25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Malezya Kaplanı 16

Japonlarla Amerikalıların Leyte’de Karada Kapışmaları

Ormoc kentinin Leytedeki onumunu gösteren harita

Ormoc’da karaya çıkan destek güçlerinden biri, savaş deneyimi olmasa da Ordunun en donanımlı birliklerinden Korgeneral Tadasu Kataoka komutasındaki Japon 1. Tümeni idi. Bu tümen Japonların Çin ile savaş halinde olduğu sıralarda Mançurya’da bulunmuş; oradan Şanghay’a geçmiş; iki ay sonra Amerikan işgâline uğrayan Filipinlere transfer olmuştu. Bu transfer Leyte’de perişanları oynayan Japon Ordusuna epeyce moral takviyesi oldu. Yamaşita’nın Luzon savunmasında kullanmayı düşündüğü bu birliği Genel Karargâh Amerikan istilasına karşı korku yaratıcı göstermelik bir saldırı yapması için Leyte’ye yollamıştı. ABD güçlerini püskürtüp hava alanlarını geri alması öngörülmüştü. Suzuki bunların iltihakı ile karşı taarruza geçmek üzere birliklerini Ormoc Vadisinde yürüyüşe geçirdi. Ani kara ve hava saldırısı karşısında kalan ABD’li kıtalar çok çetin ceviz bir taze düşmana çattıkları hükmüne vardılar. 30 kamyon, iki tank, iki uçak kaybettiler. Fakat şans onların yanında idi. Ölü bir Japon eri üzerinden çıkan bir komünikeden hava alanlarını geri almaya yönelik korkutmalık bir harekât olduğunu öğrendiler.

General Walter Krueger

Avustralya’dan gelen ABD 6. Ordu komutanı General Walter Krueger, düşmanın meydan okumasına karşı hemen birliklerini düzene soktu. Japon 1. Tümeni ise, “Boyunkıran Sırtı” adını verdikleri bir tepecik ardında siper kazıp konuşlandılar. Kütüklerden koruganlar inşa ettiler; bu koruganlardan Amerikan araçlarını, en azından tekerlek lâstiklerinden isabetle vurup durdurma imkânı verecek açıdan gören aralıklar açtılar. Tanklar korumasında görev yapacak ABD 24. Piyade Tümeni Japonların hava alanlarını geri alma hareketini püskürtmek misyonunu üstlenmişlerdi. Tanklarının takırtısı duyulur duyulmaz yüksek otlar arasından fırlayan Japon erleri onlara manyetik patlayıcılar savurdular. Çatışma dinmek bilmeyen bir yağmur ve vıcık vıcık kaygan çamur altında, nereden bir tehlike zuhur edeceğinin bilinmediği bir ortamda cereyan ediyordu. Her Japon askeri bu koşullarda canını yitirinceye kadar çarpıştı. Har iki tarafında hırslı saldırı girişimleri aynı şiddette direnişle karşılandı. Koruganlar el bombaları sağanağına hâlâ dayanıyordu. Amerikalılar havalandırma borularına benzin boşaltıp ateşe verdiler. Savunmadaki saysız Japon diri diri yandı.

Amerikalıların da durumları pek daha iyi sayılmazdı. Kesiksiz havan topu ve makinalı tüfek ateşi ile bir çoğu öldü, yaralandı. Bundan da fazlası, tıbbî müdahale olanaksızlığı karşısında sıtma, dizanteri ve ülser gibi illetlerden telef oldu. Japonlar öyle şiddetle direnmişlerdi ki Amerikalıların Boyunkıran Tepesini zaptetmeleri dört gün sürmüş; fakat Japonlar iki gün daha onlarla pençe pençeye savaşmıştı. Bu mücadele iki taraf için de pahalıya mâl oldu. Amerikan telefatı 630 ölü ve yaralı idi. Onlar yaptıkları sayımda 1779 Japon ölüsü saptadılar. Amerikalıların Leyte’ye ayak basmalarından bir ay sonra her iki taraf da bu mücadelenin, başta hesapladıklarından çok daha uzun ve çetin geçtiğini farkettiler.

Yamaşita, beraberine kurmay başkanı Akira Muto’yu alarak Feld Mareşal Terauçi ile iki gün süren görüşmede artık Leyte operasyonunun hiç bir sonuç getirmeyeceği için sona erdirilmesini önerdi. Fikrine göre anavatandan başka bir destek umudu kalmadığı için Luzon’u savunmaya odaklanmak gerekiyordu. Terauçi’ye, harita üzerinde de açıklama yaparak, çok azalmış gemilerin Leyte’ye yeni birlikler taşıyamayacağını da gösterdi. Suzuki’nin kara harekâtı olanakları artık tıkanmıştı. Terauçi bu görüşlere gene ikna olmadı. Leyte’ye odaklanmış savaşa devam edileceği takdirde zaferin orada kazanılacağına iman etmişti. Kesin emir karşısında Yamaşita ayağa kalkıp onu eğilerek selamladı ve: “Niyetinizi tamamen anladım. Bu seferi başarılı bir sonuçla taçlandırmaya çalışacağım.” dedi. Başkomutanın makamını terkettikden sonra Muto: “İhtiyar adam bir zafer mucizesi bekliyor! Her hâlde yardım Hüdadan gelecek.” diye mırıldandı. Bu onların, karargâhının Singapur’dan Manila’ya nakli altı ay olmuş Terauçi ile son görüşmeleri oldu. Başkomutanın bir hafta sonra Saygon’a tayini çıktı. Her istikametteki harekâtı denetime alabileceği merkezî bir konumda olmayı çok isterdi. Manila karargâhında onun bu ayrılışından dolayı açık bir rahatlama yaşandı.

Filipinli gönüllüler 12. Süvari Tugayına gıda ve mühimmat taşıyorlar.

ABD’li General Krueger kıtalarının çatışmalardaki yavaşlığından hiç memnun değildi. Yamaşita’nın askerlerinin adam adama çatışmada çok daha yırtıcı ve kararlı olmaları onu çok etkilemişti. Kendi askerleri her şeyin görünürde olduğu düz yolda kendilerini daha güvende hissediyorlardı. Önemsiz sayılan bir direnişte hemen oldukları yerde çakılıveriyorlar; düşmana daha rahat silah kullanma imkânı veriyorlardı. Filipinli gönüllülerin ikmâl desteğine rağmen düz yoldan ayrılıp batak araziye, ormana, taşkın altındaki tarlalara girmeyi göze alamıyorlardı. Oysa Japonlar böyle yerlere açılmaya çok idmanlı idiler. Gözleri önündeki can kayıpları karşısında yılmıyorlardı. Ama aslında Generalin bu kadar kaygı duymasına gerek yoktu. Gırtlak gırtlağa boğazlaşmak vahşiyâne ve moral bozucu görünse de asıl kayıplar ağır silahlar karşısında verilirdi. Nitekim Japon 1. Tümeni Kurmay Başkanı Albay Cunkiçi Okabayaşi’nin yaptığı bir hesaplamaya göre kayıplarının % 60 üzerinde ağır toplardan, 25’i havan toplarından, sadece 14’ü piyade savaşından kaynaklanmıştı. Yâni adam adama çatışmadan doğan telefat oran olarak önemli değildi.

Öte yandan, her iki tarafın kurmay subayları çok aptalca hatalar yapıyorlardı. Amerikalılar Suzuki’nin taarruz planını ölü bir askerin üstünde bulmuşlardı. Japon subayları savaşa giderken kimlik kartlarını imha etmiyorlardı. Çoğu aldıkları yazılı emirleri ve savaş haritalarını ceplerinde taşıyorlardı. Amerika tarafında da aynı biçimde dikkatsizlik sergiliyordu. San Francisco Radyosu, Japonların öncü kıtaları 35. Ordu Karargâhına yaklaşmadan önce savaşının bir çok ince ayrıntılarını yayınlamıştı. Leyte’deki Japonlar sürekli Amerikan radyolarını izliyor; kendileri için çok yararlı istihbarat elde edip ona göre savaş planı yapıyorlardı. Bu koşullarda her iki taraf da birbirlerinin açıklarını yakalıyordu. Özellikle Japonlar bu konuda daha hazırlıklı oluyorlar ise de asker mevcutları ve ikmâl olanakları çok yetersizdi. Tüm gözü peklikle savaşıyorlar; ancak karşılarındaki kat kat kalabalık ve vurucu güçlerin görevlerini de teknik imkânları ile zamanında yerine getirdiklerini farkediyorlardı. Manila’dan çok zahmetli şartlarda, yoğun uçak bombardımanı altında Ormoc’a, muhripler korumasında ve pek çok çıkarma teknesi refakatinde üç büyük nakil gemisi ile intikal eden Japon 26. Tümeni mühimmat ve gıda stokunun çoğunu yolda bombalanıp hasar aldıktan sonra batmamak için yakınlarındaki karaya oturtan ikmâl gemilerinde bıraktılar. Ormoc’u savunmak için görevlendirilmiş bu tümen bir hafta boyunca çok sert bir savaş verdikten sonra Ormoc’a arkadan çıkan Amerikan 77. Tümeninin tuzağına düştü. Ormoc’un elden çıkması an meselesi idi.

Amerikan bombasının kraterinde ölü dört Japon keskin nişancısı

Yamaşita bir kurmay subayını Suzuki ile temas edip neler olduğunu öğrenmeye yolladı. Uçakla nakil mutlaka görülüp vurulmak anlamına geldiğinden subay Luzon’dan Ormoc’a küçük bir gemide geceleri seyredip gündüzleri küçük koylarda gizlenerek üç günde gidebildi. Ormoc’a vardığında verdiği rapor şu oldu:

“Ufuk çizgisi tümüyle Amerikan gemileri ile dolu. Ormoc kenti baştan aşağı bir taş ve çelik enkazı hâlinde. Hiç canlı emaresi yok. Etrafta bir kedi bile görünmüyor. Harabe hâlindeki evler arasından sürekli patlama sesleri duyuluyor. Yol boyunca, yanmış, siyah heykellere benzeyen, çürümüş gözleri üzerinde sinekler uçuşan cesetler yayılmış. Bunlardan ve taşıt araçlarında kalmış asker ölülerinden iğrenç bir koku yükseliyor. Cesetlerin hepsi şişmiş.

General Suzukiyî kent merkezinden yirmibeş km. uzakta, dağlarla çevrili kıyıya naklettiği yeni karargâhında buldum. Burayı gezerken içler acısı görüntülere rastladım. Askerler açlıktan ölecek hâlde idiler. Bir deri bir kemik kalmış, yürüyen cesetlere benziyorlardı. Silahı kalan pek az sayıda asker vardı. Diğer birliklerle iletişim kuramıyorlardı ve gerekli olan karşı saldırı şevkini yitirmişlerdi. Yüksek rütbeli bir kurmay subay nereden eline geçirdi ise sürekli viski içip kendini unutmaya çalışıyor. Bu manzara beni tüm korku filmlerinden daha fazla dehşete düşürdü.

Görevli subayın Yamaşitaya çizdiği bu karanlık tabloya karşın Ormoc’daki Japonlar vahşiyâne savaşa hâlâ hazırdılar. Amerikan kıtaları kent varoşlarında fazla direnişe rastlamadılar ama düşmanın mevzilendiği bir dere yatağına geldiklerinde çok zorlandılar; onları oradan söküp çıkarmak için el bombaları, havan topları ve nihayet süngü kullandılar.

Ormoc Savaşının sona ermesi ile ilgili bir Amerikan değerlendirmesi de şöyle idi: “Kent patlayan beyaz fosfor mermileri, yanan evler ve infilâk eden mühimmat istiflerinden oluşan bir cehenneme dönmüştü. Japon Ordusu kentten çekilmeye zorlanmışsa da, birçok Japon askeri umutsuz fakat kahramanca hamlelerle Amerikan ilerleyişini geciktirme çabasında idi. Bina altlarında aralıklarda gizlenmiş; vuracak düşman bekliyorlardı. Amerikan piyadesi sokak sokak gezip kenti onlardan temizlemek peşinde idi.”

Böylece, Ormoc’a destek çıkarma umudunun yitirilmesi kesinlik kazanınca Yamaşita çok zor durumda kaldı. Buna rağmen Yüksek Komuta merkezi, Amerikalıların Leyte’deki hava üsleri güçlendiği takdirde Japonya ile Filipinler arasında iletişim hatlarının kesilmesinin durumu daha vahim hâle getireceği gerekçesi ile inatla savaşa devamda ısrar ediyordu. Bu düşünce ile Leyte hava alanlarını yeniden ele geçirmek için umutsuz yeni bir plan yapmışlardı.

Kuşkusuz Japonlar Leyte hava alanlarının denetimini geri alabilseler yoğun Amerikan saldırıları altında bunalan 35. Orduya biraz nefes aldırabileceklerdi.

Yamaşita kurmayları ile

Yamaşita General Suzuki’ye şu emri gönderdi: “Leyte’de Amerikalılar hava alanları bakım ve inşasına devam edebiliyorlarsa Anavatanla iletişimimiz kesilecek demektir. Bu vahim bir durum olur. Burauen hava alanlarını olanca süratle işgâl etmeliyiz. Aynı zamanda Tacloban ve Durag hava alanlarını da etkisiz hâle getirmeliyiz ki düşmanın hava gücünü çökertebilelim. ”Sağlıklı tüm Japonların bu harekâta katılması; dağ başlarında kalmış askerlere, iletişim kurulabiliyorsa paraşütçüler ve intihar kıtaları ile aynı anda hava alanlarına saldırmaları emri verilmesi yolundaki planına çok itirazlar oldu. Bir çok kurmay subay bunun umutsuz bir saldırı için adamlara ölmeleri emri vermek demek olduğunu ileri sürdüler. Yamaşita onları: “Bu plana muhalefetinizi anlıyorum. Fakat Suzuki Malezya’da benim kurmay başkanımdı. Onun askerlerine, boşuna ölmelerini gerektirecek bir emir vermeyeceğini gayet iyi bilirim. ABD güçlerini hava alanlarından sürebilirsek müteakip kapışmayı planlamak için zaman kazanabiliriz.” diye yatıştırdı.

Sürecek

Yayın Tarihi : 13 Ekim 2013 Pazar 11:29:17
Güncelleme :13 Ekim 2013 Pazar 11:39:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 88.241.45.xxx Tarih : 14.10.2013 16:32:08

Sayın Ertaş, Bu inceliğinize hayran oldum. Sayın Ergüvencin köşesindeki yoruma da verdiğim yanıt üzere mütekabilen Bayramınız kutlar; ebedî mjutluluklar ve başarılar dilerim. Esenlikle kalın.Teoman Törün


yasar ertas IP: 5.61.150.xxx Tarih : 14.10.2013 11:13:56

Sayin törün sizin ve tüm kent haberdekilerin ayrica tüm yorumcularin bayrami mübarek olsun saygilarimla