OSMANLININ SARAY ENTRİKALARININ VE BATIL İNANÇLARIN ESİRİ OLMASI (I) :
![]() |
Mahpeyker Kösem Sultan (Anastasia) |
Fütuhat kriterine göre yapılan sıralamaya göre, III.Murad zamanında, 1593’de başlayan Avusturya saldırılarından Rusya karşısındaki ağır yenilgiler sonucu yapılan Kaynarca Andlaşmasına (1774) kadarki zaman arası Osmanlının “Duraklama Dönemi” diye adlandırılır. Aslında, bu dönem tam bir toplumsal ve yönetsel çöküş sürecine tanık olmuştur. Saray yönetimi yozlaşmıştır; ya liyakatsiz Sultanlar zamanındaki devşirme kadın efendilerin ve cariyelerin Saray entrikaları ile dâhil oldukları otorite karmaşası ya da güçlü sultanların bilinçsiz tasarrufları ve zûlmü vardır. İlerleme döneminde, kendi oğlu Selim (Yahudi “Yasef Nassi”yi Kıbrısa kral yapan “sarı” ya da “sofu” II. Selim) lehine Kanunî Süleyman’ı asıl veliahd Mustafa’nın idam edilmesi gerektiğine ikna eden Ukraynalı Hürrem Sultan (Rosalan, Rosa) ve kızı Mihrimah Sultanın (Selim’in Sultanlığı zamanında) kocası Hırvat devşirmesi Rüstem Paşa ile birlikte devleti ele geçirmeleri ile başlayan yozlaşmanın ve Devletin kaderine yön veren batıl inançların duraklama döneminde uç noktaya vardığını görürüz. Saray içi entrikalar hakkında çok ayrıntılı bilgi almak için Ali Kemal Meram’ın “Padişah Anaları” eserine başvurabilirsiniz. Osmanlı tarihinin bir bölümüne çok çarpıcı bir damga vurmuş İki devşirme kadının “Safiye Sultan” ve “Kösem Sultan”ın, onun kısa ömürlü kocası I.Ahmed, zâlim oğlu IV. Murad, diğer oğlu ruh hastası İbrahim ve İbrahimi sağaltmak bahanesi ile Saraya nüfuz eden Cinci hoca dönemlerindeki Saray olaylarının çok kısa bir özetini yaparsak bu çılgınca yönetim karmaşasının ve ne çeşit hoşgörüsüzlükler yaşandığının en açıklayıcı bir örneğini vermiş oluruz. Bunu da anlatalım ve Fransa Devriminden sonra Avrupa Devletlerinin, Osmanlının başını azınlıklarla derde sokan gayretlerine geçelim.
Yazar Meram, Venedik asıllı Cigalazâde Sinan Paşa’yı da zorba ve rüşvetçi olarak tanıtmaktadır. Bu Devletlû, aldığı rüşvetleri, Bafo ailesinden Korfu Valisinin kızı iken Türklerin eline düşen ve Saray haremine verilerek III.Murad ile evlenen ve 19 kardeşini öldürttüğünü naklettiğimiz III Mehmed’in anası olan (gene Venedik asıllı Sofia Bafo) Safiye Valide Sultan ile paylaşıp “Saray hakkı”nı ödemiş olurmuş. Zaman gelmiş, Sinan Paşa Sadrazam olunca Valde Sultan’a pay vermeyi yan çizer olmuş; Safiye de oğluna, Hazine’nin Sinan yüzünden boşaldığı gerekçesi ile onu azletmesini ve yerine, Enderunlu Çerkes-Sudanlı karışımı akağası Hadım Hasan Paşayı Sadrazam olarak önermiş. Ana-oğul Hazinedarlık yapmış olup irtikap ve rüşvetçilikte Sinan Paşayı fersah fersah geçen Hasan Paşa’yı da haraca bağlayacaklardı; Safiye’nin, Venedikli soydaşı köle olup “Gazanfer” adını almış Baş yaver ile çekişmesi Hasan Paşanın sonu oldu. Yeni Camiin açılış töreninden önce, akıbetinden bihaber Sadrazamın alenen başın kesilmesi gösterisi yapıldı. Ülkedeki kargaşanın tahrik ettiği Sipahi baskıları sonucu uçurulan başlar içinde Gazanfer’inki de yer alacaktır.
Erken ölen III. Mehmed yerine, “Helen” adında Yunan asıllı bir köle iken Harem’e “Handan” adı alınan kadından doğma 13 yaşındaki oğlu I. Ahmed geçti. Cülusunda henüz sünnet edilmemiş ilk padişah olan Ahmed kardeşlerinin canını almama gibi bir ilke de imza atmıştır. Onun rüşt yaşına kadarki Saltanatı anası Helen ile onun işbirliği yaptığı Enderun yetişmesi köle Arnavut Derviş Paşanın suiistimallere batmış egemenliğinde geçti. Ahmed iktidarı fiilen ele aldığında Derviş Paşanın boynunu kendi elleri ile kesecektir. İlk evliliğini Evdoksia (sonradan Mahfiruz Sultan) adında bir Rum kadınla yapan Ahmed, sonradan, Bosna Beylerbeyinin kendisine armağan ettiği 15 yaşındaki “Anastasia” adındaki olağanüstü güzellikteki kıza tamamen gönlünü kaptıracaktır. Mahfiruz, yeniçerilerin elinde vahşice katledilecek olan Osmandan (Genç) başka Mehmed, Fatma, Kasım adındaki çocukları doğurmuştur. Bosnalı bir Rum papazının kızı iken Saraylı olan ve “Mahpeyker Kösem Sultan” adını alan Anastasia ise ilerde tahta oturacak Murad, İbrahim, Bayezit ve Süleyman adlarında dört oğlan ve iki kız doğurdu. I. Ahmed Celâlî isyanlarını bastırmada görevi ehliyetle ellere vermekle ve imar işleri yapmakla yöneticilik yeteneğini kanıtladı ama ne yazık ki çok genç yaşta öldü. İhtiraslı karısı Kösem, Ahmed’in (Mahfiruz’dan olan) en büyük oğlu Osman’a fırsat vermemek için, önce, mütevaffa padişah Ahmed’in tahta çıkmada “ailenin büyüğü” sistemini uygun gördüğünü hatırlatarak Ahmed’in ruh hastası kardeşi Mustafa’nın padişahlığını destekledi.
![]() |
Sultan IV. Murad |
Mustafa’nın tam bir mecnun olduğu çabuk görüldü ve Osman tahta geçirildi (Osman da cülusu üzerine en büyük kardeşi Mehmed’i boğdurtmuştur). Kösem’in entrikaları sonucu Osman’ın hazin akıbetini biliyoruz. Deli Mustafa’ya yeniden taht yolu göründü. Bu arada Mahfiruz ile Kösem arasında, Sadrazam Davut Paşa’nın öldürülmesine varacak mücadele sonucu, zaten, ölü Osman’ı imdada çağırmak gibi hezeyanlarına tahammül edilemeyen Mustafa Sarayın demir kapılı bir odasında hapis edilmiş; 11 yaşındaki Murad tahta çıkarılmış; onun da sünnet ameliyesi ihmâl edildiği için cülûsdan beş gün sonra sünnet edilmiş; Sarayda meydan tümüyle Kösem’e kalmışdı. Arnavut devşirmesi Kara Ali’ye 20.000 Düka altını rüşvet karşılığı “Paşa rütbesi” ve Sadrazamlık makamını bahşetti. Ayrıca yemin verdirerek, onun elde edeceği haftalık rüşvet ve haracın yarısını kendisine verme şartı koştu. Sefahat âlemlerine para yetiştiremeyen Kara Ali’nin verdiği haracı yüzde ona indirdiğini duyunca onu da Bostancıbaşıya teslim etti. Kara Ali’nin ardından gelen Arnavut Mere Hüseyin Paşa da aynı akıbete uğramıştır. Kösem kendi etkisindeki cariyeleri oğlunun koynuna sokuyordu. Muradın bu cariyelerden hangisine gerçek eşi olarak itibar ettiğini tarih tespit edememiştir. Ard arda gelen sadrazamlar ya Kösem’in ya da Yeniçeri güruhunun kaprislerine kurban ediliyordu.
Bu durum, zaten anasının vasiliğinden bıkmış çocuk padişahı da rahatsız ediyordu. Bir kız kardeşi ile evli Kaptan Hasan Paşaya karşı Kösem’in gösterdiği alâka ve himaye dedikodulara yol açmıştı. IV. Murad bir güç gösterisi olarak Hasan Paşanın genç karısı ile evliliğine son verdi. Ancak, 21 yaşında anasını Saraydan uzaklaştırarak yönetime tek başına egemen olduktan sonra kendisi de, çoğu kez yeniçeri baskısına karşı koyamamış; ölümlerine susadıkları Sadrazamlarını onlara teslim etmek zorunda kalmıştı.
Yeniden ayaklanan Celâlî Türkmenlerin ve Kürtlerin Kuyucu Murad Paşa aracılığı ile ezilişi, bizzat yönetip yüz bini aşkın Alevî Türkmeni kılıçtan geçirdiği Revan Seferi, Abaza Paşanın dize getirilişi Murada itibar sağlamıştı. Eli rahatlayınca, Kösemden doğan kendi karındaşları Bayezit ve Süleyman’ı cellatların ellerine vererek vicdan sahibi babasının kaldırdığı kardeş katli uygulamasını hortlattı. Kösem’in müdahalesi ile zeki ve yetenekli Kasımı da öldürtmüş; efemine ve sefih İbrahim’i halef olarak sağ bırakmak zorunda kalmıştır. Kendisi sefahate düşkün olmasına karşın içki, kahve, sigarayı yasaklayan Sultan bunun denetimini gerek payitahtta gerekse yaptığı seferler sırasında geçtiği her yerde yaptırıyor; yasağa karşı gelenleri acımasızca öldürtüyordu. Kendi elleriyle öldürdüğü sarhoşlar da vardır. Yalnız, hoşgörüsüzlükte ayrı-seçi yapmıyor, grup ve sınıf farkı gözetmiyordu. 1693 Aralığında Halep Beylerbeyi Nogay Paşa’yı; Bursa gezisi sırasında yollarının bozuk olduğunu gördüğü İznik kadısını idam ettirdi. Ulema katline tepki gösteren Şeyhülislâm Ahîzâde Hüseyin Efendiyi aynı biçimde cezalandırdı ki bu Osmanlıda Şeyhülislâm idamının tek örneğidir. Bir Kral’ın, bir Han’ın (İnayet Giray), bir Patriğin (Cizvit düşmanı Kril), bir Voyvodanın, beş Sadrazam’ın, Erzurum Beylerbeyi Halil paşa gibi daha pek çok Vezirin, Urmiye Şeyhi Mahmudun, Nefî ve Şam eski kadısı Mantıkî gibi değerli şairlerin canına kıydı. Budin Yeniçeri Ağalığına atandığı hâlde fikir değiştirmesine karşı direnen Hunu oğlu Osman’ ı da inadına kızarak yok etmiştir. Sultanın şiddetinden Hrıstiyan Beyoğlu halkı ile yabancı temsilciler de nasiplerini aldılar. Fransız elçisi Marchville’in tercümanını bazı kapitülâsyon haklarını savunduğu için kazığa vurdurdu (1632). 1634’de bir Venedikli taciri astırdı. Bazı elçilerin rezidanslarında arama yaptırtmış; bulunan silâhlara el konmuştur. Ortodoks Rumlar ile Doğu kiliselerinin tek koruyucusu olarak kendilerini gören Fransız Fransiskenleri arasında ihtilâf konusu olan Kudüs Kamame Kilisesi ile ilgili bir başvuru yapan Fransız elçiliğinin bir başka tercümanı da darağacında sallandırılmıştır. Fransız elçisini de Saraydan çıkarken tutuklattı; yaka paça, salt üstündeki giysi ile gemiye bindirip ülkesine yolladı.
Zapt ettiği Tebriz ve Bağdat kentleri ağır yağma görmüşler ve kan göllerine dönmüşlerdi.
Saptanamayan (muhtemelen zehirlenme eseri) bir hastalıktan babası gibi 27 yaşında erkenden yaşama veda eden Muradın muhteris anasına gün doğmuş, ruhsal sağlığını yitiren oğlu İbrahim’i daha rahat elinde oynatma hesaplarına girmişti.