20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (46)


REFORM HAREKETİ VE PROTESTANLIK V. (İngiliz Reform’u) : İngiltere’deki dinsel tepki hareketi, papalığın etkisini yeterince ulaştıramadığı izole coğrafî konumu ile, Kıta Avrupasındaki etkin Protestanlık akımından önce başlamış; bu akım’ın etkisi altında kaldığında dahi, özel siyasal ve İngiliz Sarayı içindeki kişisel olay ve koşullara bağlı olarak, Avrupa Reformundan daha farklı ve kapsamlı bir gelişme göstermiştir. İngiltere Kilisesi, Papa ve Roma Katolik Kilisesinden bağlarını koparan ilk din kurumu olmuştur.

İngiltere’nin, Kıta Avrupasına göre siyasal özellikleri, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunun dışında kalması ve ulusal bilincin daha önce gelişmesidir. Şöyle ki: Avrupayı istilâ eden barbar Germen halklarıdan olup Britanya Adasına yerleşen angl ve sakson kabileleri, “Anglosakson” bileşik adı ile, 1066 yılında Normandiya Dük’ü Fatih William’ın (Guillaume, le Conquérant) işgâline kadar bu adada egemen olmuşlardı. İskandinavya ve Izlanda kökenli korsanlıkla geçinen, vahşi Vikinglerinin soyundan gelip Fransanın kuzeyine yerleşen Pagan Normanlar (Nortmanni-Kuzey adamları) Frankların etkisi ile Hrıstiyanlaşmışlar ve Fransız kültürü kazanmışlardı. İngilteredeki hâkimiyetleri boyunca İngiliz Sarayının resmî dili de Fransızca olmuştur. Onların varlığı ile İngiltereye daha güçlü bir feodal düzen girdi. Dinsel bağnazlık yanında, Kral, Prens, Dük gibi toplum şefleri arasındaki hâkim şef olan (suzerain-metbu) ve bağlı (vassal) olan uzlaşmazlıkları da kızıştı. Bu düzen, Normanların Fransız Kralının vassalı olması, dolayısıyla Fransızların İngiltere kaderine müdahalelerine yol açtığı için, aslında Avrupa’ya nüfuz etme niyetinde olan İngiliz* şeflerini çok rahatsız ediyordu. Bu kaynaşmanın sonucunda, 1337’de İngiltere Kralı III. Edward’ın girişimi ile yüzyıl savaşları başlayacak; çok istismar edilen “din” söylemi, efsanevî kadın kahraman Jean d’Arc’ın “kâfirlik” suçlamasıyla yakılarak öldürülmesine neden olacaktır. Her ne ise, İngilizler Avrupada bir egemenlik olmasa da, “egemenlik alanı ülke” ve “dominant etnik unsur” bazındaki “ulusallık” bilincini kazanmışlardır.

İngiliz Protestanlığının kişisel etkeni ise, kadın düşkünü kral Henry VIII.’in, Katolik inançlarına aykırı, kayıtsız davranışları olmuştur. Fakat elbette, Kralın gücüne dayalı bu etken, gerçek harekete ivme kazandıracak bir vesileden ibaretti. Lollard hareketi zamanında başlayan ulusal bütünlüğe dayalı “Kralın Üstünlüğü” anlayışı, bir ulusal kurum olarak İngiltere Kilisesini de içine almış; nihaî yargı kurumunun Roma olması ve oraya vergi ödenmesi düzenine karşı tepki doğmuştur. 

Kral VIII. Henry (Hans Holbein’ın, 1537’de Althorp’da ikameti sırasında yaptığı tablo)

Henry VIII. henüz 18 yaşını doldurmadan, 1509’da tahta çıktı. Ağabeyi Arthur, babaları VII. Henry’den önce ölünce veliahdlık ona kalmış; üstelik, bir yaz günü, hemen tahta çıkışının öncesinde, ağabeyi Arthur’un dul karısı Aragon Hanedanından prenses Catherine ile, geleneklere uygun bir hanedan evliliği yapmıştı. Kendisinden 6 yaş büyük olan Catherine, I.Carlos adı ile İspanya Kralı iken V.Karl adını alarak Kutsal Roma-Germen İmparatoru olan ünlü Şarlkenin akrabası idi.

VIII. Henry, dindar ve muhafazakâr olan babasının tersine çok uçarı olmasına karşın, törenlere ve din gereklerine de uyum gösteriyordu. Saraydaki çok çeşitli meşreplerde danışmanlarının bulunması, yaşı her telkine uyacak kadar genç olan Kralın tavırlarını da dengeliyordu. Akıl hocalarının başında, Katolik Kilisesini Martin Luther’in ithamlarına karşı şiddetle savunan ve bu sayede Papa Leo X.’un “Sadık Savunucu” unvanı ile ödüllendirilen Lordlar Kamarası Başkanı Cardinal Wolsey’in bulunması, onun Katolik inacını muhafaza etmesini sağlıyordu. Wolsey’in dirayeti, hukuk bilgisi ve Kral üzerindeki etkili rehberliği onu İngilterede ikinci adam durumuna getirmişti.

Lutherin fikirlerinden etkilenmiş bazı Saray mensupları Wolsey’e düşmanlık besliyorlardı. 1522’de Saraya Avrupadan, Kraliçe Catherine’e “dame d’honneur-nedime” olarak getirilmiş cazibeli kız Anne Boleyn de Protestanlığa sempati gösteriyordu. Babasının tahta çıkmasından önce, veraset uzlaşmazlığına dayanan iç savaşın yeni bir örneğinden kaygı duyan genç kral, kendisine Tudor Hanedanını sürdürecek bir erkek evlâd veremeyen, tek çocuğu Prenses Mary olan Catherine ile evliliğini 1520’lerin sonlarında sona erdirmek istedi. Boşanmanın Katolik inancına göre kabûl edilemezliği ilkesini, gene Kutsal Kitabın tam açık olmayan, “bir erkeğin dul kalan yengesi ile birleşmesini” yasaklayan hükmüne dayanarak aşmaya çalıştı. Papa VII. Clemens’e başvurarak evliliğinin iptâlini talep etti.

Fakat, gerçek uygulamada din kurallarından çok güç dengeleri rôl oynuyordu. Bu iddiaya karşı küçük yaşda evlendiği Arthur ile cinsel birleşme olmadığını ileri süren Catherine’in yeğeni Kutsal Roma-Germen İmparatoru V.Karl’ın kafasını bozmayı göze alamayan papa evliliği iptâl kararı alamadı. Bir zamanlar Roma’yı talan edip kendisini de kısa süre de olsa esir tutan Karl’dan ödü patlıyordu.

Bu arada, ılımlı görüş ve tutumu ile Kardinal Wolsey, papalığı, İngiltere Kilisesinde bazı reformlar yapma yönünde ikna için temsilcilik görevi almıştı. Bunu başaramaması, İngilterede gözden düşmesine neden oldu. Görevini kötüye kullandığı iddiası ile 1529 Ekiminde mahkemeye verildi. Yerine, ünlü “Utopia” adlı eseri ile sosyoloji tarihine geçmiş büyük düşün adamı ve hukukçu Thomas More başdanışman seçildi. Wolsey, Nisan 1530’da yeniden, ihanetle suçlanarak tutuklandı ve bu aşamada öldü.

Artık, Luther’in evanjelizm’inden etklenen parlamenterler “Reformasyon Parlamentosu” teşkil ediyorlar; var güçleri ile İngiltere Kilisesi üzerinde “Krallık Otoritesi” tesisine çalışıyorlardı. Kral, İngiltere Kilisesinin “En Yüce Yöneticisi” oluyordu. Din rehberliğine değil, İncil’e öncelik veren John Wyecliffe ve 1415 tarihli Lollard ayaklanması lideri Sir john Oldcastle üzerine hummalı bir araştırma faaliyeti başladı. 

Thomas More (Hans Holbein’in eseri -New York’da “Frick Kolleksiyonda saklanıyor)

Kralın evlilik serüveni ve Reform süreci tam bir entrikalar ve ilkeler kaynaşması evresine girmişti. Thomas More Reform’a sıcak bakıyordu ama hem humanist yapısı ile hem de sadık bir Katolik olarak Catherine’in, Kralın meşru karısı olduğu inacında idi; Wolsey’i bu yönden suçluyordu. Din adamlarının, Wolsey’in telkinleri ile Papa’ya hitaben hazırladıkları 1530 tarihli boşanma baskısı mektubunu imzalamadı. Kralın, Kilisenin en yüksek yöneticisi olduğu pek benimsemiyordu. Oysa, Kral Henry Catherine ile ayrı yaşamaya başlamıştı. 1532 sonunda Anne Boleyn ile evlendi. Catherine ile evliliği, 5 ay sonra Canterbury başpiskaposu Thomas Cranmer’in yaptığı merasimle iptâl edildi. Protestanlığa yürekden inanmış olan ve Protestanlığın İgilteredeki ilk açılımını gerçekleştireceğini göreceğimiz Cranmer’in yaptığı da Krala yaranmanın ötesinde, kendi düşünceleri doğrultusunda ilkesel bir tavırdı.

Önce, Thomas More’un akıbeti üzerinde duralım. 16.Mayıs.1532 tarihinde, Canterbury Başpiskaposluğunda yapılan toplantıda, Kralın, kilisenin yöneticisi olduğu kesinlikle onaylanınca, More aynı gün istifa etmişti. Katolik inancından vazgeçmeyerek, bu konuda yayınlar yapmayı sürdürdüğü gibi, Kralla Anne Boleyn’in evlenme merasimine katılmayı reddetti. 13.Nisan.1533’de, Kralın Catherine ile evliliğinin geçersiz, Anne Boleyn ile evliliğinin geçerli olduğunu öngören “Veraset Yasası”nı onayladığını yemin etmeye çağrıldığında; bunun, Papanın üstünlüğünün de reddi anlamıma geleceği için yemin etmesinin kabûlü mümkün olmadığını ifade etti. 

Thomas Cranmer (1489–1556), VIII. Henry’nin Canterbuy Başpiskaposu; “Halk İçin Dua Kitapları”nın yayıncısı ve kısmen müellifi (hayatta iken Gerlach Ficke tarafından yapılmış, Londra, “Ulusal Portre Galerisin’de sergilenen tablo)

Burada, Reform’un fiilen gerçekleştirimesi yolunda çok etkili bir başlangıç yapmış olan Thomas Cromwell’den söz edelim. Bu zad çok iyi eğitim görmüş; Latin, Fransız ve İtalyan dillerini mükemmel bilen, Wolsey’in yanında hizmet yaparak deneyimini arttıran bir hukukçu idi. Bir süre Vatikandaki “Papal Rota” denilen Papalık yüksek temyiz mahkemesi karşısında, “Kanonik Hukuk-Kilise Hukuku” çerçevesinde, İngiliz Kilise sorunlarının savunmasını üstlenmişti. Liberal fikirleri sayesinde Kralın danışma kuruluna girdi. Kısa zamanda nüfuzunu arttırmış; parlamento üyeliğinden sonra Lordluk payesi ile Mühürdarlık ve Başbakanlık görevleri almıştı. More’un sonunu getirmek de Sarayın bu güçlü adamına düştü. Baş savcı Richard Rich’e etki ederek, onu, More’un, Kralı “Kilise Şefi” olarak tanımadığına tanıklık ettirdi. More, bu tanıklığı kesinlikle reddetti ise de, jüri iddiayı kabûl etti ve onu vatan hainleri için verilen “gerilip, dört parçaya ayrılma” cezasına çarptırdı. Kral, cezayı, başı kesilerek idama çevirdi.

Cromwell, başdanışmanlığı sırasında birçok manastır kapamış, mülklerini Krallığa devretmiş ve din adamlarına vergi yükümlülüğü getirmişti.

*Tarihçiler, Anglosaksonlara, Normanlar zamanında “İngilizler” demeye başlamışlardır.

Yayın Tarihi : 29 Kasım 2008 Cumartesi 15:32:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?