YENİ DÜNYA DÜZENİNDE İSLAMCILARIN TERÖRÜ- 3-
Usema bin Ladin ve El Kaide’nin Kuruluşu:
![]() |
Usama Bin Ladin |
Usema Bin Ladin’in, Afgan mücahitlerine destek vermek için, Afgan Savaşının karargâhlarından Pakistan’daki Peşaver kentine yerleştiğinden söz etmiştik. Bin Ladin’i biraz daha yakından tanıyalım.
ABD Federal tahkikat Bürosu’nun (FBI), arananlar listesinin en tepedeki 10 kaçak terörist içinde yer alan ve çeşitli dillerde olduğu gibi çeşitli Arap lehçelerinde de farklı telâffuz edilen adı “Usema bin Muhammed bin Avvad bin Ladin”, onun peşinde olan istihbarat servislerine bu bakımdan da biraz zorluk çıkamakta olduğu gibi. ayrıca, sevdiklerinin ona yakıştırdıkları “Prens”, “Şeyh”, “El Amir”, “Ebu Abdullah”, “Şeyh El mücahid”, “Aslan Şeyh”, “Direktör”, “İmam Mehdî, “Samaritan” (İngilizce “Merhametli kimseler” için kullanılır) gibi çok çeşitli lâkaplar ve takma adlar peşine düşenlerin işini iyice çıkmaza sokmaktadır.
Bin Ladin, Suudî Kraliyet ailesi ile sıkı bağları olan çok zengin bir tacir olan babası Muhammed Avvad bin Ladin’in onuncu karısı Hamide Attaş’ın tek oğlu olarak 10.Mart.1957’de Suudî Arabistan’ın Riyad kentinde doğdu. O doğduktan hemen sonra annesi boşanmış; Muhammed El Attaş isimli biri ile evlenmiş ve ondan doğurduğu üç oğlan ve bir kız dört çocuğu da Usame ile birlikde sofu birer Vahabî Müslüman olarak yetiştirmiştir. Usema’nın, seçkin ailelere özgülenmiş laik “El Tager Örnek Okulu”ndan sonra Kral Abdülaziz Üniversitesinde “Ekonomi” ve “İş İdaresi” öğrenimi yapmış. Kimi inşaat mühendisliği kimi de kamu yönetimi derecesi aldığı bilgisini verirken, çoğunluk yüksek öğrenimi 3. Sınıfdan terk ettiğini ileri sürüyor. Şu var ki, yüksek öğrenimi sırasında da dinî takıntısını törpülenmedi. “Kutupculuk” adı da verilen çok kapsamlı ölçüde bir “Cihad”ı Kur’anın emrettiği kutsal bir görev kabûl ediyor; Şeriat’a karşı olan (pan-Arabizm, Sosyalizm, Komünizm, Demokrasi vb.) her tür ideolojiyi reddediyordu. Bin Ladin’in Dört hatunla evlenmiş; iki düzine civarında çocuğu olmuş.
![]() |
Abdullah Yusuf Azzam |
Tahminlere göre 1984’de, kadın ve çocuk ayrımı yapmadan angaje olduğu “Cihad” ideolojsi yönünde Afgan Mücahidlerine destek olmak için Afganistan’a gitmiş ve orada kendisinden önce gelip Sovyet Ordusu ile savaşmakda olan Afgan mücahitlerine maddî destek verme peşindeki Filistinli Sünnî İslam bilgini ve ilâhiyatçısı Abdullah Yusuf Azzam’ın ihtiyacı olan fonların temininde yardımcı oldu. Buna mukabil onun vesayet ve hizmetine girdi.
Onunla birlikte Peşaver’e yerleşerek, Enver Sedat’a yapılan suikasttan sonra Mısır’dan gelen görme engelli Şeyh Ömer Abdurrahman’ın katılımı ile, “Mekteb’i Hidemat-el Mücahidîn-el Arab_Mücahidlere Yapılan Arap Hizmetleri (MAH)” adında gerek parasal destek gerekse askerî eğitim hizmetlerinin sağlandığı bir merkez kurdular. Bu kurum’un 1980’lerde Afgan Mücahidlerine yardımı çok mütevazı ve sembolik oldu. Arap ülkelerinden olduğu gibi, mücahitlere destek veren ABD’nin Detroit ve New Yorkda (Brooklyn’de), Şeyh Abdurrahman denetiminde kurulmuş MAH büroları aracılığı ile Batı ülkelerinden 2 milyon dolar civarında bağış temin edildi. 100 kişilik küçük bir mücahit grubuna savaş eğitimi verildi. Bu hizmetler için, ailesinden kalan mirastan da para harcayan Bin Ladin Afganistan’da da kendisi için bir kamp kurdu. Peşaver’e gidip geliyordu. Peşaver’de, savaşçı kimliğine bürünmek için kamuflaj boyalı giysiler giymeye, elinde bir saldırı tüfeği taşımaya başladı. Hakkında, bir Sovyet askerini çıplak elleri ile boğduğu ve bu silahı öyle temin ettiği hikâyeleri söylenir oldu.
Pakistan’ın Haberalma Servisleri Aracılığı Kurumu (ISI) ile yakın bağı sayesinde ve CIA aracılığı ile mücahitlere para ve savaşçı grupları transferi yapan MAH’ın asıl önemi, Sovyetler Birliğinin Afganistan’ı işgâl olasılığına karşı direncin ve savunmanın yanında İsrael’in yok edilmesi ülküsü yönünde sürekli bir merkez ve mekanizma oluşturma niyeti ile 1988’de kurulan “El Kaide” örgütüne geçişin atlama tahtası teşkil etmekti. Bu örgüt ideolojisini, her hâlde Şeyh Abdurrahman’ın etkisi ile El Ezher’in ünlü hocası Seyyid Kutup umdeleri temelinde oluşturmuştu. Bin Ladin’in Vahabî arkadaşları, Bin Ladin’i Selefîlik yerine Kutbîlik merkezindeki El-Kaideyi seçtiği için eleştirmişlerdir. Fakat yıkıcı mücadele onun için bir karakterdi. Böyle bir adamın hangi ekstremizmin peşinde olduğu fark etmezdi.
![]() |
Şeyh Ömer Abdurrahman |
Mısır Cumhur Başkanı Sedat’ın katli komplosuna karıştığı iddiası ile hakkında takibat yapılıp tahliye edildikten sonra Mısır İslamî Cihad (MİC) örgütündeki faaliyetlerini sürdüren ve gözden kaybolan Cerrah Eyman El Zevahirî bu sıralarda, başka başka isimler taşıyan sahte pasaportlarla Peşaver’de meydana çıkmış; Abdullah Azzam’ın kişiliğinden etkilenerek MAH’a katılmıştı. İran İslamî Cumhuriyeti nezdinde "El Kaide”yi temsil gibi bir görev de üstlenmişti. Fakat aşırı militanlığı Abdullah Azzam’ı rahatsız ediyordu.
Azzam 1989 Kasımı sonunda, cami’e giderken yakınlarındaki üç mayının patlatılması ile yanındaki üç oğlu ile birlikte öldürüldü. Suikastın sorumlusunun, rakip Afgan milis liderleri; Pakistan Gizli Servisleri; CIA; İsrael Mossad ; İran Gizli Servisi; ya da yerine El Kaide’nin denetimini ele alan Bin Ladin’den hangisi olduğu anlaşılamadı.
Bin Ladin, beraberinde bir Arap Lejyonu ile 1989’da döndüğü ülkesi Suudî Arabistan’a bir cihat efsanesi olarak karşılanmıştı. Afgan Savaşı gazisi mücahitlerine yardım için, miras kalan tahminen 250 milyon dolarlık servetinden bir fon kurdu. Kendisine bağlı 3000 savaşçıyı Bosna, Çeçenya, Filipinlerdeki terörist Müslümanlara destek vermek için gönderdi. 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgâli olayı sırasında Suudî hükûmeti, ABD askerlerine ülkesinde konuşlanma izni verince Bin Ladin karşılaştığı Suudî Arabistan Savunma Bakanı, Sultan'a: “Kâfirler”le ittifak yapılmamasını, Müslümanların birlik halinde kâfirlere karşı Müslümanları savunmalarını önermiş; fakat refüze edilmişti.
Hükûmete karşı faaliyetlere geçince de, 1991’de ülkeden sürüldü ve yurttaşlıkdan çıkarıldı. Bundan sonraki ikamet yeri ve faaliyetleri kesin olarak izlenemiyor ama, kendisi gibi, hükûmetlerine karşı gelen Mısırlı kökdendici gruplarla birlikte yerleştiği Sudan’da, Cezayir, Mısır, Afganistandaki İslamî Cihat hareketlerine parasal, çoğu kez de silahlı katılımla destek verdiği muhakkak.
![]() |
Memduh Mahmud Salim |
1992’de, Bin Ladin, meydan okurcasına Yemendeki Amerikalı askerlerin bombalanması girişiminin ve ertesi yıl Somali’deki Amerikan birliklerine saldırının sorumluluğunu üstlenince ABD ve Suudî Arabistan onun derhal Sudandan çıkarılması için baskı yaptılar. O da Afganistana döndü. 29.Aralık.1992 tarihinde, Aden’de, iki kişinin canına mâl olan “Gold Mihor” Otelinin bombalanmasında onun parmağı olduğu sanılıyor. Bu bombalamadan sonra El Kaide, masum insanların canına kıydığı için terror örgütü ilân edildi. El Kaidenin kurucularından Memduh Mahmud Salim, “Kâfir düşmanların yanında yer alanların da, onlar gibi cehenneme gitmeyi hak’ettiği fetvasını vermiştir. Ama, bu fetva El Kaide çevresi dışında yayınlanmadı.
Bin Ladin, 1992’de Hükûmet ile çeşitli isyancı İslamcı grupları arasında sert bir çatışmanın çıktığı Cezayir’e yardımcılarından Karî el-Said’i 40.000 savaşçı beraberinde göndermişti. Fransanın sömürgesi iken bu ülkeye bağımsızlığını ve çağdaş bir Anayasa kazandıran Sosyalist “Ulusal Özgürlük Cephesi” (Front de Libération Nationale- FLN) iktidarına karşı olup, Cezayirin bağımsızlığına sadece sembolik bir katkısı olmasına karşın muhafazakâr halkın daha fazla tuttuğu “İslamî Selamet Cephesi” (Front Isamique du Salut-FIS) 1991 Aralığında gerçekleştirilen seçimlerin ilk raundunda zafer kazanınca Ordu duruma müdahale etmiş, du rumu denetim altına alamayam Cumhur Başkanı Şadlî Bencedid’i istifaya zorlamıştı. “İslamî Kurtuluş Ordusu” ve“Silahlı İslamî Grup” adları altında silahlanan İslamcılar şiddetle bastırldı ise de bir çok bölgelerde çatışmalar durulmamış; ayrıca, kıyafetleri beğenilmeyen kadınlara yapılan satırlı saldırılar o günlerin konusu olmuştu. İşte, Bin Ladin’in Selefî gruplara verdiği destekle Cezayirin bu iç savşında verilen insane zaiyatı 150.000-200.000 arası olmuş; savaşan taraflarca katledilen gazeteci sayısı 70’e ulaşmıştı.
![]() |
Taliban Kurucusu Molla Muhammed Ömer |
El-Kaidecilerin, Sovyetlere karşı Afgan mücahitlerini desteklerdikleri sırada, İslamcı gruplardan, Nek Muhammed komutasında “Harekât-I Inkılâb-I İslamî” adında bir mucahit örgütle ve bu örgüte bağlı olarak Sovyetlere ve Necibullah rejimine karşı mücadele ederken çok sayıda Sovyet tankını tahrip etmesi, defalarca yaralanması; çenesinden, alnından kalıcı ağır yaralar alması ve bir gözünü kaybetmesi ile dikkati çeken Muhammed Ömer adında bir savaşçı ile tanışmışlardı. Fizik yeteneklerini kaybedince Pakistan sınırındaki Kandahar’da bir medreseye girip kendini okumaya veren Ömer, öteki Afganların tersine mükemmel Arapça konuşuyordu ve Abdullah Azzam’ın derslerine büyük bir gönül bağı ile devam ediyordu. Sonra, Pakistan’ın Karachi kentine göç ederek, buradaki “Binûrî Camii’nde ibadete başladı. Usema Bin Ladin ile tanışması ilk orada oldu. Afgan ekstremizmini temsil edecek “Taliban” örgütünün kurulması ilhamını o zaman aldı.