8
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

İspanyol Edebiyatından Seçkiler (38)

Enrique Rodríguez Larreta ve Eserleri

Enrique Rodríguez Larreta
 

Ibáñez’in Doğu âlemi ile kurduğu gönül bağı bana bu kez İslam Dünyasına sıcak bakan başka bir Hispanik yazarı hatırlattı. Buenos Aires hemşehrisi sanat kolleksiyoncusu, akedemisyen ve diplomat Enrique Larreta... Ayrıca, onun İspanyol dilinde yazılmış en iyi tarihsel roman olduğu iddiasının XX. Asır boyunca kabûl gördüğü “La Gloria de Don Ramiro-Don Ramiro’nun Utkusu” eserinin rahmetli Nurullah Ataç’ın Fransızcadan çevirisi benim gençken okuduğum ve çok etkilendiğim ilk Latin Amerikan edebiyat örneği olmuştu.

Uruguay’dan Buenos Aires’e gelmiş eski yüksek sınıfdan bir ailenin çocuğu Larreta 4 Mart.1875’de doğdu. Annesi Adela Maza, babası Carlos Rodriguez Larreta idi. Buenos Aires Üniversitesinde hukuk öğrenimi yaptı. Tarihe duyduğu merakı 1896 yılında ona, antik Yunan yaşamını tanıtmaya çalıştığı ilk romanı ‘Artemis’i yazdırmıştır. 1897 yılında mezuniyetinden sonra Madride gitti; orada tanıştığı Fransız yazar Maurice Barrès’nin etkisi ile o ünlü romanı üzerine çalışmaya başlayarak, sırf bu amaçla İspanyada 5 yıl incelemeler yaptı. Tekrar ülkesine dönünce Buenos Aires Ulusal Koleji’nde tarih hocalığına intisap ederek Orta Çağlar tarihi öğretmeye başladı.

Arjantin’in en soylu toprak sahiplerinden Castellano ailesinin kızı Josefina ile evlenerek iki kız, üç erkek evlâd sahibi oldu.

Fransa’da 1866-76 yıllarında çıkan “Le Parnasse Contemporain” *(1) dergisinin öncüsü olduğu romantizmden gerçekçiliğe ve pozitivizm’e geçiş olan modernist akım, Alfonso XII zamanında İspanyol kolonilerinin kaybedilmeye başlanması, özellikle Cuba’nın kaybı ile sonuçlanan 1898 İspanyol-Amerikan Savaşının da araya girmesi ile İspanyol aydınlarının da gözünü açmış, hemen XX. asrı başlaması ile edebiyatta “modernismo” akımına geçilmiştir. Buna uyarak Larreta da 1908’de Hispanik modernizm’in en yetkin örneklerinden olan “La Gloria de Don Ramiro”yu yayınlayacaktır.

1910-19 yılları arasında Fransada Büyükelçi olarak devletine hizmet etmiştir. Fansada Biarritz ve İspanyada Avila kentlerinde ikamet etti. Avila’da Miguel de Unamuno ile tanıştığı sokağa adı verilmiştir. İlk tiyaro oyunu Fransızca yazdığı “La lampe d’argile-Kilden kandil” 1917’de Parisde sahneye kondu. Bunu ‘La luciernago-ateş böceği’ (1923), ‘El linyera-Pejmurde adam’ (1932), “Santa Maria del Buen Aire-Güzel endamlı Santa Maria” (en beğenilmiş bu oyunun adında bir tango parçası da vardır) ve ‘Tenia que suceder-Zaten kaderde vardı’ oyunları izledi.

1926’dan itibaren genellikle tarihî romanlarını yazmaya başladı. O yıl yayınladığı “Zogoibi-Bahtsız kişi” Nasrî Granada Emirliğinin 22. Ve son hükümdarı olup Granadayı kaybedip bu Emirliğin sonunu getirdiği için bahtsız lâkabı alan (İspanyolların kendi dillerinde galat olarak “Boabdil” dedikleri) Abu Abdullah’ın yaşamını anlatan bir “roman à clef-gerçek yaşamdan alınma roman”dır. 1938’de yazdığı “Las dos fundaciones de Buenos Aires-Buenos Airesin iki Kuruluşu” bu kent’in Amerika kıtasında keşifler yapan iki İspanyol fatihinden “Pedro de Mendoza” ile “Juan deGaray” tarafından 1536 ve 1580 tarihlerinde iki kez inşa edilişini hikâye eder. 1941’de “La calle de vida y de muerta-Yaşam ve Ölüm Sokağı” adındaki şiir kitabındaki dizeler sembolizm etkisi altında yazılmıştır. 1948’deki “La naranja-Portakal” anıları ve denemelerini içeren bir ciltlik kitaptır. 1953’de “Gerardo o la torre de las damas-Gerardo ya da Kadınlar Kulesi”, 1955’deki “En la pampa-Pampalarda” kayda değer kitaplarıdır. 1954’de “Obras Completas-Tüm Eserleri” yayınlanmıştır.

Enrique Larretanın Belgranodaki Sanat Müzesi olarak kullanılan ikametgâhı

Sevilla’da 1929’daki Ibero-American Fuarına Arjantin Ulusal Tarih Akademisi ve İspanya Kraliyet Akademisini temsilen katıldı. Yaşamının son yıllarının büyük kısmını Madridde geçirdi. Bu kentte, Alcalá de Henares’de, Segovia’da bazı sokaklara onun adı verilmiştir.

Avrupadan memleketine döndüğünde Buenos Aires’in kuzey banliyölerinden Belgrano’da Mimar Ernesto Bunge’nin, Endülüs Sarayı bahçelerine benzen bir alanda İspanyol koloniyal stilinde inşa ettiği eve yerleşti. Fransadan getirdiği mobiyası ile döşediği ve İspanyol sanat eserlerinden oluşan muazzam kolleksiyonunu topladığı bu evde 7.Temmuz.1961’de vefat etti; La Recoleta Kabristanına defnedildi. Evi “Enrique Larreta İspanyol Sanatı Müzesi adı ile ziyarete açıldı.

Eserlerinden örnek olarak en ünlü eseri “La Gloria de Don Ramiro-Don Ramiro’nun Utkusu”nu rahmetli Nurullah Ataç’ın çevirisinden özetle veriyoruz.

Don Ramiro, yakasını kurtaramadığı dünyevî keyiflerle kendisine endoktrine edilen şövalye gelenekleri ve ruhanî yaşam arasında sıkışıp kalmış bir İspanyol silahşorudur. Dedesi Iñido de la Hoz ile annesi Guiomor’un, Castiila Eyaletindeki asıl ocakları Seogvia’ya yakın Valsain kasabasından 1570’de göçtükleri Avilada, satın alınan yontma taştan köhne bir konağın en üst katı yaşamına başladığı yerdir.

Dönem Kral II.Felipe dönemidir. Aynı zamanda ünlü V.Karl (Şarlken) adı ile Kutsal Roma İmparatorluğu yaparak çok satvetli bir hükümdarlık yaşamış I.Carlos’un Portekiz prensesi Isabella’dan olan çocuğu II.Felipe de, İspanyadan başka İspanyol Amerikası ve sömürgeleri, Hollanda, Belçika, Napoli, Sicilya, Portekiz, Malta, Güney İtalya ve 1554-1558 arası da eşi Kanlı Mary dedikleri Mary Tudor aracılığı ile İngiltere, Irlanda ve İskoçyaya hükmediyordu. Fakat o ölçüde ağır gailelerle boğuşuyordu. XV. Asır sonlarında Kraliçe Isabella ile Kral Ferdinand’ın evliliklerinin yarattığı Castiila-Aragon ittihadı sonucu İspanyayı yeniden fetih hareketi (reconquista) ülkede çok büyük bir Musevî ve Müslüman kırımına ve sürgününe yol açmıştı. Ancak, hâlâ tümüyle tasfiye edilememiş Müslüman grupların ve aslında inançlarını gerçekden değiştirip değiştirmedikleri belli olmadığı için güven duyulamayan converso (dönme) Yahudilerin varlığı idareyi kuşku içinde bırakıyor; ağır baskı ve işkence ile göz dağı verme önlemlerine başvuruluyordu. Fiilen de Müslümanların sık sık ayaklanmaları huzur bırakmadığı gibi Akdenizdeki Osmanlı Donanması ve başda İngilizler diğer sömürgeci güçlerin rekabeti, Avrupa dominyonlarındaki Protestan isyanları İspanyollara kök söktürüyordu; İmparatorluğun döşemeleri çatırdamaya başlamıştı.

İspanya Kralı II. Felipe

Böyle bir İspanyada Avila kentinde, arada bir dedesinin ters bakışları ile karşılaştığı konağın üst katında kendisine sevecen bir saygı ile masallar anlatan başlarında alnı dövmeli bir halayık olan hizmetkârlarla ve bir de Medrano adında yüzünde yara izi bulunan ihtiyar seyis*(2) refakâtinde büyümekte olan Ramiro 12 yaşını doldurduğunda Medranonun, abartılı savaş anıları ile süslenmiş iyice yoğun bir hamaset telkini sürecine tâbi tutulur. Eski Castilla’da Turegano köyünde doğmuş Medrano anlattığına göre çocuk yaşda iken sustalı ile bir zaptiye subayının oğlunu öldürüvermişti. 4 yıllık hapis cezasından sonra ömrünün yarısından çoğunu V. Karlos, gerisini de II. Felipe’nin hizmetinde hem asker hem denizci olarak geçirmişti. Naklettiklereinin satır aralarından, daha çok savunmasız küçük kentlere, Türk ticaret teknelerine saldırılarak yapılan yağmalardan zenginlik sağlandığı anlaşılıyordu. Her tür maraza, özellikle limanlarda karşılaşılan bulaşıcı hastalıklara yakalanmıştı. Ok, mızrak, kılıç yaraları almış; başına topuz bile yemişti. Dediğine göre 1560 Gélves savaşında*(3) alnından yara alıp Türklere esir düştü; İstanbula götürüldü; Sultanın sarayına harç taşıyan bir kalyona yerleştirildi. Bir forsa arkadaşı ile birlikde muhafızları öldürüp Sicilyaya kaçtılar. Saldırılara karşı tetikde olma refleksi kazanmıştı. Hem gurur verecek hem yüz kızartacak her tür ameli oldu.

Medrano bunları hem Ramiro’ya hem hizmetçi kadınlara anlatırken şövalye romanlarında okuduğu Segovia, Avila masallarını da kendi menkıbelerine yamardı.

Ramiro, öte yandan dedesinin direktifleri altında annesi ve hizmetkârlar tarafından her gün muntazaman kiliselere ibadete götürülüyordu. Dede Iñido de la Hoz öylesine yobaz bir Hrıstiyandı ki, sırf can düşmanı bildiği Yahudi ve Müslümanların inançlarına zıddıyet olsun diye sağlığına yaramadığı ve sevmediği hâlde her gün bir iki lokma domuz eti yer, bir bardak şarap içerdi. Medranonun menkıbeleri yolu ile, torununu soyluların, zenginliklerini silahşorlukdan kazanmaları, kendilerine kul, köle olan hizmetkârlarca bakılıp, beslenmeleri, bu bakımdan çok aşağılık bir statü olan üretici faaliyetten kaçınılması gerektiği telkinatı ile donatıyordu.

Bu özet içinde Don Ramiro’nun küçüklüğündeki çevre ortamını ve eğitim sürecini açıklamayı biraz uzunca tuttuk.

Sürecek

*(1) Le Parnasse Contemporain: “Çağdaş Parnas” anlamımdaki bu deyimde anılan “Parnas” ya da “Parnassus”, civarlarındaki dağlarda ilahî varlıkların bulunduğuna inanan eski Yunanlılara göre Güzellik ve Sanat İlahı Apollo’nun ve ona ilham veren perilerin durağı olan yüksek dağdır. “Mitoloji Kaynaklı Sözcükler” dizimizde Yönetici tanrıların konağı Olimpos Dağı dışında Parnassus, Helikon, Pireus adındaki tepelerde ikinci derece tanrıların, perilerin ve diğer ilahî kadronun gezip dolaştıklarına inanıldığından söz etmiştik.

*(2) Öz Türkçeleşme çabası bilinen Nurullah Ataç çevirisinde Arapça asıllı “seyis” yerine “at uşağı” deyimini seçmiştir.

*(3) Medrano’nun, İspanyollarca 1511 ve 1560 yıllarında olmak üzere iki kez zaptetmeye çalışıp başaramadıkları Tunus açıklarındaki “Cerbe” Adası için çıkardıkları savaşın adını eski soylu bir İspanyol ailesi unvanı ile karıştırdığı anlaşılıyor.

Yayın Tarihi : 8 Şubat 2011 Salı 12:28:07
Güncelleme :8 Şubat 2011 Salı 12:37:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Nazmi Öner IP: 62.248.6.xxx Tarih : 11.02.2011 12:00:19

Sayın Törün, yazıma yapmış olduğunuz yorumla, Türkiye’de kültür ve sanata bakışı çok güzel izah etmişsiniz. Fakat sizin de, benim de yapmaya çalıştığımız şey, yine de bu ülkede kültür ve sanata değer veren insanların da varlığı düşüncesiyle bu alandaki mücadeleyi sürdürmek oluyor. Bu çabaların boşa gitmeyeceğini, mutlaka ucundan kıyısından bir fayda sağlayacağına inandığımız için de yazmaya devam ediyoruz ve devam da edeceğiz. İspanyol edebiyatından, İspanyol insanı ve yaşamına ait en ilginç sahnelerle süren yazı dizinizi zevkle izliyoruz. Teşekkürler.


Teoman Törün IP: 88.240.42.xxx Tarih : 11.02.2011 14:34:40

İltifatlarınız benim için en değerli desteğim oluyor. Teşekkürler Hocam..