25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

İspanyol Edebiyatından Seçkiler (13)

EL SUSTITUTO (VEKÂLLETEN VATAN HİZMETİ) – LEOPOLDO ALAS (CLARÍN)

Leopoldo Alas (Clarín)

İspanyanın sosyo-politik yapısı hakkında olduğu kadar yazın alanındaki rakiplerine karşı da acımasız iğneleyici eleştiriler yapan Alas, bu bakımdan başkent Madrid’de fazla görünmek istemez, yaşamının büyük kısmını, sonradan onun hayranı olacak 1976 doğumlu küçük hikâye yazarı ve yayıncı Martin Cid’in doğduğu yer, Biscay Körfezi kenarındaki rutubetli, dağlarla izole edilmiş, romantik Oviedo kentinde geçirirdi. 1852’de, Castilla-Leon Eyaletinin, Zamora ilinin aynı adı taşıyan başkenti Zamora’da doğmuş, fakat 1901’deki ölümüne kadar Oviedo’dan kopmamıştı. Hukuk ve politik ekonomi öğrenimini de, bir Alma Mater (velinimet) gibi gördüğü Oviedo Üniversitesinde yaptı. Kariyerine gazetecilikle başlayıp “Borazan” anlamına gelen “Clarín” müstear adı ile (“El Sustituto-Vekil, Yerine hareket eden” öyküsünde çok ustalıkla betimlediği), İspanyanın dört bir köşesini sarmış karanlıkda kalmış zihniyetler, batıl inançlar, yobazlık, içi boş bağnazca milliyetçilikle amansızca mücadele ederek asrın sonunda ülkenin en göz korkutan eleştirmeni unvanını almayı hak etti.

Martin Cid, romancılar ülkesi oimayan İspanyada sadece Clarín’in, “Anna Karenina” adındaki şaheseri kaleme alan ünlü Rus romancı Tolstoyla başa güreşmiş bir fiksiyon yazarı olduğunu ileri sürüyor. Gerçekden Cervantes ve Pérez Galdós ile birlikde İspanyol düz yazısının doruğuna oturan Clarín’in taşra ortamındaki zina olaylarını anlatan İki ciltlik “La Regenta-Profesörün Karısı”ndaki (1884), psikolojik tahlilleri, canlı ve renkli betimlemelerinin Flaubert’in aynı naturalist türdeki ‘Madame Bovary’sinden daha ilerde olduğu iddia edilir. Üniversitede verdiği “Hukuk ve Moralite” tezinin teknik desteği ile Naturalizmin tanıtımı yolundan İspanyol toplumunun kültürel ve etik anlayışının yenilenmesi ve ıslahı hedefini gütmüştür.

“Su único hijo (iho)-Onun Tek Oğlu” adındaki diğer romanı ilkine kıyasla geri planda kalmışsa da, hikâyenin dokusunda teknik kaynakları kullanmada aynı ustalığı göstermiştir. “Doña Berta”, “Adiós Cordera!-Elveda Cordera!”, “Cuentos morales-Aktöre Öyküleri”, El gallo de Sócrates-Sokrates’in Horozu” isimli başka roman ve öykü kitapları vardır. 1882-83 yıllarında Zaragoza’da öğretim görevi yaptı; 1883’de Oviedo’ya dönerek “Roma Hukuku” profesörü oldu.

Oviedo Üniversitesi Duvar Frizleri

Küçük öykü alanında da göz alıcı bir başarıya ulaşan Clarín, Alarcón ve Pardo Bazánla birlikde bu dalda İspanyada XIX. Asrın ”Büyük Üçlüsü”nü oluşturmuştur.Müteaddit denemeleri arasında, Armando Valdes’in katılımı ile yaptığı “La Literatura-Edebiyat” adlı çalışma da kayda değer.
Gelelim “Vekâleten Vatan Hizmeti” öyküsüne:

Yaygın şöhretli bir ozan için çok yakışıksız olmakla birlikde bir türlü yakasını kurtaramadığı eski insiyakî alışkanlığı ile sol eli parmaklarının tırnaklarını yerken, süt beyazı temizlikde bir kağıt yaprağı üzerine döktürdüğü şiirini henüz bitirmişti:

Ey kahraman er, sen son nefesini verirken gözyaşlarımı bastırmak için,
Anavatan’ın utkusunu soluğumun tüm gücü ile terennüm edeceğim

İlham perisinin yerleşik bulunduğu mülkî alan içindeki en iyi ozan olduğu teslim edilmiş Eleuterio Miranda, dediğim gibi bir yandan tırnaklarını yiyor, bir yandan da lir’ini (daha doğrusu, ağıt mıdır, lirik bir ilahî midir ortaya ne çıkacaksa bilemediği eserini kâğıda döktüğü telek kalemi) parçalama* raddesine gelmişçesine efkârı bozuk bir hâlet içinde ilham yakalamak çabası içinde çırpınıyordu.

Gerçekten, Vatan meşum bir huzursuzluk içinde idi; en azından Mirandanın ana yurdu kasabanın yerleşikleri böyle olduğuna inanmaya yatkındılar, ve başda Belediye Başkanı, kasabanın seçkinleri Eleuterio’ya hamasî bir kutlama merasiminin fon motifini oluşturacak olabildiğince uzun mısralardan yapılma detansı bir şiirler demeti siparişine gelmişlerdi. Bu şiirlerde mücadele kahramanları Otumba, Pavia** ve diğer generaller, kasaba merasim tertip heyeti üyeleri eşrafın ağzından ululanacak; festival kazancı da savaş masraflarını karşılamaya tahsis olunacaktı.

Her ne kadar Eleuterio bir Tyrtaeus ya Pindaros*** olmayabilir idiyse de, Anavatan’ın (artık çöküşe geçtiği açıkça görülen) kurtuluşuna, Quintana’varî**** yedi heceli, onbir heceli hamasî şiirlerle bir kasaba ozanının katkıda bulunma girişiminin ne denli gülünç olduğunun ayrımına varamayacak kadar kavrayış ve sağduyu yoksunu da değildi.

Yıllarca öncesinin henüz Madrid’i görmemiş, Paris’in Figaro dergisinin abonesi olmamış onaltı yaşındaki ergen Eleuterio olsa idi epik bir ozanlığa soyunur; anavatan aşkı ile moral ve siyasal şiirler patlatırdı; ne var ki artık bambaşka bir kişiliğe bürünmüştü; hamasete ya da başka ilhamını yüreğinden almadığı dışsal konulu bir şiir türüne inanmıyordu; kendini günlük varlıkdan kaynaklanan içsel şiire vermişti; fakat medar-ı maişet uğruna gönlü Belediye yönetiminde bir memuriyet kapmada olduğu için Pindaros’un lirinin tellerini tıngırdatmaya çalışma zorunda idi. Bu bakımdan, kendisinden bir kutlama şiiri yazıp okıumasını isteyen Belediye Meclis üyesini bu dediğini yerine getirmenin akıllıca olduğunu düşünyordu. Bu düşünceler içinde tekrar tırnaklarını yemeye ve :

“Sen son nefesini verirken gözyaşlarımı bastırmak için,
Anavatan’ın utkusunu soluğumun tüm gücü ile terennüm edeceğim”
faaliyetini sürdürmeye çalıştı.

Tekrar durdu, ama teknik güçlüklerden değil de (çünkü yeterinceden fazla kafiyeli sözcükler buluyordu), ancak, belleğinde âniden, oluşuveren bir imajla nedamet duygusuna kapılıverdiği için… Destanın sonunu feryatsı bir final pasajı olarak şu dizelerle bağlıyordu:

“Fakat, heyhat! Ben ne gafilmişim,
Beyhude yere coşup uçtum
Vatan aşkımın mâbedi olan
O kutsal alana erişmek için
Fakat eğer benim zayıf sesim, güçsüz muhayyelem
Böyle yüksek irtifalarda uçmak için yetersizse,
Ey, kanım, içine düştüğüm dehşetin gözyaşları olarak çağla,
İspanyamın onuruna, seller gibi ak!
‘Bu savaş! Dikkatle izlediğim bu gûlgule
Artık bana elime mızrabımı değil kılıcımı almamı gerektiriyor
Ah İspanyam! Çünkü dökülecek kan seninki değil benimki olmalı.
Sana olan borcumu, bedenimi sana adayıp
Dökeceğim lâl ırmak ile ödeyebilirim.

Bir ölçüde huzursuzluk yaratan bazı ahenksiz kafiyelendirmelere karşın, Eleuterio eserinin çatısını kurmada tam bir tatminkârlık duygusuna erişmişken, birden bire, beyninin içinde “Ramón!” diye bağıran ıslığa benzer bir ses duydu.

Ve ayağa kalkarak çalışma odasını arşınlamaya başladı; bir aynanın önünden geçerken yüzünün kıpkırmızı kesildiğini gördü.

“Lanet olsun sana Ramón! Hayır, hayır, bunu demek istemedim… Hayır, zavallı Ramón! Tam tersine o bir azizdir!”

Bir aziz… ve cesur. Ve cesur … tavuk. Tavuk da nereden çıktı demeyin. Çekingen tabiatı yüzünden kasabada herkes onu “Tavuk” diye çağırırdı. Ama, aslında, herkes kuluçkaya yatmış civcivlerini korumaya çalışırken o cesur yürekli bir tavuk olduğunu gösteriyordu.

Ramón’un civcivleri yoktu. Tersine kendisi bir ana kuzusu idi. Ama, açlıktan ve soğuktan ızdırap çeken anacığı, artık görme yetisini de yitirdiği için evlâtlarının nafakası için dışarıda iş arama olanağı kalmamış, zavallı ihtiyar kadındı.

Ramón’un dul anası, Eleuterio’nun babası Don Pedro Miranda’nın arazisinden küçük bir parça toprak kiralamıştı. Zavallıcık kira bedelini de artık ödeyemez olmuştu. Nasıl ödesindi ki; elinde on parası yoktu.

sürecek


*Lirini parçalama : kötü anında bulunan bir sanatkârın, içinden, sanatını icra aracını yok etme isteği gelmesi anlamında bir mecaz deyim. Öykümüzde de ozanın içinden tüy kalemini kırmak geliyor.

** Clarín, çağdaşı diğer liberal İspanyol yazarlar gibi İspanyanın kolonilerdeki bitmek bilmeyen, ağır masraflar getirmekten başka yararı olmayan savaşlarına karşı idi. Bu savaşların halka yansıtılma politikası ile alay ediyor. Kasaba halkı, 1520’da, kâşif Cortes’in Meksika’da Azteklari dize getirdiği “Otumba” ovası ile 1525’de, İtalya’da V.Carlos ordusunun Fransa Kralı I. François kuvvetlerini yendiği “Pavia” kentini (ki İspanyol ordusu komutanı General José M. Pavia unvanını bu savaşdan almıştır) halen savaşmakta olan İspanyol generalleri sanıyorlar.

***Tyrtaeus (Tyrtaioos) M.Ö. VII. Asırda yaşamış, Dor ve Ion lehçeleri ile elejiler ve savaş şarkıları yazan Attikalı lirik şair. Messenia savaşı sırasında Lakedomonlar Atinadan bir general istiyorlar. Atinalılar da alay olsun diye eğri büğrü vücutlu, topal Tyrtaios’u göndermişler. Fakat Tyrtaios Ispartalılara verdiği motivasyonla büyük bir zaferin yapımcısı olmuş.Pindaros: M.Ö.V. asırda yaşamış Thebai’li lirik şair.

****Quintana: 1772-1857 yılları arasında yaşamış yurtseverlik destanları ile anılan popüler İspanyol oyun yazarı ve ozanı.
 

Yayın Tarihi : 29 Eylül 2010 Çarşamba 14:04:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?