CALDERÓN DE LA BARCA ve eserleri II.
La vida es sueño-Hayat Rüyadır. Calderón’un Madrid’de, muhtemelen 1635’de sahnelenmiş olup çok tanınmış ve çok işlenmiş bu oyunu yüzyılımızda Amerikalı müzik akademisyen ve bestecisi Lewis Spratlan’a da bir opera yaratma ilhamını vermiş ve yaptığı eser 2000 yılı Pulitzer Ödülüne lâyık görülmüştür. Bu yoğun ilgi salt karmaşık felsefî mesajlarından değil kayda değer güçdeki dramatik kurgusundan kaynaklanmaktadır. İspanyol ozan, tarihçi ve yazın eleştirmeni Marcelino Menendez y Pelayo 1910’da “Hayat bir Rüyadır”ı felsefî bir drama kategorisine koymuş; efsanevî ve fantastik tadına karşın dünyevî varlık açısından kritize etmiş, biçimsel dramatik yapısına dikkat çekmiştir. Gerçekden oyuna insan varlığının ve yaşam gizinin felsefî bir mecaz dili ile açıklanmasıdır denilebilir.
![]() |
Madrid’deki Kraliyet Tiyatrosu (Teatro Real Madrid) |
Odağına Polonya Prensi Segismundo’yu alan temel kurgu özgür irade ve kader arasındaki mücadeledir. Entrik Polonya Kralı Basilio, oğlu Segismundo, Basilio’nun kız yeğeni Prenses Estralla, Saray mensuplarından soylu Clotaldo, Clotaldo’nun, oyuna ikincil bir konu getiren evlilik dışı kızı Rosaura, Basilionun yeğeni Moskovi Dük’ü olup evleneceği vaadi ile Rosaura’yı iğfâl etmiş Astolfo, dalkavuk hizmetkâr Clarion, Rausora’nın annesi Violante arasında cereyan eder (görüldüğü gibi Polonyalı ve Rus kişilerin isimleri Latinize edilmiştir).
![]() |
Fransız sanatkârlar Gabriel Cattand ve Françoise Spira 1958’de Astolfo ve Rosaura’yı canlandırıyorlar. |
Polonya Kralı, gördüğü bir rüyada yeni doğan oğlu Segismundonun ülkeye bir bela getireceği mesajı aldığından onu ömür boyu kaydı ile Sarayın bir kulesine hapsetmiş; Etrafa onun doğum sırasında öldüğünü yaymıştır. Kendini zindanda bulan çocuk büyüdükçe cinnet emareleri gösterir. Onu ilaçla uyuturlar.
İlk perde Rosaura’nın bir erkek kılığına girip, silahtârı Clarín refakatinde kendisine evlenme vaad edip sonra sırt çeviren ve tahtın mirasına ortak olma umudu ile Kralın diğer yeğeni Estralla’ya evlenme teklif eden Astolfo’dan öcünü almaya Polonya Sarayına yola çıkması ile açılır. Yanında babasına ait bir bıçak taşımaktadır. Polonyaya vardığında bindiği at onu yere fırlatıp kaçar. O da yayan yapıldak dağları aşıp Segismundo’nun doğumundan beri hapis kaldığı kulenin altına kadar gelir. Prens, özgürlüğünden yoksunluğuna lânetler ederek acı acı ağıtlar yakmaktadır. Kulenin muhafız zabiti Clotaldo Rosaura ile Clarin’in yaklaştığını farkedip onaları yakalar ve doğruca Kralın huzuruna çıkarır. Bu arada Rosaura’nın elindeki kılıcı tanır, onun kızı olduğunu anlar, fakat sırrını açıklamaz. Kral ise, öz oğluna yaptığından nedamet duymuş; rüyanın aslı olmayabileceği olasılığı ile ona bir şans vermeyi düşünmüştür. Onun varlığını maiyetine açıklamış, bilinci yerine gelmişse tahtın gerçek varisi olduğunu ilân edeceğini söylemiştir. Bu olay şerefine karşısına gelen Rosaura ve Clarin’i de affeder. Rosaura Clotaldo’ya Saraya Astolfoyu öldürmeye geldiğini ifşa eder, babası ona yardım etme ya da ülkesine sadakat gösterme ikilemi arasında kalır.
İkinci perde’de Kralın Segismuno’yu Saraya aldığını görürüz. Fakat genç cinnet hâlinden kendini sıyıramamıştır. Korkunç bir tiran gibi davranır; uşaklardan birini pencereden atar; Rosaura’ya tecavüze yeltenir; kızına yardıma gelen Clotaldo’yu yaralar. Astolfo ile bıçak bıçağa mücadeleye başlar. Kral ona yeniden ilaç verip kuleye tıkmakdan başka çare bulamaz. Astolfo tahta varis olma beklentisi ile Estallaya kur yapmayı hızlandırır. Astrea müstear adı ile dolaşan Rosaura’yı da tanımıştır ama hiç yüz vermez.
Segismundo kulede, tüm bu gördüklerinin rüya olup olmadığını kendisine sormaktadır. Oyuna adını veren şu dizeleri inşad eder:
Yo sueño que estoy aquí-Burada olduğumun rüyasını görüyorum
de estas prisiones cargado-Bana reva görülen bu zindana tıkılmaları,
y soñé que en otro estado-Zaman oluyor başka konuma geçmiş,
más lisonjero me vi-Çok mutlu olmuşum
¿Qué es la vida? Un frenesí-Nedir ki yaşam, bir çılgınlık mı?
¿Qué es la vida? Una ilusión- Nedir ki yaşam bir illüzyon mu?
una sombra, una ficción-Bir gölge, bir kurgu mu?
y el mayor bien es pequeño-Yaşamın en büyük yararı öyle küçük ki
que toda la vida es sueño-Yaşamın tümü bir düşden ibaret
y los sueños, sueños son-Ve düşler tümüyle düşlerden ibaret.
Üçüncü perde’de Polonya halkının bir prensleri olduğunu öğrenince ayaklandıkları görülür. Segismuno’yu kuleden kurtaırılır. Serbest bırakılan Clotaldo’dan Segismundo’nun aklının başına geldiğinin Krala haber vermesi istenir. Kral ikinci bir denemeyi göze alamaz. Rosaura, Astolfo’yu öldürme niyeti ile geldiğini babasına ve Segismundo’ya açıklar. Kral ve Segismundo yandaşları arasında yapılan savaşda Prens galip gelir. Kral kendini oğlunun ayaklarına atar. Kehâneti gerçekleşmesine boyun eğecektir. Oysa oğlu onu bağışlar. Bu soylu davranış karşısında Kral tahtı ona bırakır. Segismundo Kral kimliği ile Astolfo’ya Rosaura ile evlenme vaadini yerine getirerek kızın onurunu korumayı emreder. Oyun coşkun bir düğünle sona erer.
![]() |
Calderón’un Madrid’deki anıtı altında “El alcalde de Zalamea”nın sahnelenmesine ait bronz rölief. |
El Alcalde de Zalamea-Zalamea Valisi: Yüksek drama türü bir oyun olduğuna değindiğimiz bu ahlâkî çözümlemenin yapıldığı bu eser, bu büyük sanatkârın adına Valladolid kentinde inşa edilmiş Tiyatro’nun 29.eylûl.1864 tarihinde açılışı onuruna burada sahnelenmişti. Çoğu eserlerinde olduğu gibi, haksız yere onur adına kullanılan iktidarın halkın vicdanına karşıtlığı işlenen bu dramatik eserde de aristokrasinin halkdan sır saklaması, entrikaları kınanır. Eser, Portekizle vaki çatışmalar sırasında İspanyol birliklerinin en fazla geçit yeri olan Extremadura Bölgesi Zalamea de la Serena kasabasında cereyan eden renkli bir öyküyü nakleder.
![]() |
Valladolid’deki Calderón Tiyatrosu “Teatro Calderón de la Barca” |
Yüzbaşı Don Álvaro de Ataide böyle bir seferberlik sırasında o bölgenin zengin çiftlik sahibi Pedro Crespo’nun evinde karagâhını kurmuştur. Şımarık subay asaletine sığınarak çiftçinin kızı Isabel’e tecavüz eder. Pedro Cresbo, aile namusu adına bu durumun telafisi için onunla evlenmesini ister. Yüzbaşı onların aşağı sınıfdan olduğunu söyleyerek hakaret ve isteği reddeder. Asil yürekli çiftçi ona şiddetle karşı gelir. İsabel’in onuru konusu Mahkemelik olmuştur; adalet için Zalamea Valisine başvurulur. Vali asker üzerinde adalet icra yetkisi olmadığını iddia eder. Azimli Pedro Crespo davayı Kral II. Felipe’ye kadar götürür. Kral Valiyi haksız bulur ve Pedro Crespo’nun devamlı Vali olarak atamasını yapar.
Gran Teatro del mundo-Büyük Dünya Tiyatrosu (Dünyanın Büyük Sahnesi): Ahlâkî bir ders verdiği gibi Katolik inancının pekiştirildiği bir iman aracı olan bir perdelik auto sacramental’e örnek olan bu oyunda: Oyun Yazarı (Tanrı) oyunun figürleri olan Zengin Kişi, İşçi, Fakir Adam, Kral, Güzellik ve Basiret’i oyunun tertibi için yanına davet eder. Dünya oyunda, İsa tarafından kurtuluş çağrısından itibaren zamanın gelişmelerini açıklayan bir önsöz sunar. Müellifin (Tanrı oyun yazarının) çağırdığı figürlerden hayatta üstlerine düşen rôlleri oynamaları istenir; bu rôller prova yapılmadan ve iyi ya da kötü karakterler olmaları kendi seçimlerine bağlı olarak icra edilecektir. Suflör (İlâhî Müdahale) onlara sürekli olarak “Tanrı aşkına iyilik yap, hayır işle” öğüdü verecektir. Karakterler ölüme yaklaşıp ortadaki cam küre sönmeye başladıkça, giysilerini Dünyaya iade edeceklerdir; böylece Kral gderek daha fazla Fukara Adamın düzeyine yaklaşacaktır. Öncelikle Basiret ve Fukara Adamın kabûl edildiği, Kralın daha sonra Araf’da özel bir törenle ödüllendirildiği Şarap ve Ekmek âyininin kutsallığını ifade için Küre bir kez daha yanacaktır.
Calderón, Corpus Christi günü törenlerine hareketli bir katkı veren auto sacramental türü tiyatronun gerçek bir ustası idi. Avrupayı saran Reform hareketinin ve Protestanlığın tehdit ettiği bu tip törenlere İspanyol tahtı, varlığı için sıkı sıkıya sarılıyordu. Fakat diğer tarafdan, bu tiyatro türü normal bir Katolik insanının yaşamının da allegorisi olduğundan seviliyordu.
La dama duende-Hayalet Bayan: Calderón’un mizah ögelerini kullandığı ilk komediasıdır. 1629’da yazılıp aynı yıl sahnelenmiştir. İspanyolların “de capa y espada-kılıç ve pelerin” dediği türden hamasî soyluluk hicvi olduğu gibi Mitolojiden Cupid ve Psyche lejandının esin kaynağı olduğu bu oyunda bir adamın, (gizlenmekte midir, peçeli midir, karanlığa mı karışmıştır) bir şekilde ortada görünmeyen bir kadına duyduğu aşkı hikâye edilir. Yeni Çağ’ın başında İtalyan ustalardan Masuccio Salernitano’nun “Mariotto e Giannoezza” öyküsü ile başlayıp, Luigi Da Poto’nun “Giulietta e Romeo”sundan ve Dekameron tarzı hikâyeler yazan Matteo Bandello’nun benzer öykülerinden geçerek Shakespear’in “Romeo Jüliyet”i ile tiyatro edebiyat’ına girmiş, sonu ölümle biten lirik aşk hikâyeleri Calderón’a bu oyun için ilham vermiştir. Yazar burada Vega’nın “Valencialı Dul” oyunundaki teknik ögeleri de kullanmıştır.
Bu oyunun akışını götüren Doña Angela’dır. Don Manuel’in kalbini fethetmek peşinde; ancak İki erkek kardeşinin denetimlerinden de kendini kollama gereksinimindedir. Bu amaçla Don Manuel ile ilişki kurabilmek için doğa üstü bir gizem atmosferi yaratmaya çalışır. İlk perde karanlık bir ortamda açılır. Doña Angela iki kardeşinin kendisini eve kapamasından birbirleri ile de şiddetli rekabetinden şikâyet eder. Oyunun çok yönlü içeriği olması, değerlendirilmesini yapan kritiklerin farklı konulara yonelmesine neden olmjştur. Kimisi büyü ve gizem effektleri üzerinde durmuş, diğerleri zamanın etkili siyasal siması Olivares Dükü Gaspar de Gúzman’ın ekonomik politikalarının eleştirisi olarak ele almıştır.
![]() |
Madrid Tiyatrosunun ünlü oyuncu yönetmeniArturo Querejeta El pintor’u oynuyor . |
El pintor de su deshonra- Şerefsizliğinin Ressamı: Şiirsel imgelem, temanın işlenmesindeki önde gelen karakterlerin tâyini, aksiyon uyumu ve teknik bakımlardan tam bir ustalık örneği olan bu oyunun tanıtılmasını da yararlı gördük.
Yetenekli ressam Don Juan Roca de Barcelona kendisinden çok küçük yaştaki kuzeni Serafina ile evlenmiştir; onu derin bir aşkla sevmektedir. Oysa, Serafina daha önce aşık olup gizlice nişanlandığı Don Alvaro’nun ölüm haberi kendine ulaştırıldığı için Juan ile evliliğe razı olmuıştur. Evli çift balayında Alvaro’nun babası Napoli Valisini ziyaret ederler. Serefina Valinin kızı Porcia’nın en yakın dostudur; ona Alvaro hiç unutamadığını ve çok mutsuz olduğunu ifşa eder. Alvaro çok geçmeden, bir deniz kazasından birlikde kurtuldukları kader arkadaşı Prens Ursino ile birlikde ansızın çıkagelir. O da Serefinayı unutamamıştır ama Serafina evliliğine leke sürmek istememektedir. Karışık duyguları ve gözyaşları Alvaro’yu umudunu kesmekten alakoyar. Bir yandan da daha önce Porcia’ya kur yapan Ursino Prensi de Serafinayı görür görmez aşık olur.
Eve döndüklerinde, Juan’ın kısa bir süre için geziye çıktığı sırada gelen Alvaro, Serafinayı zorlar fakat onun sert direnci ile karşılaşır. Juan beklenmedik şekilde erken döner; Alvaro, varlığını belli etmeden apar topar kaçar. Bir karnaval partisinde maskeli olarak Serafinanın yanına gelir; tekrar refüze olur. Bu kez onu zorla kaçırarak babasının kırsal malikânesine kapar. Orada, kendisine karşık hâlâ zaafı olan Ursino Prensinin ziyaretinde tesadüfen onunla karşılaşır. Prens bir ressama, çalılar arasında saklanarak Serafinayı gördükçe onun tablosunu yapma siparişi verir. Bu ressam Juan’dır. Saklandığı yerden karısını farkeder. Bir yandan Alvaro kadına kur yapmaktadır. Juan her ikisini de vurur. İkisinin cesedlerinin resmini “kendi kırılmış onurunun tablosu” olarak yapar ve vurulan çiftin babalarına sunar. Babalar, onurunu korumaya çalışan bu adamı suçlayacak bir şey bulamazlar.
![]() |
Kral Nino ve Irene Semiramis’i ikna etmeye çalışıyorlar. Alman asıllı olup İtalyan ekolünden resimler yapan Anton Raphael Mengs’in tablosu. |
La hija del aire-Göklerin Kızı” (1653): Bir mitolojik drama başyapıtı kabûl edilen bu eser, iki tanrıça Diana ve Venüs’nın rekabet ve kavgaları ile ilgili miti ile ihtişamlı kıyafeti, tutkulu ve ateşli tavırları ile uyruklarını korkutan Asur Ecesi (Asur kayıtlarında Şammuramat adı ile tanınan) Semiramis’in eski lejandını kombine ederek anlatır.
Oyunun ilk perdesinde, Semiramis çocukluğundan beri kapalı olduğu bir zindanda mecalsiz kalmış durumda görülmektedir. Tanrıça Venüs’ün hizmetindeki bir rahip olan Tiresias’ın gözetimi altındadır. Semiramis’in doğumu uğursuz bir olayla başlamıştır. Venüs’e kur yapan çapkınlardan birinin onun annesine tecavüzünün ürünüdür. Anne mütecaviz adamı öldürmüş, çocuğun doğumu sırasında da kendi yaşamını yitirmiştir. Hayvan postlarına örtülmüş çocuk gözlerden uzak bir zindanda vahşi hayvanlar gibi yetiştirilir. Onun görkemli güzelliği ve Diana ile Venüs arasındaki sürekli savaşda bir koz ve rehine olarak kullanılması Dünyaya inmesine engel olmaktadır. Bu bakımdan Tiresias onu büyük bir özenle muhafaza eder. Ayrıca, kızın serbest bırakıldığı takdirde bir kralın ölümüne sebebiyet vereceği ve Tanrılar Âleminden kanlı intikamlar yağacağı yolunda bir kehanette bulunulmuştur. Gene ilk perdede Asur Kralı Nino (Orta Doğu kaynaklarında Şamsi Adad V. olarak bilinir) yaptığı savaşdan utku ile başkenti Ninova’ya döner. Kız kardeşi İrene Nino’nun en büyük generali Menon ile bir aşk ilişkisine girmiştir. Deneyimli komutan Menon geçilmesi çok güç engel ve arazileri aşıp Semiramis’i bulur ve kurtarır. Onun insanlar arasına girmesinin hiç uğur getirmeyeceğine inanan Tiresias intihar eder. Menon ise Irene’den yüz çevirerek Semiramis’a aşık olur; Kral Nino’dan onunla evlenme izni ister. O sırada Kralın yanında hazır bulunan Irene kıskançlıkdan deliye döner. Kralın ava çıktığı bir gün atı gemi azıya almış, dört nala koşmaya başlamıştır. Semiramis büyük bir maharetle peşlerinden yetişir ve bir sopa darbesi ile atı uslandırır. Sonra uzaklara kaçar. Bu kadının, Menon’un evlenme izni istediği kişi olduğunu bilmeyen Kral ona hemen aşık olur ve etrafa onun bulunması emirlerini yağdırır. Menon ise arka aradan kızın bulunmasını önlemeye çalışır. Arkadaşı Arsidas onun bu tavrına karşı çıkar, kavga etmeye başlarlar. Kral onların kavgasını işitir; Semiramis bulunndukdan sonra hatırını kıramıyacağı Menon ile Semiramis’in düğün hazırlıklarını başlatır. Fakat hazırlıklar uzar; o arada Irene Semiramis’i Ninova’ya götürür. Yalnız kalan Kral, Menondan Semiramisi terketmesini ister. Çok güçlü bir kişiliği olan Semiramis Ninovada çok sevilir olaganüstü itibar kazanır. Bunu fırsat bilen Irene de ona Menon’dan vazgeçmesini Kralla evlenmesini rica eder.
Bir bahçe sahnesinde Semiramis ve Menon birbirlerine, Iren ve Kral’ın kendilerine yaptıkları dayatmalardan yakınmaktadırlar. Kral ve Irene de saklandıkları yerden onları dinlerler. Kral aşıkları yola getiremiyeceğini anlayınca Menon’un tüm ünvan ve maddî varlığını elinden alır. Semiramise de meteliksiz Menon ya da güçlü Kral arasında tercih yapma hakkı verilir. Ayrıca Semiramis’i bırakmayan Menon’u sürgün eder. Ardından gizlice gözlerini kör ettirir. Yeniden kıza kur yapmaya başlar; yüz bulamaz; sonunda direnci kırılan Semiramis onunla evlenip Ece olur. Semiramisin Taç Giyme Törenine gelen kör Menon onun herkese uğursuzluk taşıdığını, Kralın da yakında öleceğini ilân eder. Oyun Diana ile Venüs arasındaki meşum savaşın devam ettiğini gösteren korkunç bir kasırga ile sona erer.
İspanyol Modern Dramasından “Fedrico Garcia Lorca” örneğini daha önce sunmuştuk. Modern drama yazarları arasında: “Büyük Galateo” adlı eseri ile José Echegaray, “Faizli Bonolar”ı ve “İhtiras Çiçeği “ ile Jacinto Benavente, “Beşik Türküsü”, “İki Çoban” ve “Tanrı Krallığı” ile Gregorio Martínez Sierra, “Malvaloca” ile Serafín y Joaqín Alvarez Quintero gibi kayda değer başka kalemler bulunuyor ise de bunları meraklı olanların araştırmalarına bırakıyor; Hispanik yazınına, Dünya değerleri arasına girmiş bir kaç felsefî deneme yazarı ile bazıları Nobel ödülü kazanmış, popüler olmuş çağdaş ünlülerle devam ediyoruz.