25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

İspanyol Edebiyatından Seçkiler (2)

KANIN GÜCÜ (LA FUERZA DE LA SANGRE)- Miguel de Cervantes

 

İspanyanın en yüce edebî dehası Alcalá de Henares*, 1547 doğumlu Miguel de Cevantes’in yaşamı uzun süre çok çetin bir yoksulluk mücadelesi öyküsü oldu. Çocukluğu ve ergenliği hakkında bilinenler çok azdır. Yaşamı hakkında bazı iddialar çelişkilidir. Yoksulluk yüzünden formel bir akademik eğitimden geçmediğini, buna karşın bireysel merakı ve kaderindeki gezgincilik hem en değerli edebî ve felsefe eserleri okumasına ve hem de hayat deneyimi edinmesine olanak verdiğini söyleyenler vardır. Polis ve Adliye kayıtlarına göre 1569 Eylülünde “Miguel de Cervantes” adına yaralamadan dolayı tutuklamadan sonra sağ elinin kesilmesi ve 10 yıllık sürgüne gönderime hükmü çıkarılmış olmasına dayananlar, isim benzerliği yoksa onun o sıralarda İtalyaya gitmiş olmasını bu nedene bağlarlar. Oysa Cervantesin sağ eli sağlamdır; sol elinin İnebahtı seferinde sakatlanacağını aşağıda açıklayacağız. Başkalarına göre, ailesi alt derecede soylu olup babası Rodrigo de Cervantes eczacı-hekimdi. Bir söylentiye göre aile, Cervantes’in öykü ve oyunlarında çokça yer alan cemaat olan Yahudilikten dönme idi. Babalarının kasaba kasaba iş peşinde dolaştığı 7 çocuklu ailenin malî sıkıntı çektiği anlaşılıyor. Fakat, 1568-69 yıllarında Madrid’de öğrenim yapan Cervantesin İtalya’ya (Roma’ya) Kardinal Guilio Acquavata’nın hizmetine gönderenin hocası Juan López de Hoyos olduğuna dair kayıtlar da var.

İtalyada iken, 1570’de, II.Selimin Padişahlığı sırasında Osmanlının Kıbrısı ele geçirmesi üzerine Papa V. Pius’un Türklere karşı Kutsal Roma Germen İmparatorluğunu içinde birlik çağırısına İspanya ve Venedik, bunlar yanında Napoli, Sicilya, Sardinya, Cenova, Savua Dukalığı ve Hospitalier Şövalyeleri olumlu yanıt vermiş, Kutsal İmparator V. Carlos’un gayrı meşru oğlu ve İspanya Kralı II. Pelipenin yarı kardeşi Avusturya Kralı Don Juan komutasındaki “Kutsal İttifak” donanması 1971’de sefer açmıştı. Cervantes de Roma’daki İspanyol Birliğine ve Marquesa adındaki kadirgaya asker yazılarak, Osmanlının ana donanmasının tümüyle tahrip edildiği İnebahtı Savaşı’na (Lepanto; Yunanca. Navpaktos ya da Epahtos) katıldı; iki kez göğsünden yaralandı bir top güllesi ile sol elini kaybetti (zamanın Sadrazamı Sokullu Mehmet Paşanın bu münasebetle Venedik elçisine, “Biz Kıbrısı almakla sizin kolunuzu kestik, siz donanmamızı batırmakla sadece sakalımızı kestiniz” dersini verdiğini hatırlarsınız).

Avusturyalı Don Juan, İnebahtı Deniz Savaşında Amiral Gemisinde komuta ederken. Filipilerin Llokano halkından ressam, yontucu ve siyasetçi Juan Luna y Novicio’nu eseri

Böylece gazi olan Cervantes “el manco de Lepanto-İnebahtı çolağı” diye anılır olmuştur. Kendisi sol elinin bu sakatlığını sağ eline daha fazla beceri kazandırdığı için hayırlı bir olay kabûl eder. Messina’da bir hastanede tedavi olduktan sonra bu kez İspanyaya dönüş yolunda Türk korsanlarına esir düştü. Cezayir’de tutuklandığı yerden 4 kez kaçma girişiminde bulundu. Her seferinde yakalandı ama anlayış gösteren Türkler ona ceza vermediler. 1675-80 yılları arasında beş yıllık bir çileden sonra fidye karşılığı serbest kaldı. Yuvaya döndüğünde bir kahraman gazi olarak karşılanarak iş bulacağını umarken ne yazık ki millet Lepantoyu çoktan unutmuştu. O da ekmeğini çıkarmak için kendini yazıya verdi. 1583-87 yılları arasında, şu anda hepsi kayıp 20-30 arası tiyatro oyunu ve bir pastoral (kırsal) roman olan “Galatea”yı yazdı. Bunların kazancı ile karnını doyuramayınca zamanın ünlü Yenilmez Donanma’sı (Invencile Armada) için buğday, arpa, yağ tedarikçiliğine başladı. Ancak, Yenilmez Armada da, Britanya sahillerinin Gulf Stream akıntısının ve İngiliz Amirali Sir Francis Drake’in azizliğine uğrayıp yeniliverince Cervantes malî sıkıntı içinde köy köy, kasaba kasaba dolaşıp medar-ı maişet peşine düştü. Bu darlık günlerinde, ilk basımı 1605’de yapılan bizim “Don Kişot” olarak bildiğimiz “Don Quixote- Don Kehote”yi yazmıştır. Bu ona çok hızlı bir ün kazandırdı ama çok çok yetersiz bir kazanç getirdi. Daha önce değindiğimiz üzere bu eser bir şövalyelik parodisi olarak format bakımından absürd fakat aslında çok anlamlı ve hisse kapılması gereken bir komedidir. Bu esere kendi heder olmuş hayatını da yansıttığı anlaşılmaktadır.

Ondan sonra çok sevdiği küçük hikâyeciliğe girişti. 1612’den “Novelas ejemplares-Örnek öyküler” derlemesini yayınladı. Bu öykülerden en kısa olan birini, “La Fuerza de la Sangre-Kanın Gücü” adındakini sunacağız. O nefis barok uslûbunun ve imgelem zenginliğinin anlatım coşkusu ile verildiği bu örnek Cervantesin edebî kimliği hakkında bir fikir verebilecektir.

Ölümünün tam bir yıl öncesi, 1615’de, kariyerini, yaratılarının en olgun ve zengin olanı," Don Quixote, Parte II.” ile ikmâl etti.

*Alcalá de Henares: Madrid yakınlarında küçük bir kasaba (Alcalá adının kökeni hakkında dah önce açıklama yapılmıştı; Arapça “Âl kâl’a -kale” demek)

Gelelim öyküye:

Toledo’da sıcak bir yaz gecesi yaşlı bir hidaldo, eşi, küçük oğlu, onaltı yaşındaki kızı ve hizmetçileri kız ile birlikte ırmak kenarı gezintisinden dönmekte idi. Gece bulutsuz olup mehtaba açıktı; saat onbirdi; yolda kimseler görünmüyordu. Kentin sâkini temiz yürekli ve haksever hemşerilerin varlığının verdiği manevî güvence ile soylu hidalgo ve onurlu ailesi her hangi bir kaza belâ endişesine kapılmadan huzur içinde yürümekte idiler. O sırada, gene aynı kentin halkından, şöhretli bir soydan gelip zengin olmanın verdiği şımarıklıkla ilkel iç güdülerini dizginleyemeyecek ölçüde aşırı rahat ve kötü arkadaşların da kışkırtmaları ile iyice öz denetimden çıkarak aile konumuna hiç yakışmayan rezaletlere bulaşmış olmasıyla kötü ün kazanmış Rodolfo adında yirmi iki yaşlarında genç ve onun dört arkadaşına rastladılar. Bu çılgınca taşkın ve küstah grup, hidalgo ve ailesinin çıkmakta olduğu yokuştan aşağı, kuzulara rastlamış aç kurtlar gibi, dosdoğru onların üstüne geliyordu.

İğrenç bir yüzsüzlükle, Rodolfo ve tayfaları, yüzlerini elleri ile kapayarak ana, kız ve hizmetçiyi dikize aldılar. Onların bu cüretkârlıklarından çılgına dönen yaşlı adam bağırıp çağırmaya başladı. Serkeş herifler pis pis sırıtmakla ve alay etmekle karşılık verdiler. Adı Leocadia olan olağanüstü güzel genç kızın yüzü Rodolfo’yu şiddetle cezbetmiş ve ona sahip olrna iştahı uyandırmıştı. Hayta çocuk, hemen arkadaşlarına, onu kaçırma niyetinde olduğunu söyleyerek, aileden bir için uzaklaşıp bu amaçla uygun plan yapmalarını önerdi. Hepsi onun gibi iblis ruhlu oldukları kadar, zengin ve nüfuzlu ailelerden geldikleri için bu ahlâksızca eylemin hukuksal yaptırımından yakalarını sıyıracak bir yol bulacaklarına güvenen grup arkadaşları Rodolfonun duygularını tatmin etmesine yardımcı olmaya teşne idiler. Yüzlerini maskeleyip kılıçlarını kınlarından çıkardılar; geriye dönüp, bu haytaların ellerinden kurtulduklarını sanarak Tanrıya dua etmeyi henüz bitiren hidalgo ve ailesine yetiştiler. Rodolfo, Leocadia’ya saldırdı; kolları ile ona sımsıkı sarılarak onunla birlikte uzaklaştı. Leocadia kendini savunacak güçte değildi ve karşılaştığı şok soluğunu kesmiş, tepki göstermeye takât bırakmamıştı. Üstüne baygınlık geldi, bilincini yitirdi; kendisini kimin kaçırdığını ve nereye götürüldüğünü fark edemedi. Babası bağırdı; annesi çığlık attı; küçük kardeşi ağlamaya koyuldu. Fakat bu bağırmalar, çığlıklar, ağlamalar, bu tenha yolda ve gecenin sağır sessizliğinde boğulduğundan duyulmadı, ilgi ve acıma uyandırmadı. Sonunda bir grup keyifli, diğeri kederli yollarını seçmek durumunda kaldılar. Rodolfo evine hiç bir engel çıkmadan ulaşırken Leocadia’nın ailesi yuvalarına yaralı, mükedder ve umutsuz geldiler.
                                          
Sürecek
 

Yayın Tarihi : 30 Temmuz 2010 Cuma 19:37:32
Güncelleme :30 Temmuz 2010 Cuma 19:49:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. S. IP: 88.231.52.xxx Tarih : 31.07.2010 00:35:06

Sayın Teoman Törün; Yayınlarınızı Kent Haber Sitesi'nden takip etmeye  çaba gösterirken, ortaya koyduğunuz bu konuları tekrar-tekrar içime sindirmek için, her defasında bilgi sayarımı - zevkle açmış olsam dahi - kurcalamak bana biraz müşkilât  veriyor. Daha önceden de belirttiğim gibi, bu tür yapıtlarınızı en kısa zamanda kitaplaştırmanızı temenni eder, ve bu yapıtınızın da  kitaplığımın baş köşesinde yer almasını içtenlikle arzularım. Eserlerinizi okumakla büyük bir ferahlık hissettiğimi belirtir, derin saygılarımı sunarım.


teoman törün IP: 78.175.20.xxx Tarih : 31.07.2010 10:10:58

Sayın doktorum, bu diziyi yazmanın karar aşamasında ilgi göreceği hakkında çok kuşkulu ve mütereddittim. Kişisel yazın zevkim ve anlayışım tereddüdüme galip geldi. Tanrıya şükür, duygu berberliği olan okurlarımın varlığı beni çok mutlu etti. İltifatlarınıza ve yüreklendirici teşviklerinize  sonsuz teşekkürler. Kitaplaştırma konusu finansal olanaklara bağlı. Tanrının izni ile basımını yapmayı dilerim.