18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Lazarillo de Tormes

Görüş uzlaşmasının her zaman mümkün olmadığı toplumsal ilişkiler ve siyaset konularda kalem oynatmak çetin iş. Bazı nüfuz-u nazar (görüş derinliği) sahiplerinin vakıf oldukları değişmez gerçeklere ters düşen septik ukalâlıklarım yorum köşemde beni bir muhalefet salvosu ile karşılaştırıyor. Yaz aylarının damarlarımda yarattığı kan hareketleri tagayyüratı hiç olmazsa bu sıcak mevsimde gerginlikten uzak bir ortamda çalışma gereğini bana hissettiriyor. Aktüalite hakkında çok değerli (?) fikirlerimi, arada bir sunma şeklinde, rölantiye alacağım. Kültür ve edebiyat gibi konulara eğilerek bir psikolojik kaçış yoluna gideceğim. Bu girizgâhla hiçbir ilgisi olmayan yazı başlığının tuhaflığı için kusura bakmayın. Yazılarıma artık numara vermekten bıktım. Onun için, daha da uzayacak girizgâhtan sonra çeviri yolu ile sizlere İspanyol edebiyatından örnek olarak nakledeceğim uzunca bir öykünün adını baştan verdim.

Bu yola kaçma fırsat ve ilhamını, bana, 29 yıldan beri İstanbul’da düzenli yıllık etkinlikler gerçekleştiren ve şu anda etkinlik merkezi Beylikdüzü olan TÜYAP Kitap Fuarının bu yıldan itibaren “Onur Üyesi Ülke” uygulamasına geçeceği ve ilk “Onur Üyesi” olarak İspanyanın seçildiği, 30.ekim-7.Kasım.2010 tarihleri arasında yer alacak fuar etkinliğinin 4 gününün “İspanya Panoraması” adı altında İspanyol kültürü ve önde gelen yazarları hakkında söyleşi, panel, müzik, dans ve performanslara özgülendiği yolundaki basın duyuruları verdi.

Bu defa geleneksel “Onur Yazarı”lığına sevgili kuzenim ve sütun komşum Yılmaz Ergüvenç’in yakın dostu ve meslekdaşı olduğunu bildiğim İTÜ öğretim üyesi “Mimarlık Tarihi” hocası ve yazar Sayın Prof. Dr. Doğan Kuban’ın seçildiği ve eski yıllarda bir Çevreci kuruluş üyesi olarak benim de aktif olarak katılmış olduğum Fuar etkinliklerinin her zaman olduğu gibi büyük ilgi göreceğini umuyorum.

“İspanya Panoraması” programı bağlamında, sevgili gençlerimizi, İspanyol kültürüne şimdiden ısındırma ve hazırlama amacı ile naçizane bir katkım olabileceği umudu ile Fuar tarihine kadarki dört ay boyunca İspanyol Edebiyatının kilometre taşları sayılacak yazarlardan bir seçki demetini ilgi duyacak gençlere sunma niyetindeyim. Ancak, üç haftası Puerto Rico’da gerisi İspanya’da geçirdiğim toplam bir ayı aşmayan Hispanic ülkeler ziyareti sırasında öğrendiğim 8-10 sözcük dışında İspanyolca bildiğim sanılmasın. Çok eskiden merak edip aldığım, Amerikan Bantam baskısı İspanyolca-İngilizce Dual book tâbir edilen kitaplardan yararlanarak yapacağım çevirileri sunacağım ve bu arada başka kaynaklardan da açıklamalar ekleyeceğim.

TÜYAP’ın “Onur Üyesi Ülke” olarak İspanyayı seçmesi gerçekten çok isabetli ve anlamlı… Bir zamanlar Akdeniz’in iki egemeni Osmanlı Devleti ve Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu tarihi boyunca çoğu zaman bu İmparatorluğa patronluk yapmış İspanya rekabeti bu iki büyük gücün Akdeniz’in iki ucundan birbirlerine geçit vermemesine; sonunda İspanyanın Batı ufuklarında yeni diyarlar keşfetmesine ve dilini Dünyanın büyük bir bölümüne yaymasına yol açmıştı. İspanyolca, hâlen yeryüzünde İngilizceden sonra en fazla konuşulan ikinci dildir. Buna ve Sefarad Yahudilerinin, “masa”dan “palavra”ya kadar birçok İspanyolca sözcüğü Türkçeye taşımalarına karşın Türklerle İspanyolların ekonomik ilişkisi fazla yoğun olmadığından olacak kültür ilişkileri de fazla gelişmemiştir. 1991’de, İstanbul, Taksim, Tarlabaşı bulvarında “Cervantes Enstitüsü” adı ile kurulan İspanyol Kültür Merkezi 17.Eylül.2001’de İspanya Devlet Başkanı José Maria Aznar ve kültür aşığı rahmetli Başbakan Bülent Ecevit tarafından hizmete açıldı. Bir aralar benim de kitaplığına ve film gösterilerine uğradığım Cervantes Enstitüsüne pek ilgi gözlemlemedim ama son zamanlarda dil kurslarına katılanların artmakta olduğunu duydum.

2009 Planeta Ödülü sahibi Angelas Caso

Sanıyorum, İspanyanın “Onur Üyesi” seçilmesinin asıl önemli anlamı da, bir zamanlar Akdeniz’in iki rakip aslanının şimdi, farklı toplumsal kimlikler arasında hoşgörü ortamının kurulmasını amaçlayan “Medeniyetler İttifakı” projesinin ortağı olup ebedî dostluk ahdinde bulunmalarında yatıyor.

İlk resmî toplantısı 15-16.Ocak.2008 tarihinde İspanya başkenti Madrid’de yapılmış olan bu projenin eşbaşkanları Başbakanımız Recep Tayyib Erdoğan ile İspanya Başbakanı José Luiz Zapatero 6-7.Nisan.2009’da İstanbul’da düzenlenen ikinci buluşmada bu dostluk azmini pekiştirdiler. Ve, İspanya şu anda, Avrupa Birliğinin, Türkiye’ye verilmiş üyelik sözünün en sadık ve güvenilir unsuru. Yabancılara karşı çok sıcak ve nazik insanları ile turizm sektöründe en başarılı örneği vermiş ilk örnek ülke.

Cervantes Enstitüsünün 2008’de atanmış yeni Müdürü Sayın Antonio Gil de Carraso, İspanyol edebiyatının en gözde yazarlarından Julio Llamazares, Soledad Puertolas ve İspanyanın 1952 yılından beri (Castilian lehçesinde) İspanyolca yazılmış özgün romanlara verilen en gözde ödülü “Planeta”yı 2009 yılında  "Contra el Viento-Rüzgâra Karşı" eseri ile alan Angelas Caso’nun Türk okurlarla söyleşi yapacağını duyurmuş. Genç okurlarıma 30.Ekim-7.Kası.2010 arası Beylikdüzü’ne koşmalarını hararetle öneririm.

Gelelim “Lazarillo de Tormes”e (Lazarillo “Lazarilyo” okunur)… Tam adı “La Vida de Lazarillo de Tormes y de sus fortunas y adversidades- Lazarillo de Tormes’in Yaşamı, Kaderi ve Dertleri ” olan, bazılarını roman tanımı yaptığı bu uzun öykü (İspanyolca “Novella”), 5 asırlık yaşına rağmen hayatımda en fazla duygulanarak okuduğum daima ibret alınacak insanî bir kara mizah serüveni. Umarım siz de seveceksiniz.

Lazarillo de Tormes’in ilk 1554 baskısı

İlk kez 1554’de İspanyada Alcalà de Henares’de, ertesi yıl, sonradan İspanyolların idaresine geçerek her yerde olduğu gibi yerel Lüteryenlerin peşine düşmeğe başladıkları Felemenk’in Antwerp kentinde anonim olarak basılmış. İçeriği serseriyâne bir yaşamı betimlediği, bu bakımdan Engizisyon Yönetimine göre küfür sayılacağı için yazarın adı kitapta verilmemiş.

O zamana kadar Avrupa’ya egemen için olan Provencal Edebiyatın romantik abartılı şövalyelik, bahadırlık efsanelerinden sonra acımasız koşullardaki küçük insanların içlerindeki yaratıcı öz cevheri kullanarak nasıl hayata tutunabildiklerini ve asalak olarak geçinmeye alışmış yarı soylu silâhlıların yalnız ve yoksul kaldıklarında aczlerini bütün çiğliği ve çıplaklığı ile gösteren bu öykü türü elbette yüksek sınıfı rahatsız edecekti. Bu gözü pek öykünün, ilk basıldığında henüz 7 yaşında olan Cervantes’e ilerde, ünlü “Don Kişot*” gibi bir Şövalyelik parodisi yazma ilhamını verdiği ve artık şövalyelik tafrasının ipliğinin pazara çıkmasına yol açtığı kolaylıkla tahmin edilebilir. Bu bakımdan, Engizisyon Yönetimine karşın Avrupa toplulukları arasındaki yoğun ilişkilerden dolayı önlenemeyen görkemli İspanyol rönesansının yazın alanında öncüsü sayılır. Bu öykü türüne, İspanyolca “picaro= serseri, edepsiz” sözcüğünden “picaresque-pikaresk öykü” adı verilmiştir. Felemenkde 1529’da basılmış, gene arsız, hâyâsız bir üçkağıtçının serüvenini anlatan “Till Eulenspiegen-Baykuş Aynası” adında Almanca bir öykü bu türün ikinci örneği olmuştu. Bu tür İngiltere’de ilk kez Shakespeare’in 8 yaş küçük çağdaşı Benjamin Jonson’un “The Alchemist-Simyager” adlı tiyatro oyunu, XVIII. Asırda Henry Fielding’in “Tom Jones’u, XIX. Asırda Mark Twain takma adını kullanan Samuel L. Clemens’in “Huckleberry Finn’in Maceraları” ile görüldü. Daha sonra da kahraman karşıtı (anti-hero) serseri tiplemelere ait öyküler, romanlar, filmler çok yaygınlaştı.

Din ve ahlâk baskısına karşı anonim bir patlama ilk kez İspanyada yaşanınca, Lazarillo de Tormes Krallığın yasaklaması ile Engizisyon’un “Yasak Kitaplar Endeksi”ne alındı. Fakat İspanyol edebiyatının Altın Çağına girmesi engellenemedi.

Hurtado de Mendoza

Antolojilerde bu öykü anonim olarak verilir; fakat bir asır sonraki edebî araştırmalarda Diego Hurtado de Mendoza y Pacheo adındaki tarih ve yazın merakı olan hümanist bir diplomat’ın bu öyküyü yazmış olabileceği olasılığı, Alfred Morel-Fatio adındaki Fransız edebiyat tarihi araştırmacısının 1888’de karşı çıkmasına rağmen güç kazanmıştır. 1503-1575 yılları arasında yaşamış olan De Mendoza, Berberî Müslümanların elinden alınan Granada’nın ilk Valisi Tandillan Kontunun oğlu olup öğrenimini Salamanca Üniversitesinde tamamlamıştır. Diplomatik görevlerinden sonra Roma’da Büyükelçilik yapmış; daha sonra Papa Başkanlığında dinî metinlerin gerçekliğini araştıran Trent (Otuzlar) Konseyine Kral I.Carlos’u temsilen seçilmiştir. Kral II.Pelipe’nin gözünden düşünce Granada’ya dönüp isyan eden mağribîlerin bastırılmasına katıldı. “Guerra de Granada-Granada Savaşı” adındaki eseri edebî değeri yanında nesnelliği ile gerçek bir tarihçilik ürünüdür. Latince, Eski Yunanca, İbranice ve Arapça bilen De Mendoza Eski Yunanca ve Arapça el yazması eserlerini Escorial Şatosuna bağışlamıştır. Şiirleri de ölümünden sonra basıldı.

İspanyol Edebiyatının daha eski örneklerinden bir öyküyü kronolojik sırayı bozarak daha sonra vereceğim. Bir devrim yarattığı için Lazarillo de Tormes’i öne aldım.


* Don Kişot
: Biz Türklerin Batı kültürünü tanımaları Fransa kapısından olduğu için bu adı Fransızca formu (Don Ouichotte) ile Türkçeye almışız. Bu ismin İspanyolca orijinal karşılığı “Don Quijote” ya da “Don Quixote” yazılışı ile (Don Kehote) okunuşludur.

Yayın Tarihi : 25 Haziran 2010 Cuma 13:03:04
Güncelleme :25 Haziran 2010 Cuma 13:22:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?