19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Malezya Kaplanı 21

Dağlardaki Çatışmalar

Amerikalılar Manila’nın duman tütmekte olan harabeleri arasında adım adım adım ilerleyerek kenti tümüyle zaptetmeye uğraşadursun, MacArthur şimdiden Yamaşita’nın dağdaki mevziini vurmaya hazırlanıyordu.

Baguio’da devriye Japon askerleri

Yamaşita’nın salt Baguio yolunu değil, ona ulaşabilecek tüm yolları savunmaya hazır olduğu kesindi. Onun için tek gıda kaynağı olan 400 km. uzunluğundaki Cagayan Vadisini de sonuna kadar elinde tutmaya kararlı idi. Bu vadiden de besin tedarikini yapması kolay değildi. Zira yolları dardı ve yeterince nakil aracı yoktu. Kömür ve çam yağı tedariki peşinde olan görevli askerler, sürekli hava saldırısına çıkmış Amerikan uçaklarına yakalanmamak için arazide son derece ağır, ihtiyatla, yerlerde sürünerek ilerliyorlardı.

Luzonu Amerikan istilasından iki ay sonra Japon askerlerinin günlük pirinç istihkakları, normalde günlük en az 1.300 kg.den 250 grama inmişti. Bir kaç hafta sonra da ancak birer kaşık dolusu pirinç yiyebileceklerdi. Sıtma gibi tropik hastalıklar, beriberi ve diğer besin yetersizliği ve dengesizliği hastalıkları savaştan daha fazla can almaya başlamıştı. Buna rağmen Amerikalılar Cagayan Vadisine pek sızamamışlardı. Yamaşita bu hayatî alanı elden kaçırmamak için askerleri her türlü özverili mücadeleye hazırlamaları konusunda kurmaylarına kesin emir vermişti. Ancak, giderek artan bombardımana maruz Baguio’da durum çok kötüleştiği için, vadinin elden çıkmasını göze alarak, karargâhını dağın daha yukarısına Bambang adındaki küçük köye çekti. Zaten üç ay boyunca Cagayan hattındaki ve komşu vadilerdeki hemen tüm gıda ve başka ihtiyaç maddelerini devşirmişti. Müteakip Eylûl ayına kadar yeni pirinç ürünü alınamazdı. O zamana kadar askerî imkânlar bakımından da orada tutunamazdı.

Baguio’yu terkedecek yerli halkdan perişan kadın ve çocuklar

Vadiyi elde tutmasının başka bir saik de, Formosa ve Okinawa üzerine bombalama üsleri olarak işe yarayan hava alanlarından Amerikalıların istifade etmesini engellemekti. Aynı zamanda hava alanları Luzon’a gelebilecek destek güçleri ve ikmâl malzemesinin indirilmesi de yarayabilirdi. Ama bu beklentiler hep hayâl olmuştu. Bu bakımdan bu mevzileri muhafaza için askerlerini kurban etmeye mahâl kalmamıştı. Dağlara tırmanırken bir tümeni nakledilen son araçları koruma altına almak üzere geride bırakmıştı. Bu tümen son çıkışında bulabildikleri, yürüyecek mandalar da dahil tüm gıda maddesini yukarı taşımaları emrini almıştı. Komutan, güçlü bir artçı muhafız birliğini de ırmak geçidinde olanca direnmeyi sürdürmek üzere geride bırakmış; beş gün Amerikalılara dayanarak Baguio’dan 10.000 askerin tahliye edilmesine destek sağlamıştı. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere binlerce sivil de savaş belasından kaçmak için dağlarda tırmanmaya koyuldular. Bunların da bir çoğu orman yollarında halsiz düşüp kaldılar.

Harekete geçmeden bir gün önce Yamaşita savaş muhabirlerini davet edip elinde kalan son pirinç şarabını onlarla paylaştı. Gece saat 10.00’da harekete geçti. Kafile bir Başkomutan konvoyundan çok bir çingene kervanına benziyordu. Eşyanın çoğu yerli hamalların ya da mandaların sırtlarında taşınıyordu. Başka yükü olmayan askerler de ellerinden geldiği kadar taşımaya yardımcı oldular. Yamaşita da, ancak tekerleklerin geçebileceği bir genişlikteki yoldan çam yağı ile çalışan bir araçta seyahat etti. Gece bulutlu olduğu için ışıkları sönük araçlar, çok yavaş seyretmelerine karşın uçurumlardan düşme tehlikesi atlatıyorlardı. On km.lik yolum alınması iki saat sürmüştü. Sabah olduğunda Baguio’dan ancak 25 km. uzaklaşılabilmişti. Aşağıdan onları ırmak üzerinden dağ köyüne indirmeye zorlamak için yapılan Amerikan top atışları duyuluyordu. Gündüzün yola devam etmek tehlikeli idi. Yamaşita da bir ağacın altına gizlenip, uyudu. Akşam olunca konvoy tekrar bir orman içinden, böcek sesleri arasından tırmanmaya başladı. İkinci günün gece yarısı artık yol bitmişti. Eşyayı orada istiflediler. Yamaşita önce bir at üzerinde, sonra yaya bir mango ormanı içinden yol aldı. Dallarla örtülü bir kaç evin bulunduğu Bambang köyünde, sığ bir ırmak yakınında bir mango ağacı gölgesinde inşa edilmiş bir kulübeye yerleşti. Bu temiz, huzurlu dağ havasında herkes kendini daha güvende ve gücünü yeniden kazanmış hissediyordu.

Yamaşita'nın Baguio’dan dağlara çekilen güçleri

Komutan kurmay başkanı Muto ile savunma planlarını görüştü. Amerikan tanklarını, yağmur mevsiminin başlayacağı Nisana kadar tutabilirse yeni bir örgütlenme için vakit kazanabilecekti. Dağlara çekilirken kendi tanklarını tahrip etme zorunda kalmışlardı. Bir çok birlik tanklarını Mançurya’dan getirmişlerdi. Onlarla ilgili duygusal anıları vardı. Bunları ateşe verirken sanki atları gibi canlı imişlercesine onların ruhunun huzur içinde dinlenmelerini dilediler. Ölüme hazır olduklarını simgeleyen beyaz bandlarını başlarına sardılar ve piyade olarak savaşmak üzere dağlara vurdular.

Nihayet yağmur mevsimi geldi; Amerikalılar saldırılarını tavsattılar. Yağışlar iyice yoğunlaşınca daha da sindiler ama açlığa mahkûm olmuş Japonlar için de fazla umut edecekleri bir şey kalmamıştı. Tropik hastalıklar süratle artıyordu. Hastane gereçleri tükenmiş gibi idi. Ormanda, ölüp kalmış cesetler görülüyordu.

Bagionun zaptından sonra Amerikalılar oraya yeni bir tümen getirdiler. İlerlemeye geçmeden önce fosfor bombaları ile dağdaki sık ormanları ateşe verdiler. İlerlemeleri yavaştı. Japon mevzilerine yaptıkları her saldırıda ağır kayıplar veriyorlardı. Göz açtırmayan yağış ve güneş görmeyen, düşen ıslak yapraklar ve cesetlerle havası adamakıllı ağırlaşan cangıldaki ağır rutubet kayıpların artmasında da ciddî bir etkendi. Çatışma her iki tarafı da korkutan bir kâbus olmuştu. Mecâlleri kalmadığı için devrilen yaralıların kanlarını sülükler emiyordu.

Düzensiz mevzilenen Japon Savunmacılar

Ufacık tilki kovuklarında bağdaş kurmuş Japon askerleri bir kaç kuru yemiş; emdikleri yosun ve bir bardak sudan ibaret öğünle gün geçiriyorlardı. Yabanî görünümde, diken üstünde bekliyorlardı. Her tepecik ve her yükseklik oluşturan doğal yapı makinalı tüfek yuvası hâline getirilmişti. İster doğal olsun ister kazılsın çukurlara ağır havanlar ve toplar yerleştirilmişti. Gece gündüz sürünerek azimle karşı saldırıya hazırlık yapılıyordu. Yaralılar bile ilerleyen düşman üzerine el bombaları fırlatıyorlardı.

ABD güçleri ağır ağır fakat azimle ilerliyorlardı. Bambang’a varışından bir ay sonra Yamaşita, Sierra Madre Dağlarının daha derinliklerine, tümüyle ücra Kiangan dağ köyüne çekilme zorunda kaldı.

İşler sadece Filipinlerde Japonların aleyhine dönmüyordu. Tokyo’daki İmparatorluk Karargâhı da artık Anavatan takımadalarını savunma önlemlerini araştırmaya geçmişti. Yamaşita’nın muharebe planlarının sorumlusu kurmay başkanına Anavatan savunulmasında danışmasından yararlanmak üzere Tokyoya gelmesi emredildi. Muto, gece yarısı gizli bir dağ hava yolu pistinden o savaşta Filipinlerden Japonya’ya uçacak son uçağa atladı. İmparatorluk Karargâhına katılmadan önce evine bir mektup gönderdi. Yamaşita Baguio’da yeğenini evlâd edinilmesi formalitesinin tamamlandığı hakkında eşinden bir mesaj almıştı. Evi ile artık başka bir iletişime lüzum görmüyordu. Evlad olarak adını sürdürecek bir varlığa sahip olmuştu. Artık yurda dönüşten umudu kesilmiş: “Ben son mektubumu yazdım. Yurdum ile bir ilişkim kalmadı!” diyordu.

Bambang’a tırmanan Amerikan Zırhlı Birlikleri

Cephe ile de iletişim kopmuş; birlikleri arasında kargaşa yaşanıyordu. Birbirinden habersiz birlikler düzensiz bir hâlde geri çekiliyor; beraberlerinde çatışma tehlikesinden siyanet için bazı kadın ve çocukları getiriyorlardı. Bir japon subayının raporuna göre: “Tufanâsâ yağmurların sel içinde bıraktıkları ırmaklardaki köprülerin çoğu taşkından yıkılıp sürüklenmişti. Amerikan tankları Bambang’a ilerlerken kadınlı, çocuklu bir Filipinli sığınmacı grubunun yolu kesildi. Irmak kıyısına varan tanklarla Japon savunmacıların ateşlerinin arasında kaldılar. Dehşete kapılan kadınlar tankları yumruklayıp haykırdılar. Bir çoğu da zehir içip kendilerini ırmağın seline bıraktılar.”

Ellerinde işe yarar hiç bir antitank kalmayan Japonlar düşmanı durdurmak için yolu koca taş bloklarla kesiyorlardı. Fakat beraberlerinde buldozer getiren Amerikalıların bunları parçalamaları ya da kenara itmeleri işten değildi. Yamaşita Asin ırmağının ıssız ve soğuk yüzlü vadisine çekilme kararı aldı. Taze destek güçleri almış olan Amerikalılar, onun tahmininden daha hızlı hareket ediyorlardı. Artık değişik mevzilenmelerle bir kaç hafta dayanabileceği umuluyordu. Japon askerleri, kabarmış bir ırmak yakınındaki Rayambugan Çiftlik Okuluna giden yol boyunca yeni savunma tesisleri yaptılar. Hızla yükselen ama henüz taşmayan ırmak üstündeki köprüyü ABD 32. Tümeni tamir etmişti. Okula doğru ilerleme sırasında, Japonlar onların bir çok tankını, ellerinde kalmış iki sahra topu ile tahrip ettiler. Amerikalılar Irmak kıyısına çekildiler. Ertesi gün uçakları ile Japon mevzilerini bombaladılar ve elde kalmış gıda stoklarını da tahrip ettiler. Yirmi dört saat sonra Japonlar kuşatılmıştı. Fakat şiddetle direndiler; çoğu gece mevzilerinden kaçtı.

İkiyüze yakın Japon Amerikan kanatlarından birine saldırıya geçti; iki tankı işlevsiz bıraktığı gibi mühimmat ve başka gereçler taşıyan araçları tahrip etti. Ancak, otomatik tüfek, ağır mitralyöz ve havan atışlarına karşın Amerikalılar Rayambugan Çiftlik Okuluna girdiler. Buranın zaptı Luzon Savaşının sonunu getirmiş demekti. On gün sonra, 26.Haziran.1945’de Cagayan Vadisinde Japon direnişi kırıldı. Bu, Filipinler seferinin stratejik sonu anlamına geliyordu.

Yamaşita’nın dağlarda hâlâ mükemmel savunma mevzileri ve direnmeyi uzun süre sağlayacak mühimmatı var idi ise de başka ikmâl malzemesi tükenmişti. Hiç giysi kalmamıştı. İlaç ve diğer tıbbî malzeme de yok sayılırdı. İnsan bedeninin zindeliği için gerekli tuz yetersizdi. Bunu Asin Irmağından zorlukla temin edebiliyorlardı. Eylûl ortasında besin maddelerinin tümüyle biteceği tahmin ediliyordu.

Sürecek
 

Yayın Tarihi : 10 Kasım 2013 Pazar 10:59:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?