30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

İspanyol Edebiyatından Seçkiler (39)

Enrique Rodríguez Larreta ve Eserleri II.

Don Ramiro’nun anası Doña Guiomar anılarını abartan Medrano’yu uyarmak zorunda kalırdı; zira, Berberî folklorunu da bilen, Arap İbni Derraz’ın destanını ezberlemiş olan adam coşup; muhatabının çocuk olduğunu dikkate almaz, karşılaştığı maceraları salçalandırmak için açlık, susuzluk, kuşatma gece siperlerinden kaçıp Türk ölülerini yemeye giden askerlerden, bebeleri ile birlikde surlardan atlayıp intihara giden analardan, birbirlerinin memelerini yemeye girişen kadınlardan bahsetmeye başlayınca böyle bir sunumun küçük çocuğu ya vahşete ya da marazî bir korkuya düşüreceğinden endişe eder, gözleri yaşlarla dolardı.

Endülüsde 1568 Arap ayaklanmasına sahne olan Frigiliana ve El Fuerte tepeleri

Ancak, Santiago tarikatından olup gönlü soyluluk aşkı, hamaset ve Müslüman düşmanlığı dolu ufak tefek baba Iñigo de la Hoz şövalyelik alanında Ramiro üzerindeki vesayet, bu deli bozuk at uşağına bıraklmıştı. De la Hoz 52 yaşına kadar beyzadelere yakışmaz diye iş tutmamış, macera peşinde koşmuş, 1568 Arap ayaklanmasında mallarını satıp bir bölük kurarak Kralına hizmete koşmuştu. “Araplara acımamalı, hepsini hadım etmeli!” şiarı ile dehşet saçıyordu. Ayaklanmanın yakalanmış ünlü elebaşısı İbni Cahvar’a en yıldırıcı işkencelerle Nevada dağlarındaki silahların yerini söyletti. Yaralandı, gazi oldu; Santiago nişanı ile ödüllendirildi; nikris ağrılarına yakalanınca köşesine çekildi. Kitaplığını Latin tarihçilerinin eserleri, şövalyelik tarihine ait yazma, basma kitaplarla doldurdu. Türk kilimleri ile döşeli odasında, toz dolmuş cibinlikli, tahtalarını kurt yemiş karyolasının yanında kitaplarına gömülü ömür geçiriyordu.

Şimdi de, konağın en üst katına kapatılmış çilekeş ananın hikâyesine gelelim. Segoviadaki evlerinde, 15 yaşında iken babası de la Hoz’un onu yakın arkadaşı 50’lik Lope de Alcantara ile evlendirmeye niyet ettiği sıralarda bir gün her zamanki gibi pencereden sokağı seyretmekle vakit öldürürken sokakdan, yırtmaçlı geniş pantolunun yanına elmas kakmalı bir kılıç asılı fidan boylu bir gencin geçtiğini gördü. O günkü sessiz bakışmaları, gencin aynı sokağa ertesi günden itibaren sürekli dadanması üzerine gitarla serenadlar, karşılıklı mektuplaşmalar izledi; sonunda, Romeovarî balkona tırmanma ve kendilerini engelleyemedikleri ateşli bir sevişme kızın hamile kalmasına neden oldu.

Bir zaman geldi, kız babasına artık saklayamayacağı gebeliğini açıklamak zorunda kaldı. Baba hançeri ile üzerine yürüdü; olayın yayılmasını engellemek için Lope de Alcantara ile derhal evlenmek zorunda olduğunu söyledi. Kız karnındaki yavruya lânetler yağdırdı.

Âvila’da Basílica de los Santos Hermanos Mártires (Aziz Şehid Biraderler Bazilikası)

Günün birinde de, sokakta Medrano’nun karşısına beli elmas kakma hançerli Endülüslü Arap çıkarak şöyle bir itirafda bulunur: “Ben senin efendinin Almeria’da işkence ettiği babam İbni Cahvar’ın öcünü almak için peşinde idim. Ama kızını bana vermeye razı olursa büyüğüm olarak ayaklarına kapanırım.” Fakat yobaz ihtiyara bunu kabûl ettirme olanağı yoktur. Vakit geçirilmeden de Alcantara’dan evlenme akdinin hemen yerine getirilmesi istenir. Damad yanlarında üç gün kaldıkdan sonra Flamanlar ilinde (Hollanda) Protestan ayaklanmacılara karşı savaşa katılmaya çağırılır; çatışmada ölür. Ve aile Avila de los Santos’a taşınır. İşte Don Ramiro’nun çocukluk yılları o manastır ya da hapishaneye benzer konak ile San Juan, Santa Domingo kiliseleri ya da de los Santos Hermanos Mártires Bazilikası arasında mekik dokumakla geçer. Meryem Ana heykelleri önünde yerlere yatar, bir papaz görünce hemen onun omuzluğunu öper.

İspanyollarla Arap gençleri arasında kızlara göz koyma yüzünden sonu ölümlere varan Shakespearvarî trajik olayları gene Medranodan öğrenir. Bu minval üzere serpilip büyür, çok güçlü, bileğine kuvvetli bir silahşor olur. Salamanca Üniversitesinde*(1) Akina’lı Thomas’ın ünlü “Summa Theologica”sını, Kutsal Kitabı hatmeder. Kendisine özel hocalık yapan ve durmadan Latince özdeyişler patalatan bir müderris de vardır*(2). Salamanca’da, Valladolid’de*(3) bazı Lutherci grupların etkisinde kalıp kafası karışır. Fakat, Aragon camilerini haraca bağlayıp bunlardan yılda 50.000 akçe alan Sagrado Tribunal-Kusal Mahkeme*(4) Yahudi ve Müslümanlar gibi bunları da devamlı izlemekde, soluk aldırmamaktadır. Bir yandan halk içinde, sanat ve beceri sahibi Yahudi ve Müslümanlar tümden tasfiye edilirse ülke ekonomik çıkmaza sürüklenir endişesi içinde olanlar da vardır.

Slamanca Üniversitesi

Don Ramiro’nun gönül yaşamına “Beatriz adında soylu bir kız girmiştir. Fakat boy boy gezdiği Avila sokaklarında gözü çeşitli tip ve özellilkler taşıyan kızlardadır.

Bir gün önüne dilenciye benzer bir kadın çıkar; Ramiro kesesinden para çıkarıp ona uzatır; ama kadın sorar: “Müslüman mısın, Kastiyalı mı?”. “Çok şükür ezelden Hrıstiyanım” yanıtını alınca kadın karararak: “Sizi kâfirler, putperestler! Sizi doğru yola getirmek gerekir” diyerek gencin falına bakmağa razı olur; “cifr’ini*(5) mi istersin?” diye sorarak avucuna bakar. Fakat Ramiro’nun elini alması ile atması bir olur. Onun verdiği parayı da yere atar.

Don Ramiro, aldığı fanatik telkinler gereği ve Kral Felipe’den nişan alma umudu ile Araplar Mahallesinde fesatçıları avlama hevesine de kapılır. Kastilyalı soylu olduğu belli olmasın diye katıra biner, yanına uşak almaz ama ihtiyaten manda derisi zırh giyer, dayısı Don Rodrigo de Aguilo’nun verdiği ganimet kılıcı beline takarak Arap mahallesine sızar. Zaten Arap erkek kıyafeti İspanyolunkinden pek farklı değildi. İstihbarat almak (Ataç deyimince çaşıtlık-casusluk) için kahvehaneleri seçer. Fakat, zamanla dikkati çeker; zira Arapça soruları yanıtlamaz. Bu arada, avdan bir yaban domuzu öldürerek dönmüş beli hançerli bir adam dikkatini çeker. Bir gün, Arap mahallesinden geçerken kafesli bir pencereden yüzüne bir karanfil atılır. Dilenci sandığı kadın da karşısına sık sık çıkmaktadır. Bir gün Ramiro’yu: “Sana Kastiyanın en güzel kızını tanıtayım” diyerek onu, kafesden çiçek atan Ayşe’nin kaldığı eve götürür. Ramiro, adını bilen, “Señor Don Ramiro” diye hitabeden, dayanılmaz çekicilikdeki Ayşeye hayret eder. Evde kendisine ufak kemerli raflardan çeşit çeşit koku, lokma ve meşrubat ikram edlir. İbni Tufeylî gibi Endülüslü filozofların fikirleri kendisine nakledilince büyük bir hayranlığa kapılır. Artık kâlbini tümüyle Ayşeye kaptırmıştır. Ona sadakat yeminleri eder.

Bir yandan, Arap mahallesine dadanışının, istihbarat sağlama amacını aşması dikkat çekince, önce yavuklusu Beatritz’in babası Don Alonso Blasquez onu, nikâhın bir an öne yerine getirilmesi ve ayağını Arap Mahallesinden ayağını çekmesi konusunda uyarır. Açmaz’a düşen Ramiro: Haşmetli Kraldan görev aldığını söyleyerek onu teskine çalışır ve Arap mahallesinde fesat yakalamak için yeniden fellik fellik dolaşmaya koyulur. Bir gün bir Arap grubun saldırısına uğrar; büyük bir yiğitlik ve silahşor ustalığı ile kendisini savunur; bir kaç Arabı saf dışı eder; fakat kendisi de ağır yaralanıp bilinçsiz yere düştüğünde bir başka grup insanlar kavgaya müdahale eder; Ayşenin acı feryatları duyulur; elmas kakma hançerli bir adam Ramironun üzerine eğilip:” Ebni! Ebni!” diye gözyaşları döker.

Ayşe’nin evinde büyük bir şefkâtle tedavi görür; elmas kakma hançerli adam tüm ev halkını seferber edip şifalı otlar toplatır. Ramiro iyileştiğinde onu karşısına alıp: “Ramiro, sakın Araplara eziyet etme. Hiç bildiğin gibi kötü yaratıklar değillerdir. Al, bu hançeri sana veriyorum; Kurtubalı Cahvar’ın kim olduğunu sana söylesinler,” der.

Ramiro eve döndüğünde, hançeri gören Doña Guiomar irkilir. Fakat gencin dönüşünün yarattığı seviç Don Iñigo’nun konağını canlandırır. Avila’nın en hareketli, gürültülü yeri olur. Ancak, müstakbel kayın peder Alonso Blasquez bu kez gerek Yahudi, gerek Arap dönmeler işini çözümlemeye soyunmuştur. O arada ekonomik ve sosyal olaylar iyice çığırından çıkmıştır. Açlık, ahlâksızlık, yılgı, rüşvet ülkeyi kırıp geçirmektedir; Devlet Maliyesi acz içindedir. Ayaklanmalar güçlükle bastırılır. Kral Felipe’nin ortalığı yatıştırıcı bazı önlemleri ile bir kısım yoz memurlar ve papazlar tasfiye edilir. Ama zindanlar en çok dini azınlıklarla doludur. Kutsal Mahkeme tam hız faaliyettedir. Müslüman takibinde Ramironun isteksiz tavrı göze çarpar. Rahipler ona kuşkulu bakmaya başlarlar. Kutsal Mahkemede soruya çekilir. Santiago Arap Mahallesindeki bazı tutuklamalardan sonra ondan da başından geçen olaylar hakkında bilgi istenir. Özellikle İbni Cahvar’a ait hançer sorun olur. Ramiro bu araştırmayı çatıştığı gruplardan ganimet aldığı sav’ı ile geçiştirmek ister. Ayşenin imdadına yetiştiğini söyleyerek onun lehine tanıklık etmeye çalışır ama günahsız Müslümanları savunmada bir çaba gösteremez. Buna rağmen, Arap dostu olma ithamlarındam kurtulamaz. Nişanlısı Beatriz’e asılan Gonzalo adında bir gencin “Arap köpeği!” hakaretine maruz kalır; düello’da onu öldürür.

Müslümanların 1609’da Valencia’dan ihracı (Pere Oromig’in eseri)

Müslüman tasfiyesi Endülüsden 1609’da,Kastilyadan 1614’de ihraçlarına kadar sürdülecektir.

Artık yağmacılık, ganimed çok zorlaşmıştır. Şövalyeler dara düşer. Ramiroya da sokaklarda serseri serseri dolaşmakdan, kilise kapılarında dilenmekden başka yapılacak iş kalmamıştır. Açlık gözünü karatmıştır. Ama şövalye olduğu için bir iş aramak aklının ucuna gelmez.

Günün birinde bir infaz meydanında Hrıstiyanlığa geçmediği için yakılan Araplar arasında Ayşeyi de görür. Zavallı kızın infazını engelleyemez; saçları tutuşuncaya kadar seyreder. Onu elini tutan İsa inancıdır (?!).

Dilenmek için yola düşer. Yolda katıra binmiş, sırtı abalı, geniş şapkasının yüzünü örttüğü bir adama rastlar; hemen elini uzatır: “Tanrı rızası için bir soğanla biraz ekmek ver bana.” Adam katırını sürmeye devam etmek ister; Ramiro yol keser: “Tanrı aşkına!” Bu kez adamdan ses çıkar: “Dileneceğine ekmeğini çalışarak kazan!”

Ramiro adamın yüzüne tunç haçını tutar: “İsa aşkına diyorum sana!” Adam gene katırını mahmuzlar. Ramiro bu kez kılıcını çeker: “İsanın adına hakaret mi ediyorsun?! Çabuk tövbe et!”

Şapkasını indiren adamın kendisine elmas kakma hançer vermiş olan kişi oldığunu görür. “Haydi bakalım, mesleği adam öldürmek olan günahkâr bu sefer de babanı öldür. Seni bağrına basıp hayatını kurtaranlara, sadakat yemini verdiğin Ayşeye ettiğin ihaneti düşün, ayrıca! Nerede kaldı şövalyeliğin? Onları siyanet etme yiğitliğini gösterebildin mi?”

İnançlar kıskacı arasında kalmış Ramiro’nun kolları düşer; heder olmuş silahşorluk yaşamının sonuna geldiğinin farkına varır.

Görüldüğü üzere, Larreta, modernist bir sanatçı olarak, toplumları aydınlatma görevini daha ciddîye almış bir (Don Kişot yazarı) “Cervantes”dir.


*(1) Salamanca : İspanyolcada “büyü”, “el çabukluğu” anlamında bir deyim. “Salamanquero” başkalarını yoldan çıkaran kişiler için kullanılıyor. İspanyanın en eski üniversitesi (1218’de kurulmuş) Salamanca Üniversitesine kem gözle bakan yobaz kişilerin burada “kara büyü” öğretildiğini yayamaları “Salamanca”ya halk arasında böyle bir anlam kazandırmış.

*(2) Rahmetli Ataç Öz Türkçe ısrarına karşın “müderris” gibi Osmanlıca sözcükleri de sık sık kullanmak zorunda kalmıştır.

*(3) Valladolid, Protestanlığın biraz sızdığı İspanyol kentlerinden... Başka yakıştırmalar varsa da, adı Arapça “Beled-ül Velid-Velid’in Kenti”nden gelirmiş (İspanyolcada “b” harfinin “v” sesi ile karıştırılarak telâffuz edildiğinden söz etmiştik). I.Velid Endülüsün fethi sıralarındaki Emevî Halifesi.

*(4) Nurullah Ataç çevirisinde bu kurum için “Kutsal Yargıl” deyimini kullanmaktadır. Gerçekten, yargı, yargılamak, yargıç, yartgıtay sözcükleri dilimize kabûl edilmişken aynı kökden normal “makhkeme” için “yargıl” sözcüğünün kullanılmaması mantığa uymaz gibi görünüyor ama demek ki sözcüğün müziği de önemli görülmüş.

*(5) Cifr : Arapça “Gelecekden haber verme bilimi”dir. Kökü “zıfîr” ya da “şifr” yani “sıfır”a, “boş”, “olmayan şey”e dayanır. İspanyolca’ya “sayı”, “şifre” anlamına“cifra” olarak alınmış, oradan da diğer Batı dillerine tüm bu anlamları kucaklayacak biçimde geçmiştir.

Yayın Tarihi : 13 Şubat 2011 Pazar 12:48:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
TOlGa IP: 88.225.211.xxx Tarih : 25.02.2011 15:34:43

teşekürler hepinize ödevimde çok emeğiniz gecti