30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (33)


IBERİA ENGİZİSYONU (MÜSLÜMAN KATLİAMI) III. : İspanya Birliği gerçekleşip, Katoliklerin kendilerini güçlü hissetmelerinden sonra engizisyon mahkemelerinin kurulduğundan ve diğer din mensupları üzerinde zulûm başladığından söz ettik. Arapların “Al-İstirdat-Geri Alma” tabir ettikleri “Reconquista-Yeniden Fetih” yani, Müslümanların ellerindeki Endülüs topraklarının geriye alınması, aslında, 8 yüzyıl sürmüştür. 711 yılında başlayan İslâm fütuhatı ile Hrıstiyan Vizigot Krallığı, salt, Galicia’nın eyaletinin önemli parçalarını, Asturias ve Bask ülkesini elinde tutabilmiş; bu arada çeşitli krallıklara bölünmüştü. Komşu Fransa’nın krallarının (Charlemagne’den başlayan) yardımları ve arada diğer Avrupa ülkelerinden gelen gönüllülerin katılımı ile, Haçlıların tedricen gerçekleştirilen İslam emirlikleri temizliği hareketinin ayrıntılarına girmiyoruz. Bu konuda üzerinde duracağımız, XIII. asırdan itibaren Yarımada’da tek kalan İslam Emîrliği Granada’da, Hrıstiyan saldırıları karşısında halkın tümünü kpruyamayan Nasrî Krallığının destek çağırısı üzerine, Kemal Reis ve henüz çok genç yaşdaki yeğeni Pirî reisin 1486-1493 yılları arasında Granadalı Müslümanları gemileri ile Kuzey Afrikaya taşıdıklarıdır. İspanyollar 1492 başında Granada’yı ele geçirdikden ve Emîr Ebu Abdullah’ı sürgün ettikden sonra da, İspanyolların “Mudejar-Muhammedî” dedikleri dağılmış, daha çok, Endülüs kuzeyinde Sierra Nevada ile güneyinde Sierra Contraviesa ve Gador arasındaki “Alpujarras” adındaki dağlık bölgeye sığınmış Berberî Müslümanlarla çok uzun süre çatıştılar. Arada barış ve ateş kes anlaşmaları da yapıyorlardı ama Engizisyon meş’um görevini yerine getirmekden geri kalmazdı. Müslümanların İberia’dan tümüyle temizlenmesi 1609 yılına kadar sürmüşdür. O arada, Kemal Reis, Endülüs Müslümanlarına yardım için İspanya kıyılarına seferler yaptı. 1495’de, Müslümanların lideri Emîr Hasanın, Padişahı II.Beyazıttan yardım dileği üzerine donanması ile gelerek İspanyol filosunu bozguna uğrattı, Malaga liman kentini yağmaladı. 1505’de yaptığı kuşatma sonunda bir çok müslümanı Türkiye ye de taşımıştır. 1510’da, gene yeğeni Pirî Reis beraberinde yaptığı seferde İspanya kıyılarını ateşe vermiş, zulûm gören berberîleri Afrika kıyılarına taşımıştır. Rahmetli gene bir sefer esnasında karşılaştığı bir fırtınada gemisi ile batarak yaşamını yitirmiştir.

1492’de Granadanın teslim alınıp, Toledo Başpiskapos’u Mendoza’nın El-hamra Sarayının zirvesine gümüş haç dikmesinden itibaren, Engizisyonun gösterdiği faaliyete bir göz atalım.

Teslim koşullarındaki can ve mala dokunmama hükümlerine karşın, o günlerde 500.000 nüfusu ile Avrupanın en büyük kenti olan Granada’nın Müslüman halkının kıyımına başlanmıştı. Katliamı görerek kaçıp kurtulanlar dışında Müslümanlar kitleler halinde öldürüldü. Papanın müsaadesi ile (insanî davranma görüntüsünü kazanmış olmak için) Müslümanlar için de Engizyon Mahkemesi kuruldu. Din değiştirmemekde direnenler yakıldı; malları yağma edildi.

Zor karşısında Hrıstiyanlığı kabûl edenlerden yüksek ücretleri ile cazip bir meslek olan paralı askerliğe girenler oldu. Bunlar ve zürriyetleri, Hrıstiyanlığı fanatikçe uygulayarak, dinler arasında çıkan savaşlarda eski dindaşları ve ırkdaşlarına karşı amansızca dövüşmüşlerdir.

Müslümanlarla mücadele boyunca, Engizisyon 24.000’den fazla idama, zengin kütüphanelerinin, cami ve medreselerinin yıkımına; 1 milyon cilt kitap yakılmasına karar vererek tüm Müslüman Endülüs anısının ülkeden silinmesini hedeflemiştir.

Bu yıkım kararlarına en fazla imza atmış engizitörü kısaca tanıtmakda yarar vardır: Francisco Jiménes de Cisneros… Castillalı fakir bir ailede 1436’doğan Jiménez, zekası ve karizması sayesinde Alcala de Jenares ve Salamanca’da eğitim almış; 1459’da Roma’ya giderek bir kilise yönetim kurulunun sözcülüğünü yaparken Papa II. Pius’un dikkatini çekmiş. 1465’de, Papanın eline verdiği beneficium* (referans mektubu) ile İspanyaya dönmüşdü. Bu mektuba dayanarak görev verilmesini talep ettiği Toledo Başpiskaposu Alfonso Carillo de Acuna ise münhâl hizmetler için kendi öğrencilerinin sıra beklediğini gerekçe göstererek bu dileği reddetti. Çok acar tabiatlı Jiménez sert bir biçimde talebinde ısrar etti. Bu hırçınlığı hapse atılmasına mal oldu. Ancak altı yıl sonra, Jiménez’in güçlü kişiliğine ikna olan Carillo, istediği post’u ona verecektir. Dinî kariyerde hızla yükselen Jiménez, 1484’de epeyce ilerlemiş bir yaşda Fransisken kardeşliğine girmiştir. Cardinal Mendoza’nın da takdirini kazanan Jiménez 1494’de Kraliçe Isabella’nın danışmanlık ve günah çıkarma hizmetine verildi. Mendoza’nın 1495’deki ölümünde onun yerine Toledo Başpiskaposluğuna atandı. 1499’da Granada’daki İspanyol Engizisyon Mahkemesindeki kuruluna katıldı. Sert ve iddialı tavrı, daha bu kurula katılmadan 1498’de Fransisken rahiplerini bekâr kalmaya, hiçbir kadınla ilişki kurmamaya zorlamasından belli idi. Evliliğini bozmak istemeyen dörtyüz rahip eşleri ile birlikde kuzey Afrikaya kaçıp İslâma geçtiler. Bu olay Papalığı bile tedirgin etmişti. Romadan gelen Genel Başrahip, zararı görülebilecek bu katı reformlara müdahale etmek istedi; fakat otoriter Kraliçenin de desteğini almış olan Jiménez’in hastalıklı nobranlığını kıramadı. Sonuç, Katolik kilisesinin, bugün de sık sık gazetelere düşen, sapıklık skandalları ile sarsılması oldu.

Engizisyon Mahkemesindeki gönüllü olarak ilk üstlendiği misyon, Müslüman berberîleri Hrıstiyanlığa çekmeye çalışan meslekdaşı Başpiskapos Talavera’ya katılmak oldu. Ancak, Talavera’nın, Berberîleri eğitim yolundan Hrıstiyanlığa çekmek amacı ile kullandığı yumuşak yöntemleri vakit kaybettiren, etkisiz çabalar gibi görüyor, zorbalığın ve ağır işkencelerin kestirme yoldan kitleler halinde dindaş kazanmanın daha ikna edici olduğunu savunuyordu.

Yok edilmesine karar alınan Arapça el yazması kitaplardan 80.000’ini bizzat elleri ile yakmıştır. Kendi canı kıymetli olduğu için tıp ile ilgili olanları tahripten muaf tutuyordu.

Din değiştirme zoru ile karşılaşıp bunu kabûl etmeyen “Muhammedîler’in çıkardığı ilk Alpujarras İsyanı”** olarak anılan ayaklanma derhal bastırıldı; yakalananlara derhal vaftiz olmaları ya da sürgünü sineye çekmeleri seçeneği veridi. 1500 kişilk çoğunluk vaftizi kabûl edince Jiménez: “Artık bu kentte Müslüman kalmadı diyerek tüm camileri kiliseye dönüştürdü.

Şeytanca zekası ile siyasî kararlara da aktif katılımı olan Jiménez’in, Kuzey Afrikadaki Müslümanlara karşı kutsal bir sefer yapılması önerisini, kendilerine göre “küffar üzerine cihad”ın çok tatlı bir maddî kazanç ve siyasal üstünlük sağlayacağını düşünen Kral Fernando can-ı yürekden kabûl etti. 1505’de Fas’ın Mers-el Kebîr limanı zaptedildi. 1509’da Kardinal’in bizzat katıldığı seferde zengin Oran kenti, altı üstüne getirilircesine yağmalanmıştır. Çağdaç tarihçi John Elliot’un, İspanyanın 1500-1700 yılları arasındaki “İmparatorluk Altın Çağı”nın temelini atan politikaları Kral Fernando ile birlikde oluşturduğu değerlendirmesini yaptığı korkunç Kardinal’in Kuzey Afrikada daha geniş bir Haçlı Seferi yapılması önerisini, ilerki Okyanus aşırı koloni araştırmaları için Oran kentini yeterli bir üs ve kontrol noktası olarak gören Fernando kabûl etmemiştir.

Ancak bu zalim uygulamaların, Endülüsde dağınık topluluklar halinde kalan Müslümanlar arasında yarattığı öfke direnme ateşini körüklemiş, vur kaç çatışmaları İspanyollara huzur bırakmamıştır. 1568 yılındaki büyük ayaklanma Kral II. Pelipe tarafından çok kanlı biçimde bastırılacak; 1609’da tamamı İs panyadan sürülen berberîler Jiménez de Cisneros’un lânetli anısını çocuklarına nakledeceklerdir.


*Beneficium: “Yararlanma Hakkı”. Başlangıçda, bir toprak tahsisi (precaria) için verilen referans mektubu anlamında idi. Sonraları, Roma Katolik Kilisesinin verdiği “münhal bir hizmetin öncelikle hâmiline tahsisi”ni öneren mektuba verilen isim oldu. Protestanlıkta (İngiltere Kilisesi dışında bu sistem ilga edildi.)

Yayın Tarihi : 21 Eylül 2008 Pazar 13:29:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?