YAHUDİLER VE LİBERALİZM AKIMI:
![]() |
Gabriel Riesser. Hamburg, c. 1856 |
Kurtuluş beklentisinde olan, salt Yahudiler değildi. Avrupa ülkelerinin tüm monarşi rejimi altında ezilen halkları içinde uyanışa geçen orta sınıf da artık onların bu yoldaki müttefiki sayılırdı. Viyana Kongresi sırasında, ezilen grup ve tabakaların kurtuluş talepleri bir savunma taktiği ve yaklaşımı ile ortaya konmuştu. Konferans masasında, ulusalcıların, birey özgürlüne susamış liberal anayasacıların sönen umut ve özlemleri azınlıklarla yapacakları güç birliği ve etkin mücadele ile gerçekleştirilebilirdi. İtalya’da Giuseppe Mazzini’nin, Prusyada Johann Bluntschli’nin, Macaristan’da Louis Kossuth’un, Fransada Alphonse Lamartine’in egemen sınıfların dayattığı mutlakiyet zincirini ya da emperyalizmin farklı unsurlara geçirdiği boyunduruğu kırma idealleri, etraflarında azınlık kesimlerinden kendilerini adamış yığınları topluyordu.
İtalyan ulusalcısı Mazzini’nin 1830’lar başlarında bastırılan “risorgimento-yeniden yükseliş” ideali çığırını açtığı ayaklanma hareketlerine binlerce genç gönüllü Yahudi katılmıştı. Kuzey İtalya’da Mazzinin birinci yardımcısı olan Giuseppe Vitali gib Yahudi entelektüeller daima bu devrimcinin en yakın kurmay heyetini oluşturdular. Onun Savoy seferini finanse eden Turin’deki Todros adındaki zengin Yahudi bankerlik firması idi. İtalya dışında da, örneğin Londra’daki uzun sürgünlüğü sırasında İtalya kökenli tacir Rosselli ailesi gibi Mazzini’ye destek veren Yahudiler oldu.
Almanya’da da, Yahudiler anayasal düzen hareketlerinin en etkin katılımcıları arasında olmuştur. 1848 öncesi Alman-Yahudi liberalizminin önde gelen temsilcileri Gabriel Rieser, Ludwig Börne ve Heinrich Heine idi. 1848 Martında patlak veren devrim ayaklanmaları gerici kral IV. Friedrich Wilhelm’e boyun eğdirmiş; tüm direnmelerine karşın sonunda bir Prusya Ulusal Meclisi oluşumuna razı ettirmişti. Yirmi yıla yakın liberalizm davasının ön safında mücadele etmiş olan, Heidelberg mezunu hukuk doktoru, örnek aydın Prusya Yahudisi Rieser 1848’de toplanan Frankfurt Parlamentosuna girerek liberalizm davasının güçlendirilmesinde büyük hizmet yaptı. Daha önce sürgünde bulundukları Parisde, bu davaya, sivri siyasal eleştiri yazıları ile omuz veren Yahudilikten dönme Börne ve Heine onun yaktığı meşaleyi taşımayı sürdürdüler. Artık, Yahudi inançlı Alman olmak yerine ırken Ben-i İsrael olmaktan dahi söz edilebiliyordu.
Fransa’da 1848 başlarında Parisli işçiler ve orta sınıf, başda kendileri için koruyucu şemsiye olmuş kralları Louis Philipe’e, liberal ve anayasacı anlayışına karşın, artık tahammül edemez olmuşlardı. Zira, dış baskılara karşı etkisizdi. Hôtel de Ville’de toplanan hoşnutsuz kalabalıklar artık somut bir cumhuriyet rejimi kurmanın zamanı geldiğinde görüş birliğine vardılar. Kral 28 Şubat’da tahttan çekildi (Cumhur Başkanı seçilen Louis Napoléon, sancılı bir dönem sonunda kendini İmparator ilan etmiştir). Bu hareketin kıvılcımları tüm Avrupayı saracaktı. Papa IX. Pius başta, Avrupa’daki monarşist kral ve düklerin etekleri tutuşmuştu.
Bu cumhuriyetçilik hareketinin ilk ürününü Daniele Manin önderliğindeki Venedik Devrimi devşirdi. Manin Yahudi kanından geliyordu. Büyük ebeveyni vaftiz edilerek Hrıstiyan olmuşlardı. Yaşamı uzun sürmeyen Venedik Cumhuriyetinin ilk Ulusal Meclisinde Yahudiler çok etkin bir rol aldılar; Tarım ve Maliye bakanları Yahudi oldu. Papalık devletlerindeki coşkulu savaşçı Giuseppe Garibaldi, Roma Cumhuriyetinin kuruluşunu ve getto ikametinin ve Yahudiler üzerine yüklenen diğer aşağılayıcı baskıların sonunun geldiğini ilân ederek bizzat Papa’ya meydan okudu.
![]() |
Garibaldi ve Cavour’un Birleşik İtalyayı inşa etmelerini hicveden 1861 tarihli birkarikatür. |
Almanya’yı da saran devrim kasırgası bu ülkenin krallıklarını ve dukalıklarını telaşa düşürmüş; liberal anayasalar kabulüne zorlamış; ayrıca birleşmiş bir Almanya ulusalcılığı beklentisini daha da kızıştırmıştı. Mayıs.1848’de Berlin’de toplanan ve önemli sayıda Yahudi üye katılımı olan Prusya Ulusal Meclisindin Başkan Yardımcılığına onlardan biri Dr.Raphael Kosch seçildi. Bu zaferi Prusya’ya bağlı Posen’in onbinlerce Polonya Yahudisi de alkışlıyordu. Artık, Alman devletlerinde de Yahudi kurtuluşu süreci tamamlanmıştı. Frankfurt Parlamentosunun Başkan Yardımcısı Gieserdi. Hemen her Alman kentinde Yahudiler parti kuruyor ya da kurucu üye oluyorlardı. Yahudi-Hrıstiyan yakınlığı bu derece içtenlikle ilk kez 1848’de yaşandı.
1848 patlamaları elbette, Habsburg Hanedanının tüm tutucu ilkelerine karşı Avusturya’da da yaşanacaktı. Çekler, Macarlar her yerde Avusturya garnizonlarına saldırıyorlardı. Viyana’daki ilk çatışmada Yahudi liberalist ve Hrıstiyan bağımsızlıkçı öğrenciler kolkola askerlere karşı çarpıştılar. Macaristan’da Habsburg yönetimine baş kaldıran Louis Kossuth’un Macaristan Ulusal Ordusuna yirmibin dolayında Yahudi katıldı. Cemaatin seçkin simalarından Haham Loeb Schwab ve damadı onlara muntazam zafer duaları yaptırıyordu. Fakat Avusturya kıtaları egemen olduğu alanlarda ve İtalya’daki ayaklanmaları ezdi. İmparator Ferdinand’ın tahtını bırakmaya zorlandığı yeğeni I. Franz Josef’in Rus zebanisi Çar I.Nikola ile anlaşarak Macarları Kazak süvarilerine ezdirmesi devrimcilerin umutlarını tümüyle kırdı.
Orta ve Batı Avrupa’da ise XIX. asrın yarısından sonra ulusalcılığın yanında Yahudi kurtuluşunun gelişmesi de çok hızlanmıştır. İtalya’da Risorgimento’nun, şampiyonlarından, başka deyişle yarımadada Savoyard egemenliği altında tek devlet, tek millet görmek isteyen Kont Cavour, Rothschild’ler, Bendiler, Tedesco biraderler gibi Yahudi bankerlerden önemli parasal destekler alıyordu. 1860’da Sansone d’Ancona adındaki Yahudiyi Toscana’nın Maliye ve Bayındırlık direktörü yapmıştı. Resmî politik yayın organı “Opinione-Düşünce”nin yazı işleri müdürü çok geniş kültürlü İbranî bilgini Piedmont’lu Giacomo Dina idi. 1859’da Fransa İmparatoru III. Napoleon’un ittifakı sayesinde yapılan Solferino savaşı ile Avustuya Kuzey İtalya’yı terke zorlanmıştı. İtalya’nın birliğinin sağlandığı 1861 başında Piemont-Sardinia-Savoy Kralı Vittorio Emanuele II. Birleşik İtalya Kralı, Başbakan Cavour da onun ardından Birleşik İtalya’nın Başbakanı oldu.
Avusturyalıların Solferino yenilgisi ardından 1866’da Prusya orduları karşısında ezilmeler ile burnu kırılan Habsbuglar, ülkelerinde Hrıstiyan, Yahudi, Müslüman ayrımı yapmamaya razı edilebilmişti.
1850’de, Prusya Kralı IV. Friedrich Wilhelm, sırf, nefret ettiği iktidar rakibi Habsburglarla güç dengesi kurabilme uğruna ılımlı bir anayasa reformuna (Hohenzollern hanedanı mensubu olarak içi sızlayarak) rıza göstermişti. Reichtag’ın (parlamento) yetkisi danışma’dan ibaret idiyse de Yahudilerin oy atma, mülk ve meslek edinme hakları gibi önemli kazanımları oldu. 1850-60 arası Alman dünyasında Monarşik ve Feodal yetkilerin köklü biçimde budandığı, dinamik bir orta sınıfın siyasal yaşama etkisinin güçlendiği dönemdir. Demir Şansölye (Al. Kanzler; Fr. Chancelier, Alman Başbakanı) Otto von Bismarck, komutanları Albrecht von Roon ve Helmuth von Moltke aracılığı ile 1866’da Avusturya Ordusunun belini kırmış, Prusya hükümdarına birleşmiş Alman İmparatorluğunun “Kaiser”i (Sezar, Çar) sıfatını kazandırmıştı. Bu birleşmede, liberaller, bu arada Moritz Lazarus, Eduard Laker, Ludwig Bamberger gibi bir çok Alman yurttaşı liberal Yahudi de rol aldı.
![]() |
Lionel Nathan de Rothschild’in 26.Temmuz.1858’de Lord John Russel ve John Abel Smith tarafından Avam Kamarasına takdimi. (Henry Barraud’nın 1872 tablosu). |
İngiltere’de, Yahudiler için öteden beri yürütülen liberal politikalara karşın XIX. asrın tam ortalarına kadar kamusal alan onlara tamamen kapalı idi. Asır başında Katoliklerin ve Nonkonformist (usûllere uymayan) denilen Anglikan Kilisesi dışındaki diğer Hrıstiyanların kabûl edilmeye başlandığı Parlamentoya, her hangi bir belediye meclisine ve Kraliyet hizmetindeki bir kamu görevine Yahudi hiç alınmazdı. En önemli engel bu hizmetler için gerekli yemin metni formatının içinde “gerçek bir Hrıstiyan sadakatı ile” ibaresinin bulunması idi. Fakat bu engel orta sınıfın insanî hoşgörüsü, hattâ kardeşilik anlayışı ile aşılmaya çalışılıyordu. Almanya kökenli Rothschid ailesinin Londrada yaşayan ve bu kentin seçkin iş adamlarından Lionel Rothschild’i Londra Belediyesi 1847’de (sonradan “Liberal Parti” olacak) Whig grubundan Parlamento üyeliğine aday olarak gösterdi. Fakat, o formatı ile yemin etmeyi kabûl etmediğinden Parlamento da onun üyeliğini reddetti. Bundan sonraki 11 yıl, eşitlikçilerin, Parlamentonun muhafazakâr grubu Tory’lere karşı bu bağnazlığın kaldırılması mücadelesi ile geçti. Sonunda, Tory’lerden olan başbakan Derby Lordu Edward Stanley’in partili yandaşlarını iknaa muvaffak olması ile 1858’de, Yahudi kurtuluşunun ihtiyar öncüsü Rothschild Avam Kamarasına girebildi; 1871’de oğlu Nathan’ın da Baron N.Rothschild unvanı ile soyluluk sınıfına yükseldiğini ve Yahudi kurtuluşunun tamamlandığını görme mutluluğuna erişti. İngilizler de bu lûtuflarından kârlı çıkmışlar, 1875’de Süveyş Kanalı Kumpanyasının büyük hisselerini onun birkaç saat içinde bulduğu 4 milyon sterlinle almışlar; Rothschid ailesinin yetiştirdikleri bilim adamlarından, kurdukları hayır müesseselerinden yararlanmışlardır.
*Şansölye: (Al. Kanzler; Fr. Chancelier) Alman Başbakanlarına verilen unvan (ayrıca “mühürdar”, “kançılar” anlamlarına geliyor.) Eskiden Fransada (Adalet, Maliye gibi) bazı bakanlara da verilen ünvandı.
Sayın hocam Yazınızı ilgi ile izlemeye devam ediyorum. Acaba konu Türk yahudilerine ne zaman varacak? Ayrıca dizinizin 73 nolu bölümünde şöyle bir cümle geçiyor: ***Artık, Yahudi inançlı Alman olmak yerine ırken Ben-i İsrael olmaktan dahi söz edilebiliyordu****Bildiğim kadarı ile Türk yahudileri kendilerini Yahudi İnançlı Türk diye belirtirler. Bu da 1848 senelerindeki Almanya kadar serbestiye henüz varmadıklarını mı gösterir?Saygılar.
Sayın Avibeto okuyucumuza: Bu bölümde, Yahudilerin en azından hukuksal arenada (Doğusu hariç) XIX. yüzyılın 4. çeyreğinin başına kadar süren Avrupada ikmâl edilmiş emansipasyonunu anlattım. Bu konuya (Siyonist hareketler ve Nazi dönemine kadar) ara verip, gelecek bölümden itibaren "Osmanlıda ve Türkiyede Farklı Unsurlara Bakış" başlığı altında Yahudi azınlıkları da kapsayan bahislere geçeceğim. Israel Devletinin kuruluşu hazırlıklarının ülkemizdeki reperküsyonlarını da tarihî süreç içinde izleyeceğiz. Ancak, ben en azından kendi yaşam sürem içinde, Türklerin azınlıkların (Kürtler hariç) etnik kimlik ve kökenlerini inkâr etmeleri olayına rastlamadım. Tam tersine (ve de özellikle Musevî yurttaşların) büyük bir duyarlıkla kendilerinin Türk kabûl edilmelerinin istendiğine tanık oldum. Hattâ, eşinden "Madam" olarak söz ettiğim bir avukat arkadaşımdan fecî hâlde zılgıt yemiştim. Israel kuruldukdan sonra Türkiyeli Yahudilerden oraya adamakıllı bir akın oldu. "Sen Yahudi inançlı Türksün; İsrael'de ne işin var?" diye bir engellenme ile karşılaşan olduğunu hiç zannetmiyorum. Belki, o zamanki kambiyo rejimimiz bakımından, her yurt dışına çıkan'a uygulanan bazı varlık blokajı sorunları yaşamış olanlar vardır. Son dönemde, kendilerini insan haklarına adamış bazı kökten liberal kalemlerden dahi böyle "azınlıkların kökleri kabûl edilmiyor" şikâyeti okumadım. Bilmiyorum, gözümden kaçmış olabilir. Fakat, geçmişde kalmış ve hemen tüm ülkelerde uygulanmış bazı kısıtlamalara (disabilities) ve pogrom denilen saldırılara elbette değineceğim. Hâlâ varsa böyle bir sıkıntı, lûtfen iletin; benim dizime de değerli bir katkı sağlamış olursunuz. Saygılarımla.
Sayın Hocam Yazı dizinizi büyük bir heyecanla izliyorum. Önceki yorumunda sorduklarımı sadece meraktan, bir an önce öğrenme isteğimden ve sabırsızlıktan sordum. Kesinlikle bir karşı fikir olarak değil. Osmanlılar zamanını işlemeye başlayacak olmanız beni çok sevindirdi, sabırsızlıkla bekliyorum.Gerçekten tarafsız araştırma ve yorum yapan yazarlar o kadar az ki... Bunların çoğunun Kent Haber de buluşması her halde tesadüf değil. Tanrıdan size uzun ve sağlıklı bir çalışma hayatı diliyorum ki insanlar daha çokça seneler yararlanmaya devam edebilsin. En derin saygılarımla.