü çarpışmış Ürdün doğumlu genç Filistinli Naif Havatme FHKC’den ayrıldılar. Habaş FHKC’nin tek lideri olarak kaldı. Naif Havatme 1969’da Marksist yapıdaki “Filistin Kurtuluşu için Demokratik Cephe”yi (FKDC) kurarak, burada genel sekreterlik yapmaya başladı.

Corc Habaş

Davalarına gönül vermiş 40 dolayındaki Filistinli örgütden en güçlü İslamî oluşum ise, Kahire’de öğrenciliği sırasındaki göze çarpan aktivitesi, Süveyş bölgesinde İngilizlere karşı gönüllü çatışmaları, 1957’de mühendislik yapmak üzere gittiği Kuveyt’te çıkardığı “Filistinuna-Filistinimiz” isimli dergi ile ünlenen “Ebu Ammar” kod adlı Yaser Arafatın, arkadaşları Salâh Halef ve Halil El Vezie ile birlikde 1959 yılında kurdukları “El Fetih”dir. El Fetih, İsrael topraklarında, bizzat Arafat’ın yönetimindeki vur kaç operasyonları ile varlığını duyuruyordu.

Arapların, “El Nekbe-felaket,, facia” diye nitelendirdikleri 1967 “6 gün” bozgunu, inançlı çevrelerde dinî yapılanmalara karşı çıkan Nâsır’ın din karşıtlığına ve genelde İslam ülkelerinde yayılan Arap sosyalist milliyetçiliğine yoruldu ve Yahudilerin binlerce yıllık yurtsuz ve ezik kalmalarının bağnaz Yahudilerce Tevrat emirlerinden çıkılmasına bağlanması gibi. Arapların büyük bozgunu ise Sovyetlerle balayına son verecek; bu gerçeği Nâsır’ın halefi Enver Sedat Mısır Devlet Başkanı oldukdan sonra: “yenilginin sebebini Sovyetlerden alınan tapon silahlara bağlayarak” açıkca ortaya koyacaktır. Velhâsıl, Sovyetler Arap Dünyasındaki itibarını kaybetmişti. Bu arada, Mişel Eflâk’dan da yüz çevrildi (Fakat ilerde Irak diktatörü Saddam Hüseyin, onu ölümünde “Ahmet” adı ile İslamiyete kabûl ederek ödüllendirecektir. Yaser Arafat ise Nâsır’ın göz bebeği haline geldi.

Büyük bozgundan sonra, İsrael askerlerinin Kudüs’ü işgâl ettiklerinde, Müslümanların 3. Kutsal mekânı Mescid-i Aksa’ya yapılan Yahudi saldırıları, hattâ bir de Avusturyalı bir fanatik ortodoksun burayı ateşe vermesi, askerlerin postalları ile bu kutsal yerin “Mescid-ül Haram bölümünü çiğnemeleri gibi büyük saygısızlıkları Nâsırı bile, 1969’da kurulan “İslam Konferansı Örgütü”ne tehalükle katılmaya, El Ezher Üniversitesine bağlı “İslamî Araştırma Akademisi”ne yenilginin “iman” açısından nedenlerinin araştırılması görevini vererek inananların gönlünü ve ittifakını kazanma jesti yapmaya sevketmiştir. Aldığı yanıt, elbette: “İslamdan uzaklaşmaya karşı İKAZ-I İLÂHÎ-Tanrısal Uyarı” olacaktı. El Ezher: “Artık, geçmiş ola; Tren kaçtı; Batıya yetişmek için bize de bir bin yıl gerekir!” yanıtını veremezdi ya!

Yaser Arafat (Ebu Ammar)

Nâsırın iktidarı boyunca Mısırda gözünü açamayan “Müslüman Kardeşler-İhvan” Örgütü ise, daha 1935’de, Filistin sorununa özel önem veren Hasan El Benna ve kardeşi Abdurrahmanın çeşitli ziyaretleri sırasında Filistinin Kudüs, Yafa, Hayfa, Nablus, Tulkerem gibi kentlerinde çekirdek hücreler kurduğu için yok olmamış; hattâ, Gazze’deki aşiret yapısı sayesinde bu bölge Yahudilere karşı, bugün halâ HAMAS örgütünün varlık gösterdiği güçlü bir direnç noktası olmuştur. Gelelim Filistin’in Yahudi elinden kurtulması için Filistinlilerin öz unsurlarının gösterdikleri daha taze güç birliği çabalarına… Lübnan sıkğınmacı kampları sâkinlerinin yaptıklan bir kongrede alınan kararlara Nâsır da sahip çıkmış; bu işin peşine azim ve süreklilikle düşecek bir oluşumun ancak Filistin yerlisi sığınmacıların kurdukları birbirleri ile anlaşamayan tikel örgütlenmelerinin güç birliğinin tüm Arap ülkelerinin ivme vermesi ile gerçekleşebileceğini düşünmüştü. Öteki kardeş ülkelerin de katılımı ile 13-16.Ocak.1964 günlerinde Kahirede bir Arap Doruk toplantısı yapılmış; bu toplantıyı o yılın 2.Haziranında “Filistin Kurtuluş Örgütü”nün (FKÖ)resmen kuruluşu izlemişti.

Arapça orijinal adı “Munazzamat-al Tahrir-al Filastiniya” olan bu örgüt uluslararası ortamda İngilizce karşılığı “Palestine Liberation Organization”ın kısaltılmışı PLO harfleri ile tanınır. Bu bakımdan varlığının en az bir “Siyonist Örgüt” kadar meşruiyeti bulunmaktadır Ama, eylemleri nizamî savaş usûlleri dışına çıktığı, sivil hedeflere saldırdığı, zamn zaman terör yarattığı için Dünyanın büyük bölümü tarafından bir terörist örgüt olarak görüldü. Bu örgütün maddî varlık ve teknik elemanla donatılmasında kardeş Arap devletleri “Filistin Millî Fonu” ihdası ve Filistinli sığınmacı gençlerden askerî okullarına öğrenci kabûlü gibi katkılarda bulunmuşlar; ülkelerinde FKÖ ofisleri açılmasına; kurulacak Filistin Kurtuluş Ordusunun Gazze ve Sina’da üslenmesine müsaade etmişlerdi (FKÖ’nün 1979 yılında Ankarada da temsilciliği açılmıştır).

En önemli organı, bir tür parlamento niteliğindeki “Ulusal Konsey” olan FKÖ 1967 yılı “6 günsavaşı”nda daha aktif hâle gelmiş; savaşdan sonra örgüt merkezi Ürdün’e taşınmış; 1968’de silahlı gruplar üye yapılarak örgütün askerî kanadı kurulmuştur. Bu gruplardan en güçlüsü El-Fetih’in olduğu için bu örgütün önemli başarılara imza atan lideri Yaser Arafat 1969’da FKÖ’nün Yürütme Kurulu Başkanlığına getirilecek; 1973’den itibaren diplomasiye ağırlık vererek sürgün hükûmeti niteliği kazandırdığı FKÖ’yü “Arap Birliği”, “İslam Konferansı Örgütü” (İKÖ) ve “Birleşmiş Milletler”de (BM) nezdinde Filistinlilerin tek legal temsilcisi olarak tanıtacaktır. El-Fetih, FKÖ bünyesindeki “Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Cephesi gibi diğer örgütleri de içine alacaktır.

Filistinlilerin terörist eylemleri, tarihde ilk kez 1931 Şubatında Peruda görülen “uçak kaçırma” gibi toplu korku yaratan tipi ile çeşitlendirilerek 1968’den tarihden itibaren yoğunlaştırılmıştır. Onlara uçak kaçırma ilhamını veren Nisan.1958’den itibaren Castrocu Devrimcilerin başlattığı uçakla tethiş hareketleri olmuştur. Temmuz 1968’de üç Arap Roma Hava Alanında İsrail Havayolları El Al’e ait bir uçağı ele geçirerek Cezayir’e götürmüşlerdi. Eylûl 1970’de 3 Filistinli gerilla ABD’nin TWA, İsviçrenin Swissair ve İngiliz BOAC hava yollarına ait üç uçağı kaçırarak Ürdün’e indirdiler. Rehineler, hapisdeki Filistinli mücahidler karşılığında serbest bırakıldı; uçaklar dinamitlerle parçalandı. Temmuz 1976’da İki Filistinli, iki Avrupalı korsanın eşliğinde Fransız Air France’a ait Airbus’ü Ugandaya kaçırak bir gösteri terörü yaptılar. Şubat 1978’de Güney Kıbrıs Larnaka havaalanındaki korsanlık traji-komik şekilde sonlanmış; bunu bastırma operasyonu için Larnakaya izinsiz gelen Mısırlı komandolarla Rum güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 15 Mısırlı komanda yaşamını kaybetmişti.

Kara Eylûl adındaki bir Filistin örgütünün 1972 Olimpiyadları sırasında gerçekleştirdikleri eylem, işlenişi ve yarattığı yankılar bakımdan Filistinlilerin en dramatik terör olayı olmuştur. İsraelli atletlerin kaldığı yatakhaneyi basan Filistinliler 2’sini öldürmüş; diğer 9’unu rehin olarak Münih Havaalanına götürmüşlerdi. Rehineleri kurtarmak için harekete geçen Alman komando timinin başarısızlığı rehinelerin tümünün, teröristlerden bazılarının yaşamına mâl oldu. Kaçan teröristlerin peşine Mossad (İsrael Haberalma Kurumu) ajanları düştü.

Bu arada, gizli münferit eylemler için her yana gönderilen Filistin mücahitlerinden büyük bozgun’un hemen ertesi yılı, Türkiyeyi ziyaret edenler de oldu. İzmir Fuarında İsrael pavyonuna sızmaya çalışan bir Filistinli genç, elindeki bombanın erken patlaması sonucu düzenlediği suikastın tek kurbanı olmuştu.
 

Yayın Tarihi : 4 Şubat 2010 Perşembe 00:05:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?