31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

İspanyol Edebiyatından Seçkiler (66)

MARTÍN LUÍS GUZMÁN ve eserleri (I)

Martín Luís Guzmán Franco

Martín Luís Guzmán Franco 6.Ekim.1887’de, Meksika’nın, çölleri ve bir tür köpeği ile ünlü Kuzey Eyaleti Chihuahua’nın aynı isimdeki başkentinde doğdu. Kaynağını, XIX. Yüzyılın ikinci yarısı başlarında Meksika’nın Avrupa ülkelerine karşı yüklendiği borçları yüzünden Avrupalılar tarafından işgâl girişimine kadar geriden başlatabileceğimiz bir ihtilâller dizisinin verdiği esinle oluşturulmuş Meksika Devrim Edebiyatı’nın, daha önce tanıttığımız Mariano Azuela ile birlikte en önde gelen temsilcilerindendir. Bu bakımdan, Guzmán‘nın yaşamı ve eselerine geçmeden önce Azuela’nın eserlerini tanıtırken Meksika devrimlerine yaptığımız referanslara ek ve daha derli toplu bir açıklamayı gerekli görüyorum.

Meksika’nın, gene yaşamı kitap ve filmlere konu olmuş karizmatik önderi Kızıl derili kökenli hukukçu Benito Pablo Juárez Garcia 1861’de Cumhur Başkanı olduğunda, özellikle muhalifi ve ondan önce ara Başkanlık yapan monarşist muhafazakâr General Miguel Miramón y Tarelo’nun düşüncesizce yaptığı borçlanmaları ertelemiş, moratoryum ilân etmişti. Alacaklı Avrupa devletleri İspanya, Büyük Britanya ve Fransa harekete geçip Aralık 1861’de birlikte Veracruz gümrüklerini işgâl ettiler. İşi sağlama bağlamak isteyen Avrupanın kabadayısı ve 2. Fransa İmparatorluğunun başındaki III. Napoleon Avusturya Veliahdı Arşidük Maximilian’a Meksika İmparatoru olmasını önerdi. Bu jesti ile iki yıl önce Solferinoda mağlup ederek İtalya Krallığının kurulmasına destek verdiği Avusturyalıların gönlünü de almak istiyordu. Solferino mağlubiyeti ile Lombardia Genel Valiliğini kaybetmiş olan Maximilian bu öneriyi iyi niyetle ve ciddiye alarak kabûl etmiş, alacaklı devletlerin asıl hedeflerinin aksine Meksika’da yumuşak ve sevecen bir yönetimi yeğlemiş; eşi Belçika prensesi Charlotte ile birlikte kendisini yakın çevresindeki Meksikalılara çok sevdirmişti.

Kendilerini seven Meksikalıların verdikleri Latinize isimlerle İmparator Maximiliano ve İmparatoriçe Carlota

Juarez Parlamentonun talebine de dayanarak hükûmetini dağıtmadı fakat Fransız generali Bazain’in baskısı karşısında Kuzeye çekildi. Sonuçda, Meksikalıların ısrarla verdikleri bağımsızlık mücadelesi Querétaro’da zafer kazanacak İmparator Maximilian, kendine destek veren (borçlanmanın sorumlusu) General Miramón ve süvari komutanı Tomás Mejía ile birlikte 19.Haziran. 1867’de kurşuna dizilecektir. Başta Avrupalılar olmak üzere pek çok ülke hükümetlerinin idam edilmemesi için kampanya açtıkları Maximilian idamından önce İspanyolca: “Yaşasın Meksika” diye bağırmıştır. (Son Osmanlı Padişahının altı yüzyıllık yurdunu terk edip kaçması karşısında, Habsburgların onuruna sahip çıkan bu Arşidük’ün bu celâdetinin ibret vericiliği hakkında bir parantez açmaya lüzum gördük).

Başta Juarez’e sadık milliyetçi ve yürekli bir asker olan Porfiro Diaz bağımsızlık uğruna, General Ignacio Zaragoza komutasında Puebla’da Fransızlara karşı verilen ilk savaşta bir süvari birliğini yöneten genç bir general olarak çok göz doldurmuştu. 1866’da da o kadar çarpıcı başarıları oldu ki İmparatorluk silahlı kuvvetleri Komutanı Mareşal Bazain, Juarez’den desteğini çekme koşulu ile, Ciudad Mexico’nun muhafazasını ona bırakmayı teklif etmiştir. Diaz bunu da, 1867 başında Maximilian’ın yaptığı ordu komutanlığı önerisini de reddetmiştir.

Benito Pablo Juárez García

Maximilian’ın idamından iki gün sonra Juarez yandaşı güçlerin başında Doğu Cephesi Komutanı olarak Mexico kent’ine muzafferiyetle giren de bu Kızılderili-Avrupalı melezi asker olacaktır. Ancak, yağma ve hırsızlığa ölüm cezası ilân eden bu komutan tanık olduğu bazı asker ve sivil yöneticilerin usulsüzlüklerine tepki göstererek kent’i işgâl ettiği gün istifasını verdi, memleketi Oaxaca’ya döndü. Juarez’in 1871’de yeniden seçilmesine isyan ederek silaha sarılmış fakat 1872 Martında yenilmiştir. Juarez’in aynı yılın Temmuzunda vefatı üzerine yerine geçen ve genel af ilân eden Tejada Diaz’a büyükelçilik önermiş fakat kabûl ettirememişti. Yeni Başkan da sivil ve askerî huzursuzluklarla karşılaştı. Diaz’ın ona karşı ayaklanma girişimleri 1877’de başarıya ulaşmış; o yılın 12 Mayısında Cumhur Başkanı seçilmiştir. Askerliği kadar yönetimde de başarı göstermiş; Meksika’nın zengin kaynaklarını işletmeye davet ettiği yabancı sermaye ile bir ekonomik patlama yaratmıştı. Ülkenin kent ve limanları binlerce millik demiryolları ile yoğun biçimde birbirine bağlanmış; maden, petrol, tekstil, ilaç vb. sınaî mallar yabancı şirketlerce üretilmeye başlamıştı. Onun adına izafeten “Porfiriato” denilen bolluk dönemi el kesesinden zenginliğin değişmeyen kaderi ile karşılaşacaktı. Bu arada başta İspanya, Avrupa ülkelerinden gelen tacir ve işçiler zenginleşmenin yerli halka intikâline engel oluyordu. XX. Yüzyılın ilk yıllarında yakınmalar, grevler hiç hoşgörü ile karşılanmıyor, çok sert önlemler alınıyordu.

1910’a gelindiğinde Diaz’ın diktatörlüğü, ne kadar liberal ve ileriye dönük olsa da otuz yılını aşmış; halkı usandırmıştı. En fazla Güney ABD’ye sığınan sürgünler bu ceberût rejime basın yolu ile ateş püskürüyorlardı. (Burada gene bir parantez açıp hâlen Arap ülkelerinin çoğunun kan ve ateş denizinde boğulması sonucunu veren iktidar tutkunu 30-40 yıllık diktatörlük hanedanlarına ve II. Dünya Savaşının olaganüstü şartları aşıldıkdan sonra Demokrasiye geçit veren rahmetli İnönü’nün dirayetli Devlet adamlığına gönderme yapmayı, 1950 yılında henüz seçmen olma yaşını idrak etmemiş fakat annesini tam liste ana muhalefet partisine oy vermeye zorlamış bir genç olarak vicdan borcu addediyorum.)

José de la Cruz Porfirio Díaz Mori

1910 yılında yaklaşan Meksika Cumhur Başkanlığı seçimlerinde oynanacak aynı tek aday komedisine karşı halk galeyan içinde idi ve yeni bir demokrat ve Diaz iktidarına son vermek isteyen devrimci çehre Francico Ygnacio Madero halkın Başkan adayı oldu. Diaz’ın koltuğunu terke hiç niyeti yoktu; Madero’yu 5.000 yandaşı ile birlikde hapse tıktı. Babası sayesinde hapisten kaçan Madero, komedi seçimle yeniden Başkan olan Diaz’ı, köylü liderlerin katıldıkları çok zorlu mücadelelerden sonra 21.Mayıs.1911 Ciudad Juarez Andlaşması ile halkın sesine kulak vermeye ikna edecek; Cumhur Başkanlığını yeni bir seçimle üstlenecektir. Hukuka bağlı bu idealist Başkan ülkenin barış ve refah içinde gelişmesi için elinden geleni yapmış; mevcut kurumlardaki yönetim ve personele dokunmamış; keza Orduyu da olduğu gibi muhafaza etmişti. Fakat bu insancıllığı ve demokrat ruhu, beklenin tersine, değişik zamanlarda isyan eden üç ihtiraslı general aracılığı ile onun ölümcül sonunu getirecektir. Bernardo Reyes, Felíx Diaz ve Victoriano Huerta adlarındaki bu generallerden sonuncusu 1913 Şubatı başında önce Madero’nun kardeşi Gustavo’yu yolda yakalayıp işkence ile öldürtmüş; 18.Şubatta’daki hükûmet darbesi ile Francisco Maderoyu istifaya zorlayıp Başkanlığı gaspetmiş; 39 yaşındaki Madero dört gün sonra, Yardımcısı şair ve hukukçu Devlet adamı Pino Suárez’le birlikde öldürülmüştür.

Halkın Madero’nun ve ozan yardımcısının öldürülmesine karşı öfkesi o kadar âni ve şiddetli oldu ki gerçek büyük ihtilâl hemen bu cinayetin ertesi gün patladı. Çok serî olarak cereyan eden ve sonradan Meksikanın toplumsal yapısına çok çeşitli yönlerde etkiler yapacak olan bu olaylar süreci: “La decena tragica-Trajik on gün”, Madero da “Şehit Başkan” diye anılır oldu. Başkanın ve yardımcısının ölümlerinden sonra daha çok ünlenen isimleri Meksika’nın muhtelif mahâllerine verildi.

Francisco Ygnacio Madero Cumhurbaşkanı

İlk girişim, 27.Mart.1913’de Devrim ordusunun ilk şefi sıfatı ile Guadelope planını hazırlayan Coahuila valisi Venustiano Carranza’dan geldi ve devrim eylemi için dört ana merkez saptandı; kuzeyde: “Sonora”, “Chihuahua” ve “Coahuila”güneyde “Morelos”. Buralardaki harekâta komuta edecek komutanlar sırası ile: Alvaro Obregón, Francico Villa, Pablo González ve Emiliano Zapata idi.

Başta ağır giden harekât, Villa ve Felipe Angeles’in Torréon ve Zacatecas’daki büyük utkuları ile şiddet ve hız kazandı. Kuzeybatıda Sonora, Sinaloa, Nayarit ve Jalisco eyaletleri boyunca ABD sınırından Meksika ortasına kadar Obregón zaferden zafere koştu. Villa, Huerta ordusunun en güçlü birliğini çökertti; Pablo González kuzeybatıda Tamaulipas, Nuevo León ve San Luis eyaletleri boyunca ilerledi. Zapata güneyde Morelos, Puebla kentlerinden yaptığı akınlarla kuşattığı başkent Mexico için büyük bir tehdit teşkil ediyordu. Sonuçda Huerta işlediği cinayetten onyedi ay sonra başkenti terkedip kaçtı. Madero’nun hiç düzenini bozmadığı Porfirio Diaz ordusu bu kez darmadağın olmuştu. Devrim kıtaları Ağustos.1914’de akın akın başkente daldılar.

Ancak bu zafer, Mariano Azuela’nın Los de abajo adlı öyküsünde gördüğümüz üzere aynı anda devrimciler arasında çatlamanın da habercisi oldu. 1915 yılına girildiğinde devrim rakip güçler arasındaki anarşi yüzünden yozlaşmış durumda idi. Obregón ve Carranza ile Villa arasındaki 1916’ya kadar süren kapışma ABD’nin de yardımı sayesinde Villa’nın dağlara çekilip bir süre etkisizleşmesine neden oldu. Ama bu yenilmez gerilla önderi 1920 Mayıısında ulaşılamaz sierralarda durumunu iyice tahkim etmişti. Carranza ve Obregón’un onayları ile ABD Başkanı Wilson’un General Pershing komutasında gönderdiği 10.000 askerlik Villa’nın ölü ya da canlı yakalanması kampanyası, Carranza’nın çıkardığı engellerle de fiyasko verdi.

Martín L. Guzmán’ın Diego Rivera tarafından yapılmış 1915 tarihli non figüratif resmi *(1)

İşte Meksikalı Martín Luís Guzmán kendini bu devrimlerin tesbitine ve romanlaştırılmasına adamış bir romancı ve gazetecidir. “El águila y la serpiente-Kartal ve Yılan” (1928), “La sombra del Caudillo-Önder’in Gölgesi” (1929) isimli romanlarında betimlediği ve siyasal sonuçlarını analiz ettiği XX. Yüzyıl başı Meksika Devrimini yakından izlemiş ve hâttâ gerek devrimin ortaya çıkmasına gerekse, devrim hükûmetinin oluşmasına katkısı olmuştur. Villa’nın eylemlerine özgülenmiş birinci kitabının kırk bölümünün her biri ayrı öykü tadındadır. İkincisinde Carranza’nın ölümünden sonraki Meksika iç savaşlarını nakletmektedir.

Babası Federal Orduda Albaylığa yükselmiş bir asker, annesi Chihuahua’nın zenginailelerinden birinin kızı olan Guzmán Başkent Mexico’daki Ulusal Meksika Özerk Üniversitesinde hukuk öğrenimi yaptıkdan sonra Pancho Villa’nın Devrim güçlerine katıldı ve Albay rütbesi ile 1914 yılı boyunca aylarca General Francisco “Pancho” Villa’nın direkt emri altında eylem gerçekleştirdi. 1914-1934 yılları arasında Madrid ve “El gráfico” dergisinin editörlüğünü yaptığı New York kentlerinde sürgün hayatı yaşadı. 1932’de daha eski bir tarihde cereyan etmiş bir dramı, Napoleon işgâli sırasında bağımsızlık savaşımına katılan Navarra’lı Xavier Mina’nın biografisini “Mina el Mozo-Öğrenci Mozo” adı ile kaleme almıştır. 1936-1951 yılları arasında Villa’nın beş ciltlik yaşam öyküsünü yazdı. Son yıllarda gene ülkesinin tarihine ait pek çok öykü yazıp, 1960 yılında Philadelphía, Paraiso de Conspiradores y Otras Historias Novelades (Philadelphia, Fesatçılar Cenneti ve Diğer Uzun Öyküler) adı ile yayınladı. 1976’nın 22 Aralığında akut enfarktüs yüzünden âniden Ciudad Mexico’da yaşamını yitirdi. Dul bıraktığı eşi Ana West ise 1983 Ekiminde 95 yaşında vefat etmiştir.

Öğrenciliğim sırasında, zamanın sevimli kaba saba adam rôllerini alan Amerikan aktörü Wallace Beery’nin baş karakterini canlandırdığı 1934 çekimi “Viva Villa” filmini büyük bir heyecan ve ilgi ile seyretmiştim. Ardından Martín L. Guzmán’ın, yukarda andığım “Kartal ve Yılan” romanının Harriet de Onis tarafından sıcağı sıcağına (1930’da) “The Eagle and the Serpent” adı ile yapılan İngilizce çevirisine bir eski kitapçıda rastlayınca hemen satın almış; ancak bir iki göz attıkdan sonra benzer heveslerle aldığım çoğu kitap gibi tam okumayı gayrı muayyen bir vadeye ertelemiştim. 60 yıl raf bekleyen bu kitabı okuyucumlarımla paylaşmak üzere yazlıkdaki kitaplığımdan yeniden elime almak kaderde varmış. Bu kitapdan uzunca bir özet çıkarıp sizlere sunacağım; “Önder’in Gölgesi”ni kısaca tanıtacağım. Belki de okumanın asıl anlamlısı ve yararlısı böyle oluyor.


Sürecek

*(1): Diego Rivero ve eşi Frida Kahlo’yu, 23.Aralık.2010-27.Mart.2011 tarihleri arasında İstanbul Pera Müzesinde sergilenmiş eserleri ve Meksikalı aktris Selma Hayek’in baş rôlü oynadığı “Frida” filmi ile hatırlayacaklardır. Rivera da çok etkilendiği 1914-15 Meksika Devrimi’ne ve 1917 Rus İhtilâline sanatı ile katkıda bulunmuş ve bu yüzden ülkesinin dışında dolaşmak zorunda kalmış Meksikalı bir duvar ve fresk ressamıdır. Reform yanlısı Alvero Obregon’un Devlet Başkanı seçilmesi ile 1921’de Meksika’ya dönmüş çarpıcı renkleri ve sade, anıtsal uslûbu ile Amerika kıtasında fresk sanatını yeniden canlandırmıştır.

Yayın Tarihi : 3 Temmuz 2011 Pazar 10:45:23
Güncelleme :3 Temmuz 2011 Pazar 10:59:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?