27
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (69)

DOĞU AVRUPA YAHUDİLERİNİN MANEVİYAT YAŞAMI:

Jakobenizmin bilek gücü ve Napoleon’un askerî zaferleri Fransayı uyandırmış ve zenginleştirmişti. Diğer Avrupa ülkelerindeki Hrıstiyan alt tabaka, İngiliz işçileri, Alman ve Çek köylüleri, Rus mujikleri (toprak köleleri) ise iyice sefalete düştüğünden ve entellektüelerin tanıttığı rasyonel düşüncenin ve insan hakları ideallerinin etkisi altında kaldıklarından dinden imandan çıkmışlardı. Artık, geleneksel din söylemlerinin karın doyurmadığını görüyorlardı. Gene de felsefe formasyonu verilemeyecek, fakat manevî sığınak olarak komprime dogma ihtiyacı duyan bilisiz geniş yığınlar için, mantığın kabûl edebileceği “deizm-yaradancılık”, “unilateryan etik- üçlemeyi reddeden tek tanrı inancı” gibi ruhsal dinginlik veren basit manevî formüller, ilkel insanı çok heyecanlandıran, vecde getiren ritüeller yerine bu zavallılara telkin edilerek teselli yolu açılıyordu.

Sabetay Sevi’nin Thomas Coenen, tarafından 1665’de İzmir’de yapılan eskizi.

 

Başta Doğu Avrupa Yahudileri olmak üzer tümüyle korumasız ve tecrit edildikleri gettolarında humanist akımlardan habersiz kalmış, Yahudi toplumlarndaki eğilim ise, öteden beri tam tersi yönde gelişmekte idi. Hele, adını daha önce andığımız Zapparog Kazak Hetman’ı Kmelnitsky’nin XVII. asırda gerçekleştirdiği korkunç Yahudi katliamından sonra doğal bir güdü ile ata dinlerinden dayanma gücü ve teselli aramaya başladılar. Ancak, Tevrat’ın, başından beri teologlarca bilimsel (?) olarak ele alınıp, sadece kendilerinin anlayabileceği darma dağınık bir kümelenmeye çevrilmesi, öte yandan birbirini tutmaz, karmaşık yorumlarla dinin basit insanın sindirebileceği bir sistem olmakdan çıkması, karanlıkda kalmış geniş çevrelerde sürekli umut taciri şarlatanları ortaya çıkarıyordu. İzmirli Sabetay Sevi, Podolyalı Jacob Frank, Yahudileri Kutsal Kitapda vaadedilmiş diyar Filistine döndürme ve “Mesihlik” iddiasındaki bu türden fırsatçılardandı. XIII. asırdan beri hahamların öğretileri iki branş’a ayrılmıştı: Tevrat’ın batınî (içsel) yorumları demek olan Kabala’ya (Yahudi mistisizmine) itibar edenler, buna karşı olanlar… XVII. yüzyılda Mesihlik taslayarak maneviyat piyasasına çıkanlar ise Yahudi ulemasının, gene bilimsel olduğu iddiası ile işledikleri Kabala yerine pratik Kabalaya başvuruyorlardı. Yani, karmaşık Kabala öğretilerini kendi aldıkları vahiylermiş gibi, vülgarize (basit) anlatımlarla alt tabakaya yalan yanlış iletiyorlardı. Bunlara karşı Yahudi ruhban sınıfının gösterdiği sert tepki ve siyasal otoriteler nezdinde takibat istemleri sonucu ve otoritelerin baskısı ile bunlar takiyye yoluna gitmiş, Sabetay Sevi İslamiyet’e, Frank Hrıstiyanlığa geçmiş gibi görünmüşlerdi. Fakat, ülkemizde bir çok Yahudi asıllının Sabetaycı olmaktan gurur duydukları yolundaki beyanlarından görüleceği üzere, etkilerini zamanımıza kadar muhafaza ettiler. Özellikle, Ukrayna, Litvanya, Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerinde birbirinden kopuk ve habersiz zuhur eden bu çeşitli mistik doktrinler ve din içi parçalanmalar toplumsal umutsuzluğun yarattığı moral bunalımının ürünü idi.

Miedzyboz’lu Israel ben Eliezer

 

Bu manevî piyasadan en büyük payı çıkaran öteki akımlar, Askenaz baba, Sefardik anadan, Osmanlının elindeki Filistinde doğma Haham Isaac Luria’nın, XVI. asır sonlarındaki, çilekeşlik yolu ile ruhun ölmezliği mistisizmi; keza, kökü XII.-XIII. asır Alman Yahudisi Hasid Samuel ben Kalonimos’un ve izleyicilerinin geliştirdiği, riyazeti (çileciliği), mistisizmi öne çıkaran, biçimci ibadeti reddeden Hasidizm’in XVIII. asırda yeniden ortaya çıkan temsilcileri oldu. Bu temsilcilerden en fazla saygın’ı Podolyada doğmuş Miedzyboz’lu Israel ben Eliezer idi. 15 yaşında evlendikden sonra Moldovyanın Karpat Dağlarını dolaşıp hendek kazıcılığı ile yaşamını kazanmaya çalışan ve bu arada dağlarda meditasyona dalan ve etrafa vahiyler aldığını iddia edip çene gücü ile dinleyenleri hayran bırakan Eliezer’e “Baal Şem Tov-Güzel İsimli Efendi” namı verildi. Klasik Kabala tasavvufundan alıntıladığı söylemleri ona gelen vahiylermiş gibi satıyordu. Ölümden sonra yeniden hayata dönüş vaadi büyük ilgi görmüş, 1760’daki ölümünden sonra da öğrencileri Polonyanın her tarafında yeni müritler kazanmak için Hasidizm vaazları vermeye devam etmişlerdi. Bu yeniden hayata dönme kâfirliğine şiddetle karşı çıkan geleneksel Musevîlik savunucusu hahamlar dört kahal’ı (Yahudi özerk bölge yönetimini) ikna ederek 1772’de bir “herem-yasaklama kararı” yayınlattılar. Ama, Hasidizm her geçen yıl büyük kitleler halinde yeni mensuplar ediniyordu. Polonyanın, siyasal belirsizlik ve korku yaratan bölünmesi ortamında bu cemaate katılımlar muazzam bir ivme kazandı. Baal Şem Tov’un ölümü ile Napoleon’un yıldızının sönüşü demek olan Viyana Kongresi arasındaki ellibeş yıl içinde, artık, Doğu Avrupa Yahudiliğinin en kalabalık sekt’i olmuştu. İlkel, batıla inanan, kaba yanlarına karşın, birlikte ibadet, birlikte yemek gibi sıcak dayanışmayı çok güçlendiren erdemleri ile, güvenlik olmasa da, dertlerin ve Yahudileri bekleyen tehlikelerin göz ardı edildiği bir manevî huzur ve keyif veriyordu.

Vilna’lı Eliyahu. Bilinen tek otantik portresinin Chesdovi tarafından alınan fotosu. Londra’da Stamford tepesindeki Yesodei Hatorah Okulunda sergileniyor.

 

Cemaatin liderlerine, (artık güvenilirlikleri kalmayan) hahamlara göre fark tanınması için “Zaddik-Sıdk sahibi, Doğru adam” sıfatı verilmişti. Ne var ki, bunlar arasında da yozlaşıp liderliklerini kötüye kullanan bir çok şarlatan da çıkmıştır. Bunlardan biri, Baal Şem Tov’un kendi torunu, tipik fırsatçı Miedzyboz’lu Baruh idi. Dedesinin Podolyadaki adını ve anısını tam bir kayıtsız Polonyalı soylu gibi sömürüyor; kendilerini kutsaması beklentisi ile yanına, hac ziyaretine gelen sayısız Yahudinin zor belâ edindikleri paraları ile yaptıkları bağışlarla servetine servet katıyordu. Hasidizm’in düşmanları, salt “inanç sapkınlığı” iddiasını değil, bu cemaat liderlerinin, artık gözlerden kaçıramadıkları din ve edep dışı gürültülü toplantıları, hayasızca tavırları silah olarak kullanmaya başlamışlardı. En etkili silah ise, klasik Talmudizm’in (Tevratçılık) reformasyonu oldu. Polonyaya bağlı Ukraynadaki Kmelnitsky isyanından sonra Doğu tasavvufundan esinlenmiş bir tür mistisizm ile yenilenmiş Talmudizm Polonyada yayıldı; özelikle Litvanyada büyük Talmudik akademiler kuruldu. Litvanya başkenti Vilna’da, Hollandadaki Yahudi asıllı ünlü filozof Baruh Spinoza’dan beri Yahudi Aleminde görülmemiş düzeyde entelektüel Yahudilerin yetiştiği bir ortam oluştu. Bunlardan 1720 doğumlu Vilna’lı Eliyahu’nun yaşamı Hasidik geleneklere karşı ideolojik mücadele ile geçmiştir. Kendini salt Yahudi teolojisine ve felsefeye hasretmeyen; matematik ve tüm diğer bilim dallarında da yetkinliği olan, en az on yabancı dil bilen bu adam: “Vilna Goan-Vilna’nın Dehası” ünvanını hakkı ile kazanmıştı. Pilpul (keskin isabetteki Tevrat analizi) denilen yorumlarını hayranlık uyandıracak ustalıkla yapıyordu. Öyle ki, Hasidik cemaatin ileri gelen mensupları, kendi öğretilerinin aşırı popülizmini kabûl eder ve Eliyahu’nun pilpul’u ile uzlaşma ihtiyacını duyar olmuşlar; çocukca batıl inançlardan arındırmaya çalıştıkları doktrinlerine “rasyonel” bir görüntü vermişler; “Zaddik”in güvenilirliğini ve önemini de abartmakdan vazgeçmişler; demokratik bir yapıya geçmişlerdi. 1840’larda “Hasidizm” ile “Talmudizm” arasındaki çatlak daraldı; birbirlerine karşı sivil savaşı kestiler. Bu sefer de, karşılarına, işgâlci Rus güçlerinin korumasındaki geleneksel ve fanatik düşmanları Yunan Ortodoks ruhban sınıfı çıktı.

 

Yayın Tarihi : 27 Nisan 2009 Pazartesi 18:37:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?