18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (128)

LÜBNAN İÇ SAVAŞI (3):

Beyrutta ABD Deniz piyadelerinin ve Lübnan Ordusu askerlerinin denetim noktalarından biri (1982).

Filistin sığınmacılarına karşı büyük bir katliam uygulayarak onların gerilla karargâhlarının Ürdün dışına çıkarılmasını sağlayan Kral Hüseyin Arapların lânetine maruz kalmıştı ama; Lübnana taşınan Filistinlilerin bu ülkenin alt üst olmasına sebebiyet vermesi onun ne kadar haklı olduğunu göstermişti. Bu bakımdan 1982’de Lübnanı ikinci kez işgâl edip egemenlik kuran ve bu ülkeye “artık El Fetih’in Ülkesi “oldu diyen İsrael FKÖ’nün buradaki varlığına tahammül edemezdi. Marunîlerin Tel el-Zaatar kampı kuşatması ve katliamından Suudî ve Kuveyt diplomatlar aracılığı ve 800 ABD askerinin koruması ile zor kurtulan Arafat, ABD ve Avrupa hükûmetlerinin baskısı ile Tunus’a sürgüne gitti. Bu kirli iç savaşda ülke içi karanlık savaş vurguncusu çevrelerin olduğu kadar, mütevaffa Enver Sedat’ın saf değiştirmesine küsen Sosyalist blokdan Bulgaristan, Romanya, Batı Almanya gibi ülkelerin Lübnanlı Hrıstiyanlara silah satışı yapmaları, başda Amerika, Batılı ülkeleri denge siyasetine yöneltmiş; bir gün yola geleceğini hesap ettikleri Arafatı incitmemeye özen göstermişlerdi. Arafat bir yıl sonra sürgünden dönerek Lübnan’a döndü; Suriye sınırına yakın Trablusşam’a yerleşti. Ancak, 1983’de örgütteki fraksiyonlar arasında oluşan çatlak sonunda zayıflayan Arafat, Batı Sahili ve Gazze Şeridini barıiçıl bir şekilde kurtarmak isteyen Hafiz Esad’ın uzlaşma yanlısı dostu olan bir Filistinlinin zoru ile bu kenti de terk etti. Bir daha hiç Lübnana dönmeyen Arafat faaliyetlerini Tunusdaki merkezinden, İsrael Başkanı İzak Rabinle anlaştığı 1993 yılına kadar yönetecek; pek çok mücahidini mücadele alanlarına gönderecek; genç Filistinlilere ”İndifada-def’etme” tâbir edilen taşlı, sopalı gösteriler uygulatacaktır.

Emin Cemayel

Filistinli gerillaların etkisinden arındırılmaya çalışılmış olan fakat toplumsal huzurun artık şirazesinden çıktığı Lübnanda sular yatışmadığı için şimdilik, Kuzey ve Doğusu Suriye, Güneyi İsrael tarafından olmak üzere üçde ikisi işgâl altında olan bu talihsiz ülkenin akıbetine dönelim. Maktûl Beşir Cemayel’in yerine kardeşi Emin Cemayel 21.Eylûl.1982’de Lübnan Cumhur Başkanı oldu. İyi eğitim almış olup İngilizce ve Fransızcayı ana dili gibi konuşan ve bir Klasik Arapça uzmanı kabûl edilen Emin kardeşinin tersine ılımlı bir tavır içinde idi; nitekim onun ölümünden önce tarafları bir araya getirme yolunda onu iknaa çalışmıştı. 17.Mayıs.1983’de İsrael ve ABD ile işgâlci kuvvetlerin Lübnandan çekilmesi üzerine bir mutabakat anlaşması imzaladı. O öncelikle İsrael’in çekilmesi önerisini yapmış; söylentiye göre, muhatapları, bunu, “Arap Barış Gücü” adı altında bir takiye ile Lübnana girmiş Suriye birlikler’nin de kesin çekilmesi koşuluna bağlamışlardı. Anlaşmadaki “İsraelle Lübnan arasındaki savaş sona ermiştir” ifadesi Arap Dünyasını kuşkulandırdı. İsrael’in Güney Lübnanı devamlı üs olarak kullanacağı izlenimini yaratarak Emin’e vatan haini kukla Başkan gözü ile bakmaya başladılar. Suriye bu anlaşmayı hiç dikkate almayacağını kesin dille beyan etti.

İsrael 1983 Ağustosunda, Beyrut’un güneydoğusundaki Dürzîlerle Hrıstiyan milisler arasında bir tampo alan işlevi gören Şuf Bölgesinden çekilmiş; bunların daha korkunç bir kapışmasına meydan açmıştı. Bundan yararlanacaklarını uman Dürzîler Şuf’un çok büyük kısmını ele geçirdiler. İsrael silahlı kuvvetleri, 2000 yılına kadar kalacakları güney güvenlik bölgesi dışında Lübnanı terk ettiler. Amin ne karara varacağını bilemez, iki arada bir derede konumda idi. İsraelle anlaşmayı İslam halkı ve Suriye engelliyor; geleneğe uyarak Müslüman bir Başbakan seçilmesinin önüne İsrael geçiyordu. Bunun için Refik Hariî’nin, Anayasal düzene uyarak Başbakanlığı almak üzere Devlete bağışlayacağı 30 milyon dolarlık öneriyi reddetmişti.

Dürzî kampları bombalanırken

Bu siyasal kargaşa içinde 18.Nisan.1983’de Batı Beyruttaki ABD Büyükelçiliğne yönelik 63 kişinin canına mal olan bir intihar saldırısı yapıldı. Lübnanda Amerikan ve diğer Batı çıkar entrkalarına karşı en fazla sesini yükselten Dürzî kesimi olduğu için ABD Başkanı Reagan Deniz kuvvetlerine Dürzî mevzilerinin bombalanmasını emrini verdi. Bu rastgele cezalndırma pek çoğu muharip olmayan büyük telefata neden oldu. Buna karşı, 23.Ekim’de, ABD ve Fransız Barış Gücü karargâhlarına yapılan yeni intihar saldırısında 241 Amerikan, 58 Fransız görevli yaşamını yitirdi. 18.Ocak.1984’de Beyruttaki Amerikan Üniversitesi Rektörü Malcolm Kerr katledildi. Şubat.1984’de Lübnan’ın ulusal ordusu, Müslüman ve Dürzî askerlerin disiplinsizliği ve hizmeti terki ile karışmış; Hükûmet itibar ve iktidarını tümüyle kaybetmişti.

Suriye’nin ve Müslüman grupların baskısı ile Cemayel, 17.Mayıs.1983 mutabakatının iptali ve ABD Deniz piyadelerinin ülkeden çekilmesi üzerinde Martta Amerikalılarla anlaşmaya vardı. İsviçrede icra edilen bir dizi müzakereler sonunda, 1955’den beri yedi kez Başbakanlık koltuğunu ele geçirdiği için siyasal deneyimi geniş bir hukukçu ve başlarda Nasıra bağlı sol’a eğilim gösteren fakat ılımlı bir Sünnî Müslüman olan, ayrıca Trablusşam’da kendi adı ile işlettiği Uluslar arası Fuar kompleksi ile ülkeye çok önemli ekonomik katkı sağlayan Râşit Kerame Nisan.1984’de 8. Kez hükûmetin başına getirildi.

Emel Örgütü Önderi Nebih Berrî

Bu makûl çözüme ve ABD silahlı kuvvetlerinin çekilmesine rağmen Lübnandaki ABD varlığına karşı saldırılar sürüyordu. 20.Eylûlde ABD Büyükelçiliği müştemilâtına yapılan saldırıda ikisi Amerikalı dokuz kişi öldü. Kerame’nin dirayet ve deneyimi, İsrael işgâline karşı gerçekden azimli bir direniş üstlenen Dürzî ve Şiî grupların tatminsizliği karşısında para etmemişti. Zira Nebih Berrî’nin Şiî ‘Emel örgütü’ içindeki 1979’daki İran Şiî İsalm Devriminden cesaret alan “Hizbullah” grubunu güçlendirmişti. İran bu hizibi, devamlı Pasdaran muhafizları ile eğitip donatıiyor; sabotajlar yaptırıyordu. Artık dayanamayan Kerame 4.Mayıs.1987’de istifasını Cumhur Başkanı Cemayel’e sunacak; ancak onu takdir eden Başkan’ın bu istifayı reddi 1.Haziran’da, bindiği helikoptere, Şiî kaynakdan getirildiği belli bir bombanın konması zavallının sonunu getirecekti. İşin bu ciddîyeti karşısında ABD Lübnan için verdiği pasaportları iptâl etti; bu yasak on yıl sürmüştür. Başkanlık süresi Eylûl.1988’de sona erecek olan Emin Cemayel, süregelmekde olan İran-Irak Savaşı ile kızışan olaganüstü durumu göz önüne alarak bu kez, Başbakanlığı, Sünnî Müslüman aday olan Selim el-Hoss’a değil, idareten, 1983’den beri dahil olduğu iç savaşda Dürzî ve Filistinli Müslüman gruplara karşı başarılı savaşlar vererek 1984’de Genel Kurmay Başkanı olmuş Marunî Hrıstiyan Michel Aoun’a verdi. Bu defa Lübnan’ın durumuna vehamet kazandıran, Suriyeye ek olarak bir yanda Emel ve Hizbullah destekçsi İran, öte yanda Aoun ve Lübnan Genel Kurmay Başkanı Samir Gesgea’ya yardım elini uzatan Irak Başkanı Saddam’ın müdahaleleri idi.

Naim Michel Aoun

Bu bakımdan 1985-89 arası Lübnanın mezhepler, dolayısıyla “Kamplar Savaşı” dönemi olmuştur. Suriye destekli Emel milisleri FKÖ’nün Lübnandaki mevzilerini tümüyle yok etmek için Sabra, Şatila ve Burj el-Barajne sığınmacı kamplarını alt üst ederek birçok Filistinli öldürdüler. En korkunç çatışma 1987’de, Beyrutta Filistinli solcuların Dürzî savaşçılarla ittifak halinde, Suriye müdahalesini berteraf etmek uğruna “Emel”e karşı yaşandı. 1988’de ise kardeş gruplar Emel ve Hizbullah birbirine girdi. Hizbullah (Allah’ın Partisi) 1982’de, Emel’in içinden İsrael’in Lübnan’daki varlığına, “Celile’de (Filsitin’in kuzeyi-Galile) Barış Operasyonu” adı altında direnmeye tahsis edilmiş bir milis grubu iken İran önderi Ayetullah Humeynîden esinlenerek 1985’de yayınladığı bir manifesto ile kolonyalistlerden ve İsrael etkisinden kurtarmaya soyunduğu Lübnan’da Şiî egemenliği kurulacağını açıklamıştı. Bu defa Emel güçlerinin birçok müstahkem mevkilerini de ele geçirerek bu örgütten açıkca koptu ve Şiîlerrin gerçek temsilcisi olduğunu gösterdi.

Karşı Başbakan Selim el-Hoss

Bir yandan ülkede, Cemayel’in yerine Cumhur Başkanı seçimi kilitlendiği gibi Başbakanlık kavgası da yaşanıyordu. Gene mükemmel eğitimli ve deneyimli Selim el-Hoss iktidarın Michel Aoun’a verilmesini kabûl etmemiş, Lübnandaki Hükûmet teşkili geleneğine dayanarak, müteveffa Keramenin yerine kendisinin geçtiğini ilân etmişti. Resmî prosedüre uymamasına karşın, Lübnanda huzur isteyen birçok ülke tarafından onun iktidarı tanındı. Böylece, Beyrutun batısında sivil, doğusunda Hrıstiyan askerî karakterde olmak üzere Lübnan iki hükûmete sahip oldu. Asker Başbakan Aoun “Kurtuluş Savaşı” adı altında Lübnandaki varlığını 40.000 askere çıkarmış Suriye ve onun Lübnanlı milislerine karşı 14.Mart.1989’da harekete geçti ise sonuç kendisi için parlak olmadı; Suriye destekli milisler Doğu Beyrutta ağır hasarlara ve oradan pek çok Hrıstiyan halkın kaçmasına sebebiyet verdiler. 100.000 kişi sırf bu çatışmada yuvalarından göçmüşlerdir.

ABD Başkanı George H.Bush, o tarihlerde baş belâsı olarak görmeye başladığı Irak’ın Saddam Hüseyin ile bir denge oluşturması uğruna Suriyenin Lübnandaki varlığına karşı çıkmıyordu. Onun baskısı ile, Suudi Arabistanda Taif kentinde Suriye ve diğer Arap Devletlerinin yaptıkları bir toplantıda Lübnandaki tüm halk gruplarının haklarının hakça korunduğu ve temsil edildiği bir siyasal düzen’in şemasının çizildiği bir mutabakatın Lübnan Ulusal Meclisinde kabûlü için Ekim.1989’da yapılan bir toplantıya katılmayı Aoun reddetti. Ona rağmen kabûl edilen Taif Antlaşması savaşı resmen sona erdiriyordu.

Elias Hrawi

Bu uzlaşma Cumhur Başkanlığı kilidini de çözdü; 409 gün sonra 5.Kasımda Lübnan yeniden Başkana kavuştu ise de yeni Başkan René Moawad’ın da ömrü vefa etmeyecek; sadece 17 gün sonra, 22.Kasım.1989’da 23 kişilik maiyeti ile birlikde bir bombalı kamyon saldırısında yaşamı sona erecek; yerine Elias Hrawi geçecekti. BM Lübnan temsilcisi Şevki Şoveyri: “Bu felâket yıllarının en büyük felâketi oldu; zira ulusu bütünleştirmenin tüm umutlarını söndürdü” demiştir. Elias Hrawi, Aoun’u görevlerinden azlederek General Emile Lahoud’u Genelkurmay Başkanı atadı. Aoun bu azli hazmedememiş; 1990 Ocağında kendisine sadık birliklerle isyana kalkmış; Ekimde, Suriyenin hava gücü desteği ile isyan bastırılmışti. Fransız Büyükelçiliğine sığınan Aoun Ağustos,1991’de Fransaya yerleşecektir. Başbakanlığı yürüten Selim el-Hoss yerini Aralık.1990’da Ömer Kerame’ye bıraktı Bu analiz edilmesi imkânsız derecede zor iç savaş 130bin-250bin arası tahmin edilen sivilin ölümüne, Yarısı hayat boyu sakat kalmış, bir milyon yaralıya neden oldu. Pek çok insan ülkeyi terk etti.

Evet, ülke resmen barışa kavuştu; fakat dinsel kimlik ihtirasları onu fiilen hiçbir zaman huzura kavuşturmayacaktır.

Yayın Tarihi : 13 Mart 2010 Cumartesi 11:56:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?