7
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (34)


OKYANUSLARA AÇILAN İSPANYOLLARIN VE PORTEKZİLERİN,ÜLKELERİNİ ELE GEÇİRDİKLERİ YABANCILARA, MİSYONERLİK ADINA İŞLEDİKLERİ GÜNAHLAR I :

Tek kara sınırı İspanya olan Portekiz’in kâşif ve tacirleri, Okyanusa daha açık olmanın avantajı ile, henüz XV. yüzyıl ilk başlarında Afrikanın batı kıyılarında bazı üsler edinmişler; Atlantik Okyanusunda küçük Madeira ve Azor takımadalarını keşfetmişler ve oralara yerleşmişlerdi. 1456-1460 arasında Cape Verde (Yeşil Burun) Adalarını işgâl ettiler, egzotik diyarların tarım ürünleri ve yer altı kaynaklarını cazibesi ile Guinea Körfezin kıyılarında tahkim edilmiş ticaret üsleri kurdular. 1488’de Portekizli denizci Bartololmeu Diaz, Afrikanın güney ucundaki Ümit Burnunu dolaşıp, 1500’lerde Péro da Covilha, Alfonso da Paiva, Vasco da Gama, Macellan (Por. Fernao da Magalhaes) gibi yurttaşlarına, denizden Asya yolunu açmış oluyordu. Bu keşiflerde kendilerine Arap coğrafyacı rehberler yardımcı etmişlerdir.

İşkence yaptıkları, öldürdükleri, ülkeden sürdükleri Yahudilerin varlıklarını istismar ederek servet edinen İspanyollar da komşularının bu keşifleri ile kazandıkları uluslar arası etkilerine imrenmiş, rekabete girişmişler; aralarında, Papa müdahalesi ile sonuçlanan savaşlar da çıkmıştı. Kanarya Adaları üzerinde çıkan bir uzlaşmazlık 1479 yılında, İspanya lehine geçici bir denetim hakkı tanıyan anlaşma ile sonuçlandı. 1480 ve 1490 Papalık fermanları bu denetimi uzattı. Yerli Guanche halkının şiddetli muhalefetine karşın, 1496’da, bu adalar kesin olarak Castilla egemenliğine bağlandı. İspanya yabancı diyarların zenginliğine konmanın ve bedava iş gücü kullanmanın tadına varmıştı. Kristof Kolombun, yeni bir kıta olduğunun farkına varmadığı Amerikaya yaptığı üç seferde, tamamını keşfettiği Karayipler adalarına, Hindistana geldiğini sanarak “Hint Adaları” adını verdi. İlk gelişinde keşfettiği ve “Espanola” (şimdiki “Hispaniola”) olarak isimlendirdiği adaya son gelişinde 17 gemi ile 1500 kolonist taşımış, Amerikaya devamlı yerleşmenin yolunu açmıştı. Espanola’da, on yıl içinde, yerlilerin en az onda biri, Avrupalıların taşıdıkları bağışıklıkları olmayan mikroplardan kapıldıkları enfeksiyonlar, onlarla yaptıkları çatışmalar, köle olarak katlandıkları ağır çalışmalar yüzünden telef oldu. Artık, komşu ülkelerde topraklar fethetmenin yerini, o zamana değin bilinmeyen, zayıf yönetimli, korunmasız halkların yaşadıkları egzotik diyarlardaki (daha meşru kabûl edilen) sömürgecilik alıyordu. Bunun yerini de bilindiği üzere, çağımızda ekonomik sömürgecilik almıştır.

Yeni dünyaları keşfe çıkan conquistadorlara denizcilik bilgileri yanında, yapacakları seferlerde ve ticarî kaynak arayışlarında, gereğinde zor kullanarak Hrıstiyanlığa yeni ümmetler kazanma eğitimi veriliyordu. Yerli kıyımında işgâlcilerin vicdanlarını tatmin ettikleri mazaret, işte, bu Hrıstiyanlığa yeni mensuplar kazandırma görevinin manevî sorumluluğu idi. Bu moral sorumluluğu, vahşî saldırılarına, iktidar ve zenginlik hırslarına kalkan yaparak egzotik ülkeleri alt üst eden idealistlerin (!) menkıbelerini görelim.

Vasco da Gama ve Pedro Alvarez Cabral: Bu iki kâşifi aynı bölüme almamız, hemen hemen aynı yaşda olup giriştikleri maceralarda yollarının kesişmesindendir. Keşifler çağının en başarılı Avrupalı denizcilerinden biri olan ve ilk kez Avrupadan Hindistana direkt yelken açma ününü taşıyan Vasco da Gama’nın öyküsünden başlayıp yeri gelince Cabral’ı tanıtacağız. Portekizin güneybatı sahilinde Sines’de, 1460larda tam tesbit edilemeyen bir tarihde doğan Vasco, Viseu Dükü’nün şövalyelerinden Estêvao da Gama’nın oğlu idi. Çok iyi bir öğrenim alıp, matematik, denizcilik ve astronomi bilgi kazandıkdan sonra, 1492’de Portekiz Kralı II. Joao, onu Portekiz deniz taşımacılığına engeller koyan Fransız gemilerine misilleme yapmakla görevlendirdi. Gama bu görevi üstün başarı ile yerine getirince göze girdi; Kral, Hindistan’a deniz yolundan ulaşma projesini de ona uygulatmak istedi; keşif seferinin yöneticiliğine atadı. Bu arada, Gama daha önce babasının yapmış olduğu, Afrikadaki Altın Sahili’ni Fransızların tacizinden koruma işini de kotaracaktı. Ancak, Hindistan gezisi için, Kralın düşündüğü kestirme Akdeniz yolu, doğuda Türklerin kontrolunda olduğu için göze alınamadı.

Hindistan seferine, on yıl gecikilerek, öncü kâşifler Diaz, Covilha ve Paiva’nın açtığı yoldan, dört gemilik bir filo ve 180 mürettebat ile 1497’nin 8.Temmuz’unda başlandı. 4.Kasım’a kadar hiç karaya uğramadan yapılan 6.000 deniz milini aşkın yolculuk o zaman için bir rekordu. 22.Kasım.1497’de Ümit Burnu aşıldı; Hrıstiyan düşmanı Arapların kontrolundaki Doğu Afrikaya dönüldü. Gama güvenlik amacı ile Müslüman gibi görünerek, bugünkü Kenya kıyılarındaki Mozambik Sultanı ile yakınlaşma yolunu aradı. Fakat yanında onu tatmin edecek bir armağan olmadığı için bir şey verememiş, kuşku çekmişti. Bir yerli grubu tarafından ülkeyi terke zorlandı. Limandan ayrılırken kenti bombalıyarak öfkesini çıkardı.

Erzak ve diğer gereçler tükenmekde olduğu için korsanlıkdan, silahsız Arap ticaret teknelerini yağmalamakdan başka çaresi kalmamıştı. Mombasa limanını ilk ziyaret eden Avrupalı olarak bilinir; ama orada da gördüğü düşmanlık yüzünden dikiş tutturamadı. Nihayet, 1498 Şubatında, Yöneticisi ile Mombasa Sutanı arasında husumet bulunan Malindi’de dostça karşılaştı. Malindi, Hintli tacirlerin çok ziyaret ettikleri hareketli bir limandı. Gama ve maiyeti, burada kendilerini Hindistanda Calicut’a (şimdiki “Kozhidoke”) götürecek bir rehberle anlaştılar. Bu, muson rüzgârları hakkında sağlam bilgisi olan usta kılavuz’un kimliği tarihçiler arasında hâlâ tartışmalıdır. Ünlü Arap denizci İbn Mecîd olduğunu tahmin edenler varsa da; bazıları bu denizcinin o tarihlerde o civarlarda olmadığını ileri sürerek bu iddiayı reddederler. Hrıstiyan bir rehber olduğu tahminini yapanlar da var; fakat muson rüzgârları uzmanlığına göre “Guceratî” olduğu iddiası daha sağlam gibi görünüyor.

20.Mayıs.1498’de Calicut’a ulaşıldı. Gama, hemen, iştahla yerel yönetici Zamorin’i ticaret anlaşması müzakerelerine davet etti. Zamorin, Calicut’la devamlı ticaret yapmakda olan Arap tacirlerin de etkisi ile çok dirençli davranıyor, Gama’ya kök söktürüyordu. Sonunda bazı belirsiz ticarî ödünler verir gibi göründü. Gama, topladığı malları, bedelleri sonradan ödenme vaadi ile hemen ayrılmak istedi; fakat Zamorin bunlar karşılığında güvence olarak mal bekliyordu, Gama, güvence olarak adamlarından bir kaçını bıraktı (bazılarına göre 40 kişi); onlara hemen ticarî üs kurma hazırlığına başlamalarını tembih etti. Kıyıları hâlâ kasıp kavurmakda olan muson tehlikesine aldırmadan dönüş yoluna çıktı. Çok zor bir yolculukla, adamlarının üçde ikisine yakınını, gemilerinin üçünü, bu arada kardeşi Paulo’yu kurban verdikden sonra 1499 yaz ortasında Portekiz’e vardı. Bu kayıplara karşın zengin ve ünlü bir adamdı; Hindistan Denizleri Amiralliği’ne atandı; babasından kalma Sines’deki feodal hakları da teyid edildi. Ayrıca, Kraliyet soyundan gelmeyen bir kişiye ilk kez verilen lordluk olan “Vidigeira Dom’u” ünvanını kazandı. Onun bu gözü pek serüven’i çok zengin kaynaklı sağlam bir sığınma limanı ve üs olarak Mozambik’in Portekiz Krallığı sömürgesi olması ve Hindistana sürekli nüfuzu ile sonuçlandı.

Kral Manuel II. artık, Hindistan’da ticaret işletmeleri kurma görevi için, Pedro Alvares Cabral’ı görevlendiriyordu. 1467-69 yılları arasında, belirsiz bir tarihde babası Fernao Cabral’ın Belmonte kenti valiliği sırasında doğmuş ve mükemmel bir denizcilik öğrenimi almış olan Alvares Cabral, Lizbon’dan 13 gemilik bir filo ile 9.Mart.1500’de ayrıldı. Fakat, Cape Verde’yi geçerken şiddetli bir fırtına onları güneybatıya sürükledi. Bazı gemilerin Lizbon yönüne dönmelerine karşın Cabral kendini şansının rüzgârına bırakmıştı. Paskalya Yortusuna rastlayan 22.Nisanda tayfaların gördüğü dağa, “Monte Pascoal-Paskalya Dağı” adı verildi. 23.Nisan’da Brezilya kıyılarına demir atılıp sahil keşfedildi; 25.Nisanda “Porto Seguro-Güvenli Liman” adını verdikleri limana tüm filo yerleşmişti. Bir ada sanılan bu toprağa Vera Cruz (Gerçek Haç) adı verilecekti. Yerine getirilecek dinî misyonun ilk işareti olarak, Portekiz adına sahiplenilen toprağa bir haç sureti dikildi. Bu önemli haber, erken yola çıkan bir subay tarafından Portekize ulaştırıldı. Bu hizmet, Fransisken rahibi Henrique de Coimbra tarafından törenle kutsandı. Cabral’ın bu seferinin bir rastlantı olmadığı, 1494 yılında, İspanyol asıllı Papa VI. Alexandre’ın huzurunda yapılmış olan ve yeni bulunmuş topraklar mülkiyetinin İspanya ile Portekiz arasında taksimi ile ilgili Tordesillas anlaşmasına karşı bir emr-i vaki olarak, varlığı zaten bilinen fakat o zamana kadar henüz işgâl edilmemiş Brezilya topraklarına Portekiz adına resmen el konulması amacı ile gerçekleştirildiği de iddia edilir.

Cabral, 3.Mayıs.1500’de tekrar yola çıktı; Ümit Burnunu geçerek, Afrikanın doğu sahillerinde yaptığı gezilerde ticarî anlaşmalar yaptı, mal topladı. arkadaşı Diogo Dias tarafından Madagaskar adası keşfedilecektir. Bir kılavuz bulup Hindistana yönelen Cabral bu ülkede de çok kârlı ticarî anlaşmalar yaptı. Calicut’da bir de fabrika tesis etti. Ancak, Gama’nın, ticarî üs kurmak için geride bıraktıdığı Portekizlilerin öldürüldüğünü öğrenince kenti 2 gün boyunca topa tutmuştur. 23.Haziran.1501 tarihinde sadece 4 gemi ile Portekize dönebildi. Hizmetleri unutulmuş olarak 1520’de öldü.

Hindistanla ilişkiyi sürdürme misyonu gene Gama’ya kalmıştı. Ünlü amiral, 12.Şubat.1502’de 20 savaş gemisinden oluşan bir filo ile sefere çıkıp yol üstünde, Afrikada koloniler kurdu, Hindistandaki bazı anlaşmalarını sağlama bağladı. Dönüşde, yeniden korsanlık hevesine kapılmış; Hint Okyanusunun kuzey bölgesinde, Mekkeden gelen ve bir çok Müslüman tacir taşıyan “Mirî” adındaki bir geminin yolunu kesmiş; yağmaladıkdan sonra, yüzlerce yolcunun ambarlara kilitlenip geminin ateşe verilmesini emretmiştir. Doğu Afrikada, Arap kontrolundaki Kilva limanına saldırdı ve bir zamanlar Portekizlilere zorluk çıkaran gruba boyun eğdirdi. Arap ticaret gemilerine korsan saldırılarını da sürdürüyordu.

Yeniden yanaştığı Calicut’ta 29 gemilik bir filoyu tahrip etti; süngü düşmüş Zamorin’e da istediği koşullardaki bir ticaret anlaşmasını, bu kez kolaylıkla, imzalattı. 1503 Eylûlünde Portekize dönünce Vidigueira Kont’u payesine erişti ve oranın feodal haklarına sahip oldu. İlerde Kraliyet ailesini kuracak Bragança Dük’ünün topraklarını satın aldı.

Afrika ve Hindistana dehşet saçan bu kâşifin, Portekizin Hindistandaki naip yöneticisi Eduardo Menezes’in kifâyetsizliği yüzünden, onun yerini almak üzere, 1524’de Altkıta’ya bir üçüncü seferi olmuştur. Hindistandaki Portekiz kolonisinin merkezi yapılan Goa’ya geldikden az sonra sıtma’ya tutuldu ve noel günü öldü.

Goa’da nasıl bir aggressif Katolikleştirme politikası güdüldüğünü, başka bir soylu amiral Alfonso de Albuquerque’in serüvenleri ile birlikde anlatacağız.

 

Yayın Tarihi : 28 Eylül 2008 Pazar 17:06:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?