13
Haziran
2025
Cuma
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (93)

Her ne kadar, zamanın Sadrazamı Said Halim Paşanın katılmaya hiç niyetli olmadığı I.Dünya Savaşına Harbiye Nazırı Enver Paşanın yarattığı bir emrivaki ile Kasım.1914’de resmen girilmiş olması bir gaflet olarak değerlendiriliyor ise de (sonradan 1924 yılında ortaya çıkarılan belgeden anlaşılacağı üzere) İngiltere, Fransa ve Rusya arasında “Anadolu’nun Taksimi” hakkında gizli bir anlaşma mevcuttu ve savaşa girilmesi mukadderdi.

29 Ağustos 1914 tarihinde Ermeni çeteleri tarafından Siverek-Urfa Yüksekyol ve Karacadağ civarında türbe ziyareti sırasında esir edilip canlı hedef yapılarak öldürülen Müslüman Türkler. 
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve Ihtilal Hareketleri

1914 Ağustosunda Rusyada başka Osmanlı toprakları işgâline yönelik hazırlıklar, askerî manevralar yapılıyordu. Enver Paşanın, Türkçü ve İslâmcı ideolojisinin etkili bir bir biçimde gerçekleştirilmesi doğrultusunda, yurt içi ve dışı istihbarat, propaganda, örgütlenme ve suikast eylemleri için 1911 yılında kurduğu “Teşkilât-ı Mahsusa” adındaki örgütü, 1914 Ağustosuna kadar süren ve daha da bitip tükenmeyecek olan Ermeni isyan ve tahrikâtına karşı, Eylûl ayından itibaren Kafkas sınırlarında Ermeni köylerine, siyasî ve dinî liderlere yönelik saldırılar yapmak üzere görevlendirmiştir. Erzincan yöresindeki Teşkilât-ı Mahsusa yöneticisi Tabip Subay Bahaeddin Şakir’in kurduğu çetelere, 9.Kolordu komutanı (sonradan çok hatalı Sarıkamış harekâtına karşı çıktığı için Enver Paşa tarafından görevinden alınacak) Hasan İzzet Paşa, birliğinin en seçkin subaylarını ve Erzurum’un en babayiğit gençlerini vermiştir. Erzurum’daki Alman Konsolosunun raporuna göre, Teşkilât-ı Mahsusa Ermeni köylerine baskınla öldürme ve soygun eylemleri yapmış. Alman Büyükelçiliğinin müdahalesi ile Alman subayı Louis Friedrich Mosel von der Schulenberg bu örgütün faaliyetlerini engellemeye çalışmış. Sarıkamış hezimeti sonunda kaçışan örgüt mensupları sadece Ermeni değil Müslüman köylerinde de talan yapmışlar. Enver Paşanın bir büyük gafı daha Avrupalıların eline koz vermişti.

ERMENİ TEHCİRİ: Aslında tehcir, Ermenilerin iddia ettiği gibi 24.Nisan.1915 tarihinde değildir. O tarihte, Diyarbakır’da bir ayaklanma belgesi ve silahlar ele geçirilince, hayır derneği gibi gösterilen Ermeni kurumları kapatılmış; yöneticilerinden ve yakalanan teröristlerden 2345 kişi, devlet aleyhine eylemde bulunmak suçundan tutuklanmıştı. Komitelerin yasa dışı ilân edildiği günü Ermeniler “soykırım” tarihi olarak gösterirler. Bu olay, isyancıları daha da azdırınca, 27.Mayıs.1915de imzalanıp 1.Haziranda yayınlanan “Sevk ve İskân Kanunu” ile ciddî önlemler alındı. Yayını tarihinden itibaren geçerli olacak ve yürütülmesi görevi Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırına verilmiş olan bu geçici yasada, yerel mülkî ve askerî yöneticilerin, “Vakt-i seferde (savaş sırasında), hükümet emirlerine, ülkenin savunmasına, asayişin temini yolundaki önlemlere karşı muhalefet ve silahlı direnme gösterenleri tedibe (yola getirmeye) ve tecavüz ve direnmeyi temelden ortadan kaldırmaya yetkili ve mecbur oldukları; ordu, bağımsız kolordu ve tümen komutanlarının, askerî gereklere göre ya da casusuluk ve ihanetlerini hissettikleri köyler, kasabalar halkını tek tek ya da toplu olarak başka yerlere sevk ve oralarda iskân ettirebilecekleri” öngörülüyordu.

30.Mayıs günü Meclis-i Vükelâ (Bakanlar Kurulu) tehcir’in (göç ettirme) süresiz olması kararını aldı. Ermenilerce boşaltılacak yerler başka ülkelerden Osmanlıya göç ettirilen halka devredilecekti. 10. Haziranda tehcire tâbi tutulmuş kişilerin mallarının nasıl kullanılacağı açıklandı. Boşaltılan yerlerdeki Ermeni mallarının tespitini ve kaydını yapmak üzere, bir başkan, biri idarî, diğeri malî iki üyeden oluşan birer “Terk edilmiş Mallar Komisyonu” kuruldu. Dayanıksız mallarla hayvanlar açık arttırma ile satılacak; elde edilen para ve dayanıklı mallar, komisyonun ve bölge yöneticilerinin sorumluluğunda, asayişin ve Ermenilerin avdetine kadar muhafaza edilecekti.

Takvim-i Vekayi gazetesinde “Tehcir Kanunu” metni.

Bu yasal düzenlemelerden sonra Anadolu’daki Ermeni nüfusunun büyük bölümü kafileler halinde Suriye’de “Deyrizor”daki toplama kamplarında iskân edilmek üzere yola çıkarıldı.

Bu arada, ülkenin bir çok yerinde Ermeni ayaklanmaları sürüyordu. Rus Donanması Karadeniz Ereğlisi’ni bombardımana başladığında, Adapazarı’ndaki Ermeniler Rusların hemen karaya çıkacakları umudu ile propagandaya giriştiler. Güvenlik güçlerince yapılan aramalarda korkunç tahribat kapasitesi olan silah, patlaycı madde ve ayrıca dahilî bozgunu arttırmayı hedefleyen asker ve jandarma üniformaları bulundu. Aynı aramalar ve bulgular İzmit’de de gerçekleştirildi. Tutuklanan ihtilâlciler, Sakarya Irmağı ağzından karaya çıkışlarını bekledikleri Ruslara destek vermek üzere, Türk askerî üniformaları giyerek fesat çıkaracaklarını itiraf ettiler. Güvenlik güçlerinden kaçmayı başaran komiteciler Yalova ve Bursa havalisine kaçarak buralarda savunmasız Türkleri soyup öldürdüler. Bu konuda Hükûmetin aldığı tedbirler Avrupa’ya çarpıltılarak intikâl ettirildi. Bu takiplerden kaçıp kurtulan komitecilerle Bursa yöresinde Çengiler, Soloz, Orhangazi, Gemlik Bilecik dolaylarında hazırlıklı bulunan Başpapaz Barkef, onun sekreteri Sokpas, Bursa Ermeni Okulu Müdürü ve diğer görevlilerinin liderliğindeki çeteler askerî birlikleri ve jandarmayı vurkaçla oyalayıp Türk ordularını cephelerde zayıf düşürme faaliyetin geçtiler.

Başkaldırıların sık görüldüğü Zeytun’da, Nur Dağları Kuzeyindeki araziye dağılmış çeteler, Ermeni tehciri sırasında güvenlik güçlerini ve Türk köylerini taciz ediyorlar; gözetim altındaki Ermenilerin de telefatına sebebiyet veriyorlardı. 1915 baharında Zeytun, Maraş, Saimbeyli Ermenilerinden 600 kadar çeteci Ayvalık bucağı açığında Fındıkçık köyünde toplanmış civardaki 4 Türk köyünü yakmışlardı. Mevzilerini çok sağlam biçimde tahkim etmiş bu Ermenilerin üzerine gönderilen Jandarma birliği bunları hakkından gelemeyince Islahiye’deki Alaydan tefrik edilen bir piyade taburu ile bir dağ top takımı isyanı bastırdı. Ne var ki o zamana kadar 10’dan fazla Türk köyü yakılmış; 2000 kadar Türk sadistçe öldürülmüştü.

5.Haziran.1915’de, Sıvaslı Murat (Hamparsum Boyacıyan) 500 kadar tayfası ile, Türk ordusunun ana ikmal yolunun geçtiği Şebinkarahisar’ı bastı. Ruslar için çok değerli bir hizmet teşkil eden bu eylem, civardaki Türkleri öldürme ve güvenlik güçlerine saldırma gibi olaylarla pekiştirildi. Sıvas’taki 10. Kolordunun gönderdiği birlikler, Ermenilerin sığındığı eski bir kaleyi günlerce kuşatmadan sonra 18.Haziranda güçlükle ele geçirebilmiştir.

Meşrutiyetin ilânından beri Urfa’da Ermenilerin gönüllülerden oluşturduğu bir gizli örgüt vardı. 1895 Urfa isyanına karıştığı için Trablusgarb’a sürüldükten sonra affedilen, Türkiye’ye dönerek kendini papaz olarak tanıtan bir kişi Patrikhane tarafından Urfa’ya gönderilip isyan örgütü kurmakla görevlendirilmişti. Bu örgüt komitacılara yataklık yapıyor ve harekâtlarına katkılar sağlıyordu. Savaş içinde 1894 doğumlular askere alındığında; daha çok amele taburlarında istihdam edilen Ermeni askerler kaçıp örgüte ve Germiş köyünde ve Urfa merkezinde 19.Ağustos.1915’de başlatılan isyana katılmışlardı. Ertesi gün, Urfa-Siverek yolu açımında çalışan amele taburunun Ermeni erlerinin, başlarındaki subayları ve Türk işçilerini öldürme girişimi başarılı olmadı. Emekli Tümgeneral İhsan Paşanın Genel Kurmay Basımevince 1984’de yayınlanan anılarına göre, yabancı devletlerin desteğinde, tertipli olarak çıkarılan bu isyan çerçevesinde, 24.Ağustos’da Urfa-Tellülebyaz arası yoldaki amele bölüğünün Ermeni erleri de ayaklanmış; ihtiyat zabiti İbrahim Hilmi’yi şehit etmiş; dört jandarma eri ile köy muhtarını yaralamışlardır. 29.Eylûl’de yeniden alevlenen isyanda bir jandarma şehit edilip, Türk evlerine saldırılıp sakinleri öldürülmüş; işgâl edilen evlerde direnmeye geçilmiştir.

Kafilelerle Suriye’ye sevkedilen Ermenilerin önemli miktarı bu şekilde çıkarılan kargaşalarda ve Ermenilere hınç besleyen ve mallarını gasp etmek isteyen Kürt aşiretlerince öldürüldü ya da hastalık ve takatsizlikten öldüler. Urfa’dan Resûlayn ve Nusaybin yolundan gidenler Arap kabilelerinin saldırılarına uğramışlardır. Telaş içinde tehcir edilen bu kalabalığın Deyrizor kamplarında iskân edilmesi mümkün olmadığından bir bölüm de burada hastalık ve açlıkdan öldü. Batı Avrupalı devletlerin tepkisi karşısında, Ağustos’ta yayınlanan bir hükûmet emri ile Katolik ve Protestan Ermenilerin sevki durduruldu ama, savaşın dağdağasında bu emir de işe yaramamıştır. Kürt aşiretlerin husumet gösterileri karşısında, Mardin ve Diyarbakır bölgesindeki Süryaniler ile Hakkâri’deki Nasturiler de hükûmet kararı dışında tehcir edilmek zorunda kalındı. Diyarbakır’da asayişi temin çerçevesinde öldürülen 2000 Hrıstiyan içinde Ermeni dışında olanlar da vardı. Bunun üzerine, Hükûmet, inzibat tedbirlerinin öteki Hrıstiyanlara uygulanmaması gerektiğini hatırlatan telgraf çekti.

Kutsal İttifakın yarattığı din kavgalarının masum kurbanları. 1919’da mülteci bir Ermeni kadın ve oğlu. (Percival Richards’ın çektiği fotograf Hesketh Kolleksiyonu)

Ermenilerden hasta, özürlü, sakat, yaşlı insanlar, yetim çocuklar, dul kadınlar sevke tâbi tutulmamışlar; yetimhanelerde ve köylerde koruma altına alınmışlar; ihtiyaçları “Göçmen Ödeneği”nden karşılanmıştı. Anadolu dışındaki (ör. Suriye’deki) Ermeniler kendi yuvalarında kaldılar. Sevkiyat: Diyarbakır, Van, Mamuretülaziz, Adana, Ankara, Aydın, Birecik, Dörtyol, Erzurum, Eskişehir, Giresun, Görele, İzmit, Kaleaçık, Haymana, İzmir, Karahisarsahip, Kayseri, Kırşehir, Keskin, Konya, Kütahya, Maraş, Nallıhan, Ordu, Perşembe, Sıvas, Sungurlu, Sürmene, Tirebolu, Trabzon, Ulubey,Yozgat’dan toplam 422.758 kişi kapsıyor; 32.766 kişi yerinde kalıyordu. Göç ettirilen Ermeni sayısı 1922 tarihli İngiliz kaynakları tarafından 817.873 kişi gösterilmektedir.

1914 nüfus sayımına göre, İmparatorluk topraklarında yaşayan Ermeni nüfusu (göçe tâbi tutulmayan Suriye, Halep, Beyrut illeri dahil, Rus yönetimindeki Kars, Ardahan, Artvin hariç) 1.295.000 kişidir. Bu sayı, Fransız Sarı Kitabı ve İngiliz Britannica Ansiklopedisi tarafından 1.5 milyon olarak verilmiştir. Ermeni Patrikhanesinin 2.5 milyon, Lozan Konferansına gelen Ermeni Heyetinin 2.2 milyon olarak verdikleri rakamların abartılı oldukları açıktır.

Batı Anadolu’dan sevk edilen kafilelerin hepsi trenle nakledilmiştir. Genel olarak, yerine göre ırmak taşıma araçları, at arabaları kullanılmıştır. Düzenli sevk, koruma ve ikmâl önlemlerine karşın Savaş girdabına yuvarlanmış fukara Devletin olanakları tümüyle güvenli bir intikâle yetmemiştir. ABD’nin Mersin Konsolosu Edward Nathan 30.Ağustos.1915’de Büyükelçi Moganthau’ya gönderdiği raporda, Tarsus’dan Adanaya kadar bütün hat geçişinin Ermeni göçmenlerle dolu olduğunu, Adana’dan itibaren bilet alınarak Tren yolculuğu yapıldığını; zor durumda olanlara gerekli yardımın yapıldığını belirtiyor. İçişleri Bakanı Talat Paşa, 4.Ordu Komutanlığına, 23.Mayıs. 1915 tarihinden itibaren, sevk yolları ve detaylarını bildirmiştir. Ermeni isyan ve katliamlarının sürmesi karşısında, 5.Temmuz’da Doğu ve Güney Anadolu, Suriye, Halep ve Irakdaki görevli kuruluşlara, Ermeni yerleştirilme bölgelerinin (mahâl belirleyerek) genişletildiği bilgisi ve yerleştirmenin mahâllin Müslüman nüfusunun yüzde onunu aşmayacağı talimatı verilmiştir. Sevki yapılan Ermenilerin sayısı bu şekilde 438.758’e ulaşmıştır. Halep’tekilerle birlikte iskân alanına varan nüfus 382.148 olduğuna göre fark 56.000’dir. Bu kayıpların da müfredatı tesbite çalışılmıştır. Çeşitli yerlerde Kürt ve Arap aşiretlerinin saldırıları ile canlarını kaybedenler 9-10.000 kişi arasındadır. 25-30.000 kişi iklim koşulları ve tifo, dizanteri gibi hastalıklardan ölmüştür. Böylece yolda öldüğü sabit olan Ermeni sayısı 40.000 civarındadır. Geri kalanların yol üzerinde bazı kafileler hakkında sevkiyatın durdurulması ve bulundukları illerde iskân edilmeleri, bu aralarda ya da bazı mola yerlerinde muhtemelen Avrupa’ya, ABD’ye, Rusya’ya iltica etmeleri için kaçırılmaları hesap dışı kalmalarına sebebiyet vermiş olabilir.

Her ne olursa olsun, çıban başı Çar I.Alexandr’ın “Kutsal İttifak”ı olan bu Hrıstiyan-Müslüman mukatelesi tarih boyunca görülmüş din farkı kaynaklı can kaybının kayda değerlerinden biridir.
 

Yayın Tarihi : 27 Ağustos 2009 Perşembe 11:36:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?