17
Haziran
2024
Pazertesi
ANASAYFA

İnanç ve Hoşgörüsüzlük (94)

ERMENİ SORUNUNUN SOVYETLER BİRLİĞİ İLE ARAMIZDA TASFİYESİ:

General Kazım Karabekir

Dünya Savaşı sırasında Doğu, Güneydoğu Anadolu ile Suriye cephelerindeki Rus ve Fransız ordularında görev alan Ermenilerin taşkınlık ve disiplinsizleri Rus ve Fransız subaylarını çileden çıkarmıştır. Kilikya’da Ermeni lejyonlarının Türklere reva gördükleri vahşet General Du Hays’in, Kasım.1918- Aralık. 1919 arası Fransız askerî istihbarat raporlarından topladığı bilgilere dayanarak yazdığı “L’Occupation Française en Syrie et en Cilicie sous le Comandement Britanique-Britanya Komutanlığında Suriyede ve Kilikyadaki Fransız İşgâli” isimli kitabında yeterince sergilenmektedir. Savaş bitmeden 1917’de Rusyada çıkan Bolşevik ihtilâlinden sonra da Ermeni teröristlerin Müslüman kıyımı sona ermemiş; komitacı Arşak 1.Şubqt.1918’de Bayburtta katliam yapmıştır. 3.Mart.1918’de Ruslarla şimdiki Doğu illerimiz’in tümü ve Batum’un Osmanlı Devletine iadesinin öngörüldüğü Brest-Litowsk Antlaşması yapılmışsa da, Ermeni komitacılar 25.Nisan’da Kars’ın Subatan köyünde 750 Müslümanı, 1.Mayıs’da Kars’da 60 Müslümanı katlettiler. 2.Ordu Komutanlığına vekâlet eden Kâzım Paşa (Karabekir) Rus işgâlindeki Doğu illerimizin büyük bölümünü ele geçirip, Ermeni mezalimini önlemiştir. Bu arada, Rusların 25.Nisan. 1918’de Doğu illerimizden çekilmesinden sonra Ermeniler Kars’ı ellerinde tutmak istemişlerse de yenilmişlerdir. Bu olayı takiben, sınırlarımız ötesinde Rus uydusu Kafkas cumhuriyetleri kurulmaya başladı. Bunlardan biri 28.Mayıs. 1918’de Taşnak yönetimi altında kurulan Ermenistandı. Osmanlı Devletinin yenilgisinden sonra Ankarada, 23.Nisan. 1920’de TBM Hükûmetinin kurulması üzerine 18.Haziran. 1920’de saldırıya geçen Ermeniler, gene Kâzım paşanın karşı harekâtına direnemeyerek Kars’ı ve Gümrü’yü Türklere teslim etmek zorunda kaldılar. 3.Aralık’a yapılan “Gümrü Antlaşması” ile Misak-ı Millî’nin Doğu sınırları çizilmiş oldu. Ermenistan Sovyetlere katılınca bu antlaşmanın hükümleri Ruslarla yapılan Moskova ve Kars antlaşmalarının kapsamına da girdi. Bolşevik devrimi liderlerinden Stalin 4.Aralık.1920 tarihli “Pravda” gazetesindeki “Yaşasın Sovyet Ermenistanı” başlıklı makalesinde: “İtilâf Devletlerinin ajanı Taşnakların zararlı politikasının ülkeyi anarşi ve sefalete sürüklediğini” yazıyordu.

İhtilâl Rusların dış siyasetlerinin de hızla değiştirilmesi ve Türklere karşı günah çıkarmaları sonucunu vermiştir. Soykırım iddialarına karşı elimizi güçlendiren dayanaklardan Mehmet Perinçek’in “Rus Devlet Arşivlerinden-100 Belgede Ermeni Meselesi” kitabında topladığı belgelerden de görüleceği üzere, Sovyetler Birliğinin kuruluşuna etmen olan Ruslar, Ermenileri tahrik günahından yakalarını sıyırma gayretlerine girmişlerdir. Büyük Sovyet Ansiklopedisinin 1926 baskısında: “Ermeni Sorunu’nun Türkiyeyi zayıflatma ve sömürgeleştirme sorunu olduğu”nun ifade edilmesi bunun açık itirafıdır. Sovyet Ermenistanı Devlet adamı B.A. Boryan’ın “Uluslararası Diplomasi ve SSCB” adlı eserinde: “Türk Sultanlarının Ermenileri sevdikleri ve olanaklar ölçüsünde korudukları” belirtilmektedir. Ermeni Bolşevik lider O.A.Aruntyunyan anılarında Taşnakların, 1905 yılında Azerileri yok etmek için kırım kampanyası yürüttüklerini naklediyor. Erzurum kökenli olup Baku’ya yerleşmiş bir aileden olan, Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni: sırtlarını kayıtsız şartsız Rusyaya dayayıp Türkiyenin doğusunda bir daha büyük bir Ermenistan hayali peşinde koşmanın hazin bir eleştirisini yapmıştır. Sovyetler Birliğinden bir çok müellif, Anadoludaki Rumların sakin tutumunu örnek göstererek, Ermenilerin başına gelenlerin sebepsiz olmadığına işaret ederler.

I.Dünya Savaşının yitirilmesinden sonra, azınlık gruplarının bağımsızlık kampanyalarını görüyoruz. Bu cümleden olarak 1919 20.Kasım’ında, Osmanlının büyük bürokratlarından Boğos Nubaryan ile Şerif Paşa, ortak “Ermeni-Kürt Bağımsızlık Belgesi”ni imzaladılar. Fransızlarda destek alan 450 kişilik ir Ermeni süvari birliği, 12.Ocak.1920’de Antep’in Arapda köyünde Müslüman halka işkence yaptı. Bunun üzerine, 1.nisan.1920’de Antep’de Fransız ve Ermenilere karşı savunma derneği kuruldu. Ulusun işgâlcilere karşı azimli direnmesi, bir ölçüde Ermeni tahrikâtı motivasyonludur.

Türk bağımsızlık savaşına destek verdiği için Taksimdeki anıtımızdaki heykel grubu içinde, Voroşilov ile birlikte heykeline yer verilen Mikhail Frunze

Mehmet Perinçek’in anılan kitabındaki belgelerden anlaşılacağı üzere, Gümrü Antlaşmasından sonra dahi Ermenilerin rahat durmadıkları, Türkiyedeki Ermenilerin Batılı Devletler desteğinde, hak etmedikleri, Müslüman çoğunluğa ait Türk toprakları talebinde bulundukları Sovyet makam ve görevlileri tarafından gözlemleniyordu. Bolşevik Partisi Merkez Komitesi Başkanı G.K. Ordjonikidze, Kremline gönderdiği ve Stalin’in üstüne not düştüğü 9.11.1921 tarihli telgrafda: “Van, Muş ve Bitlis’in Ermenilere verilmesi emperyalist, aptalca ve provakatörce bir taleptir” diyordu. Ukrayna Sovyetleri Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve Ukrayna Kara ve Deniz Kuvvetleri komutanı M.V.Frunze, Batumdan Lenin ve Troçki’ye gönderdiği 23.11.1921 tarihli şifreli telgrafında: “Ermeniler tek kelime ile provakatördür” değerlendirmesini yapmıştı. Ermeni Sorunu, onu yaratan kaynak olan Ruslarla aramızda böyle çözümlendi.

Soykırımın varlığı ya da yokluğu üzerine çok araştırmalar yapılmış, tezler hazırlanmış, romanlar yazılmışsa da bunların ayrıntılarına girmemiz olanaksızdır. Arnold Toynbee gibi saygın ve Hrıstiyan Dünyasında Türklere karşı önyargılı yetiştiğini itiraf eden bir İngiliz tarihçisi bile, I.Dünya Savaşı sırasında İngiliz Başbakanı D.Lloyd George’un siyasal hedefleri doğrultusunda kendisine İngiliz Hükûmetince ısmarlanan ve (Turkofob, Türk düşmanı) James Bryce ile birlikde hazırladığı, 1916 yayın tarihli “Mavi Kitap”ında ve aynı yıl Brittanica Ansiklopedisine verdiği makalesinde, 1.-1.2 milyon Ermenin tehcire tâbi tutulup, bunlardan 600.000’inin canını kaybettiğini ileri sürmüş; fakat, sonraki soykırım iddialarının çoğuna mehaz teşkil eden bu beyanlarının propoganda aracı olarak yazdırıldığını çok geçmeden itiraf etmiştir. İngiliz Hükûmeti de bu kitapdaki fahiş saptırmalardan dolayı 2.Aralık.1925’de Almanyadan özür dilemiştir. Ancak, konuyu sıcak tutmak isteyen ve tüm Taşnak ve Asala militanları gibi, ünlü kriminolog Cesare Lombroso’nun tarif ettiği tipdeki cani ruh ve surat taşıyan bazı intikam tutkuluları, bu kitabın gerçekleri yazdığı ısrarını usanmadan sürdürüyorlar. Ataları Türkiyeden göçen İngiliz uyruğu Ermeni Ara Sarafian adında saplantılı bir tarihçi 1990’larda bizim Başbakanlık arşivinde defalarca araştırma yapma imkânları bulmuş; içeriğinde gizli tutulan bazı kimlikleri de ortaya çıkardığını söylediği “Mavi Kitap”ı kendi şerh ve ekleri ile 2000 yılından itibaren yeniden iki kez yayına koymuş olup, Ermenistan Cumhur Başkanı Sarkisyan’ın bile artık havlu attığı anlaşılan “Soykırım Davası”nın İngiliz Parlamentosunca yeniden tezgâha koyulması kampanyasını açıyor. Fakat, “Mavi Kitap”, aralarında Kıbrıs doğumlu profesör Salahi Sonyel de olan bir çok müellif tarafından da inceden inceye eleştirilmiş ve yanlışları saptanmıştır. Artık soykırım iftirasına karşı güçlü bir mücadele başlatılmıştır.

Ara Sarafian

Doğal olarak Sayın Perinçek’in anılan kitabındaki(doğruluğundan hiç kuşku bulunmayan) belgeler, biraz da kendi ideolojisi doğrultusunda dizinlendirilmiştir. II.Dünya Savaşının hemen öncesi yıllarda Stalinin Sovyetler Birliğinin Türkiyeye karşı (Mustafa Kemal’in usta politikasının eseri olan) o sıcak dostluğundan bir şeyler kalmayacaktır. Uyduluğuna alma başarısını gösteremediği Türkiyeyi sinsice istilâ hazırlığı, ancak ânî Alman saldırısı ile akamete uğramıştı.; Savaş sonunda SSCB’nin Boğazlar yönetimi ile Ermenistan Cumhuriyetine katmak üzere Kars, Ardahan ve Artvin’i talep etmesine karşı verilen red yanıtı Batı blokunca desteklendi ve NATO’ya üye olduk. Çar I. Alexandre’dan beri Ermenileri emellerine oyuncak eden Rusların “Ermeni Soykırımı” iddiasını diline dolamaya yüzü yoktur; ama konjonktürel politikalarının ne zaman Türkiyenin yararına olacağı da belli olmaz. 1960’ların başında “soykırım” davasını tazeleme hazırlığındaki Ermenilerin, 1965’de davalarına destek vermesi için başvurdukları (1915’de Türklerle savaşmakda olan Rus Keşif Birliklerinde gönüllü mücadele ve 1917’de Tiflis Askerî Akademisinden subay çıktıkdan sonra Ermeni alaylarında sürekli Türklerle savaş geçmişi olan) Sovyet Generali Ermeni Ohannes Bagramyan, ricacı heyeti, Rusların Ermeniler refaketinde Anadoluya ve Müslüman halka saldırılarının çok yakın tanığı olduğu; Rusların Müslüman tehcirini de iyi bildiği için, mevcut siyasal konjonktürün uygun olmadığı gerekçesi ile başından savmıştı. Batılı dost ve müttefiklerimiz ise, seçim zamanlarında ülkelerindeki Ermeni diasporasının gönlünü okşamak için, rutin olarak “Soykırım” mizansenini ortaya çıkarır ve bir tevil şekli ile ortadan çekerler. İdare dünyası işte. Biz güçlü oldukça komedi gösterilerine, soğukkanlılıkla direneceğiz. Ne var ki, din farklarını politik ihtirasları uğruna kullananlar yüzünden hadsiz, hesapsız canlar yandı. Bir asır boyunca “Ortodoks Koruyucusu” olma bahanesi ile kitlelerin mahvına neden olan Ruslar Gümrü Antlaşması ile nasıl Ermenileri satıvermişlerse; Orta Doğuda enerji kaynakları peşinde koşan İngilizler de gaza getirdikleri Yunanlıların başına “Küçük Asya” faciasını açmışlardı.
 

Yayın Tarihi : 15 Eylül 2009 Salı 16:00:04
Güncelleme :15 Eylül 2009 Salı 15:58:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?