25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (126)

LÜBNAN İÇ SAVAŞI (!) :

Lübnan'daki Marunî Hrıstiyanlar

 

Dizimizin 118. Bölümünde, 1975’de başlayan Lübnan iç savaşına çok özetle değinmiştik. Lübnan’ın etnik ve dinsel yapısı hakkında biraz daha ayrıntı verelim. İnsanî gelişmeye ve uygarlığa büyük katkıları olmuş Fenikelilerin merkezî yurdu olan Lübnan’ın devr-i saadet’i bu güzel coğrafyanın Asurlulardan başlayarak sayısız işgallere uğraması, birbirine düşman üç semavî dinin geçiş yolu olması ile sona ermiştir. Hazret-i Ömer’in 643 yılından itibaren civar bölgelere gönderdiği İslam Orduları Lübnan’ı da fethetmiş; Sünnî İslâmı tanıtmış ise de aynı tarihlerde Suriye’den göçen Hıristiyan Marunî Araplar da Müslümanlarla birlikte yaşar olmuşlar. Yavuz Sultan Selim’in 1516 tarihli Mısır seferinden itibaren Osmanlıya Sancak mülkî birimi olarak katılan Lübnan özerk bir statüye bağlanmıştı. Arap, Türk, Kürt, Ermeni, Rum gibi çeşitli etnik kesimlerin, dünyanın hiçbir yerinde eksik olmayan Yahudi cemati, sonradan zuhur etme Sünnîlik karşıtı Müslüman, Şihabîlik gibi Hıristiyan mezhep grupların da eklenmesi ile birbirlerinden soyutlanmış gettolar ve kantonlar halinde birbirine küs gibi yaşayan nüfusunun din bakımından heterojenliği pek fazla sorun çıkarmamış; baskıya uğramış toplulukların ve doğdukları yerlerde gelişme olanağı bulamayan fikirlerin sığınma ve gelişme yeri olmuştu. Sadece, Maan adında bir Dürzî vali XVII. yüzyıl başlarında 20 yıl kadar süren bir egemenlik problemi çıkarmış; 1633’de bertaraf edilmiştir. Kendilerine “Muvahhidun-Tanrı Birliği müminleri” diyen ve Sünnî inancının kabûl etmediği bir mistik akıdeye itibar eden Dürzîler, Maan’ın vefatından sonra da Lübnan’da ağırlıklarını korumuşlardır.

Dürzî Reformist Emir Şekip Arslan

 

XIX. yüzyıl sonlarında, İmparatorluk merkezinde eğitim görmüş Emir Şekip Arslan adında bir Dürzî aydın “El Nahda-Uyanış” düşün akımının bayraktarlığını yaparak Dürzî varlığına daha reformist bir görüntü vermeye çalışmıştır. I.Cihan Savaşından sonra Suriye ve Lübnan birlikte Fransa mandasına girdi. Egemenliğine aldığı Arap diyarlarının emirlerine krallıklar bahşeden Britanya Birleşik Krallığının aksine Cumhuriyetçi Fransa kendi egemenliğindeki bölgelerde kral görmek istemiyordu. Temmuz 1920’de Suriye’yi işgal edip Emir Faysal’ı uzaklaştırdıkları yönetimi doğrudan kendileri almışlardı. Fakat en çok Dürzîlerin faal oldukları Halk Cephesinin dinmeyen ulusalcı hareketleri ile başa çıkamayan Fransızlar Eylûl.1936’da, Lübnan bölgesi hariç olmak üzere Suriye’nin bağımsızlığına razı oldu. Kendi yönetiminde tuttuğu Lübnan’da, Hıristiyanlara favör yaparak Piyer Cemayel’in, Batıda “Falanj” olarak anılan “Katip” partisini kurmasına göz yummuştur. Fransa’nın Nazi işgali altına girdiği II. Savaş sırasında, İngilizlerin desteği ile 1943’de ilan edilen bağımsızlığa tepki gösteren. Özgür Vichy Fransa’sı İngiltere’nin direnmesi sonucu, Fransız-Lübnanlı melezi Beşare El Huri’nin Cumhur Başkanlığı üzerinde anlaşılarak yeni devlet doğmasına razı oldu. 1932 sayımına göre ülkede Hıristiyan nüfus çok az bir farkla önde idi. İlerleyen yıllarda Müslüman nüfusun artacağını tahmin eden Hıristiyan yöneticiler başka sayım yapılmasında ayak sürüdüler. Hükümet teşkili toplumsal sınıflar arasında anlaşmalarla bir dengeye oturtuluyordu.

İsrael’in kuruluşundan itibaren evrelerini anlattığımız 1948’den itibaren başlayan Filistin sığınmacıları akınından küçük Lübnan da pay almıştı. Arap Dünyasında 1950’lerin başından itibaren başlayan krallıkları deviren hükümet darbeleri, Batılı güçlerin karıştığı Süveyş krizi gibi kaynaşmalar, Suriye’de ard arda gelen askerî darbeler sonunda kurulan koalisyon Hükümetinin Şubat.1958’de Mısırla “Arap Birliğinin” temelini attıkları ve nihayet solcu Baas egemenliğinin kurulduğu hüsnü kuruntusu ve nihayet Amerika’nın tezgâhı ile, Ortadoğu’da Irak, İran, Türkiye’nin katıldıkları Bağdat Paktına duyulan tepki ile Irak’ta 14.Temmuz.1958’de, 22 yaşındaki Kral Faysal’ın öldürülmesine ve Bağdat Paktını dağılmasına yol açan ve Baas hareketine güç verdiği zannedilen askerî darbe nihayet Lübnan’ı da karıştırdı.

Fuat Şahap

 

Cumhur Başkanı Camille Chamoun ile Başbakan Râşit Keramî arasındaki gerginlik, 17.Temmuz.1958’de aralarında ciddî bir çatışma zuhur eden Müslüman ve Marunî Hıristiyan gruplara da intikal etti; 17.Temmuz.1958’de Müslümanların Birleşik Arap Birliğine katılma yolundaki baskıları Camille Cahmoun’u, komünizmle mücadele bahanesi ile ABD güçlerini davet etmeye sevk etti. Ancak, Ordu komutanı Fuad Şahap (Marunî olmasına rağmen) Başkan’ın, Müslümanlara karşı Falanj milislerini kullanma önerisini geri çevirmiş; onun Cumhur Başkanı olması ile kriz önlenmişti.

Şahap’ın dirayeti sayesinde kriz sona ermişti; fakat, ülkede gerilimi sürdürecek gelişmeler durmuyordu. Falanj Partisi militan yöneticilerinden Willam Hawi Şubat.1961’de Partinin Düzenleyici Güçlerini kurup komutanlığını aldı. 1964-65 yılbaşında, kendilerine “el Asifa” adını veren Filsitinli “Fetih’ül İslam” gerillaları Lübnan sınırında bir İsrael yakıt pompalama istasyonuna, başarısız bir sabotaj girişimi yaptılar. Onların bu taciz operasyonları, Suriye, Ürdün, Lübnan çıkışlı olarak sürdü gitti. Ayrıca, Ürdün Kralı Hüseyin’in Eylül 1970 kırımı üzerine o yıl büyük bir Filistinli sığınmacı akın Kuzey Lübnan’a gelmiş ve 100.000’e ulaşan Filistinli sayısı, demografik yapısı iyice alt üst olan Lübnan nüfusunun %10’una çıktı ve tartışılmaz bir Müslüman çoğunluk meydana getirmişti.

İç savaşın başlamasına ivme kazandıran başka bir etken de Osmanlıdaki Sünnî egemenliğin ezik ve yoksul bir sınıf olarak bıraktığı Lübnan Şiîlerinin uyanış sürecidir. 1958 krizi ile Müslümanların saflarını sıklaştırması ile rahatlayan. Şiîler ticarî girişimlerle zenginleşip statü yükselttiler. Şiî nüfus aktif bir biçimde politikada dengeyi değiştirmeye başladı. İran’ın Kum kentinden olan ve Şah Rıza Pehlevîye sadık iken sonradan Ayetullah Humeynî ile akrabalık bağı kurulunca ona biat eden Molla Musa Sadr, 1967’de Büyük Ayetullah’a veda etmiş, “Allaha hizmet” yapacağı yeri Lübnan olarak seçmişti. 1968’de “İmam” unvanı alarak, “musta’zaf-ezilenler, karar sahibi olmayanlar” diye nitelediği yoksul Şiî kitleleri “Müstakber”lere (egemen kesimlere) karşı güçlendirmek üzere toparlama misyonunu üstlendi. 1974’de, adı “Hareke’tül Mahrumîn-Yoksullar Hareketi” olmasına rağmen önderliğini eğitimli ve zengin Şiî aile çocuklarının yaptığı örgütlü başkaldırı akımlarını başlattı. Bu akımlar, İran İslâm devrimi ile iyice güçlenip Orta Doğu Şiî Dünyasına yayılan “Hizbullah-Allah’ın Partisi” varlığı için esin kaynağı olacaktır. 1975’de de, Sadr, Hüseyin el-Hüseynî ile birlikte bu hareket’in askerî kanadı olan ÂMÂL (Afvvac al-Mukavvama al-Lubnaniya-Lübnan Direniş Müfrezeleri) adındaki, aynı zamanda kısaltılmış şekli ile “EMEL-UMUT” anlamına gelen örgütü kurdu.

İmam Musa Sadr

 

Ancak ileriki yıllarda bu örgüt içindeki rakip gruplar da, Suriye’nin entrikaları ile, Beyrut üzerinde kontrol uğruna aralarında, Hizbullah’ın doğuşuna yol açan kanlı kavgalar yapacaklar; EMEL Suriye bağlantısı ve Lübnan’ın güneyinden sürülen 300.000 Şiî sığınmacı ile güç ve itibar kazandı. Ülkenin güneyindeki Filistin Kurtuluş Örgütüne (FLÖ) bağlı Filistin’i sığınmacılara karşı da uzun mücadele vermiştir. Hıristiyan komutanların emrindeki ulusal ordudan disiplinsizlikleri ve kaçışları kışkırttı.

Artmakta olan tansiyon 1975 baharında sığınmacı FLÖ’nün iktidardaki Hıristiyan Falanj Partisine yetersiz besin ve diğer gereksinim maddeleri verildiği gerekçesi ile baş kaldırması ile uç noktaya vardı. Nisan ayı boyunca Falanjist milisler her türlü gösteriyi acımasızca bastırıp katliam yaptılar. Hıristiyanların “Kara Cumartesi diye adlandırdıkları 6.Aralık.1975’de dört Hıristiyan sivilin bir dağ yolunda öldürülmesine Falanj üyeleri, tüm yolları tutup yalnız Filistinlileri değil diğer Müslüman halkı da tutuklamak, Beyrut’un Doğusundaki Müslüman mahallelerine saldırıp rehineler almakla karşılık verdiler. Bu kargaşada ölü sayısının 600’e ulaştığı sanılıyor. Filistin kampları sarılmış; besin ve yakacak gereksinim ikmâli kesilmiş; yerlerinden kımıldayan sığınmacılar keskin nişancılar tarafından vurulmaya başlamıştı. 18.Ocak.1976’da Stratejik Beyrut Limanının yakınlarındaki Karantina kampında 1000 FLÖ mücahidinin yaşamına mâl olan bir katliam yapıldı. Buna FLÖ ve Suriye Başkanı Hafız Esad’ın denetiminde hareket eden el-Saika grubu, Beyrut’un 35 km. kadar güneyindeki Damur kasabasındaki savunmasız Hıristiyanlardan 1000 kişiyi öldürerek karşılık verdi. 5000 Hıristiyan da Kuzeye kaçıştı. Buna da Marunîler Haziran 1976’da Tel el-Zaatar Kampı katliamı ile yanıt vereceklerdir. Fakat, bu çarpışmada Falanjist güçlerin komutanı William Hawi canını kaybetti. Yerini Piyer Cemayel’in oğlu Beşir Cemayel aldı.

Piyer Cemayel, oğlu Beşir Cemayel'le birlikte William Hawi’nin ölüm yıldönümünde ailesine taziyet töreninde

 

Bu kaos, savaş çılgınlığını aynı din mensupları içinde mezhep, kavim ve çıkar çatışmalarına da dönüştürecek; komşu orduların müdahalelerine de yol açacaktır. Hıristiyan güçlerin zor durumda kalması karşısında Cumhur Başkanı Süleyman Franşiye Suriye’nin anlayışına ve yardımına sığınmıştır. Çünkü, Lübnan’da Baas rejimi karşıtı İslamî hücrelerin bulunması ve bunların denetime alınması zorunluluğu Suriye’yi, Lübnanlı Hıristiyanlar ve İsrael ile çıkar birliğinde buluşturmuştu. Lübnan toprakları üzerinde bir denge kuruluyordu. Başkanın isteği üzerine Suriye birlikleri Trablusşam’ı ve Bekaa Vadisini işgâl ettiler.

Bundan yüreklenen FKÖ ile Komünist milislerden oluşan kombine bir Müslüman güç 19.Ekim.1976’da,Müslüman halkın çoğunluk oluşturduğu Eşiya Bölgesindeki tecrit edilmiş bir Hıristiyan köyüne saldırdı. İsraellilerin açıktaki Top bataryaları bu saldırıyı geçici olarak püskürtmüş ise de, bu topçu gücünün yetersiz olduğunu anlayan Müslümanlar gece dönüp Hıristiyanları kaçırmışlardır. Bu köy halkı 1982’de evlerine döneceklerdir.

Gene Ekim ayında, Arap Birliğinin Riyad’da yaptığı Doruk toplantısında, Suriye’ye Lübnan’da sükûneti sağlamak üzere 40.000 erlik bir “Arap Caydırıcı Güç tutma görev ve yetkisi verildi. İç Savaş kağıt üzerinde sona ermişti ama, Güneydeki kamplarına gönderilen Filistinli savaşçılar rahat durmayacaktı.

Yayın Tarihi : 1 Mart 2010 Pazartesi 20:04:10
Güncelleme :1 Mart 2010 Pazartesi 20:17:59


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
halit IP: 85.105.176.xxx Tarih : 2.03.2010 00:45:02

Kent haber sitesinin tüm yazarları harika.birçok bilgiyi -fikri hazırlayıp okuyuculara sunuyorlar.hepsine teşekkürler . Sn törün'den iyi bir ortadoğu-filistin bilgisi edindik..saygılar.bendenizin *medya 43*sitesinde yazılarım çıkıyor.emekleme devresindeyim. ama üstatlar fevkalade donanımlı-deneyim ve bilgili.örnek alıyorum.saygılar.


Teoman Törün IP: 85.103.97.xxx Tarih : 3.03.2010 14:16:27

Değerli Halit Özcan kardeşimizin iltifatlarına teşekkürler. Ayrıca İnternet yazarları ailesine girişini kutlarız. Göz kamaştırıcı süsleme tabak ve vazolarının tüm yurttaşların evlerini yezyin ettiği İç Egemizin incisi Kütahya hakkında verdiği zengin bilgilerin devamını diliyoruz.  Sevgilerle