20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

İspanyol Edebiyatından Seçkiler (32)

Federico Garcia Lorca ve Eserleri (I)

Profesör Dr. Özdemir Nutku

Elimdeki 1960 baskılı olup halen, biografilerin bile güncelleştirilmediği tümüyle aynı kalmış 1988 baskısının İstiklâl Caddesi Pandora Kitabevinde satılmakda olduğunu öğrendiğim kaynak kitapdan çevirdiğim İspanyolca öykülerin sonu geldi. Özellikle genel kültür iştihası olan genç okuyucularıma İspanyol edebiyatı hakkunda genel bir izlenim verebilmek amacı ile küçük öykü bazında giriştiğim bu çeviriye burada son verecektim. Ancak, sevgili kuzenim ve köşe komşum Yılmaz Ergüvenç’in bu dizi’min değerlendrilmesi ile ilgili olup bana kıvanç verici 02.Kasım.2010 tarihli köşe yazısında İspanyol edebiyatı ile daha yeni gelişmelerin de sunulması beklentisi dile getirilince, gerçekden bu boşluğun, en azından çağdaş Hispanik edebiyat âleminin bazı önde gelen figürlerini özetle tanıtmak gereğini duydum. Ancak tamamen karşılıksız yaptığım bu çalışmada karşıma telif hakları sorunu çıkabileceğini düşündüğümdem, tanıtacağım sanatçıların ancak bazı şiirlerini ya da bazı gözde eserlerinin çok kısa özetlerini örnek olarak sunabileceğim.

Federico Garcia Lorca

Daha önce “küçük öykü” örnekleri vermiştim. Zaten XX. Asrın çok ünlü bazı edebî kişilikleri küçük hikâye yazmamışlardır. Nitekim, şimdi tanıtacağımız büyük ozan Federico Garcia Lorca bunlardan biridir. Ergüvenç’in arzusu üzerine onun andığı “Yerma” ve “Bernarda Alba” piyeslerinin çok kısa özetini ve bir iki şiir çevrisini örnek olarak verececeğim. Tüm İspanyol Edebiyatına girmeme olanak yok. Nitekim: İspanyol Tiyatro yazarları tarihi, Cervantes dahil, Lope de Vega’dan Calderon de la Barca, Moreto, Zorilla ve Tirso’ya varıncaya kadarçok büyük değerleri sinesinde barındırır. Bunları tanımak için, benim öğrencilik dönemimde Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, İngiliz Dili Edebiyatı kürsüsünde yaptığı öğrencilik sırasında fakülteler arasındaki münazaralarda büyük bir zevkle dinlediğim Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi - Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü Başkanlığı yapmış değerli Profesör Özdemir Nutku’nun başda iki ciltlik “Dünya Tiyatrosu Tarihi” olmak üzere eserlerine ve doğal olarak Taksimde, Tarlabaşı Bulvarı başlarındaki Cervantes Enstitüsü Kitaplığına müracaat edilmesini hararetle öneririm.

Federico Garcia Lorca’nın Biografisi:

Kısa ömrüne, şu anda 15 kitap dolduran yüzlece şiir, 14 oyun, 3 kısa oyun, bir film senaryosu, besteci, Manuel de Falla ile birlikde başladıkları bitirilmemiş bir Opera senaryosu, başka besteler, tablolar ve Faşizme karşı mücadeleyi sığdığran ve bu uğurda yaşamını feda eden ozan, dramatist ve tiyatro rejisörü Garcia Lorca Avrupanın bunalımlı döneminin isyankârlarını simgeleyen “27 kuşağı”nın temsilcisi olarak uluslararası bir üne lâyık olmuştur.

Manuel de Falla

Haziran.1898’de güney İspanya'da (ilk kez Müslüman Mağribîlerin kurduğu) Granada yakınlarında küçük bir kasaba olan Fuente Vaqueros’da doğan Federico’nun babası Granadayı çevreleyen verimli bir arazi işletmecisi zengin bir adamdı; annesi yetenekli bir piyanistti. Aile 1909’dan itibaren sürekli olarak Granada’da ikamete başladılar. Tam adı Federico del Sagrado Corazón de Jesús García Lorca olan genç 1915’de liseyi bitirerek Granada’daki “Universidad del Sagrado Corazón-Kutsal Yürek Üniversitesi”ne girdi. Burada hukuk, kompozisyon, piyano dahil bir çok ders aldı. 1916-17 yıllarında Kuzay ispanyaya giderek Kastiya, Leon ve Galicia’yı gezdi. Ona refakat eden profesörü, onun ilk kitabı “Impressiones y Paisajes-İzlenimler ve Memleket Manzaraları”nı yazmasını teşvik etmiştir (1918).

Granada’ya döndüğünde o kentin Sanat Kulübünün ona sağladığı bazı etkili derneklere girme olanağı bulması 1919’da Madrid’de yerleştiği “Residancia de estudiantes-Öğrenci Yurdu”nda da işine yarayacaktır. Burada “Manuel de Falla, Luis Buñuel ve Salvador Dali ve bir çok yaratıcı yetenekleri olan ya da İspanyayı etkileyen sanatkârlarla arkadaş oldu.

Egzantrik sanatkâr Salvador Dali

Madrid’in “Teatro Eslava” Direktörü Gregorio Martinez Sierra ile karşılaştıkdan sonra, 1919-20 arası bir hamam böceği ile kelebeğin olanaksız aşkını dramatize eden “El maleficio de la mariposa -Kelebeğin Nazarı Değdi” adındaki fantazi eseri yazdı. Sanattan anlamayan bir grubun alaya alması üzerine oyun dört gösterimden sonra sahneden kaldırıldı. Fakat bu olay Garcia Lorcanın azmini kırmamış, tiyatronun kadrini bilen uygar seyirciler için 1927’den itibaren oyun yazımını sürdürmüştür. O yıl yazdığı “”Mariana Pineda” ilk tiyatro oyunu sayılır. Salvador Dali’nin sahne dekorlarını hazırladığı bu oyunun Barcelonadaki sergilenmesi büyük bir beğeni kazanmıştır. Eksperimental şiirler güldestesi, mecazî hicivler (gregueriás) içeren “Libro de poemas”ı 1921’de yayınladı.

Bir yıldan beri üzerinde çalışmakda olduğu “Poema del cante jondo-Lirik Şarkı şiirleri ya da librettoları”na dayanarak 1922’nin başlarında Manuel de Falla ile birlikde flamenko icrasına adanmış “Concuso de Cante Jondo”ya (Lirik Şarkı Yarışması) katıldı. Aynı yıl bu ikiliye ressam Ignacio Zuloga’nın ve Hazirandaki müzik festivalinde tanıştığı flamenco şarkıcısı ünlü Manuel Torrenin de katılımı ile Andalusya folklorundan topladığı öykülere dayanarak bu dostlarla birlikde “Fiesta de cante jondo” adında çocuklar için bir müzikal yapıma girişecektir. Librettolar ancak 1931 yılında yayınlanmıştır.

Ertesi bir kaç yıl boyunca G.Lorca İspanyanın avan-gardı (sanat akımı öncüleri) ile haşır neşir olmuştur. “Canciones-Şarkılar” dahil şiir güldesteleri; bu arada en ünlü tanınmış şiir kitabı “Çingene Balladları” ya da “Çingene Türküleri” diye çevirebileceğimiz “Romancero Gitano”yu yayınladı (1928).

Yönetmen Luis Buñuel

1926’da yazdığı “La zapatera prodigiosa-Ayakkabıcının kocaman karısı” oyununu 1930’a kadar yayınlayamıyacaktır. Bu fantazi bir kaba gülmecedir; gözü dışarda, oynak, huysuz bir kadınla kılıbık kocasının ilişkilerini anlatır.

Lorcanın Dali ile 1925-28 arasında çok sıkı, içtikleri su ayrı gitmez bir arkadaşlıkları oldu. Hakkında çıkan eşcinsellik söylentilerinden çok acı duyan şairin ölümünden sonraları Dali onunla ilişkilerinin erotik boyuta gittiği iddialarını reddetmiştir. “Romancero Gitano”daki; bir yazarın, başarılı kariyeri ile özel hayatında yaşadığı ızdırap arasındaki bölünme çıkmazının hikâye edilişi bu iddiaya yol açmış olabilir. 1929’da “Un Cihen Andalou- Bir Endülüs Köpeği”nin çekimi sırasında Dali ve film yönetmeni Luis Buñuel ile aralarında doğan ağır çekişmeler ve ihtilâflar sonucu kaybettiği iç huzurunu uzun bir ABD ve Kuba gezisinde arayan Lorca en çok New York’da kaldı ve Columbia University School of General Studies’de incelemelerde bulundu. Orada kaleme aldığı ve anlaşılması zor grafik deneysel şiir teknikleri hakkında açınlamalar yaptığı ve halen el yazması kayıpda olan “Poeta en Nueva York-New York Şiiri” ancak 1970’lerin sonlarında yayınlar arasına girebilecektir.

İspanya’ya, Primo de Rivera diktaörlüğü devrildikden sonra 1930’da dönmüştür. 1931’de”Poema de cante jondo” şiir kitabını neşretti; bu şiirlerin içinde boğa güreşçisi arkadaşı Sanchez Mejíaz’ın ölümü üzerine yazdığı “lamento-ağıt” modern İspanyol edebiyatının en güzel ve en içli elejisidir. “Teatro Universitario la Barraca (Baraka-Salaş Üniversite Tiyatrosu) adında bir üniversite öğrenci tiyatrosu topluluğuna rejisörlük görevi aldı. Ardından Niceto Alcalá Zamora Başkanlığındaki İkinci Cumhuriyet Eğitim Bakanlığı onu en hâlî kırsal bölgelere klasik İspanyol tiyatrosunu tanıtmakla görevlendirdi. “La Casa de Bernarda Alba-Bernarda Alba’nın Evi”ni ve aşağıda anacağımız eserlerini, kırsal geziler-Madrid ve Granada arasında mekik dokuduğu bu dönem aralığında yazmıştır.

Lorca’nın şimdi müze olan Huıerta San Vicente yazlık evi

Lorca Granada’daki yazlığı Huerta da San Vicente’yi 1926’dan tutuklanıp katledildiği 1936 Agustosundan hemen öncesine kadar muhafaza etti; aralarında “Así que pasan cinco años-Beş Yıl Geçtiğinde” (1931), “Bodas de sangre-Kanlı Düğün” (1932), “Yerma” (1934) ve “Diván de Tamarit-Tamarit Divanı” (1931-36 yılları arasında yazdığı şiirlerin demeti) olmak üzere büyük eserlerinin bazılarını tümüyle ya da kısmen burada yazdı.

Onun politikaya karışıp karışmadığı tartışma konusu olmuştur. İspanya hakkında araştırmaları olan Ian Gibson, Komünist Partinin yayuın organı Mundo Obrero’nun yayınladığı manifestoyu Lorca’nın imzaladığı ve “Halk Cephesi-Frente Popular”ın aktif bir destekçisi olup manifestoyu 9.Şubat.1936’da dostu şair Rafael Alberti onuruna yapılan bir toplantıda okuduğunu nakletmiştir. Madrid’den Granadaya son dönüşü, 1936 Ağustosunda, Cumhuriyetçi Taarruz Muhafızlarının önde gelen monarşist ve Halk Cephesi karşıtı sözcü José Calvo Sotelo’yu katletmeleri üzerine İspanya İç Savaşının çıkışından üç gün önceye rastlar. 18.Ağustos’da eniştesi solcu binbaşı Manuel Fernández-Montesinos askerler tarfından sarılıp vurulur. Hemen o öğlen üstü Lorca tutuklanır. Bazı müelliflerce Lorca’nın 19.Ağustosda Ulusal milisler tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğü iddia edilmektedir. Ölümü ile epey spekülasyon yapılmıştır. Bazıları Viznar ile Alfacar arasında, rüzgârlı bir tepe yanındaki yol üzerinde Fuente Grande (Büyük Çeşme) (ya da Arapça “Ayn’ül merve-Gözyaşı Çeşmesi”) yanında, Halk Cephesinden Joaquin Arcollas Cabezas, Francisco Galadi Mergal ve Dioscoro Galindo Gonzales adlarında üç arkadaşı ile birlikde gömülü olduğunu yazar. Çeşme yanında bir kitabe üzerinde, “De ‘Fábula y rueda de los tres amigos-Üç Arkadaşın Masalı ve Meclisi” şiirinden alınma:

Madrid kapısında Halk Cephesi direnişçilerinin sloganı “No Pasaran”

“Sonra ben katledildiğimi farkettim
Beni kafelerde, mezarlıklarda ve kiliselerde aradılar
....Fakat beni bulamadılar.
Beni hiç bulamayacaklar mı?
Hayır, asla bulamayacaklar” dizeleri yazarmış.

Ancak, mezar açılması konusunda ihtilaflı bir süreçden sonra 2009 yılı sonlarında açılan kabirden çıkan organik kalıntıların ne olduğu anlaşılamadı, ayrıca hiç mermi de bulunamadı. 40 santim kalınlığındaki toprak tabakasının mezar açmaya elverişli olmadığı resmen beyan edildi. Kitabeye alınan şiiri sanki bir kahanet söylemi gibi.

Konu ile ilgisiz gibi görünse de Garcia Lorca’nın katledilişinden bahsederken Nazım Hikmerin 1937’nin Aralık ayında Madrid kapısında Faşist Falanjist birliklere “No Pasaran-Geçit Yok” sloganı ile direnişe geçen solcu gönüllüler için “gönül dayanışması” olarak yazdığı “Karanlıkda Kar Yağıyor”adlı şiirin bir bölümünü buraya nakletmeden geçemezdik. Madrid kapısında hiç görmediği, tanışmadığı gönüllü nöbetçi dostuna yardımcı olamayışına duyduğu esefi dile getirişi yüreğinde taşıdığı “insanlık ülküsü”nün samimiyetini ve derinliğini ne kadar etkili biçimde gösteriyor:

Karanlıkta kar yağıyor,
sen Madrid kapısındasın.
Karşında en güzel şeylerimizi
ümidi, hasreti, hürriyeti
ve çocukları öldüren bir ordu.

Kar yağıyor.
Ve belki bu akşam
ıslak ayakların üşüyordur.
Kar yağıyor,
ve ben şimdi düşünürken seni
şurana bir kurşun saplanabilir
ve artık bir daha
ne kar, ne rüzgar, ne gece...

Kar yağıyor
ve sen böyle "No pasaran" deyip
Madrid kapısına dikilmeden önce
herhalde vardın.
Kimdin, nerden geldin, ne yapardın?
Ne bileyim,
mesela;
Astorya*(1) kömür ocaklarından gelmiş olabilirsin.
Belki alnında kanlı bir sargı vardır ki
kuzeyde aldığın yarayı saklamaktadır.
Ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin
"Yunkers" motorları yakarken Bilbao'yu.
Veyahut herhangi bir
Konte Fernando Valaskerosi de Kortoba'nın çiftliğinde
ırgatlık etmişindir.
Belki "Plasa da Sol” da küçük bir dükkânın vardı,
renkli İspanyol yemişleri satardın.
Belki hiçbir hünerin yoktu, belki gayet güzeldi sesin.
Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakültesindensin
ve parçalandı üniversite mahallesinde
bir İtalyan tankının tekerlekleri altında kitapların.
Belki dinsizsin,
belki boynunda bir sicim, bir küçük hac.
Kimsin, adın ne, tevellüdün kaç?
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim.
Bilmiyorum
belki yüzün hatırlatır
Sibirya'da Kolçak'ı *(2) yenenleri
belki yüzünün bir tarafı biraz
bizim Dumlupınar'da yatana benziyordur
ve belki bir parça hatırlatıyorsun Robespiyer'i.
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim,
adımı duymadın ve hiç duymayacaksın.
Aramızda denizler, dağlar,
benim kahrolası aczim
ve "Ademi Müdahale Komitesi" *(3) var.
Ben ne senin yanına gelebilir,
ne sana bir kasa kurşun,
bir sandık taze yumurta,
bir çift yün çorap gönderebilirim.
Halbuki biliyorum,
bu soğuk karlı havalarda
iki çıplak çocuk gibi üşümektedir
Madrid kapısını bekleyen ıslak ayakların. Bilmiyorum.
 

*(1) Astorya: Nalón ve Caudal Irmakların geçtiğ vadilerde kömür yatakları bulunan “Asrurias”dan söz ediyor olmalı.

*(2) Amiral Aleksandr Vasilyeviç Kolçak: Bolşeviklere karşı direniş hareketini örgütlerken yakalanıp yargısız kurşuna dizilen Rus Amirali.

* (3)
Adem-i Müdahale Komitesi (Non-Intervention Committee): İspanyada 1936’da başlayan İç Savaşa karışılmamasını öngören Milletler Cemiyeti Anlaşmasının uygulanmasını yönetecek özel komite... Fakat Alamaların ve İtalyanların General Francisco Franco yanında yer alıp İspanyanın tahribine katkıda bulunmalarını önleyememiştir.

Yayın Tarihi : 8 Ocak 2011 Cumartesi 15:17:59
Güncelleme :8 Ocak 2011 Cumartesi 15:34:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. S. IP: 78.170.122.xxx Tarih : 9.01.2011 02:03:17

Şahsıma göstemiş olduğunuz teveccühden dolayı, son derece mutlu olduğumu belirtir, sizlere sonsuz saygılarımı sunarım.


Teoman Törün IP: 85.103.106.xxx Tarih : 8.01.2011 20:45:40

Çok değerli ve sadık okurum Sayın Dr. S.'nı epey önce yorum köşeme bıraktığı not'un yeni farkına vardım. Bu resimleri genellikle, internet ansiklopedisinden kamuya mal edilmiş "görseller" bölümünden alıyorum. Bunlara dayanarak tablo yapmanız asla benim iznine tâbi değildir.

Zaten yazıların da resimlerin de Kenthaber sütunlarına taşınması ülke gençliğine karşılıksız yapılan bir hizmet amacını taşımaktadır. Yaptığınız tabloların fotoğraflarını kendi blog'unuza sevkederseniz zevkle izleriz. İlginize sonsuz teşekkürlerimle