31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

İspanyol Edebiyatından Seçkiler (46)

CALDERÓN DE LA BARCA ve eserleri I.

Pedro Calderón de la Barca

Lope de Vega’dan sonra, Dünya tiyatro literatürünün en parlak oyun yazarları arasına girmiş, İspanyol Altın Çağı Barok tiyatrosunun uç noktalarından ikinci İspanyol Pedro Calderón de la Barca y Barreda Gónzalez de Henao Ruíz Blasco y Riaño’dur. O da rahip, ozan, yazar kimlikleri ile çok yönlü bir kişilikdi. Lope de Vega getirdiği yenilikler ve gelişmiş dramatik ifade yolları ile tiyatroyu yetkinleştirdiğinden De la Barca’ya yapacak fazla bir iş kalmamıştı. Oyun konularını parlatmak ve zenginleştrmek, konularını işlemede daha özenli davranmak ve yeni güzellikler katmakla yetindi; kendi yaptığı bir listeye göre 111 oyun, 70 auto ve 10’dan fazla çeşitli eserler verdi.

17.Ocak.1600’de, Madrid’de doğan Calderón’un, pek de huzurlu bir yaşam geçirmeyen ebeveyni onu çocuk yaşda öksüz bıraktılar. Flaman asıllı annesi 1610’da, Cantabria’lı bir hidalgo olan ve Hazine sekreterliği yapan babası 1615’de yaşamlarını yitirdiler. Çok otoriter olan babasının ağır baskısının olumsuz etkisini Calderón daha sonra da hissedecek, bu anılarını konu zenginliği kazandırdığı oyunlarına yansıtarak psikolojik çözümlemeler ve etik değerlendirmeler yapmada kullanması hem edebî kişiliği için bir kazanım hem de zedelenmiş duygularını telâfi yolu olacaktır. 1614’de din adamı olarak yetistirilmek üzere Alcalá’da Cizvit Kolejine verilmişti ama o 1619’da Salamanca Üniversitesine geçerek hukuk, edebiyat ve İlâhiyat okudu. 1620 ve 1622 yıllarında Aziz İsidore onuruna düzenlenen çeşitli şiir yarışmalarını kazandı. Kilise görevi almamış; 1623’de Kastilya Valisinin hizmetine girerek saray için oyunlar yazmaya başlamıştır. 29.Haziran.1923’de sahnelenen “Amor, honor y poder-Aşk, onur ve iktidar” adındaki piyesi ile de oyun yazarı olarak ortaya çıkmıştı. Arkasından “La selva confusa-Balta Girmemiş Orman” ve “Los Macabeos- oyunlarını yazdı. Bunu izleyen 20 yıl içinde daha çok ticarî tiyatrolar için yazılan ve laik (dinsel konu dışında) 70’den fazla oyun yayınladı. Bunlardan en tanınmış v e sevilmiş olanları “El sitio de Breda-Breda Kuşatması” başka Avrupalı yazarlar tarafından da, gereksiz yıkıma örnek olarak gösterilen “Seksen yıl Savaşları” sırasında 1624 yılında gerçekleştirilen Hollandadaki Breda garnizonunun kuşatılmasını anlatır (1625), “La Dama duende-Hayalet Bayan” ilerde özetleyeceğimiz bu öyküde trajik durum ile kentsel ahlâk anlayışının betimlenmesinde mizah ögelerinin bir araya getirilmesi yazar uzmanlığının zirve noktası olmjuştur (1629), “Casa con dos puertas-İki Kapılı Ev” (1629), La vida es sueño-Hayat Rüyadır” Shakespear’in, zaten anonim bir yazardan uyarladığı “Taming a Shrewd-Hırçın kız” oyununun farklı bir uyarlamasıdır. Her iki yazar da kendi tadlarında birer komedi oyunu yaratmışlardır ve nitekim Calderón’un bu eseri de pek çok yabancı dile çevrilip sahnelenmiştir (1629-1635), “El médico de su honra-Majestelerinin Doktoru” (1635) mantıklı ve yapıcı tavırla ben merkezci tutkunun yıkıcı şiddeti arasındaki çatışmanın yorumudur. “El mayor encanto, amor-En Büyük büyü, Aşk” (1635), “Los tres mayores prodigos-En Büyük Üç Şaşkın” (1636), La Devoción de la Cruz-Haç’a Sadakat” (1637), “Las tres justicias en una- Bir Batında Üç Yargı”da kişisel ve toplu suç olgusunu araştırarak, sınırlı görüşü ve hemcinslerini anlamakdan kaçması yüzünden kendisine de zarar veren insan tıynetini saptamaya çalışır. “El Magico prodigioso-Çok Muktedir Büyücü” (1637) yazarın açık bir şekilde “dönme”ye zorlanan Yahudi dramını teşrih masasına yatırdığı, ilerki asırlarda İngilterede edebiyat öğrencilere okutulan, özellikle ozan Shelley’i etkilemiş, din eleştirisi bir oyundur. El Pintor de su deshonra-Şerefsizliğinin Ressamı” da keza, belirli toplumsal saplantıların tahribatını nakleder (1640’larda).

Kral IV. Felipe’nin Diego Velázquez tarafından yapılmış bir Portresi- Londra Ulusal Galerisinde sergileniyor.

Ona en çok ün kazandıran “Yüksek drama” olarak adlandırılan türden oyunlarıdır. Bunlardan “El alcalde de Zalamea-Zalamea Valisi”nde toplumsal itibarı olanların zaaflarınıı gizleme, istibdat ve kin dürtülerini kınamakda, onun yerine sıradan saf insanın içsel değeri ve asaletini yüceltmektedir (1640-1651 ?).

1640’da Katalan isyanıına karşı bir caballero bölüğüne katılarak büyük yararlılık gösterdi; Vera Tassis adındaki biografi yazarının, onun 1625-35 arası İtalya ve Hollandada askerî hizmet yaptığı iddiası çeşitli belgelerle asılsız çıkmıştır. 1629’da bir kardeşini bıçakladıkdan sonra bir manastıra sığınan bir aktörü yakalamak için diğer kardeşi ve bazı güvenlikçilerle manastırı basan Calderón orada, meslekdaşı Lope de Vega’nın kızı olan bir rahibe ile karşılaşmış; ayrıca, zamanın ünlü vaiz ve ozanlarından Hortencio Félix Paravicino tarafından Kral huzurunda verilen bir vaazda bu yüzden kınanmaya muhatap olmuştu.

1642’de yaralanarak askerî hizmetten ayrıldı; 1645’de Alba Dukasının hizmetine girdi. Bu tarihten sonraki yaşamı hakkında sağlam kayıt yoktur. Tahminen 1648’de evlilik dışı bir çocuğu oldu. Çocuğun annesi ölünce Pedro José adını verdiği çocuğu, iki yıl önce vefat etmiş kardeşi Diego’nun oğlu José Calderón’un bakımına verdi. Belki bu üzüntünün verdiği manevî bir dürtü onu din yoluna sevketmiştir. 1650’de Aziz Francis Üçüncü derece nişanı almış; 1651’de papaz olarak Toledo Katedraline atanmış oradan Madrid’deki San Salvador Kilisesine geçmiştir. Oyun yazmayacağını beyan etmiş fakat Kral IV. Felipe’nin emri üzerine Madrid’deki Corpus Christi yortusu onuruna Katolik inancına uygun (sacramental) ve mitolojiye dayanan opera ve oyunlar yazmaya başlamıştır. Bu bakımdan bu oyunlarda realist olmayan ve stilize bir form tutturmuştur. Bu dönemin ürünü olup konusunu mitolojiden aldığı “La hija del aire-Göklerin Kızı” (1653) bir şaheser kabûl edilir; yazarın efsanevî Babil Ecesi Semiramis’in iktidar hırsı odağında felsefî mesajlar verdiği bu lejander oyunun özetini vereceğiz. Başda işaret ettiğimiz gibi Dünyanın sayılı tiyatro yazarlarının içinde olan Calderón, Vega’nın mirasına konmuş, drama oluşturulmasında da onun, biçimsel sanatkârlığa ve şiirsel dokuya dayanan çok güçlü kurgu konstrüksiyonu içinde ele aldığı ana görüşün derinliğini vererek drama bütünlüğünü korumada, entrika komedisinin kalıplarını ciddî sorunları analiz etmede kullanmakla onun lzinden gitmiştir. Seküler (din dışı, halka hitap eden) oyunlarında, hemen her zaman insanlık dünyasının, doğa düzeni içindeki değerleri altüst eden, kargaşa yaratan gidişine işaret etmiştir. Kazandığı ustalıkla gerek halk sahnelerinde gerekse Madrid’de onun zamanında, 1633’de inşa edilmiş “Buen Retiro (Güzel Sanatlar) Saray Tiyatrosunda icra edilebilecek nitelikde oyunlar yazmıştır. Sahne teknolojisini öylesine geliştirmiştir ki “La estatua de Prometeo-Prometeus’ın Heykeli” (1669) gibi fantastik hünerler isteyen mitolojik bir dramayı seyirciye çok keyif veren bir biçimde sergileyebilmiştir. Mitolojiden aldığı esinle yazdığı oyunlarından biri de “Eco y Narciso-Eko ve Narkissus”dur (1661).

“Zarzuela” denilen müzikli komik diyaloglarla süslü iki perdelik oyunlara “El jardín de Falerina-Falerina Bahçesi” ile mükemmel bir katkıda bulunmuştur(1648). 1660’da bütün konuşmaları müzikli tek perdelik ilk operası “La púrpura de la rosa-Gülün Erguvanı”. Ayrıca aynı yıl juan Hidalgo’nun bestelediği “Celos aun del aire matan-Havayı Bile Kıskanmak öldürebilir” operası onun çok yanlı becerisini gösterir.

Madrid’de Santa Ana Alanında Calderón Anıtı (Figueras’ın 1878 tarihli eseri)

Ortaçağın ahlâk öğretisi olarak Kiliseye adadığı Auto sacramentallerden bazıları: 1) Din uğruna şehit olan Portekiz Prensi Ferdinanmd’ın öyküsü olan El principe constante-Değişmez Prens“; bu oyunda (bir zamanlar kendisini Krala şikâyet etmiş olan) Paravicino’nun çok süslü hitabetini alaya aldığı için yazar üç günlük ev hapsi almış ve o alaylı satırları oyun metninden çıkarmaya zorlanmıştı. 2) La cena del rey Baltazar-Kral Baltazar’ın Şöleni”ni (1634), 3) El Gran Mercado del mundo-Dünyanın en Büyük Panayırı” (1635-40 ?) ve Dünyayı en büyük Oyun Sahnesi olarak gösterdiği Gran Teatro del mundo-Büyük Dünya Tiyatrosu”dur. Papazlık döneminden sonra, 1662’de Calderón’un, dinî inancı mantık yolundan desteklemeye özen gösterdiği auto sacramentallerinden ikisi “Las órdones militares-Askerî Nizamlar ve Mistica y real Babilonia-Mistik ve Gerçek Babil” Engizisyonun bir sorgulamasıdır. Bunlardan birincisi sansüre uğradı ve metnin el yazılarına 1671’e kadar el konarak yayını engellendi. Her ne kadar bu tür yasaklara aldırmadığı zamanlar oldu ise de genellikle daha sonraki vaktini saray tiyatroları için mitolojik oyunlar, dinsel öyküler, Kutsal Ekmeğin İsa Bedenine Dönüşmesi (Corpus Christi) ve Şükrân törenleri için icra edilecek tek sahnelik oyunlar yazarak geçirdi. 1663’de Kral IV. Felipe’nin onursal vaizi olarak atandı. Kralın ölümünden sonra da onun halefi II.Carlos için onursal vaizliğini sürdürdü.

81’inci yaşında, II. Carlos’un Orléanslı Maria Luisa ile düğünü şerefine son halk oyunu “Hado y Divisa de Leonido y Marfisa-Leonido ve Marfisa’nın Kader’i ve Görüntüsü”nü yazdı. Hamasî bir konu gibi görünen bu oyunun teması: oyunun baş kişisi Leonido tavrında istikrarsızlık yaratan aklı ve mantığı simgeleyen Polidoro ile maneviyatı ve gizemi simgeleyen Merlin’in karşıt etkileri ve Polidor’nun traji ölümüdür.

Saraydaki itibarına karşın son yıllarında maddî sıkıntı çekmiş olan Calderón 25.Mayıs. 1681’de Madrid’de vefat etti.

Calderón’un ölümünden sonra bir asır boyunca, o ölçüde imgelem gücü olmayan yazarlarla İspanyol Tiyatrosu “ kan kaybetmiş; Siglo de Oro-Altın Çağ sona ermiştir. Tumturaklı Barok uslûbunun geçerli olduğu XVIII. Yüzyılın icadı Culteranismo ve conceptismo (bilgiçlik ve kavram safsatası) bu çöküşün nedenleri değil ârazları olmuştur. Din çevresinin ve Sarayın gölgesi altında kalan Calderón’un Lope de Vega’daki devrimci çevikliğe sahip olamayışının, dolayısiyle evrensel mesaj vermede tutukluk göstermesinin de bu dönem kırılmasında payı olduğunu söyleyebiliriz.

İspanyol Tiyatrosu Altın Çağının, Cervantes de dahil, Augistin Moreto, Francisco Rojas de Zorilla, Gabriel Tellez (sanatta tanınan adı ile Tirso de Molina) gibi başarılı daha başka tiyatro yazarları var ise de, Genel Hispanik Edebiyat çerçevesinde fazla dağılmamak için bu konuyu tiyatro tarihçilerine bırakıp, Calderón’un bazı eser özetlerine gelelim.

Sürecek

Yayın Tarihi : 22 Mart 2011 Salı 16:45:47


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?