MARIANO AZUELA GONZALES ve eserleri
![]() |
Mariano Azuela González |
Mariano Azuela González 1.Ocak.1873’de Jalisco Eyaleti, şimdi turistik kent olan Lagos de Moreno’da doğdu. Guadalajara’da edebiyat ve tıp öğrenimi gördü. 1896’da gazetede yayınladığı “Bir Öğrencinin İzlenimleri” ile yazın hayatına girmiştir. 1899’da, stajını yapmak üzere Lagos de Moreno’ya döndü. İlk romanı ‘Maria Luisa’ 1907 yılında yayınlandı. 1911’de Köylü devrimci Pancho Villa’nın izleyicilerinden Andrés Perez’in savaşımlarını anlattığı “Andrés Pérez, Maderista-Maderacı, Andrés Peres” romanı ile yayın hayatına tam olarak yerleşti.
Jim Tuck gibi bazı tarihçi eleştirmenler onun kullandığı sinik dil (düzgün yaşama müstehzi bakan) yönünden, sömürülen sınıfların ve sefil yaşamın öykülerini anlatan Zola’ya ve Zolanın tersi faşist ve anti-semitik tanınmış olmakla birlikde hem düş kırıklığına uğramışlığı betimleyen hem de ikonoklast (putları kıran, gelenekleri umursamayan) başka bir Fransız yazarı (Azuela gibi hekim) Louis Ferdinand Céline’e yakın bulur. Azuela bu anlayışla eyleme geçmiş; Diktatör Porfirio Diaz’a karşı Madero’nun ayaklanmasını Jalisco’dan desteklemişti. İç savaşı ve bunun ülkeye etkileri hakkında yazılar yazdı. Politikayı, yazıyı, hekimliği bir arada yürütmüştür. Maderonun zaferinden sonra “jefe politico” (bölgesel şef denebilir) unvanı aldı. 1914-15 arası devrimci güçlere hekim olarak hizmet etti.
![]() |
Meksikalı devrimci Fracisco Madero |
Madero’nun suikasde uğramasından sonra Pancho Villanın izleyicisi Julián Medina’ın birliklerine katıldı, 1914-1915 yıllarında devrimci güçlere hekim olarak hizmet etti. Madero suikasdını tertip edip iktidarı gasbeden despot Huerta“ya karşı sürdürülen harekâtın her evresine iştirak etti. Bir süre Texas, El Paso’da sürgün kaldı. Devrimin ve çatışmaların ilk elden tanığı olarak (seçilmiş bir parçasını örnek olarak vereceğimiz) “Los de abajo-Ezilenler”i orada yazmıştır. Bu eserinin doğrudan doğruya ve yoğun olarak Meksika halkının alt tabakası hakkında yaptığı gözlemleri ve onlarla ilgili edindiği deneyimlerinin ürünü olduğunu; mensup olduğu orta sınıfın kendisi için edebî çekiciliği olmadığını; devrimlerin ise, hangi sınıftan olurlarsa olsunlar kabuğunu çatlatan bireylerin karakteristiğini oluşturdukları için “Los de Abajo”dan daha uygun kalem oynatacak bir alan bir alan bulamadığını söyler. Ancak Devrim hakkındaki hayâl kırıklıklarını da dile getirmekten uzak durmaz. Devrim yöneticisi dörtlü grup ırgat sınıfından köylü Villa-Zapata ikilisine karşı toprak ağaları çocukları olup öğrenim görmüş Carranza-Obregon ikilisi olmak üzere ikiye çatlamıştır. Azuela Villa’ya sadık kaldı; Villa Obregón’a yenilince El Paso’ya kaçmak zorunda kaldı. 1916’da Ciudad de México-Meksika Kenti”ne dönerek siyaset macerasına son verdi; 1917’den itibaren ömrünün geri kalanını edebiyatla ve Céline’in yaptığı gibi fakirler için açtığı serbest kliniklerde parasız yaptığı hekimlik hizmeti ile geçirmiştir.
![]() |
Fransız sinik yazarı Louis Ferdinand Céline |
Ulusal Kolejde Meksika, Fransız ve İspanyol edebiyatı hakkında dersler verdi. Yukarda anılanlar dışında “Los fracados-Heder Olanlar” (1908), “Mala yerba-Ayrık otu (“ıskarta nesne” anlamında 1909), “La Malhara-Meş’um Saat” (1923), “El desquite-İntikam” (1925) isimli yayınları önde gelen eserleri arasında sayılır.
1942’de Meksika Ulusal Edebiyat ödülü kazandı. Nisan 1943’de Meksika’nın Ulusal Koleji’nin kurucu üyesi oldu. 1949’da Meksika Sanat ve Bilim Ulusal ödülü aldı. 1.Mart.1952’de Meksika Kenti’nde vefat etti; Londra “Westminster Abbey”inin Meksika’daki muadili sayılacak “Rotonda de los Hombres Ilustres” denilen “Ünlü Kişiler Kubbealtı Mezarlığı”ndaki bir kabir’e gömüldü.
Daima sömürülen sınıf yanında olmuş Azuela’nın ünlü “Ezilenler” eseri içinden, Meksika devrimci fraksiyonlar arasındaki kanlı çekişmeyi gün be gün anlatan bir pasajı nakledeceğiz. Bu dişe diş mücadeleyi, bölgenin rengini taşıyan kırsal yaşamı keskin bir sadakatle ve nefis bir edebî uslûpla tanıtan Azuela’nın Zola ve Céline’e benzerliği bu eserde iyice ortaya çıkar.
![]() |
Köylü devrimci Pancho Villa |
Öykünün kahramanı orta sınıftan bir öğrenci olan Luis Cervantes, devrim idealine kapılarak Villacı güçlere katılmıştır. Olaylar güney Zacatecas’ın Limón köyünde başlar. Cahil, fakat karizmatik bir Kızılderili tarım işçisi Demetrio Macias, yerel politik bir kişilik olan don Mónico ile yaptığı bir tartışmadan sonra isyana kalkar. Gönüllü olmadığı hâlde askere alınan Cervantes federal ordudan kaçarak Demetrio çetesine katılmıştır. Okumuş bir adama gereksinimi olan Demetrio onu özel sekreteri yapar. Kitabın en gerilimli yeri Pancho Villa tarafından Zacatecas’ın Ağustos 1914’de zaptında Demetrio’nun ona verdiği hizmetlerdeki üstün başarıları ve kahramanlıklarıdır. Bu zafer iktidarı gasp eden Victoriano Huerta’yı sürgüne yollamıştır Azuela, burada Zola gibi adaletin tecellisini vurgulamaktadır. Fakat bunun peşinden Céline’in kötümserlik ve düş kırıklığı duyarlığı Azuela’nın kalemine de yansır. Devrim ittifakı kopup, devrimci fraksiyonlar arasında vahşi bir kapışma yüzünden ideallerin yerlerde sürünme sürecine geçilir. Demetrio’nun yakın çevresini en fazla hayâl kırıklığına uğratan eski idealist Luis Cervantes’dir; Demetrio’nun sekreterliğini yaparken şimdi işi onun pezevenkliğine dökmüştür. Kendisine aşık kız Camilla’yı, utanmazca şefinin şehvetine peşkeş çeker. İkisinin de düzenli istismar ettiği kız, Demetrio’nun eski metres’i yaşlı bir fahişe tarafından bıçaklanıp öldürülür. Ahlak yozlaşması başını alıp gitmiştir. İhanet’in son perdesi de Luis’in ABD’ye göçüp, en yakın arkadaşına, yanında kaçıdığı çeteye ait hazineden yararlanıp El Paso’da birlikde bir restoran açmalarını teklif etmesi olur.
Şimdi, bu öykünün bir bölümünü bizzat Azuela’nın kaleminden okuyalım.
Ezilenler:
General Natera’nın Zacatecas kasabasına doğru yürüyüşe geçtiği gün Demetrio onunla Fresnillo’da buluşmak üzere yüz adamı ile hareket etmişti.
Önder onu çok sıcak bir kucaklama ile karşıladı: “Senin kim olduğunu ve beraberinde getirdiğin adamların niteliğini biliyorum. Tepic’den Durango’ya kadar Federallere nasıl dayak attığını işittim.”
Natera Demetrio’nun ellerini hararetle sıkarken Luis Cervantes de, coşku ile: “General Natera ve Albay Demetrio Macias gibi insanlarla ülkemizi bir baştan ötekine utku ile donatacağız,” dedi. Nateranın kendisine sürekli “Albayım” diye hitap etmesinden Demetrio bu sözlerin amacını anlamıştı.
![]() |
Meksika devriminin ikinci büyük köylü figürü Emiliano Zapata (sağda) ile ağabeyi ayyaş, kadın düşkünü Euphemio Zapata |
Şarap ve bira ikramı yapıldı. Demetrio ve Natera durmamacasına kadeh tokuşturuyorlardı. Luis Cervantes şöyle bir öneride bulundu: “Zafer bizim ana hedefimizdir. Adaletin yüce zaferi. Izdırabı bir türlü dinmeyen soylu Meksika halkını özgürlüğüne kavuşturma ideali gerçekleştirilmek üzeredir; çünkü toprağı kanları ve gözyaşları ile sulayan adamlarımız bu meşakkatlerinin ürününü alacaklar.”
Natera acımasız bakışlarını hatibe dikti, sonra Demetrio ile konuşmak için sırtını ona çevirdi. O arada Nateranın subaylarından, yüzünden güvenilir bir genç olduğu izlenimi veren biri masanın üzerinden eğilerek ısrarla Cervantes’e bakmaya başladı:
“Siz Luis Cervantes misiniz?”.
“Evet, sen de Solis’sin, değil mi?”
“İçeri girer girmez seni tanımıştım. Ama hâlâ gözlerime inanamıyorum!
“Doğrudur; yanılmadın.”
Solis “Haydi, birlikte içelim” dedikten sonra Cervantes’e bir sandalye uzatarak: “Hmmm; ne zamandan beri isyancı oldun?” diye sordu.
“Geçmiş iki aydan beri isyancıyım!”
“Haaa, anlıyorum! Bizim de devrime katıldığımızda hissettiklerimizi senin de o ölçüde inanç ve coşku ile ifade ettiğini görüyorum.
“Sen inanç ve coşkunu yitirdin mi?”
“Bak adamım, hemen sana böyle bir itirafta bulunursan sakın şaşma. Bu kuru kalabalık içinde bir zekâsı çalışana rastlamaya öyle can atıyordum ki, senin gibi bir adamı ele geçirince sanki millerce kavrulmuş çöl yolundan geçmiş birinin bir su bardağına yapışması gibi iki elimle sımsıkı yapışmak istiyorum. Fakat doğrusunu istersen, sanırım önce senin bana bazı açıklamalar yapman gerekecek. Sen ki Madero rejimi zamanında bir Hükûmet gazetesi muhabiri idin; sonra da bir muhafazakâr gazeteye baş yazar titri ile geçmiş; çok şiddetli ifadelerle bizlere eşkiya isnadı muhalefet yapmaya başlamıştın; şimdi nasıl olup da bizim yanımızda mücadeleye katıldığını anlayamıyorum.”
Cervantes: “Dürüst bir biçimde yanıtlayayım: inançlarım değişti,” dedi.
Solis: “Kesinlikle ikna oldun mu?” diye sorduktan sonra soluklandı, kadehleri doldurdu; içmeye devan ettiler.
![]() |
Meksikanın 35. Cumhur Başkanı José Victoriano Huerta Márquez |
Cervantes sert bir biçimde: “Peki, ya sen? Devrimden yoruldun mu artık,” diye sordu.
“Yorgunluk mu? Aziz dostum, ben yirmibeş yaşındayım ve mükemmel cilalanmış yeni bir keman gibi formundayım! Ama düş kırıklığına uğradım? Belki de...”
“Böyle hissetmek için makûl sebeplerin olmalı.”
“Yolun sonunda taze, sık çimenli bir çayır bulmayı bekliyordum, bir batakla karşılaştım. Gerçekler acı imiş; insanlar da öyle. Bu acılık yüreğini kurutuyor; kurutan, çürüten bir zehir bu. Coşku, umut, idealler, mutluluk beklentisi- boş rüyalar, boş rüyalar... Çaba sona erince seçenekler ya diğer geri kalanlar gibi bir hayduda dönüşeceksin ya da eyyamcılar seni batağa sokacaklar.
Cervantes dostunun, iddiaları bulundukları ortama hiç uygun olmayan acı verici bu sözleri karşısında bocaladı. Konunun içine sürüklenmekten kaçınmak için, Solis’i düş kırıklığına uğratan olayları ve koşulları anlatmaya davet etti.
“Olaylar mı? Yok canım, bunlar meselenin esası yanında hiç kalır. Olaylar bir sürü saçmalık, kuru gürültü, senden başka hiç kimsenin önem vermeyeceği ayrıntılar... insanların içlerini boşaltacağı, bunları dinleyenlerin istihza ile göz parlatıp dudak bükeceği, bir lâf sokuşturma ile değerleri uçup gidecek gevezelik vesileleri! Ama gene de tüm bunları toparlayıp bir araya getirirsen soyumuzun şimdiki kuşağının görüntüsünü ortaya koyarsın..ürküntü verici...ucube.. tehalükle çıkar yol arayan bir kuşak!”
Başka bir kadeh daha yuvarladı. Uzun bir sessizlikten sonra konuşmasını sürdürdü: “Bana hâlâ neden bir isyancı olduğumu sordun. Haaa, devrim bir kasırga gibidir; içine girmişsen artık insanlıktan çıkmışsındır... Bir yapraksındır; rüzgârda sürüklenen kuru bir yaprak.”
Demetrio yeniden içeri girdi. Onu gören Solis gene hüzünlü sükûtuna döndü.
Demetrio, Cervantes’e hitaben: “Benimle gel,” dedi.
Solis, aslında riyakârlık niyeti ile, ona ün kazandıran ve Pancho Villa’nın kuzey tümen’inin dikkatini çeken başarılarını kutladı. Demetrio bu sitayişkâr sözlere sıcak bir biçimde teşekkür etti. Bazılarınca istismar kahramanlığı olarak hafife alındığı için bahadırlığının övülmesindeki samimiyete inanamaz olmuştu. Fakat Solis’in çok inandırıcı, sıcak hitap tarzı şimdi ona bir İncilden Tanrısal bir gerçeğin okunması gibi gelmiş, onu çok memnun etmişti.
![]() |
Ezilenler kitabında basılı bir kadın gerilla (ya da fahişe) resmi |
Otel’e döndüklerinde Luis Cervantes: “Natera bir dahi!” dedi. “Fakat, Yüzbaşı Solis bir eyyamcıdan başka hiç bir şey değil.” Demetrio Macias’ın ayakları ona kulak vermeyecek kadar yerden kesilmişti: “Evlâdım, ben bir albayım! Sen de benim sekreterimsin!”
Demetrio’nun adamları o akşam pek çok yeni silâh arkadaşı ile tanışma sevincini yaşadılar; bunu kutlamak için fıçılar dolusu içki aktı. Doğallıkla bu adamlar sağduyu ve temkinden nasiplerini pek almadıkları gibi alkolle yatışacak cinsten de olmadıkları için bazıları bu sulu arkadaşlıkların sonunda gırtlak gırtlağa dövüşlere yöneldi. Mamafih, barları, restoranları, genelevleri topluca ziyaret eden bazı gruplardan geceyi dostça geçirenler de oldu.
Ertesi gün, bazı olayların ve zayiatın haberi geldi. Her zaman olduğu gibi bir kaç ölü vardı. Yaşlı bir fahişe karnından aldığı bir mermi ile yaşamını yitirmişti. Albay Macias’ın yeni adamlarından ikisi birer kulaklarından diğerlerine suratları yarılmış vaziyette bir hendeğin içinde yatar bulundular.
Anastasio Montañez komutanına vukuatın raporunu verdiğinde Demetrio omuzlarını silkerek: “Gömün onları!” dedi.
Sürecek